KOMİSYON KONUŞMASI

MURAT EMİR (Ankara) - Şimdi, Türkiye'nin yargısının en temel ihtiyacının yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı olduğu konusunda bu salonda bulunan hiç kimsenin şüphesi olmadığından eminim. Yalnız, gelinen noktada bazen üstü örtük -gerekçede belirtilmemekle beraber- bazen de burada açık bir biçimde, özellikle yüksek yargının bugünkü oluşumundan açık bir rahatsızlık olduğu, bu şekliyle yürütülemeyeceği ve bunun bir şekliyle halledilmesi gerektiği konusunda da ifadeler oldukça kullanıldı ve zabıtlara da geçti.

Peki, şu hâlde ortaklaşa, hep beraber "Bağımsız ve tarafsız bir yargıyı nasıl oluşturabiliriz?" diye uğraşırken bizce eksik bir şey yapılıyor, o da öz eleştiridir çünkü yargıyı bu hâle getiren bu anlayıştır. Yargıyı kendine göre arka bahçesi yapma arayışı içerisinde 12 Eylül 2010 referandumu yapıldı. Bu, bugün halledilmek istenen, yüksek yargıdan gönderilmek istenen, hem de hukuk dışı bir yolla gönderilmek istenen kişiler özenle, büyük bir çabayla oralara yerleştirildi. Şimdi, bunu hatırlatmaktaki amacım benim burada birilerini tazyik etmek veya sıkıntıya sokmak değil. Burada bir anlayışı teşhir etmek zorundayız. Bize göre bir yargı yapmaya gayret ettiğimiz sürece ve elimizi yargının içine soktuğumuz sürece aslında yanlış yapıyoruz. Bu nedenle, yapılması gereken, yine hukuku zorlayarak böylesine sıkıntılı, Anayasa'yı son derece ihlal eden uygulamalarla yürümek yerine ortaklaşa bir akılla, evet, olduysa oldu, öz eleştiriler yapılır ama bundan sonra en azından anayasal değişiklik düzeyinde ve bütün partilerin katkı vereceği bir biçimde, yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını en geniş biçimde güvence altına alacak bir biçimde düzenleme yapmanın yoluna bakmak gerekir. Ama bunun yapılmadığını görüyoruz. Bu yapılmadığı için de ben bunu tekrar size anımsatma ihtiyacı duyuyorum. Bakın, 2010'da da bu yapılmadı, bu sorunlarla karşılaşıldı. Yine aynı sorunlarla karşılaşmayacağımızın garantisi yok. Yani her defasında kendinize göre yargıç, hâkim atama arayışına girmeniz her defasında sizin başınızı belaya sokuyor ama bu da yetmiyor; aslında bu, Türkiye'nin başındaki temel bir sorundur.

Şimdi, burada ben sizlerle çok kısaca 2014 yılında Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararını paylaşmak istiyorum. Buna sıkça atıf yapıldı, ancak burada Anayasa Mahkemesinin kararından bir bölüm okumak isterim çünkü tartışmanın bence gelmesi gereken yer, orada yani Danıştayda ve Yargıtayda bir yapısal değişiklik öngörüyor muyuz, öngörmüyor muyuz? Bu sorunun cevabını bulmak gerektiğini düşünüyorum.

Bakınız, Anayasa Mahkemesi kararında şöyle demiş: "Kamu kurum ve kuruluşlarının yeniden yapılandırılmaları kapsamında, teşkilat yapısı değiştirilen kurum ve kuruluşların bazı kadrolarında görev yapan kamu görevlilerinin görevlerinin sona erdirilerek başka kadrolara atanmalarının öngörülmesi, söz konusu hukuki ve fiilî zorunluluklar nedeniyle getirilen yasal düzenlemelerin bir örneğini oluşturmaktadır.

