GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: Paris Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi münasebetiyle
Yasama Yılı:5
Birleşim:3
Tarih:06.10.2021

CHP GRUBU ADINA JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; geçtiğimiz hafta Milano'da gerçekleştirilen İklim İçin Gençlik Zirvesi'nde Greta Thunberg kürsüye çıktı ve "Yeşil ekonomi... Bla bla bla (!)" "2050'de sıfır karbon emisyonu... Bla bla bla (!)" "Başka bir gezegen yok... Bla bla bla (!)" diyerek politika yapıcıların nasıl boş sözler ettiğini söyledi. Sözde liderlerin kulağa harika gelen sözlerinin iklim krizinde olumlu bir rol oynamadığından söz etti. Greta Thunberg haksız mı sizce? İklim konusunda gerçekleştirilen toplantılar, taraflar arası iklim konferanslarında Greta'nın "Bla bla bla (!)" dediği görüşmeler, liderler iç politikada iklim krizini bolca malzeme yapıyorlar. Sonuç: Atmosferde rekor kırılan karbon emisyonu oranı, mevsim normalleri üzerindeki sıcaklar, değişen yağış rejimleri ve afetlerde ölen ya da yerlerinden olanların haberleri.

31 Ekim-12 Kasım tarihleri arasında Glasgow'da 26'ncısı gerçekleşecek olan Birleşmiş Milletler İklim Konferansı öncesinde de tüm ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de hummalı bir çalışma var. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunu temsilen benim de üyesi olduğum Küresel İklim Değişikliğinin Etkilerinin En Aza İndirilmesi, Kuraklıkla Mücadele ve Su Kaynaklarının Verimli Kullanılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu kuruldu. Dört aylık yoğun çalışmaların ardından taslak rapor hazırlandı. New York'ta Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda Sayın Erdoğan, iklim konusunda gerçekleştirilenle övünerek büyük büyük hedefler ortaya koydu ve Paris İklim Anlaşması'nın onaylanacağı müjdesini verdi.

Şimdi, Paris İklim Anlaşması'nın onaylanmak üzere Meclise gelmesini olumlu bulduğumuzu öncelikle belirterek süreçle ilgili bazı kaygılarımızı da dile getirmek isterim. Paris Anlaşması'nın onaylanmasıyla ilgili yasa teklifi bir beyanla birlikte Mecliste sevk edildi. Bu beyanda "anlaşmayı gelişmekte olan bir ülke olarak onaylayacağımız" ibaresi dikkat çekici; zira, Türkiye, Paris Anlaşması'nın temelini oluşturan 1992 tarihli Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nde gelişmiş ülkeler listesinde bulunuyor. Bu hâliyle de 2003 yılında Meclisten geçerek 4990 sayılı Kanun'la yasalaşmıştı. Türkiye'nin yıllardır iklim değişikliği konusunda fonlardan yararlanma olanağı bulunan gelişmekte olan ülkeler listesine dâhil olmak için uğraş verdiğini gayet iyi biliyoruz. 2018'de de Polonya'da 24'üncü Taraflar Konferansı'nda da aynı talep iletilmiş ancak gündeme gelmemişti. Geçtiğimiz eylül ayında da İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekretaryasına gelişmiş ülkeler listesinden çıkma isteği iletildi ancak Glasgow'da gerçekleşecek 26'ncı İklim Konferansı'nda bu talebin kabul görüp görmeyeceğini henüz bilmiyoruz. Dolayısıyla Türkiye'nin statü değişikliği kabul görmeden Paris Anlaşması'nı "gelişmekte olan ülke" beyanıyla birlikte onaylayacağımızı ve bunun nasıl bir sonuç doğuracağını sayın milletvekillerimizin dikkatine sunmak isterim. Ayrıca, beyanda, "Paris İklim Anlaşması'nın ulusal katkı beyanları çerçevesinde hakkaniyet, ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ve görevler, kabiliyetler temelinde anlaşmanın ve mekanizmaların ekonomik ve sosyal kalkınma hakkına halel getirmemesi" kaydıyla yer alacağı yer alıyor.

Şimdi, bu, Türkiye'nin ekonomik büyüme, nüfus artışı gibi ölçütler dikkate alınarak emisyon azaltımı yapmasının imkânsızlığının kayıt altına alınması olmuyor mu bir anlamda? Biz Türkiye'nin artırımdan azaltım niyet beyanının ve azaltım yönündeki çabalarının yetersizliğini, iklim krizi açısından hassas bölgede olan ülkemizin nasıl bir tehdit altında olduğunu iklim değişikliği komisyonunda sürekli gündeme getirdik.

