| Komisyon Adı | : | DIŞİŞLERİ KOMİSYONU |
| Konu | : | FETÖ'cü terörist darbe girişimine ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 20 .07.2016 |
ÜMİT ÖZDAĞ (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri; mehdi iddiasında olan bir zatın, çetesiyle birlikte gerçekleştirmiş olduğu Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk sözde siyasal İslamcı darbe girişimiyle Türkiye karşı karşıya kalmıştır. Bu alçakça darbe girişimi, yine Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerçek subay, komutan ve astsubay kadrolarının direnişiyle, Türk halkının sokağa çıkmasıyla ve iktidarıyla muhalefetiyle bütün demokratik güçlerin sert karşı çıkışıyla bastırılmıştır.
Ancak, önümüzdeki süreç, olağanüstü büyük bir önem taşımaktadır. Çünkü, Türkiye, büyük iç ve dış tehditlerle karşı karşıyadır. Türkiye'nin içinden geçtiği ve devletin, neresinden bakarsanız bakın, bütün unsurlarıyla bir sarsıntı ve travma içinde olduğu dönemde, mevcut PKK ve IŞİD tehdidine, önümüzdeki günlerde şekil değiştiren Gülen terör örgütünün tehdidi de eklenecektir.
Dün akşam, Ankara yakınlarında 15 kişilik silahlı bir grubun İstanbul-Ankara karayolu çevresinde dolaştığı bilgisi geldi. Bu yeni terörist unsurun özelliği, terörle mücadele konusunda eğitilmiş olmaları. Yani bunlar, teröristlerden daha iyi terörist niteliğini taşıyorlar. Önümüzdeki günlerde, sakat inançlarıyla 15-16 Temmuz gecesi Türkiye Büyük Millet Meclisini, Ankara Emniyet Müdürlüğünü bombalayan, silahsız halkın üzerine ateş açan bu unsurların Türk milletine karşı ve Türk devletine karşı intikam eylemleri başlayabilir. Ülkeyi kan gölüne çevirebilirler ve Türkiye'nin içerisinde olduğu zaaf ve travmadan istifade etmek isteyen, Türkiye'nin düşmanı dış dinamikler de bu zaaf sürecini ayrıca istismar etmek isteyebilirler. Bu süreçten ancak devlet katında stratejik bir akıl çerçevesinde ülkenin yönetilmesiyle çıkmamız mümkündür.
Öncelikle yapılması gereken, toplumsal bölünmüşlük ve gerilimi düşürecek adımların hızla atılmasıdır. 15-16 Temmuz gecesi bir şeyi çok açık şekilde göstermiştir. Bazen, iktidara gelmek için yüzde 50 yeter ama iktidarda kalmak için yüzde 50 bile yetmemektedir. 15-16 Temmuz gecesi, iktidarı iktidarda tutan, Türk milletinin yüzde 100'üne yakınının iktidara desteği olmuştur. Önümüzdeki süreçte de iktidarın, ben bu yüzde 100 desteğe ihtiyaç duyduğunu, hepimizin ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bugüne kadar siyasette değişik gerilim stratejileri uygulanmış olabilir. Bunlar siyasetin kendi koşulları içinde meşrudur da. Ancak, Türkiye'nin ulaşmış olduğu yüksek gerilim ve ağır travma sürecinden hızla çıkması için her türlü gerilim stratejisine derhâl son verilmesi ve herkesi kucaklayıcı ve iş birliğini öngörücü bir yaklaşımın temsil edilmesi gerekmektedir.
İki, Gülenci terör örgütüne karşı mücadelede hukukun üstünlüğü ilkesi göz önünde tutulmalıdır. Gülenci terör örgütüyle mücadelenin hukuki boyutuna karşı uluslararası şüphe ve eleştiri gelmesi engellenmelidir. Bu terör örgütünün dünyanın her yanında ulaşmış olduğu finans ve entelektüel kapasite, önümüzdeki dönemde Türkiye'nin bu terör örgütüyle mücadelesine karşı uluslararası engellerin çıkartılmasını beraberinde getirecektir ki bunun aşılmasının tek yolu, mücadelenin hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde sürdürülmesidir.
