KOMİSYON KONUŞMASI

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli arkadaşlarım; hepinize iyi günler diliyorum.

Şimdi, özellikle yatırım ortamının iyileştirilmesiyle ilgili olarak ortaya konulmuş olan bu yasanın, bu tasarının gerçekten ilk bakışta birçok iyi yönleri olmakla birlikte ama esas olan yatırımın yapılabilmesi için ülkenin ortamının, barış ortamının, huzur ortamının iyi olması, demokrasinin iyi gelişmiş olması, aynı zamanda da yargının adil ve yürütmeye bağlı olmadan kararlarını verebilecek noktada olması ve dolayısıyla Türkiye'de bir yatırım ortamının oluşturulması ve insanların güven içinde gelip gerek dışarıdan gerekse içerideki yatırımcının bu yatırımları yapabilmesi gerekmektedir.

Şimdi, bir de şimdiye kadar iktidarınız özellikle yatırımı teşvik eden değil, daha çok tüketimi teşvik eden, borçlanmayı teşvik eden bir programı uygulamaya soktu. Onun için, yatırımla ilgili birçok girişim, birçok yapılan çalışma yerinde kaldı, o yatırımlar büyüyemedi, sanayici büyüyemedi, gelişemedi ve dolayısıyla birçok alanda da maliyetlerin yüksek olması sebebiyle, girdi maliyetlerinin yüksekliği sebebiyle rekabet ortamını tam anlamıyla yaratamadı ve dış dünyayla yaptığı satışlarda, ihracatlarda, gerçek anlamda yapılan ihracatlarda kâr yapılamadı. Dolayısıyla, sanayicinin ve üreticinin bu alanda, kendi alanında büyümesine olanak sağlayacak hem gelişmeyi hem kazancı hem de üretim artırma noktasında çalışmalar maalesef iyi bir noktaya taşınamadı. Onun için, bugünkü sanayicinin -ben bir sanayiciyim aynı zamanda- gerçek anlamda yatırım yapmak için bir şevki, bir heyecanı kesinlikle yoktur, bunu görün. Dolayısıyla, bunu görmezlikten gelirseniz gelecekte yatırım yapacak şirket, yatırım yapacak kişi ve kurum bulamayacaksınız. Dolayısıyla, bu yatırımı teşvik anlamında, yatırım ortamının iyileştirilmesi anlamında yapılacak çalışmaların içinde özellikle üreticinin üzerindeki yüklerin hafifletilmesi, önündeki engellerin kaldırılması ve bugünkü şartlarda hem iç piyasada hem de dış dünyada rekabet edebilecek ve aynı şartlarda yatırım ve üretim yapabilecek bir noktaya yatırımcının getirilmesi gerekiyor.

Şimdi, özellikle ben tekstil sanayisinde çalıştığım için biliyorum. Tekstil alanında bizimle beraber dış dünyada çalışma yapan, ihracat yapan, bizimle rekabet eden bütün ülkelerde elektriğin fiyatı 3 veya 4 sent civarında ama bizdeki elektriğin fiyatı şu anda 10, 12, 13 sent civarında. Şimdi, böyle bir farklılık içinde başladığınız üretimde ve satışta gerçek anlamda yatırımı teşvik etmekle birlikte yatırımın iyileştirilmesi, üretimin üzerindeki yüklerin hafifletilmesi suretiyle ihracatta sanayicinin rekabet edebileceği bir ortama getirilmesi gerekmektedir. Eğer bunu getiremezsek artık insanların para kazanamadığı, ihracat yapmasına rağmen sırf müşterisini kaybetmemek için maliyetine bile bugün satış yaptığı bir dönemde o yatırımcının, o sanayicinin, o ihracatçının para kazanamaması durumunda bırakın büyümeyi sanayicinin, küçülmeye doğru gideceği, hatta mevcudunu korumak için çalışmasını da aynı şekilde muhafaza etmek ve günü kurtarmak için çalıştığını özellikle belirtmek istiyorum.

Şimdi, ülkemizde yatırım ortamının iyileştirilmesi anlamında ülkedeki huzurun, ülkedeki barışın sağlanması hem içte hem de dış ülkelerle ilişkilerimizin, dış dünyayla olan ilişkilerimizin çok iyi bir noktada götürülmesi gerekmektedir. O noktada bugün gerçekten hem içte hem de dışta Türkiye'nin imajını bozacak, aynı zamanda da Türkiye üzerinde güveni azaltacak bir ortamın içinde olduğumuzu belirtmek istiyorum. O nedenle, Türkiye'nin hızla -Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği gibi- içte barışı, dışta barışı sağlamak, komşularla ilişkilerimizi bir an önce düzeltmek, onlarla hem siyasi anlamda hem ticari anlamda işlerimizi iyi bir noktada götürmek için çalışmanın yapılmasına çok büyük ihtiyaç vardır diye belirtmek istiyorum.

MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, ne oluyor? Bir hareketlilik var.

BAŞKAN - Arkadaşlar, biraz sessiz olun.

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) - Hareket berekettir Musa Bey.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Eğer bir ülkede parlamenter sistem bir kenara bırakılıp her gün rejim tartışmasıyla kavgalı bir ortamda çalışmalar yürütülmeye çalışılıyorsa, ayrıca kuvvetler ayrılığı bir kenara bırakılıp gerek yürütmenin yargı üzerindeki baskısı ve kendisine tabi olması noktasında sık sık düzenlemeler yapılıyorsa, yasamanın da bu sık sık düzenlemelerin yapılması noktasında çalışmaları sürdürerek mahkemeler üzerinde, yargı üzerinde hâkimiyet kurmak için çalışılıyorsa, gerçek anlamda dışarıdan bu ülkeye doğrudan yatırım gelmeyeceği gibi yabancı sermayenin de gelmesi gerçek anlamda mümkün olmayacaktır. Onun için öncelikle içte, ülkemizin içinde kendi vatandaşımıza, kendi insanımıza, kendi sanayicimize güven vermek, onun geleceğini gerçekten daha iyi bir noktaya taşıyacak ortamı sağlamak, bu tür iyileştirmelerle birlikte... Örneğin birçok hazine yerleri var, bu hazine yerlerinin yatırıma ayrılması, yatırım için düzenlenmesi o bölgelerde organize sanayi bölgeleri oluşturulmak suretiyle, altyapısı oluşturulmak suretiyle hatta ihtiyaç varsa arıtma tesisinin de hazırlanıp sanayiciye verilmek suretiyle sanayicinin büyümesine olanak sağlayacak ve sanayicinin masraflarını, yatırım masraflarını azaltacak bir noktaya da taşımak zorundayız. Bunu yapmadığımız takdirde mevcut hâliyle henüz kendisine gelememiş, henüz birçok noktada kendisini aşamamış Türkiye sermayesinin, Türk sanayicisinin gerçek anlamda yatırıma yönlenmesi ve yatırım için çalışması, büyümesi kesinlikle mümkün değildir. Onun için bunun mutlak suretle düzeltilmesi ve ülkemizde özellikle siyasi iktidarın her gün yeni bir şeyler ortaya koyarak kalkınmaya yönelik değil, gelişmeye yönelik değil ama tamamen demokrasimize ve rejime yönelik çalışmaları gündeme getirmek ve halkımızı da, bizleri de, siyasetçileri de gereksiz birçok sorunla karşı karşıya bırakıp bizi boşu boşuna uğraştırmak yerine ülkemizin daha çok gelişmesine, kalkınmasına ve büyümesine olanak sağlayacak çalışmaların yapılmasının çok büyük fayda sağlayacağını belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, ben, gittiğim zaman sanayici arkadaşlarımla görüşüyorum, belki sizler de görüşüyorsunuz. Hiçbir sanayicinin şu anda yatırım yapmak için bir hevesinin olmadığını görüyorum. Onun için bankalar da gidip kredilere yatırım yapmak istemiyor. Çünkü kredi maliyetleri yüksek olduğu için kendi öz sermayesiyle işini yapmaya çalışan, üretim yapmaya çalışan, ihracat yapmaya çalışan bir sanayicimiz var ve bugün sanayicimiz gerçekten yerinde sayıyor, hatta gerileyen, hatta işini kapatan ve hatta iflas eden ve iflas ertelemesi alan birçok sanayicilerimiz de var. Bunları görmezlikten gelemeyiz. Bir an önce bu konuda gerçekten onların ihtiyaçlarına dönük olarak yeni teşvikleri, yeni destekleri ve yeni yatırım ortamının iyileştirilmesi yönündeki düzenlemeleri yapmak, genişletmek suretiyle ve gerçek anlamda sanayicimizin önünü açmak zorundayız. Yoksa, gelecekte, bu kadar işçimiz var, bu kadar gencimiz var, bu kadar eğitim alan insanlarımız var, bunlara çalışacak yer bulamayacağımız gibi birçok ihtiyaçlarımızı da dışarıdan karşılamak zorunda kalacağımızı söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, varlık barışıyla ilgili getirilen 2'nci maddenin gerçek anlamda geçmişe yönelik olarak bir tarama yaptığımızda şimdiye kadar yapılan en "large" en kolay vergi barışı olduğunu söylemek istiyorum. Ama ne olursa olsun bu paranın kaynağı belli değil, bu paranın nerede olduğu, ne şekilde olduğu da belli değil. Dolayısıyla Türkiye'ye gelen bu paranın üzerinden geçmişte alındığı gibi şimdi de en azından yüzde 2'lik bir verginin alınması suretiyle devletin de bu tür paraların üzerinden gelir elde etmesi, aynı zamanda bundan sonra böyle varlık barışları çıkacak, aflar çıkacak anlayışının da toplumdan silinmesi gerekiyor. Yoksa bunun arkası kesilmez. Eğer siz bugün vergisiz olarak bunları Türkiye'ye taşımak, getirmek düşüncesini ortaya koyarken, iyi niyetle koyarken ama gelecekte bunların kötüye kullanılabileceği, birçok kanun dışı parayı oralarda yıllarca bekletilmek ve zamanı gelince de, af çıkınca da Türkiye'ye getirmek gibi bir yolu açmış olacaksınız diye düşünüyorum. Bana göre yüzde 2'lik bir verginin konulmasında fayda var diye düşünüyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arslan.

