| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | |
| Dönemi | : | 24 |
| Yasama Yılı | : | 5 |
| Tarih | : | 19 .11.2014 |
ADİL ZOZANİ (Hakkâri)- Teşekkür ederim.
Ya söz sırası bana gelince hep renkleniyor burası.
Sayın Bakan, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, değerli bürokratlarımız, basın mensubu arkadaşlarım; hepinizi selamlıyorum.
Sayın Bakan, değineceğimiz çok konu var ama maalesef konu başlıkları çok olunca çok bütünlüklü bir konuşmayı da on dakikalık zaman sınırları içerisinde alamıyoruz, maalesef öyle.
Şimdi, öncelikle ben bir davadan söz edeceğim, belki hukuk sistemimizi biraz tarif eden bir tarihî olaydan, davadan söz edeceğim sizlere. Şimdi, 5 Temmuz 2000 yılında Burdur Cezaevine güvenlik güçleri -sayıları binlerle deniyor ama ne kadar sayı, kaç kişi, kaç güvenlik görevlisi o operasyonda yer almış bilmiyorum ama- buradaki rakamlara göre, yanılmıyorsam 23 tutuklunun bulunduğu bir koğuşa gaz bombaları ve iş makineleriyle operasyon düzenliyor. O operasyonda odada bulunan bütün tutuklular yaralanıyor, bir tanesinin de kolu kopuyor. Kolu kopan tutuklu Veli Saçılık. İşin ironik kısmını başta söyleyeyim: Veli Saçılık normalde sağlak biridir, operasyonda sol kolu bilekten kopmuştur ama mahkeme kayıtlarına, hâkimin karar gerekçesine kepçeyi kullanan operatörün ifadesine göre, kepçeye tuğla atarken kepçeyi tuğladan kurtarmak için manevra yapmış ve kolu duvarla kepçe arasına sıkışmış ve kopmuş. Ayrıntıyı söylüyorum, kendisi sağlak, sağ eliyle tuğlayı atması gerekiyor çünkü kepçe operatörünün ifadesi böyle. Sol kolu bilekten kopmuş. Mahkeme devam etmiş, mahkemeye intikal etmiş bu mesele. Bu gerekçeye dayalı olarak önce bu vatandaşa 244 bin lira maddi ve manevi tazminat ödenmiş 2005 yılında. 2 Bakanlık birlikte itiraz etmiş karara, İçişleri ve Adalet bakanlıkları itiraz etmiş karara. Bu arada karar yeniden bozulmuş, kendisine ödenen tazminatı devlet kendisinden geri istemiş. Ne kadar olarak geri istemiş? 244 bin lirayı 750 bin lira olarak geri istemiş, mahkeme masrafları ve avukat masraflarıyla birlikte. Veli Saçılık avukatları aracılığıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmuş.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Eski para mı yeni para mı?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Yeni para olarak tarif ediliyor çünkü 2000 yılında başlayan dava, paradan 6 sıfırı da beraberinde götürmüş ve bugüne kadar devam etmiş bu dava. Yani, 2000 yılında başlayan dava hâlâ devam ediyor ve en son Eylül 2014'te son nihai karar verilmiş. Ama nihai karar verilirken... Tam konuyu konuşurken Danıştay temsilcisi Genel Sekreter buradan gitti, eğer burada olsaydı daha makul olurdu çünkü kendilerini doğrudan ilgilendiren, Danıştay 10. Dairesinin kararından söz ediyorum. Danıştay 10. Dairesinin kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararını tanımıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi