KOMİSYON KONUŞMASI

MURAT EMİR (Ankara) - Benden önce konuşan değerli milletvekili arkadaşlarım, on dört yıllık AKP iktidarının nasıl yargıyla oynadığını, nasıl kendine bağlı bir yargı yaratmaya çalıştığını ve bu yolda da nasıl hatalar yaptığını ayrıntılarıyla anlattılar. Buna ayrıca değinmeye gerek görmüyorum ama yine de bir kez daha aynı aklın, aynı yaklaşımın, aynı uygulama biçiminin hâkim olduğunu ifade etmekte yarar görüyorum ve o 12 Eylül 2010 referandumunun sonuçlarından bugün nasıl feryat ediliyorsa, çok değil üç dört yıl sonra da yine bu komisyonlarda -belki biz olmayız ama- tekrar Yargıtayın, Danıştayın, Anayasa Mahkemesinin yapısıyla nasıl oynarız da kendimize yakın olduğunu zannettiğimiz hâkimlere nasıl el çektiririz arayışına girileceğini tahmin etmek zor değil. Bu yol, yol değil. Bu yoldan bir an evvel dönmek gerektiğini artık herkesin kabul etmesinde fayda var.

Şimdi, Anayasa'nın 139'uncu maddesinde diyor ki: "Hâkimler ve savcılar azlolunamaz. Kendileri istemedikçe Anayasa'da gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz. Bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa aylık ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz." Şimdi, bu 139'uncu maddeyi doğru anlamak gerekiyor. Burada şöyle bir yaklaşım var bu kanunun özüne baktığımız zaman. Biz, bu hâkimlere özlük haklarını veriyoruz, maaşlarını veriyoruz, derecelerini de koruyoruz, o hâlde dilediğimiz gibi görevlerinden ayırabiliriz, alabiliriz gibi anlaşılıyor. Hâlbuki bu ne aklen ne hukuk mantığıyla ne de vicdanla açıklanabilecek bir şey değil. Buradaki kanun diyor ki: "Mahkemeyi veya kadroyu kaldırsan bile özlük haklarını vereceksin." Hâlbuki siz, bunu "Özlük haklarını verdiğim sürece her şeyi yapabilirim" gibi anlıyorsunuz. Bu olacak iş değil. Burada yapılan açık seçik azletmedir. Yani kendinize göre bir Danıştay, Yargıtay yaratmak için şu andaki mevcut yapıyı tamamen azletme yolunu seçtiniz ama bu, son derece hukuksuz bir yaklaşım.

Bakınız, bu kanunla yapılmak istenen düzenleme, Anayasa'nın 2'nci maddesinde yer alan cumhuriyetin hukuk devleti niteliğine ve yine 2'nci maddenin cumhuriyetin nitelikleri arasında atıf yaptığı Anayasa'nın "Başlangıç" bölümünde belirtilen kuvvetler ayrılığı ilkesine açıkça aykırıdır. Burada, yasama yani sizler, elinizde olmayan bir yetkiyle yargı organına açık seçik bir müdahalede bulunuyorsunuz ve bu, hem hukuk devleti ilkesini zedeliyor, aynı zamanda da kuvvetler ayrılığı ilkesini de baştan sona yok ediyor.

Şimdi, buradan sonra bir konuyu daha gündeme getirmek isterim. Ben şöyle bir baktım kanuna, bulamadım. Eğer eksik baktıysam beni bağışlayın çünkü, daha önce de ifade ettiğimiz gibi, bu kanun üzerinde ayrıntılı bir çalışma yapma olanağımız olmadı ancak bu kanunun son fıkrasında deniyor ki: "Boşalan her iki üyelik için bir üye seçimi yapılır. Seçim yapılmayan üye kadroları başka bir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş sayılır." E peki, şimdi, burada -biliyorsunuz yapısını- işte dörtte 3'ü HSYK, dörtte 1'i de Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor.