| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/728) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 28 .06.2016 |
AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri ve değerli bürokrat arkadaşlar, basın emekçileri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, ben usul üzerine bazı şeyler söylemiştim ama... Bakın, biz yaklaşık yedi ay önce üç aylık geçici bütçeyi hazırlarken de burada sizinle düşüncelerimizin ayrıştığı bir tartışma yürütmüştük. Ama bundan yaklaşık üç buçuk dört ay önce bir de merkezi yönetim bütçesini hazırlarken de ülkenin, siyasi iktidarın artık ekonomi yönetimindeki perspektifinin, politikalarının, konseptinin önceki yıllardaki yaklaşımından bile farklılaştığını, önceliklerinin değiştiğini ifade ederek önümüzdeki dönem kabinede en zor koltukta oturan kişinin siz olduğunu bir öngörü olarak ifade etmiştim. Benim bu konudaki kaygılarım giderek gerçeğe dönüşüyor. Çünkü siyasi iktidarın ülkeyi ekonomide getirmiş olduğu sıkışmışlık giderek kendini çok daha fazla hissettiriyor, böyle bir noktaya gelmiştir. Gerçekten sıkışmışlık giderek kendini her zamankinden daha fazla hissettiriyor. Bunu, ekonomiyi bürokratlarınızla ve bazı bakan arkadaşlarınızla birlikte yönetirken en fazla hisseden, en fazla gören, en fazla bilen, hâkim olan kişisiniz siz.
Bakın, değişen neydi ülkede? Ülkede gelir gider dengesindeki öncelikler değişti. Bu siyasi iktidarın bir yıl önce, iki yıl önce, üç yıl önce özellikle gider kalemleri içerisinde yer almayan ama güvenlik politikaları, güvenlikçi politikalar çerçevesinde ciddi bir kara deliğin oluştuğu kaygısını size ifade etmiştim. Hatırlarsanız sokağa çıkma yasakları döneminde, kentlerin nereden gelirse gelsin görmüş olduğu zararın bu ülkeye, bu ülkenin vergi ödeyen her kesimine, 79 milyon insanına bir yük getireceğini, bu anlamda ben ülkenin iktisadi olarak geleceğini çok parlak görmediğimi "Umarım yanılırım." diye söylemiştim. Ama bu tasarı bile aslında bir sıkışmışlığın göstergesi olarak karşımızda duruyor, en azından ben böyle değerlendiriyorum.
Bir diğer husus Sayın Bakan: Usulle ilgili konuşma bölümünde de ifade ettim, burada birkaç cümleyle açmak durumundayım. Varsıl ile yoksul, zengin ile fakir arasındaki uçurum gittikçe derinleşiyor. Bakın, ben hiç şeye girmeyeceğim. Daha evvel Genel Kurulda birkaç defa örnek verdiğim için ülkedeki servet dağılımının siyasi iktidar dönemindeki on üç yılda makasın kapanmasından yana değil, açılmasından yana değiştiğini ifade etmiştim. Değerli arkadaşlar, 2002 yılında ülkedeki servetin yüzde 39'4'üne yüzde 1'lik zengin kesim sahipti, geri kalan ise yüzde 60 küsur ile yüzde 99'a aitti servette. Bugün ise 2002'de yüzde 39 olan yüzde 1'lik dilimdeki servetin payı yüzde 54'e çıkmış.
Zengin ve yoksul arasındaki makasın biraz daha açılacağı kaygısını şuradan ötürü taşıyoruz Sayın Bakan: Bakın, şunu söyleyelim, dar gelirli üzerindeki vergi politikaları giderek katılaşıyor. Dar gelirlinin vergideki disiplini gittikçe artırılıyor, disiplin içinde disiplin oluşturuluyor. Bunu özellikle gelir vergisinde, KDV'deki kalemlerde ve geçen gün Hükûmet programı üzerine yaptığım konuşmada da size ifade etmiştim. Özellikle sabit ve dar gelirlilerin vergilerini toplamada daha fazla bir disiplin ve katılaşma eğilimi gelişirken bugün sizin de sununuzda gördüğümüz üzere, sermayede, işverende ise alabildiğine esnetme politikalarıyla karşı karşıya geliyoruz, hatta belli yerlerde muafiyetlerin olabileceğini siz ifade ediyorsunuz. Evet, yatırımların artırılması için bunları düşünebilirsiniz ama en nihayetinde esnetmeler ve muaf tutulmalar süreci sermayeden yana işlemektedir.
