| Komisyon Adı | : | ADALET KOMİSYONU |
| Konu | : | Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/726) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 16 .06.2016 |
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Bakan, Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabii, sabah -daha doğrusu, öğleden sonra da diyebiliriz- yaşadığımız bir tartışmayı eleştirmeden geçemeyeceğim. Gerçekten, Cumhuriyet Halk Partili 24 arkadaşımızın isimleri zikredilmek suretiyle ve hangi terör örgütüyle irtibatlı olduğu, konuştuğu, ziyaret ettiği konuşulmak, söylenmek suretiyle Adalet Bakanlığının yapmış olduğu bu yanlıştan dönmeyerek ve bununla ilgili "Bu bir komisyon görevi sebebiyle olmuştur." demeyerek hâlâ görüşünde ısrar etmesini ve bu konuda kamuoyunu aydınlatacak ve arkadaşlarımızı da töhmet altından kurtaracak bir açıklamayı yapmamasından dolayı da üzüntü duyuyoruz.
BAŞKAN - Belki yapacak.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Evet, yaparsa iyi olur.
BAŞKAN - Senin dediğin gibi değil, belki kendisi bir şey...
Evet...
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Evet, tartışmanın zaten özü de ondan kaynaklanmıştır çünkü komisyonla arkadaşlarımız cezaevlerine gitmiş, birçok mahkûmla görüşmüş ise bu görüşmenin her partiden o komisyona katılan arkadaşlarımızla birlikte olduğu da bir gerçektir. Kamuoyunun bu şekilde aydınlatılmasında ve bilgilerin bu şekilde kamuoyuna verilmesinde fayda olacağını yine belirtmek istiyorum.
Şimdi, AKP iktidarı döneminde birçok yargı reformları yapıldı. Yargıda hem adaletin daha iyi bir şekilde, daha hızlı bir şekilde yürümesi noktasında çalışmaların yapılacağı söylendi ama her yargı reformunun arkasında da yargının, adaletin gerçekten iyi bir şekilde işlemediği ve birçok haksızlıkların da devam ettiği ortaya çıkmış bulunmaktadır. Bunun temel sebeplerinden bir tanesi, özellikle, yürütme olarak yargının üzerinde hâkimiyet kurmaya çalışılması ve sistemi bu noktaya getirmiş olması nedeniyle yargıçların ve yargıda çalışanların üzerindeki bu baskı sebebiyle gerçek anlamda Türkiye'de yargı reformundan beklenen ve yargının iyi işlemesinden beklenen sonuçların ortaya çıkmadığını gördük. Bunu neden söylüyorum? Biliyorsunuz, gerçekten, Türkiye'de hiç beklemediğimiz, hiçbir hukukçunun da kabul edemeyeceği, hatta bir hukukçu olarak zaman zaman hukukun katledildiği şeklinde cereyan eden bir Ergenekon davası, bir Balyoz davası, bir Casusluk, bir Oda TV davalarının gerçekten bu çerçevede nasıl taraflı olarak yürütüldüğü ve yürütmenin talimatlarıyla hâkimlerin ve savcıların sık sık değiştirilmesi suretiyle nasıl orada insanların yıllarca tutuklu kaldığını ve birçok insanların da haksız yere oradan cenazelerinin çıktığını hepimiz biliyoruz. Bunun vebali AKP iktidarındadır. Öncelikle bunun hesabını vermelidir. Hatta, bu sıkıntıları yaşayan, orada haksız olarak üç sene, beş sene, altı sene tutuklu kalan ve hatta orada vefat etmek durumunda kalan, hastalıkları bile ciddiye alınmadan orada ölmelerine, vefat etmelerine ortam yaratan bir AKP iktidarının gerçekten bu insanlardan öncelikle özür dilemesi gerekiyor. Bunda çok önemli bir durumun olduğunu söylemek istiyorum. Orada kumpasın kurulduğu, orada haksızlıkların olduğu, gerçekten yargının, yargılamanın katledildiği ve hiçbir savunmanın dikkate alınmadığı ve birçok arkadaşların, orada tutuklu olan arkadaşlarımızın delillerinin değerlendirilmediği, birçok uyduruk delillerle bu insanların yıllarca orada tutuklu kaldıkları bir vakıadır. Hatta o günün savcısının, bugün tutuklama kararının çıkmasına ve tutuklanmasına olanak sağlanan bir savcının o gün ne kadar el üstünde tutulduğu, hatta zırhlı araç verilerek korunmaya çalışıldığı ve bunların da bilerek yapıldığı bir gerçektir.
