KOMİSYON KONUŞMASI

ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, Sayın Bakan; inşallah hayırlar getirir bu toplantı ama hakikaten başladığımızdan beri benim hep kafamı kurcalıyor; acaba bu değişiklikler -gerçekten bir ihtiyaç için yapılıyordur ama- kimin ihtiyacı için, hangi sorunu çözecek, yani gerçekten öğretmenlerin, öğrencilerin, üniversite çalışanlarının veya iktidarın kendi birtakım niyetlerini gerçekleştirebilmek için mi önce onları çok iyi irdelemek gerekiyor diye düşünüyorum.

Deminden beri de tartışıldı. Hakikaten, bunların, artık özellikle eğitim konusunun birtakım parti irdelemelerinin veya ideolojik yapılanmaların ötesine geçmesi lazım çünkü bütün herkesin ortak konusu bu konular. Yani bir yerde yapılan hata daha sonra kartopu etkisiyle karşımıza çıkıyor, hiçbir zaman ortadan kalkmıyor.

Şimdi, ben on dört yılı almak istiyorum, eskiden beri de yapılabilir, yapılmıştır da hatalar; bakıyoruz eğitim tarihine, siyasi tarihe, nereye bakarsanız bakın, tabii ki hatalar var. Ama on dört yıldan beri Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarda. Şimdi, burada yaptıkları var. Kendi iktidarda iken ve aynı iktidarın değişik bakanlarının bile, farklı bakanlarının bile politikaları değiştirdiğini görebiliyoruz -bizim serzenişimiz burada- ve tutarlı olmadığını görüyoruz, birbirini takip etmediğini görüyoruz.

Bakın, Almanya'nın eskiden beri gelen ikili sistemi vardır özellikle mesleki ve teknik eğitimde. Bu gerçekten bütün dünyada önemli başarılara yol açmıştır. Bizim ülkemizde uygulamadan dolayı başarıyı elde edemedik biz fakat Adalet ve Kalkınma Partisi geldikten sonra işte, baktık kredili sistemi getirdiler veya işte, sınavları değiştirdiler, Amerika'dan sistem alındı, Japon sistemi irdelendi, Finlandiya eğitimi örnek alındı, bir sürü araştırma yapıldı ve bu araştırmalarda sürekli böyle, bir yere ekipler hâlinde gidiliyor, ondan sonra bir bakılıyor ki "Burada güzel bir sistem var, alıp gelelim." Demin Sayın Bakan ifade ederken Amerika'da ve diğer bazı yerlerde uygulanan işte, "soft", "school of future" diye bir sistemden bahsetti "Bunları örnek alacağız." şeklinde. Bunların da aslında hepsinin, her yapının kendine uygun felsefesi var, bu felsefesini çok iyi öğrenmek lazım. Tamam, alınması lazım, kabul ediyoruz ama bunların felsefesine baktığımızda, -işte önümde- yani bunların felsefesi nedir, nasıl başlıyor? 6'dan 12'nci sınıfa kadar bunların hepsinin ayrı ayrı uygulamaları var, ayrı müfredatları var, hepsinin, her sınıfın temel hedefleri var. Çocuk onu başarabiliyor mu, başaramıyor mu? Özellikle teknolojiyle birleşik olarak götürülmesi gereken bir hedef var burada ama bakıyoruz ki biz böyle güzel isimleri alıyoruz, sansasyonel isimleri alıyoruz, ondan sonra diyoruz ki hadi, biz de bunları alalım ama içini dolduruyor muyuz? İçi dolmasa da olur çünkü bunları neyle birleştirmemiz lazım? FATİH Projesi'yle. FATİH Projesi'nin ne zaman bitmesi gerekiyordu? 2014'te bitmesi gerekiyordu, 2015'te bitmedi, hâlâ da bitmiyor, 2018'e ertelendi. Şimdi, işte, alımları birtakım şeylerden istisna tutmak istiyoruz, devlet ihalelerinden. Yani bunların hepsine baktığımızda, birbirlerine geçiştirdiğimizde artık iyi niyetin olmadığını görüyoruz.

