KOMİSYON KONUŞMASI

MURAT EMİR (Ankara) - Yok, ifade tekrar etmeyeceğim. Ede de bilirim de tekrar etmeyeceğim, bu sefer etmeyeceğim.

Öncelikle şunu öğrenmek istiyorum: Bu puanlamaya karar verilirken, bu rakamlara karar verilirken herhangi bir ölçme değerlendirme biriminden veya bilimsel bir kuruldan bir görüş alındı mı acaba? Yani bu 70 rakamı, yüzde 60'ı, yüzde 40'ı rakamları neye göre tespit edildi? Çünkü, ben yıllarca sınava girdim, çağdaş anlamda ölçme değerlendirme yapılıyorsa eğer sınavlarda baştan böyle "70 alacaksınız.", "60 alacaksınız." denmez. Bunun standart sapmaları bulunur, standart deviasyonları bulunur, çan eğrisi yapılır. Bir sürü yöntem var ama bu değil. Yani kanunla, 70 alacaksın, 70 alınca geçersin... Mesela, ben, sizin iyi niyetli olduğunuzu düşünmüyorum. Zaten sözlü sınav dediğiniz zaman...

BAŞKAN - Kanun zaten niyet sorgulamaz.

MURAT EMİR (Ankara) - Olur mu öyle şey? Durun, bir dakika.

Zaten sözlü sınav lafını duyunca hepimizin tüyleri ürperiyor, değil mi? Türkiye'de böyledir. "Yazılıyı geç, sözlüde hallederiz." Bunun anlamı budur Türkiye'de.

Şimdi, bu rakamlar neye göre bulundu? Mesela, ben, şimdi hesap ettim, yüzde 60-yüzde 40 dengesi kuruyorsunuz. Bu kişi 100 bile alsa, yüzde 60'ı değerlendirmeye katılacağı için hiçbir zaman 70'i geçemiyor yani sözlüde sıfır aldığını varsayarsak geçemiyor. Bu rakamla nereden çıkıyor Sayın Bakan?

BAŞKAN - Eski kanunda da vardı Bakanım.

HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) - Sözlüde sıfır alan adam zaten...

BAŞKAN - Yahu, tamam.

MURAT EMİR (Ankara) - Adamı beğenmediniz. Adamı beğenmediler, almak istemiyorlar, sıfır verdiler. Şimdi (c) şıkkına geleceğim. Adam 60 alıyor, toplamda puanı 60 oluyor. Hâlbuki belki bir ihtimal bu 70 olsa, 60 olsa... Yani bu rakamlar nereden geliyor? Nasıl bulunuyor? O sınavın zorluğu, kolaylığı neye göre belirlenecek? Böyle bir kanunda 60, 70 yazılır mı? Hangi bilimsel kuruldan çıktı bu rakamlar? Önemli bir konu bu; bir.

İkincisi de Sayın Bakanım, biz, bu sözlü sınava dönük eleştirilerimizi daha önceki maddede yaptık. Bu eleştirilerimizde ne kadar haklı olduğumuzu da şimdi görüyoruz. Burada (a) ve (b)'de nispeten objektif olarak ölçülebilecek kriterler belirlenmiş. İşte, eğitim, bilgi düzeyi, içtihat bilgisi, mesleki yeterliliği vesaire. Bu, olabilecek bir şey çünkü en nihayetinde bu kişinin bu sınav sonucunda buna itiraz etme, belirli yolları kullanma hakkı da olabilir ama (c) şıkkına baktığınız zaman, öz güven, son derece müphem bir şey bana göre.

Peki, temsil kabiliyeti nedir? Neyi temsil edecekler? Temsil yeri mi var Allah aşkınıza hâkim ve savcının? Neyi temsil ediyorlar?

BAŞKAN - Mesleki temsil, dışa görüntü, hâkimin mesleği temsili. O teknik temsil değil, bir ehliyet temsili değil, mesleği temsil. Bakanım cevaplandıracaklar.

MURAT EMİR (Ankara) - Bakın işte, bunlar çok kişiden kişiye göre değişen, baktığınız yere göre değişen ve bu hak arama yoluna da konu olamayacak şeyler. Yani o kişi şunu iddia edebilir, ben de hayatım boyuna sözlü sınavlara girdim. Çıkıp "Hayır, ben sorduğunuz her soruyu cevapladım." diyebilir. Hatta biliyorsunuz kamera çekimli sınav talepleri bile olabiliyor, hatta Danıştayın bu konuda kararları var ama şimdi temsil kabiliyetini nasıl lağvedecek bu kişi? "Benim temsil kabiliyetim yokmuş demek ki." deyip evine gidecek. Bu olur mu? Baştan sona, zaten bu (c) maddesini koymak demek, "Ben kafama göre hâkim, savcı atayacağım, ona göre gelin." demektir. Zaten, daha önceki eleştirilerimizin de ne kadar haklı olduğu burada ortaya çıkıyor Sayın Bakanım.