Üçüncü olarak altını çizmek istediğim husus, Türk Silahlı Kuvvetlerinin hızla hukuki, personel ve moral anlamda bir bilinçli politikayla takviye edilmesi gerekmektedir. Türk milletinin bu coğrafyada varlığını istikrar içinde sürdürebilmesi ve devletimizin ağır tehditlerle karşı karşıya kalmaması için güçlü bir orduya ihtiyaç duyduğumuz açıktır. Hele çevremizdeki coğrafyada devletler yıkılır ve iç savaşların dalgaları Türkiye'ye doğru sert bir şekilde çarparken Meclisimizin bombalanmasından önceki kısa süreçte Meclisimizin 100 metre sağında ve 500 metre solunda onlarca insanın öldüğü bombalamalar yapılırken her zamankinden daha fazla güvenliğe ihtiyacımız var ve bu da güçlü bir TSK ve güçlü bir polisle sağlanır. TSK'dan EMASYA'yla alınan yetkilerin derhâl devreye girmesi gerekmektedir. Genelkurmay insani istihbarat teşkilatı hızla kurulmalıdır. Yine, Ergenekon, Balyoz ve casusluk davalarıyla, Gülencilerin kurmuş olduğu komplolarla Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılmaya zorlanan kadroların özellikle Deniz ve Hava Kuvvetlerindeki görevlerine geri dönmelerini sağlayacak yasal düzenlemeler gerçekleştirilmelidir. Ayrıca, bunların dışında, özellikle Hava Kuvvetlerinde yapılan psikolojik operasyonlarla birçok vatanperver ve hukuk içinde yaşamayı bir kural edinmiş olan savaş pilotumuz ordudan ayrılmaya zorlandı, bunların da geri dönmesinin önünün hızla açılması gerekir.
BAŞKAN - Sayın Özdağ, toparlayalım lütfen.
ÜMİT ÖZDAĞ (Gaziantep) - Öte yandan, TSK içindeki Gülenci kadrolaşma askerî liselere kadar ulaşılarak sonuna kadar tasfiye edilmelidir. Gülencilerin sadece subay kadrosu içinde ve astsubay içinde olduğu düşünülmemelidir, sivil memurlarda da bir Gülenci yapılaşma vardır, derhâl tasfiye edilmelidir. Sözleşmeli subayların çok etkili bir şekilde gözden geçirilmesi gerekiyor, sadece askerî liseler ve harp okulundan bahsediliyor, oysa sözleşmeli subaylar arasında da çok etkili bir yapılanmaları olduğu açık.
Bütün bunlar yapılırken Gülencilerle mücadelede Diyanet İşleri Başkanlığına büyük bir rol düşmektedir. Çünkü, eğer bu kadrolar temizlenir fakat dışarıda bir dinsel kökenli mağduriyet düşüncesiyle tekrar toparlanan bir yapı oluşur ise bu yapı da Türkiye Cumhuriyeti devleti için büyük bir istikrarsızlık kaynağı olacaktır. Burada yapılması gereken ideolojik ve politik bir mücadeleyle -ki bunu siyasi partiler değil, ilahiyat fakülteleri, Diyanet İşleri Başkanlığı yapar- Gülenciliğin İslami yorumunun ne kadar sapkın olduğu ortaya konulmalıdır.
Türk Silahlı Kuvvetlerinde yapılan temizleme operasyonlarının Emniyet Genel Müdürlüğünde de yapılması gerekir. Ancak ordu ve polisteki tasfiyenin Irak'ta Saddam'ın devrilmesinden sonra Irak ordusunda gerçekleştirilen tasfiyelerle dışarıda profesyonel bir kadronun, terörist kadronun oluşmasını veya terörizme dönüşecek kadronun oluşmasını engelleyecek şekilde yapılması gerekir. Bu da biraz önce dikkat çektiğim ancak politik ve ideolojik mücadele yapılırsa gerçekleşir.
Vatandaşın silahlandırılması, teşviki...
BAŞKAN - Toparlıyoruz.
Tekrar söz gelecek.
ÜMİT ÖZDAĞ (Gaziantep) - Biliyorum. Ben ayrılacağım bir başka toplantı için, kusura bakmayın, onun için ifade ediyorum.
Türk Ceza Kanunu'nda terör örgütü dışında "gizli örgüt" şeklinde bir tanımlama yapılmalı ve bu tür örgütlerle daha şiddet kullanılmadan önce mücadele imkânı başlamalıdır. Bu, Türk Ceza Kanunu'nda büyük bir eksiklik. "Gizli örgüt" tanımlamasını gerçekleştirmemiz gerekiyor. Terörizmle mücadelenin yoğunlaştırılması gerekiyor. Dış politikada komşularla barış politikasının hızlandırılması, özellikle Suriyelilerle mücadelenin hızlandırılması gerekiyor.
Son olarak, cemaatçilerden boşalacak kadrolara atamalar yapılırken AKP referansı değil, liyakat şartı getirilmelidir. Bu da toplumsal barışın önemli bir parçası olacaktır.
Teşekkür ediyorum.