Bakın Sayın Bakan, şunu söyleyeyim: Artık gerek zengin ile fakir arasındaki uçurumun derinleşmesi gerekse siyasi iktidarın ekonomide yaşamış olduğu sıkışmışlık durumu gizlenemez bir hâl almıştır. İç ve dış politikadaki yanlışların ben bunda ciddi payının olduğunu düşünüyorum. İç politikaya gelmeden önce dış politikayla alakalı olarak söyleyeyim: Sadece ülkenin kuzeyindeki Baltık havzası ve başta Rusya olmak üzere yaşanan problemler ve Orta Doğu'da bizim ülkemizin dışında gelişen olaylara bizim müdahil olma biçimimiz, ülkenin içindeki tarım politikalarını, enerji politikalarını ve turizm politikalarındaki gelirleri ciddi bir sekteye uğratmıştır. Bunları herhâlde anlatmak için ne Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olmaya gerek var ne milletvekili olmaya ne de siyasetçi olmaya ne de Maliye bürokratı olmaya gerek var. Özellikle tarımda, enerjide, turizmde... Ki bunların ülke ekonomisinde ne kadar önemli bir yer tuttuğunu siz bizden çok daha iyi bilirsiniz. Sadece ülkenin kuzeyindeki Baltık havzası ve güneyindeki, güneydoğusundaki Orta Doğu havzasıyla yaşamış olduğumuz problemin ülkeyi getirdiği nokta böyle.
Bir diğer husus Sayın Bakan: Şimdi, sermayenin yani özel sektörün bu sözünü ettiğim, az önce çerçevesini çizdiğim mevcut sıkıntılı, problemli ekonomiden nasiplenmemesi için bir çaba sarf ediliyor. Sizin özellikle vergi muafiyeti veya verginin özellikle esnetilmesiyle ilgili sözünü ettiğiniz her şey işverene tekabül ediyor, emekçiye tekabül etmiyor. Gerek yurt dışından getirilecek sermayeyle alakalı gerekse yeni kurulacak şirketlerde damga vergisine varıncaya kadar esnetilmenin tamamı müteşebbislere dönüktür. Bunlar bile özellikle sermayenin yani özel sektörün mevcut sıkıntılı, problemli ekonomik gidişattan nasiplenmemesini önceleyen yaklaşımlardır.
Peki, buna karşılık, özel sektör ve sermayeye karşılık kamunun, devletin ise her türlü sıkıntıyı, problemi üstlenmesi, her türlü riski devletin üzerine alması gibi bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Burada özel sektör bu sıkıntıları hissetmesin, bundan etkilenmesin anlayışıyla hareket ediliyor. Şu sayıda, Başkanla 5 mi, 6 mı torba yasa diye anlaşamadığımız o torba yasalar içerisindeki 3 değişiklik üzerinden zaten sermayenin bugüne kadar son altı yedi ayda siyasi iktidar tarafından esnetilen koşullar, muaf tutulan vergi politikalarıyla ilgili birkaç örnek vereyim.
Asgari ücretin belli bir kısmını devlet üstlendi. Bir diğeri, yarı zamanlı çalışmada SGK payının belli bir miktarını devlet üstlendi, belli fonlardan karşılanmak suretiyle. İşte, İşsizlik Fonu vesaire. Yine aynı noktalara girmemek adına buraları geçiyorum. Bir de bizim adına "kölelik yasası" dediğimiz kiralık işçi yasasında sermayenin eli rahatlatıldı. Yani burada bunların hepsi sermayeye, müteşebbislere, işverene hizmet eden düzenlemelerdi. Bunu hepimiz çok ayrıntılı tartıştık. Burada bazen üst perdeden sert söylemlerde bulunduk.
Şimdi ne yapılmaya çalışılıyor bu 3 maddenin üzerine? Bakın, şimdi sizin özellikle deniz ürünleri, deniz araçlarıyla ilgili vergi muafiyetine dönük söyledikleriniz... Allah aşkına, bu ülkede kimin deniz aracı olabilir, kimin deniz ürünleri olabilir? Herhâlde yoksulun, emekçinin, ülkedeki dar gelirli grubun bir deniz aracından söz edemeyiz. Bu kimi rahatlatmaya çalışıyor? Sizin deniz araçlarınız, deniz gereçleriniz, ürünleriniz varsa ve buna dair devletin koşullarınızı esnetme, vergi açısından sizi rahatlatma gibi bir kararlaşması, düzenleme yolu var ise bu şüphesiz varsıllara yani zenginlere dönük bir düzenlemedir. Bir diğeri, çeklerde, emlakte, işte sizin az önce özetle geçtiğiniz -zaman baskısından ötürü- vergi muafiyetlerinin getirilmesi süreci de yine aynı sınıfsal kesime tekabül ediyor Sayın Bakan.
Söylenebilecek çok şey var ama en nihayetinde ezcümle ben şunu söyleyeyim: Yürütülen güvenlik politikalarıyla açığa çıkmış olan sıkıntının giderilmesi için yapılmaya çalışılan bir düzenlemedir diye kişisel bir düşüncem var.