burada kararları vermiş, Türkiye'yi bütün o anda cezaevinde bulunan, o koğuşta operasyona maruz kalmış herkes için, Veli Saçılık da dâhil olmak üzere herkese kişi başına 20 bin euro ceza hükmetmiş herkes açısından, devleti suçlu bulmuş burada. Bu karar Veli Saçılık'ın dava dosyasıyla birlikte Danıştay 10. Ceza Dairesine sunuluyor ama Danıştay 10. Ceza Dairesi bu kararı görmezden geliyor, ödenen paranın geri tazminine hükmediyor. Şimdi, bu vatandaş bir devlet memurudur, İçişleri Bakanlığına bağlı bir kurumda devlet memurudur. Öyle mağduriyetinden dolayı da hükümlü kadrosundan da devlet memuru olmamış, KPSS'ye girmiş, kazanmış memurdur. Yargılandığı davadan da beraat etmiş. Yani, tutuklanmasına gerekçe gösterilen davanın kendisinden de, asıl davadan da beraat etmiş bir vatandaş ve şu anda devlet memurudur. İçişleri Bakanlığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gönderdiği cevabi yazıda bu vatandaşı, kendi memurunu "çok tehlikeli kişi" olarak ifade ediyor. Kendisi de haklı olarak diyor ki: "Ya, ben çok tehlikeli bir kişiyim ama beni çok tehlikeli kişi olarak tarif eden Bakanlığın memuruyum." Emin olun, dosyasısın hepsine baktım, bir nüshasını sizinle de paylaşmak üzere verdim. Ama yani bu kadar hukuk tanımazlığa akıl sır erdiremedim, bir hukukçu değilim. Yani, doluya koydum olmadı, boşa koydum olmadı, hiçbir şekilde bir izah getiremedim ben bu işe. Dosyanın kendisinde çok vahim iddialar var yani bu vahim iddiaları devlet de kabul ediyor ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 41'inci maddesine dayandırarak itiraz ediyor ve bu ayıbı devam ettiriyor. Öncelikle bunu düzeltmenizi bekliyoruz yani buna müdahil olmanız gerekiyor böyle bir konuda. Yani, böyle bir hukuk tanımazlık, böyle bir keyfî karar muz cumhuriyetlerinde veriliyor. Keyfî bir karardır, bir vatandaşı, üstelik haksız yere tutuklandığı bu ülkenin mahkemelerinin kararlarıyla kesinleşmiş bir vatandaşa bu eziyetlerin reva görülmesi, bu işkencenin reva görülmesi hakkaniyetle bağdaşmaz. Belki de bütün konuşacaklarımızın özeti niteliğindedir bizim hukuk sistemimiz açısından bu olay. Evet, bu vatandaş, şu anda, Ankara'da bir devlet kurumunda memurdur, çok tehlikeli...
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) -Danıştay onadı mı bunu?
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Evet, Danıştay 10. Dairesi onamış, 30 Eylül 2014'te onamış.
Dosyasını bütün belgeleriyle birlikte size gönderdim ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararıyla birlikte sizinle paylaşmak üzere gönderdim. Yani, bazı ayrıntıları var, çok da girmek istemiyorum ama öyle ilginç şeyler var burada, açıkçası bunları okuyup Türkiye Büyük Millet Meclisinin arşivinde kayıtlara geçmesini de arzu etmiyorum. Bu nedenle ilgileneceğinizi umut ederek bu konuyu burada noktalıyorum, burada nokta koyuyorum.
Tam konu bitti, Danıştay temsilcimiz de geldi. Umarım kendisiyle paylaşırım.
