CEYHUN İRGİL (Bursa) - Bu bir; bir de şimdi, Müsteşar Bey'e aslında bir soru soracaktım mülakat konusunda hani "Asla katılmıyorum" -hatta biraz da bu konuda teessüf ediyorum- ya da öyle bir şey söyledi.

Bakın Sayın Müsteşarım, değerli arkadaşlar, ne olursa olsun insanız biz. Bu subjektif bir şey yani normal, olabilir; beğenmez tipini. Bunu nasıl ayıracağız? Yani insanların duygularına, görgülerine, algılarına terk edilmez. İşte, buna sistem denir. Sistemler böyle çalışır.

Şimdi, siz diyorsunuz ki "Böyle şey olmaz." Ben size örnek vereyim, bunu vermeyecektim ama madem söylediniz olmuyor, ben örnek vereyim, isim isim söyleyeyim: 2004 yılında kaymakamlık yazılı sınavları yapıldı, daha sonra bunlar mülakata alındı yani devletin her kesiminde oluyor bu. Yazılı sınavda 1'inci olan Ünal Koç, 2'nci olan Ali Sakar, 3'ünü olan Baran Kuşoğlu mülakatta elendi. 4'üncü, 5'inci, 6'ncılar kazandı, ilk 20'ye girenlerin sadece 4'ü mülakatı kazandı.

Şimdi, bakın ve bu çocuğun sonra bunun altında notu var, diyor ki. "AK PARTİ'li herhangi bir yakınım olmadığı için -2'nci olan çocuğun mektubu- ikincilikle kazandığım kaymakamlık sınavını mülakatta kaybettim. Üstelik bu benim kaymakamlıktaki 4'üncü mülakatımdı ve yaş sınırı nedeniyle son hakkımdı. Ayrıca, bu mülakattan yalnız ben değil, ilk üçe giren bütün arkadaşlarımız elendi. Ben bunu sadece onların vicdanına havale etmiyorum, aynı zamanda Allah'a havale ediyorum." falan diye devam ediyor.

Şimdi, burada şu var: Kabul edin ki mülakat, subjektif bir şey. Şimdi, ben Müsteşarıma şunu soruyorum: Örneğin, mülakatta öğretmenlere ne sorulacak ya da ne soruluyor?

Bir de KPSS'den 90 alan bir aday mülakattan geçemezse -bakın ama sizin söylediğiniz gerekçelere katılıyorum yani sağlık, öğretmenlik yapamama, ruhsal bozukluk falan onlar ayrı yani siz onları ispat edebilirsiniz- bunu nasıl, nereye şikâyet edecekler yani bunu nasıl anlatacak?