Bir diğeri ise sermayeyi yaşanılan sıkıntılardan azade kılma gibi bir durum söz konusu. Evet, bir yandan şüphesiz sermayenin yani işverenin sermayesini yatırıma dönüştürme, bununla ülkedeki sıkışmışlığı giderebilme ve bu baskıyı rahatlatma çabası taşınıyordur şüphesiz. Yani koşullarını, vergi koşullarını rahatlattığınız sermayenin de sermayesinden istifade etmek istiyorsunuz, onu dolaşıma sokmak istiyorsunuz, bu anlamda anlaşılır bir şeydir. Ama şunu iyi biliyoruz, kasa boşalıyor, devlet kasası gerçekten boşalıyor. Düşünün, bireysel emeklilik sigortası... Hayat sigortalarından toplu para alma koşulları zorlaştırılırken bunları aylık maaş sistemine dönüştürme koşullarının teşvik edilmesi gibi bir durum söz konusu. Ben genel anlamdaki...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Zorlaştırmadık, yanlış.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Sayın Başkan, bireysel emeklilik sigortası ile hayat sigortalarında toplu para çekme yerine aylık maaş sistemine doğru giden bir politikanız var mı, yok mu?
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Bireysel emeklilik sisteminde süresi dolduğunda -on yıllık- çıkabilirsin. Birikimli hayat sigortalarında ve bireysel emeklilik sisteminde normal on yıl birikiminizi içeride tutup toptan paranızı alabilirsiniz, hiçbir sorun yok. Biz sadece kişiye bir opsiyon getiriyoruz. Diyoruz ki: "İsterseniz -zorunlu değil- paranızı toplu çekmek yerine âdeta yeniden yatırım yaparsanız o toplu parayı, ileriye dönük olarak aylık ödemeye dönerseniz..." Vergi teşviki getiriyoruz. Böylelikle tercihli bir hakla seçimini istiyoruz. Yoksa kişilere şunu demiyoruz: Bireysel emeklilik sisteminde var olan paralarınızı toplu olarak çekme hakkınızı elinizden aldık, çekemezsiniz parayı.
Zorlaştırıyorsunuz...
AHMET YILDIRIM (Muş) - Ben öyle demedim Sayın Başkan. Cümle çok net notlarımda var.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Zorlaştırıyorsunuz.
AHMET YILDIRIM (Muş) - "Teşvik ediyorsunuz." dedim, bakın.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, notlara bakalım. Ben niye müdahalede bulunuyorum? Çünkü "zorlaştırma" ifadesini kullandınız. Zorlaştırmıyoruz, kolaylaştırıyoruz.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Toplu para çekmede zorlaştırma ama aylık sistemi teşvik ediyorsunuz Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Hayır, zorlaştırmıyoruz.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Şimdiye kadar olmayan bir düzenlemeyi getiriyorsunuz ama. Bunun üzerine bunu yapıyoruz dediniz.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Sayın Yıldırım, hayır. Diyoruz ki kişi dönemin sonunda toplu parasını alıp çıkabilir, önüne hiçbir engel getirmiyoruz, sadece yeni bir seçimlik hak getiriyoruz.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Tamam, bir opsiyon sunuyorsunuz, o da bir teşviktir bana göre.
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Tamam, zorlaştırma yok ama.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Bir diğer husus, son olarak özellikle bu torba yasadaki düzenlemelerle alakalı olarak söyleyeyim: AR-GE sisteminin özellikle teşvik kısmıyla ilgili bölüme dair kendi kişisel kanaatimi paylaşayım sizinle.
Buradaki düzenleme bence bu alana verilen değeri düşürmektedir, AR-GE'ye verilen değeri. Şöyle ki düşürmektedir: AR-GE anlayışında geleceği tahayyül etme, geleceği örgütlemekten ziyade bugünle kurulan ilişkisi daha fazla ön plana çıkıyor, özellikle AR-GE'deki teşvik sistemiyle ilgili. Çünkü AR-GE için yapısal değişiklikler yani nitelik yönünden bir değişiklik öngörmekten ziyade, bu konuda bence bir kültürün oluşmasına... "Şimdilik bu olsun, çıksın, kurtulalım." gibi bir yaklaşım görmekteyim. En nihayetinde, benim burada özellikle ülkenin ekonomide yaşamış olduğu sıkışmışlık ve giderek bu sıkışıklığın kendisini toplumsal yaşam üzerinde daha fazla hissettireceği konusundaki kaygılarım altı ay önceye göre beni yanıltmadı, umarım bundan sonraki süreçte ben yanılırım. Ekonomik sıkışmışlık ve baskı altına alınmış olmanın özellikle sermaye ile emekçi arasındaki dengesinin hep emekçinin aleyhine bozulduğu hususundaki kaygımda da ülkenin genel iktisadi koşullarının benim tahmin ettiğim kadar kötü olmayacağı, iyileşeceği temennisiyle, niyetiyle şimdilik konuşmamı tamamlamış olayım.
Teşekkür ederim.