KOMİSYON KONUŞMASI

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Şimdi, öncelikle teşekkür ederim tekrar söz verdiğiniz için. Sayın Bakanın da burada olduğu iyi oldu. Sayın Bakanım, böyle o kadar usul usul, böyle güzel anlatıyorsunuz ki suhulet içinde ve de rehavete girip... Usulet içinde o rehavetle sanki böyle büyük bir güven telkin ederek artık ne dese "Yarabbi, tamam Bakanım, her şey tamam." diyeceğiz, öyle o noktaya getiriyor bizi.

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Onun için...

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Bravo.

HALİL ETMEYEZ (Konya) - Çok sert konuştuğunuz için...

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Bravo, işte, yumuşak... Bakın, hayır, ben ondan rahatsız değilim ama şu var: Arkadaşlar, biz de hayatımızda kimseye bağıran çağıran insanlar değiliz. Bizi de burada deli eden şey ya da çileden çıkaran şey gözümüzle gördüğümüz, elimizle ellediğimiz, tuttuğumuz şeye diyor ki karşı taraf. "Hayır, öyle bir şey yoktur." Ben hayatım boyunca yanlış şeyler söylemiş olabilirim ama elimden geldiğince bir belge, bilgi olmadan konuşmamaya, görmeden, anlamadan söylememeye gayret ettim ama her dediğim doğrudur diye bir şey yok, yanılmış olurum, derim o zaman ben bunda yanılmışım diye.

Şimdi, ben hem Sayın Yılmaz hem Sayın Yılmaz'a... İsmimi zikrederek çünkü bir şeyler ifade etiller, dediler ki ikisi de: "Ağustos 2016'da öğretmen atamaları konusunda -hem sayın Yılmaz dedi- ne bizim böyle bir sözümüz var ne Hükûmette söyledik." Sayın Bakan -aynen ifadesini okuyorum- dedi ki: "Nabi Avcı'yla konuştum, biz böyle bir şey söylemedik. Sayın Bakan da 'Hiçbir dönem böyle bir şey demedik.' dedi." Peki, bu ne Sayın Bakan? Burada televizyon yok, gösteremiyorum. Bu ne? Sayın Nabi Avcı 19 Ekim 2015'te NTV canlı yayınında -görüntüleri de var, dinlersiniz yani danışmanlarınızın bunları size iletmesi lazım- Burcu Kaya'nın sorularını yanıtlarken diyor ki: "Şubatta -yani ekimde konuştuğu için, işte, bu çocuklar bu yüzden umut içinde bekliyor- 30 bin, ağustosta 20 bin atama hedefleniyor." Şimdi, diyeceksiniz ki: "Onu mu kastetti?" Bakalım, okuyalım ne diyor. Sorular soruluyor atama konusunda, aynen ifadesini okuyorum: "Tabii, biz bunu yapacak durumdayız. Ben bunun yapılabileceğini görüyorum yani o alanda siyasi irade oluşmuş durumda. Dolayısıyla, inşallah şubat ayında 10 binin üzerinde -ki 30 bin yaptılar- yeni alacağımız kadronun yarısını ilave edeceğiz. Öteki yarısını niye tutuyoruz? Öteki yarısı da ağustos atamaları için çünkü biliyorsunuz, öğretmen atamaları KPSS sınav sonuçlarına göre yapılıyor. Şimdi, şubatta yapılacak olan atamalar geçen yılki KPSS puanlarıyla yapılacak, oysa 2016 Temmuzunda yapılacak KPSS sınavıyla yeni mezun olanlar, bu sınavda başarılı olamayıp bunda şansını bir daha denemek isteyenler yani -bakın, ısrarla vurgu yapıyor- 2016'da yeni bir KPSS yapılacak. Bu KPSS sonuçlarıyla alınan puanlara da bir kontenjan ayırmamız gerekiyor, onu da ağustosta kullanacağız." Şimdi, Sayın Bakan, siz beni biraz önce hilafıhakikatle ayaküstü suçladınız veya ben nazikçe öyle söyleyeyim. Ben niye bunu durduk yerde uydurayım ya da neden? Ben bu atamalardan prim mi alıyorum, bu atamaların oyu bize mi? Keşke. Siz yapın duayı siz alın ama şu var: Bu çocuklara bu söylenmiş diyorum, tekrar etmek de istemiyorum. Ben konuyu anladım, siz bu atamayı yapmayacaksınız ama bunun kayıtlara geçmesi için söylüyorum. Ki arkadaşlarda var, fotokopi de getirdim çünkü elinizde tutmadan inanmıyorsunuz, fazlasını arkadaşlara dağıtalım, Komisyon üyelerine veya görmek isteyenlere. Buyurun, burada Bakanın açıklaması, bizzat çocuklar bunu gösteriyor ve siz de bunu biliyorsunuz aslında.

Şimdi, gelelim öbür konuya, ikinci konu, Komisyon üyesi arkadaşlarımız -siz de söylediniz- bir fikir adamı için güzel ifadelerde bulundular. Kayıtlara dönüp bakarsanız ben bu fikir adamıyla ilgili hiçbir olumsuz cümle söylemediğim gibi muhtemelen de çok iyidir ve bunu tartışamam dedim. Kaldı ki fikirleri kendisine aittir yani bu saygısızlık olur. Benim itirazım -Gaye Hoca bunu çok güzel ifade etti- Millî Eğitim Bakanlığının önerdiği bir kitabın içinde bir insanın kendini öteki hissettiği ya da algıladığı bir şey olmaması lazım. Benim bir mezhep derdim de yok, bu konuda özel bir takıntım da yok ama hani bir insanı rencide edici ifadeleri varsa bunu Millî Eğitim Bakanlığı... Yani neden Millî Eğitim Bakanlığının kadroları böylesine vahim hatalar yapıyorlar? Ya da hiç zekice değil Sayın Bakanım bunlar, zekice değil. Yani göz göre göre ölüyle cinsi münasebeti yazan bir şeyi... Bakın, bu ya kifayetsizlikten olur yani liyakatsizlikten ya da dikkatsizlikten olur. Ben asla zaten Millî Eğitim Bakanlığının böyle bir tarzı, tavrı var demiyorum.