Bakın, ben samimiyetle söylüyorum bunları, yani bunların içinin dolması lazım. Siz bir taraftan FATİH Projesi'ni koyuyorsunuz ama öbür taraftan bilgisayar derslerini kaldırıyorsunuz, bilgisayar mezunu, bilgisayar bölümlerinden mezun öğretmenleri almıyorsunuz. Yani şimdi bunlar gerçekten tenakuz konusu. İşte, burada var, bu okulların, özellikle teknolojiyle barışık okulların neler yapması gerektiği, hangi özelliklere... Her sınıfa yönelik olarak burada var biliyorsunuz. O gün Meclis Genel Kurulunda Sayın Bakan, Amerika'da özellikle eğitim sisteminde bozulmalar ortaya çıktığında "Nation at Risk" diye bir rapor hazırlandı, ondan bahsettiniz yani "Bunlar her zaman problem oluyor, her ülkede problem oluyor, böyle raporlar hazırlanıyor." diye. Evet, o raporlar hazırlandı ve hâlâ o raporların çıktıları takip ediliyor yani ne kadar ilerlendi, hangi yollar, mesafeler katedildi, hâlâ takipte ama bizde böyle bir takip yok, tutarlı bir politika yok, birini alıyoruz değiştiriyoruz. İşte, bu kendi içinizde oldu, sizin bakanlarınız, biri koyuyor, biri kaldırıyor, biri koyuyor, biri kaldırıyor. Yani bunlar bizi rahatsız etti, inanın, samimiyetle söylenen duygular bunlar. Yani bu işin içinde de olduğumuz için ama görüyoruz ki hep böyle şey olarak bakılıyor, burada konuşuyoruz ama buraya getirilen, "Siz bir an önce konuşun da bitirin, bu şeyler kabul edilsin." zihniyetiyle yapılıyor bu çalışmaların hepsi. Neden şimdi bunu bu kadar dar bir zamana sıkıştırıyoruz? O kadar çok şey var ki, demin bütün arkadaşlarımız da bahsetti aslında, müfettişlerden tutun, FATİH Projesi'nden tutun, yeniden yapılanmadan tutun... Peki, Millî Eğitim Bakanlığının bu teşkilatlanmasındaki değişikliği kim yaptı? Daha birkaç yıl önce AKP'nin bakanları yaptı, öyle mi? Bunları grup başkanlıkları yaptı, şimdi ne oluyor?

MUSTAFA ALİ BALBAY (İzmir) - 2012.

ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Evet, tekrar değiştiriliyor, genel müdürlük, daire başkanlıkları tekrar ihdas edilecek. Yani müfettişliklere bakıyorsunuz, ismi daha yeni değişmişti, tekrar değişiyor. Peki, bunlar gerçekten 2012'de düşünülmedi mi? Bunlar daha önce düşünülmedi mi? Hep diyoruz ama inanın, 7 yaşındaki çocuk şu anda 21 yaşında, eğitimde umudu kalmadı, nefes alamıyor artık, umut olmadı. Bir taraftan sürekli olarak değişiklik geliyor, gerçekten üzülüyoruz.

Öğretmen atamalarına geliyoruz. Öğretmen ataması vardır yoktur ve bakıyoruz ki yine tutarsız politikalar... "Sözleşmeli öğretmen tekrar getireceğiz." deniyor. Kriteri ne? Ve bir laf yayılıyor ki "Mülakatla alınacak." Bakın, güven kalmadı iktidara, onu söyleyeyim. Mülakatta temel kriterler vardır. O zaman KPSS niye yapılıyor KPSS'yi dikkate almayacaksanız? Veya KPSS'ye göre alsanız bile mülakatta kriterler ne olacak, kimler yapılacak? İnanın, bunlar, artık bizim yüreğimizi yaralıyor, dikkate alınmıyor bakın çünkü parmak sayısına indirgendiği için burada her şey, "Bir an önce bunlar kesinleşsin de bir an önce siz de konuşun." şeklindeki artık yüz mimiklerinden bile anlıyorum ama yazık bakın, gerçekten bu ülkeye yazık. Yani eğer biraz yüreğinizde bir şeyler varsa, inanın, bunların çabucak böyle alelacele indirilmemesi lazım, dönem bitiyor. Bunların tutarlı politikalarla -öğretmenlik politikasının özellikle- öğretmen yetiştirme, atama, müfredatın tekrar zenginleştirilmesi ve kendi içinde geliştirilmesi politikalarının tekrar uzun soluklu elden, gözden geçirilmesi lazım ve bunların da obez, böyle torbaya konan ve sürekli şişirilen yapılar hâlinde değil de "Şunu da atın, şunu da atın, şu da geçsin, bu da geçsin." şeklinde değil de artık gerçekten bir ihtiyacı, bir problemi çözecek şekilde ayarlanması lazım. Ama görüyoruz ki bu da aynı şekilde, aynı zihniyetten hareketle yine, işte, birilerine mutlaka ya bir yere bir şeyler alınacak ya bir deliği tıkayacak ya işte, "Bizim kafamızı kızdıran bir şeyler var, bunu bununla çözelim." şeklindeki duygularla yapılan çalışmalar olarak görüyoruz. Eğer gerçekten niyet halis ise bunların uzun soluklu, bir çizginin çekilip bir kâğıda artısı eksisiyle düşünülmesi gerekiyor. Bunları da sürekli ikaz edeceğiz galiba, her ne kadar dikkate alınır bilmiyoruz ama dikkate alınması bu ülkenin geleceği ve bekası açısından çok daha önemli diye düşünüyoruz.

Teşekkür ediyorum.