Şimdi, bu kadar adaletsizliğin, bu kadar haksızlığın, hukuksuzluğun yürüdüğü bir toplumda, bir ülkede gerçek anlamda yargının inandırıcılığı, yargının güveninin azalacağı bir gerçektir. Şimdi, o gün bu davalardan haksız yere yatan ve hastalanmış olarak bugün yaşayan arkadaşlarımız da vardır. Şimdi, davalar yürütülürken, soruşturma yürütülürken savcının, yargıcın değiştirilmesi demek gerçek anlamda yürütmenin düşüncesi ve görüşleri çerçevesinde karar verecek bir hâkim ve savcının devreye sokulması demektir. İşte bunları yaşadık o davanın sırasında. Hatta bir meşhur dava daha var Deniz Feneri davası. Biliyorsunuz, Almanya'da yargılamalar yapıldı, orada cezalar verildi "Bunların asli failleri Türkiye'de." denildi ama açılan davalarla burada da aynı şekilde savcılar ve hâkimler değiştirilmek suretiyle yine üstü kapatıldı. Yine 17-25 Aralık yolsuzluk davası da aynı merkezde çalıştırıldı. Yine yürütmenin yargı üzerindeki vesayeti sebebiyle, baskısı sebebiyle kendi hâkimini, kendi savcısını oraya koymak suretiyle bunun gerçekleştiği de bir gerçektir.
Ne kadar yargıda düzenleme yaparsanız yapın, eğer yargının üzerinde yürütmenin, işte bugünkü yaptığımız gibi sık sık değişiklikler yaparak yasamanın da vesayetini yargının üzerine çıkarmaya çalışırsanız gerçek anlamda orada adil kararların verilmesi, hâkimlik teminatının iyi bir şekilde sürdürülmesi ve o insanların güvenli, güvenceli bir şekilde vicdanlarına, kanunlara ve Anayasa'ya uygun bir şekilde karar verme imkânının olmadığı da bir gerçektir. Onun için, bu düzenlemeleri yaparken sık sık yapmanın ötesinde, muhalefetin de düşüncelerini dikkate almak suretiyle, onu da devreye sokmak suretiyle yani iki senede bir, senede bir değişiklik yapmak suretiyle yargının işleyişini engelleyecek, yavaşlatacak, davaların bitmesini engelleyecek hareketlerden, yeni düzenlemelerden de vazgeçmek daha geniş anlamda, daha geniş bir süreçte bunları değerlendirip ona göre yasalarda düzenleme yapmak doğru olacaktır diye belirtmek istiyorum.
BAŞKAN - Sağ olun Kazım Bey.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Bitirmek üzereyim Sayın Başkanım. Misafir olduğum için belki az söz vermek...
BAŞKAN - Yok, asılsın ama misafirsin maalesef. Adalet Komisyonu otonomik bir komisyon.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Şimdi, ben aslında yirmi sene serbest avukatlık yaptım, daha sonra da sanayiciliğe geçtim. On sekiz seneden beri de sanayicilik yapıyorum, bir iş adamıyım. İnanın adalet çöküyor şu anda. Adaletten iş çıkarmak, icralardan iş çıkarmak kesinlikle mümkün olmuyor. Birçok iş hayatının içinde bulunan insanlar adliyeye gidip de hak arama ihtiyacını bile görmüyor çünkü ondan sonuç çıkaramayacağını, gittiği zaman ne mahkemelerden ne de icra dairelerinden sonuç alamayacağını bildiği için de genelde adalete karşı güven de zayıflıyor, hatta azalıyor. Bunun daha üst noktalara çıkması için çünkü hepimizin adalete ihtiyacı var; bugün bana yarın size de ihtiyaç olabilir. Onun için, bu çerçevede geniş anlamda düşünerek yargının üzerindeki vesayeti hem yürütmenin hem de yasamanın bu şekildeki baskılarını, düzenlemelerini bir kenara koyarak yargıyı gerçek anlamda bağımsız kılacak ve tarafsız olarak karar verebilecek bir noktada çalıştırmak ve düzenlemeleri de bu noktada yapmak durumundayız. Onun için, sık sık, işte, önce üyeleri çoğaltmak, daireleri çoğaltmak, sonra azaltmak, sonra daireleri azaltmak gibi değişiklik yaparak orada çalışan hâkimlerin Anayasa'dan kaynaklanan hâkimlik teminatını yok sayarak onların hayatlarını, onların çalışmalarını sekteye uğratacak çalışmalardan da vazgeçmenin doğru olacağına inanıyorum.
BAŞKAN - Çok teşekkür ediyoruz.
KAZIM ARSLAN (Denizli) - Eğer kuvvetler ayrılığı prensibini iyi bir şekilde yürütemezsek ne demokrasiyi geliştirebiliriz ne ileri demokrasiye kavuşabiliriz ne de gerçek anlamda insanların hak arama yönündeki isteklerini yerine getirebiliriz. Onun için, biz yasamanın birer üyesi olarak görevimizi bilmeliyiz, yürütme kendi görevini bilmeli, yargı da kendi görevini yapacak bir noktada tutulmak ve o şekilde bir düzenlemenin yapılması suretiyle onları rahatlatmak ve onların Anayasa'ya, yasalara ve vicdanlarına göre karar verecek bir noktaya getirmek durumundayız diye belirtmek istiyorum.
Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.