Bu durumda, ilgililerin başka kadrolara atanmalarının sebep unsuru, ilgili kurumun ya da kuruluşun yeniden teşkilatlandırılması olup, yürürlükte bulunan kanunlara dayanılarak ve kamu görevlisinin öznel durumu dikkate alınarak idarece tesis edilen naklen atama işlemlerinden tamamen farklıdır. Söz konusu hukuki ve fiilî zorunluluklar nedeniyle kazanılmış haklar korunarak başka kadrolara atama yapılması, kanun koyucunun takdir alanı içindedir..." Buraya kadar sorun yok. Yani yapısal bir değişiklik yapıyorsanız tamam. Ancak, diyor ki: "Madde gerekçesinde, Kurulun yapısının yeniden düzenlenmesi..." diye devam ediyor, bakın "...Kanunda yapılan değişiklikler bir bütün olarak incelendiğinde, HSYK bünyesi içinde yapısal bir değişikliğin söz konusu olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, yapısal bir değişikliğin sonucu olarak Kurulda görev yapan kamu görevlilerinin görevlerine son verilmesini gerektiren hukuki ve fiilî zorunluluklardan bahsedilebilmesi de olanaklı olmadığından, bu kişilerin görevlerine kanuni düzenlemelerle son verilmesi, hukuki güvenlik ilkesinin ihlaline yol açar."

Şimdi, burada sayılar değiştiriliyor ve siz sayıyı beğenmediğiniz için bir düzenlemeyle 300'den 500'e çıkarıyorsunuz, bir düzenlemeyle de 500 küsurdan 300'e getirmeye çalışıyorsunuz. Bu 200 de olabilir, 150 de olabilir; bunun sizin takdirinizle ilgili bir şey olduğunu düşünüyorsunuz. Ama burada aslolan, bu yüksek mahkemelerin nitelikleri, çalışma usulleri, yapıları aynen devam ediyor. Dolayısıyla, burada yapılan, bu maddeyle yapılmak istenen bir tasfiye, bir azletme işlemidir ve tamamen, başta hukuki güvenlik ilkesi olmak üzere, Anayasa'nın 2'nci maddesinden başlayarak ilgili bütün maddelerine de aykırılık teşkil etmektedir. Bunu siz de çok iyi biliyorsunuz, hiç şüpheniz yok. Çünkü yine, o 2014 değişikliğinde olduğu gibi, buraya da beş gün içerisinde uygulama maddesini de koymuşsunuz ve atı alanın Üsküdar'ı geçeceği bir uygulamayı burada yapıyorsunuz. Yani hukukun kaşını gözünü yararak, Anayasa'nın bir sürü maddesini ihlal ederek bir düzenleme yapıyorsunuz ama diyorsunuz ki: "Biz böyle yaparız, biz böyle geldik böyle gideceğiz." İşte ben de bu anlayışı teşhir etmeye çalışıyorum. 2010'da da bunu yaptınız, bir sürü olumsuz şeyler yaşandı, bedeller ödendi ve bugün de aynı yolda, maalesef, ilerliyorsunuz. Bu nedenle, bu uygulamanın başından sonuna Anayasa'ya aykırı olduğu konusunda hiç şüphe olmadığını düşünüyorum.

Bir de altı çizilmesi gereken bir nokta daha var bana göre. Yargıtay ve Danıştay üyeliği bir statüdür. Dolayısıyla, bu statünün böyle kanunlarla... "Anayasa'da bir boşluk var, ben bu boşluğu görüyorum, ben bunu kanunla düzenlerim. E, zaten hâkim teminatı var. E, hâkim teminatı da bakıyorsunuz, özlük haklarıyla ilgili, derecesiyle ilgili. Aynı derecesinde bir kadro ihdas ederim, aynı maaşı veririm; o hâlde o hâkimin diyeceği bir şey de kalmamış oluyor. Böylelikle 154 ve 155'inci maddeler bir şekliyle geçilmiş oluyor. Biz bunu yaparız." Bu anlayış yanlış bir anlayış çünkü Yargıtay ve Danıştay üyeliği bir statüyü ifade ediyor. Bu nedenle de elbette ki 139 ve 140'taki teminatları, hâkim teminatını içerir ama bununla sınırlandırılamaz, daha geniş ele alınması ve algılanması gereken bir durumdur.

Teşekkür ederim.