BAŞKAN - Süreniz de bitti Sayın Zozani, bir olayla zamanınızı bitirdiniz, on dakika.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - İkinci husus şu Sayın Bakanım: Şimdi, bu hasta tutuklular meselesi. Getirdiniz bir yasa, dördüncü yargı paketi içerisinde dediniz ki: "Kendi başlarına yaşamını idame ettiremeyen tutukluların serbest bırakılması, cezalarının ertelenmesi." Yasa çıktı. Birçok örnek var, biliyoruz. Adli Tıp Kurumu karar veriyor, diyor ki: "Ceza infazının ertelenmesi uygundur." Dönüyor, savcılıklarda takılıyor. Savcılar, kendi başlarına yaşamlarını idame edemeyecek insanları kendisini değil... Bakın, Mardin Derikli bir tutuklunun örneği var, İstanbullu savcı aynen şöyle diyor: "Bu şahıs cezaevinden bırakıldığı zaman gideceği yerde sevince sebebiyet vereceği için cezanın ertelenmesi uygun değildir." Bakın, kendisi değil, zaten biliyor, kendisi yatalak, yapabileceği hiçbir şey yok, etrafındakilerin sevincine sebebiyet vereceği için Adli Tıp Kurumunun verdiği kararı uygulamıyor. Daha başka örnekleri de var. İki kolu olmayan insanlar var, şu anda cezaevlerinde iki kolu olmayan insanlar var, kanser hastaları var. Sayı olarak, liste olarak hepsini siz çok iyi biliyorsunuz, vâkıfsınız bu konuya. Ama bu insanlar serbest bırakılmıyor. Serbest bırakılanlar altı ay sonra yeniden tutuklanıyor. Şu anda "Şu ya da bu şekilde artık birkaç tanesi de dışarı çıksın." denilen bu hasta tutukluların pek çoğu hakkında yeniden tutuklama kararı çıkarıldı. Kanser hastasına tutuklama kararları çıkarıldı. Bir iki örnek değil, pek çoğunda böyledir. Şimdi, ülke olarak taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu konuda hastalık tasnifi yapıyor.
ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Onlar iyileşmeden dolayı... Rapor...
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Hayır, bizim taraf olduğumuz sözleşmeler kanser hastalığında tam iyilik hâlini dayatıyor ve tüm ülke olarak bizim de altında imzamız var. Kanser hastalarında, hele hele ileri düzeyde kanser hastalarında tam iyilik hâlinden hiçbir zaman söz edilemez.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Kanser hastalarının yatağa düşmesini, tek başına yaşamlarını idame ettiremeyecek durumda olmasını beklemek bunların ölüm hâlidir. Çünkü tek başına yaşamını idame ettiremeyecek duruma geldiğinde o insanın ömrü günlerle sayılıdır. Ha sağ çıkarmışsınız ha tabutunu çıkarmışsınız, hiç fark yok. O nedenle tarafla olduğumuz sözleşmelere uygun davranmak zorundayız bu konularda, ne diyorsa onu yapacağız çünkü orada imzamız var, "tam iyilik hâli" diyor. Bu konuda Bakanlığınızın daha etkin olması beklenir. Bu konuda bizlerin de hazırlayıp getirdiği yani boş durmuyoruz, biz de yasa teklifi hazırlıyoruz, kanun teklifi hazırlıyoruz, getiriyoruz, öneriyoruz. Bizim hazırladıklarımızı beğenmiyorsanız siz daha iyisini hazırlayın ama sonuçta bu sorunu çözelim.
Biz cezaevleriyle ilgiliyiz. Türkiye'de pek çok cezaevini dolaştım Sayın Bakanım. Gittiğimiz bütün cezaevlerinde ceza infaz memurlarının, koruma memurlarının tamamının şikâyetleri ve beklentileri var, koşullarının iyileştirilmesine dönük tamamının beklentileri var. Bu konuda bizim verdiğimiz teklifler var. Mesela, bu insanlarda yıpranma payı niye olmasın? Yani, onların koşulları askerlerin koşullarından daha mı iyi? Hayır. Polislerinkinden daha mı iyi? Hayır. Tersine, psikolojik olarak daha çok yıprandıkları bir işi yapıyorlar.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Onların koşullarında bir iyileştirmeye...
BAŞKAN - Sayın Zozani, lütfen toparlayınız, son bir dakika...
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Son bir dakikayı kullanacağım Sayın Başkan müsaadenizle.
Bazı şeyler de yani bunu da kayda geçirdikten sonra da hani derler ya işte marifet iltifata tabiidir, ben de iltifat edeceğim, son bir şeyi söyleyeceğim. Yani, gerçekten maharetli bir partisiniz bazı konularda. HSYK seçiminde bunu tekrar gördüm ve takdir ettim. Nasıl oldu da CHP'yi de MHP'yi de ikna ettiniz HSYK seçimlerinde böyle bir sonuç ortaya çıkardınız, bunu da açarsanız biz de bu maharetten biraz ilham alırız diye düşünüyorum.
Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkür ederim.