KAZIM ARSLAN (Denizli) - Bir konuyu da hemen söyleyerek sözlerimi bitirmek istiyorum.

Çek Kanunu'yla ilgili yapılacak değişiklik gerçekten önemli. Bu konuda çok büyük şikâyetler var. Ben aynı zamanda da hukukçuyum, yani hem hukukçu kimliğim hem de sanayici kimliğim var.

Şimdi, baktığımız zaman, sizin iktidarınız zamanında o kadar çok Çek Kanunu'nda değişiklikler yapıldı ki, yani hem insanların kafaları karıştı hem eskiden olduğu gibi vatandaş, özellikle köylü, üretici çeki aldığı zaman karşılığının bankada olacağını ve aynı zamanda da bu çekin cezasının da olacağını hâlâ öyle biliyor. Ama bugünkü veyahut da daha önceki yaptığımız değişikliklerle cezanın kaldırılmış olması dolayısıyla birçok dolandırıcı tüccarın ve kişinin ortaya çıkmasına neden olmuştur, birçok üreticimiz gerçekten burada mağdur olmuştur. Bence Çek Kanunu'nda bu değişiklikleri yapmaya ihtiyaç var. Çünkü bunun üç ayağı var: Banka ayağı var, çeki keşide eden ayağı var, bir de alan ayağı var. Dolayısıyla burada bu üç ayağı yeniden değerlendirmek suretiyle bankanın yükümlülüğünü bin lira değil, 2 bin liraya çıkarmak suretiyle biraz yükseltmek gerekiyor ve böylelikle kime ne şekilde tekeffül edeceği, kimin için parayı ödeyeceğini de önceden hesaplamak suretiyle çek karnesini vermesini zorlayacak bir miktar yükseltmesine ihtiyaç var diye düşünüyorum.

Onun dışında, sizin teklifinizde herhâlde ceza bir ayla altı ay olarak belirtilmiş, en azından altı ayla bir seneye çıkarmak, tekerrür hâlinde bir seneyle beş seneye çıkarmak suretiyle, bir de her yaprak için de bir ceza hükmü verilmek suretiyle de gerçekten zorlayıcı ve çeki keşide eden kişinin de bu parayı ödemek için kendisini biraz zorlayıcı bir ortama getirmek zorundayız diye belirtmek istiyorum.

Ayrıca bir hususu da belirteceğim: Çekte bir de maktu çekler, yani miktarı önceden belirli olmak kaydıyla maktu çekler de düzenlemek için bir yolun açılmasında fayda var diye düşünüyorum. Yani kişinin çek keşide eden, çek karnesini alan kişinin bankadaki kredisine göre verilecek oranlarda 20 yapraklı bir çeki her birine 5'er bin lira, her birine 10'ar bin lira. Yani karşılığı olsun olmasın bunun karşılığını banka tekeffül etmek suretiyle verilen çekin yerine gittiğinde ve tahsile gittiğinde alınabileceği bir yapının da, bir düzenin de oluşturulmasında fayda var diye söylemek istiyorum.

Beni dinlediğiniz için hepinize çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.