Sera gazı emisyonlarında tarihî sorumluluğumuz olmadığı sürekli savunuluyor ama bunu söyleyerek yükümlülükleri yerine getirmekten kaçamayacağımızı söyledik. TÜİK verilerine göre 1990-2019 arasındaki yüzde 30'luk artışın çok yüksek değerlendirildiğini, Türkiye'nin yakın gelecekte iklim adaleti konusunda yalnızlaşacağını ve itibarsızlaştıracağını dile getirdik. 2030'da Türkiye ve Rusya'nın tüm Avrupa Kıtası'nın karbondioksit emisyonlarına eş değer emisyondan sorumlu olacağının öngörüsünün ciddi bir tehdit olarak görüldüğünü anlattık. Geçmişteki önerilerden iklim karnesine baktığımızda çerçeve sözleşmeye taraf olur olmaz redevans sözleşmeleriyle 1 milyon ton kömür çıkartıldı. 2004'ten 2019'a kadar 422 milyon ton kömür ithal edildi. Kömür santrallerinin sayısı hızla artırıldı. Kyoto Protokolü'nün ardından ise redevans yoluyla elektrik üretimi modeline geçildi. 612 milyar dolar kömür, petrol ve gaz ithalatına yatırıldı, yarım milyon ton asfalt serilip, 812 milyon ton çimento üretildi. İnşaat sektörü, lokomotif sektör olarak görülerek şehirlerimiz betonlaştı, doğamız ve biyoçeşitliliğimizi tahrip eden projeler uygulanmaya başlandı. Çıkarılan 422 milyon ton inşaat malzemesiyle doğa tahribatına yol açıldı. 42,8 milyon ton petrol, 45 milyar standart metreküp gaz; 125,9 milyon ton kömür yakılarak atmosfere 399,3 milyon ton karbondioksit salındı. Sadece taş ocağı ve maden ruhsatları sayısındaki artışla ülkenin dört bir yanından talan haberleri duymadığımız gün geçmez oldu. İklim değişikliği komisyonumuza gelen madenciler, ne denli çevreci madencilik yaptığını anlattılar bizlere ancak maden talanıyla yutak alanlarımız ve su kaynaklarımız yok oluyor. UNESCO su elçisi 10 yaşındaki Kaan'ın su zirvesindeki "Sarı altın olmadan yaşanabilir ama 21'inci yüzyılın mavi altını su olmadan yaşanamaz." sözlerine aldırmadan her geçen gün azalan su kaynaklarımız konusunda ne yazık ki yeterli önlem alınmıyor. (CHP sıralarından alkışlar)

2020 yılı, 984 aşırı iklim olayıyla rekor yıl oldu. Son yirmi yılda aşırı iklim olaylarında büyük artış var. Geçtiğimiz aylarda yaşanan sel felaketleri doğanın aldığı öcün en yakın örneği. Karbon yutak alanlarımız cayır cayır yandı, söndürülemeyişi ise yüreklerimizi yaktı. Küresel iklim değişikliği komisyonunda orman yangınlarına geç müdahale konusunda uyarıları yapmıştık, sonuç ortada. Türkiye'de edilen büyük büyük laflara da Greta Thunberg'in kalkıp da "Bla bla bla!" demesi haklı değil mi sizce? Bunca yıldır onaylanması beklenen anlaşmanın Meclise gelmesinin ardında yatan niyetler tartışılır oldu. İşte, tam da niyet konusunda Greta "iklim değişikliği" dendiğinde akla ne geldiğini soruyor ve yanıtlıyor: "Green jobs" yani yeşil işler, yeşil istihdam, artık sıklıkla duyduğumuz yeni yeşil düzen. Avrupa Yeşil Mutabakatı'yla yepyeni bir üretim ve tüketim deseni stratejisine geçilmesinin planlandığını, sanayi, tarım, enerji ve tüketici davranışlarını dönüştürerek iklim değişikliğiyle mücadele doğrultusunda dünyada topyekûn yeni bir strateji hazırlığında olunduğunu biliyoruz. Bunu da aslında ülkemiz açısından fırsat olarak da görüyoruz. Ah, ah, ah!.. Bir de keşke niyet ve bu fırsatları değerlendirecek bir yönetim anlayışına sahip olduğumuza güvenebilsek.

İktidar milletvekilleri, "Yıllardır onaylanmasını istiyorsunuz." diye eleştirilerimize kızıyorsunuz, biliyoruz ama haksız değiliz. Bakın, sadece iklim karnesi konusunda değil, daha bu yıl uluslararası anlaşmalar konusunda da ne yazık ki oldukça kötü bir karnemiz oldu. Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Grup Başkan Vekili olarak bunu burada söylemeden geçemeyeceğim ne yazık ki. 2011 yılında yine, bugünkü gibi, övünülerek, âlâyıvala getirilen İstanbul Sözleşmesi -lütfen sözlerime kızmayın- bir gece ansızın bir erkek tarafından kaldırıldı kadınların tüm hakları ihlal edilerek. Dolayısıyla bu güvensizliğimizde çok da haksız görmeyin lütfen bizleri. Bu güvensizliği sadece muhalefet olarak bizler de göstermiyoruz inanın. Bakın, Fridays For Future iklim eylemcisi Duru "Geleceğimizi yok sayan politikacılara sabrımız kalmadı artık." diyor. Artık gençlerin "'Bla bla bla(!)' gördüğü vaatlerle oyalanmayı bırakın, iklim için harekete geçin." çağrılarına kulak verme zamanı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) - Başkanım, tamamlıyorum.

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Sözlerime son vermeden, 3 torunlu bir anneanne ve babaanne olarak ve milletvekili olarak, dünyadaki tüm Greta'lar, ülkemizdeki Kaanlar, Durular ve tüm canlıların geleceğinin sorumluluğuyla Paris Anlaşması'nın kâğıt üzerinde kalmamasının görevimiz olduğunu tüm milletvekili arkadaşlarıma hatırlatarak iklim değişikliği ve iklim adaleti konusunda Cumhuriyet Halk Partisi olarak mücadeleye devam edeceğimizi belirterek Genel Kurulu saygı ve sevgilerimle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)