KOMİSYON KONUŞMASI

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli arkadaşlarım, saygıdeğer bürokratlar, değerli basın mensubu arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz tasarının adı, Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı. Tabii ki yatırım ortamının iyileşmesi tüm ülkemizin, tüm vatandaşlarımızın faydasına. Geçtiğimiz günlerde Genel Kurulda da Sayın Başbakanın o günlerde "Yatırım paketini getireceğiz." diye, "Yatırımcının altına turkuaz halı sereceğiz." diye açıkladığı, bu paketin gelişine ilişkin açıklaması sonrasında yaptığım konuşmada olduğu gibi, hepimiz ülkemizin refahının artmasını, bu refahın hakça bölüşülmesini arzuluyoruz. Ama yeni yatırımlar, yeni iş sahaları demek; daha çok istihdam, daha çok kalkınma demek. Bu salonda olsun olmasın tüm yurttaşların buna itirazı olamaz. Elbette teşvik paketi açmak, yatırımcının işini kolaylaştırmak, onun önüne turkuaz halı sermek iyi. Ancak, iş turkuaz halı sermekle bitmiyor, yatırımcının önüne, o halının altına sağlam bir demokrasi ve hukuk devleti zemini hazırlamadığımız sürece bu geçireceğimiz düzenlemelerin, önerilerin kalıcı bir etkisi olmayacaktır. Nitekim, bugüne kadar buna benzer birçok teşvik edici, yatırımı kolaylaştırıcı paketler gerek Komisyonumuzdan gerek yüce Meclisimizden geçti ama işte, bir kez daha böyle bir ihtiyaçla karşı karşıyayız.

Benim vurgulamak istediğim konu, ülkemizde biz gazetecilerimizi, düşünen insanlarımızı, aydınlarımızı, akademisyenlerimizi düşündükleri için cezaevine koyduğumuz sürece; ülkemizde iç ve dış barışı sağlayamadığımız sürece, dışarıya hem kendi yurttaşlarıyla hem dünyayla barışık bir ülke algısı yaratmadığımız sürece, dışarıdaki yatırımcıya, sadece dışarıdaki değil, kendi içimizdeki girişimciye de "Evet, ben girişim yapmak istiyorum, paramı koymak istiyorum." dedirtme şansımız bulunmamaktadır. Sadece şu anda Genel Kurulda, biz burada Komisyondayken aynı zamanda Genel Kurulda tartışılmakta olan Yargıtaya ve Danıştaya ilişkin düzenlemeler sonrasında yargının alacağı tablo, zaten tarafsızlığı, bağımsızlığı tartışmalı durumdaki yargının daha da bağımlı hâle geleceği tablo da hem içeride hem dışarıda girişimcileri yeni yatırımlar yapmaktan, yeni girişimler koymaktan, fabrika açmaktan, istihdam yaratacak adımlar atmaktan alıkoyacaktır.

Ben dış politikanın da içeride olsun dışarıda olsun, girişimcilere güven veren, önemli bir faktör olduğunu düşünüyorum. Dış politikada Hükûmetimizin atmakta olduğu tutarsız adımların da yine yatırımcıyı, girişimciyi ürküttüğü kanaatindeyim. Bu sadece benim kanaatim değil, istatistiklere de yansıyan bir husus. Bakınız, son dönemde bölgemizde neredeyse konuşacak tek bir ülke yok. Kalıcı ortaklarımızdan örneğin Avrupa'da en fazla ticaret yaptığımız ülkelerin başında gelen Almanya'yla ilişkilerimizde kullanılan dil, ülkemize daha fazla yatırım gelmesini teşvik edecek bir dil değil. Tabii ki Alman Parlamentosunda hepimizin ya da çoğumuzun kabul etmediği, benimsemediği bir karar alınmasından fevkalade üzgünüz, rahatsızız. Ama bunu eleştirirken kullanılan dilin -oradaki parlamenterlere olsun Alman Hükûmetine olsun- en büyük ticaret ortağımız Almanya'dan daha fazla yatırım gelmesini sağlayacağı konusunda kuşkularım var.

Benzer şekilde, ülkemizin hem içeride, az önce ifade ettiğim demokrasi ve hukuk devleti konusunda geldiği nokta hem de dışarıyla bu kadar kavgalı hâli, bakın, bizim en önemli destekçimiz olan İngiltere'de dahi Türkiye'nin geçtiğimiz günlerdeki Avrupa Birliği referandumunda malzeme olmasına neden oldu. Eminim İngiliz siyasetçilerin, "3000 yılına kadar üye olamazlar. Asla onların üyeliğine vize vermeyiz, veto edeceğimizi garanti ederiz." gibi açıklamalarına sizler de bizler kadar üzülmüşsünüzdür; hepimiz üzüldük. Tabii ki İngiliz siyasetine ülkemizin malzeme olmasından fevkalade rahatsızız ama kendi ülkemizden dış dünyaya verilen algı da aynı şekilde hepimizi rahatsız etmelidir diye düşünüyorum.