Ama bu neyi gösteriyor biliyor musunuz? İşte o kadar yandaş, o kadar sendika ayırarak, o kadar liyakate bakmadan öylesine atamalar yaptınız ki bunlar onların sonuçları, kifayetsizliğin sonucu. Her liyakatsizliğin sonucu böyle kifayetsizlik olur. Velhasıl, bunlar dünyadan haberdar, kendi dünyalarından diğer dünyalara sağır insanlar. Sorun burada. Yoksa elbette bütün yazar ve şairler olsun, bu beyefendinin de bu fikir adamının da yazılı kitapları olsun, itirazımız yok. Ama böyle şeyler olmasın. O zaman bir gün bir başka hoca da gelir "Kavgam"ı önerir. Evet, olsun mu? Olsun ama dünyada kabul edilmiş, edilmemiş birtakım ahlaki ölçüler içine girmiş insanlar, fikirler var. Biraz Millî Eğitim Bakanlığının buna dikkat etmesi, ortalamayı tercih etmesinde fayda var. O yüzden ben sadece dikkatli olalım demiştim.

Son olarak da, bu biyometrik konusunda Mustafa Balbay çok güzel anlattı, çok makul bir öneri getirdi aslında. Eğer Bakanlığın derdi sadece bu şirketlere para kazandırmak ve şey değilse... Kamera sistemini önerdi, gayet güzel. Ama derdiniz şu değil mi: Bu çocuklar buraya geliyor mu, sahte... Hatta daha iyi olmaz mı? Hem bütün okullar kamera, güvenlik sistemine kavuşmuş olur hem de kamerayla... Zaten çoğunda kamera kaydı var, hiç de zor olmaz. Onlara da bu dokunmaz. Bir de şey zorluğu çıkmaz: Bunlar yarım saat... Birkaç okula gittim ben, gördüm kendim de, aynı zamanda gençken engelli okulunda da çalışmıştım gönüllü olarak; gerçekten o sistem çok zor. Ben, birkaç yerde Sağlık Bakanlığının vardı, benim mesela tespit edilmem, girişim beş dakika sürdü. Onu söyleyeyim, orada bir zorluk var. Bir de bu 5 milyon TL Bakanlığın cebinden çıkmayacak diyorsunuz. Anladım ama milletin cebinden çıkacak. Yani bu bir millî servet değil mi? Okullar bunu kendilerine harcasalar daha iyi olmaz mı?

Bir de dediniz ki -son olarak- "Niyet okumuyoruz." Bize "Niyet okuyorsunuz siz." diye... Biz niyet okumuyoruz Sayın Bakanım, biz olanı, gördüğümüzü burada anlatmaya çalışıyoruz. Kaldı ki somut kanıtlarla göstermeye çalışıyoruz. Bizim de ayrıca görevimizi bu. Biz elbette size göre şeytanın avukatlığını yapıyoruz yani tablo öyle ama biz o kadar çok...

LEYLA ŞAHİN USTA (Konya) - Niye...

CEYHUN İRGİL (Bursa) - Hayır, öyle söylüyorsunuz ya. Hiçbir şey beğenmiyorsunuz, her şeyi... Hayır, aksine, biz beğendiğimiz şeylerin güzel olanlarını söylüyoruz, bir itirazımız yok ama olumsuz olanları tabii ki biz söyleyeceğiz. Neden? Bizim devamlı iktidar milletvekili gibi, Mazhar Fuat Özkan'ın şarkısı var, "Sen neymişsin be abi!" diyecek hâlimiz yok burada. Biz tabii ki olumsuz ya da bize yansıyan... Biz neyiz burada? Bir de şu var: Bunu şahıslarınıza da algılamayınız lütfen, lütfen siz de Sayın Bakanım. Biz sizleri tanımayız etmeyiz, şahsınızla ilgili olumsuz bir düşüncemiz de yok. Nereden geliyor? Millet aktarıyor bize. Ha, dezenformasyon olarak yanlış aktarılan bir dolu şey de var. Onları teyit etmeden, görmeden... Ben özellikle yani çok çalışkan bir milletvekili olduğumu iddia etmem ama gidip yerinde görmeye çalışıyorum. Yerinde görmeden, kendisiyle konuşmadan, deyip dokunmadan, telefonunu almadan, kayıt almadan asla sizin önünüze getirmiyorum. Şimdi, bizim burada eleştirmemizi lütfen normal karşılayın, kişiselleştirmeyin.

Son bir şey, o bir soru, soruyla bitireceğim. Ama Sayın Başkanım, rica edeceğim, diğer konuşmacıya geçmeden Bakan buna da cevap verirse... Çünkü o konuda hiçbir şey söylemedi. Şubattaki atama sözleşmeli mi olacak? Hiç olmazsa... Yani kaç tane olacak? Hani bari, tamam, şubatta olacak, onu anladık, tamam. Hani sayı kaçtır? Ve mümkünse bu çocukları sözleşmeli değil de üç yıl mecburi hizmete tabi tutsanız da kadrolu olsalar.

Teşekkür ederim.

Bari o müjdeyi verin de biraz gönüllerini alalım.