Tabii ki bu tasarının maddeleri üzerinde yine burada birlikte tartışacağız ama birkaç hususu ben de dikkatlerinize getirmek isterim çok da tekrara kaçmadan.

Öncelikle, geçici 2'nci madde konusunda sadece burada söz alan arkadaşlarım değil ama eğer bakarsanız, bu konudaki uzmanların da ortak görüşü basında olsun, finans, maliye alanıyla ilgili akademisyenler olsun, hepsi bu tasarı Komisyonumuza geldikten sonra tabii ki bilgilendiler basında çıkan haberler sonrasında ama şu ana kadar yapılan yorumlarda, istisnasız olarak üzerinde mutabakata varılan tek konu, vergisiz bir barışın kara paranın yolunu açacağı, ülkemizi kara para cenneti yapacağı ve bunun sonrasında da ülkemize, zaten üyesi olduğu OECD'de takipte olan ülkemize yönelik kara para takibatının daha da artacağı yolunda. O yüzden, umut ediyorum ki, Komisyondaki ve daha sonra Genel Kuruldaki tartışmalar sırasında bu yanlıştan birlikte ortak akılla dönebilelim, bunu kabul edilebilir bir noktaya hep birlikte getirelim.

Yine ben de değerli arkadaşlarımın vurguladığı, hem geçici 2'nci maddenin hem de az önce Bihlun Hanım'ın da söylediği 20'nci maddenin bir af niteliğinde olduğunu bir kere daha vurgulamak istiyorum. 20'nci maddeye ilişkin... Yani, biliyorsunuz, vergi kaçakçılığı suçu işleyenler, fiilin işlendiği tarihten başlayarak altı yıl süreyle teşvik ve desteklerden yararlandırılamıyordu ama şimdi, önümüzdeki günlerde burada görüşeceğimiz bu tasarıyla bu düzenleme kaldırılacak ve buna gerekçe olarak da güvenli bir yatırım oluşturma gösterilecek. Vergi kaçırmayı teşvik edebilecek bir düzenleme olarak görüyoruz biz bu maddeyi.

Benzer şekilde -daha önce gündeme gelmedi, belki bunu vurgulamakta fayda var, hepimiz kendi bulunduğumuz, seçildiğimiz illerde yerel yönetimlerin, belediyelerin nasıl çalıştığını biliyoruz- ben, özellikle 39, 40, 41 ve 42'nci maddeler, Emlak Vergisi Kanunu, Belediye Gelirleri Kanunu'na ilişkin yatırım teşvik belgesi kapsamında inşa edilen binaya emlak vergisi, bina inşaatına harç muafiyetine ilişkin düzenlemelerin belediyelerin gelirlerinde önemli bir azalmaya yol açabileceği kaygısını sizlerle paylaşmak isterim. Bu azalmanın bütçeden karşılanıp karşılanmayacağı konusunu da yeri geldiğinde birlikte tartışmamız gerektiği düşüncesindeyim.

Benzer şekilde, yine, Çek Kanunu'na ilişkin düzenlemeler... Tabii ki piyasadan bu yönde çok rahatsızlık geliyor, özellikle de 2012 yılında karşılıksız çeke hapis cezasının kaldırılmasının bunda etkisi olabilir. Ancak, tabii, ülkemizdeki ekonomik gelişmelerin de payını unutmamak gerekiyor. Karşılıksız çeke hapis cezası vermek yerine bankaların çek karnesi vermesini zorlaştırmanın ve çeki bir kredi aracı olmaktan çıkarmanın da yollarını birlikte düşünmemizin faydalı olacağına inanıyorum. Ödeme aracı olması gereken çeklerin vadeli olarak kesilerek bir kredilendirme aracına dönüşmesinin de yaşadığımız sıkıntıda önemli payı olduğu kanaatindeyiz.

Hem geçici 2'nci maddenin hem 20'nci maddenin bir af niteliğinde olduğuna ve Genel Kurul çalışmaları sırasında beşte 3'lük bir çoğunluk ihtiyacı duyduğuna ilişkin görüşümüzü de bir kez daha hatırlatmak isterim.

Başta söylediğim hususa dönersek, sadece bu tür önlemlerle ülkemizin yatırım ortamını iyileştirmemiz mümkün değildir. Bunları yaparken, ama bunlardan öncelikle demokrasimizi, yargımızı Batı standartlarına taşıyacak önlemleri de yine el birliğiyle almamızda fayda vardır. Hukuk devleti ilkesi bizim için en önemli, aydınlatıcı ilke olmalıdır diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.