KOMİSYON KONUŞMASI

EKMELEDDİN MEHMET İHSANOĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben de sözlerimin başında 15 Temmuzda olan darbe teşebbüsünü kınıyorum, lanetliyorum ve gerçekten utanç verici bir hareket olarak tarihe geçecektir.

Meclisini bombalayan bir asker olamaz. Hele Türk askerinin Meclisin ne demek olduğunu her şeyden, herkesten önce bilmesi lazım gelir. Bu, Gazi Meclistir; bu, cumhuriyeti kuran Meclistir; bu, orduyu yöneten Meclistir. Orduyu zaferlere ulaştıran Meclisin kendisidir cumhuriyet kurulurken. Binaenaleyh, bu Meclisi bombalamak korkunç bir ihanettir, cinayettir, affedilecek tarafı yoktur.

Ben arkadaşlarımızın, daha önce konuşanların söylediklerine katılıyorum, katılmamak mümkün değil. Zaten bu müşterek reaksiyon, müşterek hareket tarzı ve tavır bu darbenin hezimete uğramasını sağlamıştır. Bütün millet olarak dört parti de burada bir müşterek anlayış etrafında bir metin hazırlayıp okumuştur, Meclis Başkanımız tarafından okunmuştur.

Benim burada söylemek istediğim iki tane şey var. Birincisi: Bizim, bu hadiseden gerekli dersleri çıkarmamız lazım. Bunu hem kurum bazında yapmamız lazım hem de sosyal realiteler bazında yapmamız lazım. Kurum bazında, her şeyden önce, bu darbenin son ana kadar bilinmemesinin sebebini öğrenmek lazım. Burada bir kusur vardır, kusurlar vardır, hatalar vardır, yetersizlikler vardır. Bunları itiraf etmek lazım, bunları bulmak lazım, itiraf etmek lazım; bunların, tabii, tedbirini almak lazım.

İkinci husus: Bu cinayetleri işleyenler ile başkalarını birbirine karıştırmamak lazım yani kurunun yanında yaşı da yakmayalım. Rakamlara bakıyoruz, 49 bin, 50 bin devlet memuru, üniversite hocası, öğretim üyesi, öğretmen görevinden alınıyor. Yani, eğer bu teşkilata üye olan, bu terörist gruba üye olan, bu harekete üye olanların sayısı 50 binse bu devletin içerisinde bu vahim bir şeydir. Bunun da bir nefis muhasebesini yapmak lazım. Nasıl olur da bu devletin yapıları içerisine 50 bine yakın insan sızıyor? Nefis muhasebesi yapalım ki bir daha böyle bir tehlikeyle karşı karşıya gelip maruz kalmamak lazım.

Benim söylemek istediğim şu, biraz önce arkadaşlar söylediler: Her şey hukuk dairesi içerisinde, hukuk çerçevesi içerisinde, hukuk hâkimiyeti içerisinde, anayasal düzen içerisinde olmalıdır. Ben bunun altını çizmek istiyorum. Çünkü, bunu yapmadığımız zaman, o zaman biz düşman cephelerini artıracağız. Biraz önce arkadaşlar da işaret ettiler, hazır duran düşmanlarımız var ve bunlarla uğraşmak gerçekten çok zor.

Ben son olarak şunu söylemek istiyorum: Türkiye bugün bu darbeyle beraber yeni bir tehlikeli döneme girmiştir. Yani, Suriye'deki iç savaşın akislerinden sonra... Ki orada yine bizim hatalarımız oldu ve bunu da kabul etmemiz lazım. Zaten Hükûmet de şimdi bu hatalarını düzeltiyor ama orada biraz daha fazla bir nefis muhasebesi lazım.

Şimdi, biz bunu kaç defa söyledik, partimiz bunu kaç defa söyledi, bendeniz farklı pozisyonlarda bunu çok söyledim ama oradaki ateş sıçradı bize. Şimdi, ateş iki türlü sıçradı. Bir, güneydoğudaki ateş var, şimdi Ankara'da bir ateş var. Nerede bu ateş? Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde. Şimdi, bu ateşin alevleri söndürüldü biraz, görünmüyor artık. Biraz önce Ümit Bey çok mühim bir haber verdi bize. Buna benzer hadiselerin olacağını tahmin etmek mümkündür. Ama biraz da görünmeyen, bir içten ateş olacaktır yani o küllerin altında devam eden bir ateş olacaktır. Bu ateş çok tehlikeli çünkü bu ateşin ne zaman parlayacağını tahmin edemezsiniz. Onun için, Türkiye'de kutuplaşmayı önleyecek, toplumu artık germeyecek ve bunun bir gereği olarak da halkın sokaklardan, meydanlardan artık çekilmesini sağlamak lazım. Çünkü, bu, halkın böyle mütemadiyen sokaklarda olması, meydanlarda olması tecrübeyle sabittir, Tahrir'de olduğu gibi, başka yerlerde olduğu gibi, tecrübeyle sabittir, başka mecralara dökülmüştür.

Şimdi, dün arkadaşlar geldiler. Ankara'nın bir mahallesinde, ellerinde silahlarla dolaşıp nara atan bazı insanlar "Biz bu laikleri temizleyeceğiz..." Şimdi "Bu laik." demek, "Bu dindar." demek çok kötü bir şey, böyle bir ikiliğe girmek çok tehlikeli bir şey. Yani, Türkiye eğer bu tarafa sürüklenirse o zaman Robert Fisk'in söylediği noktaya geleceğiz. Yani, Sykes-Picot devam ediyor ve Suriye için de, Irak için de başlayan hadiseler Türkiye için başlatılmış bulunuyor ve devam edecektir. Türkiye'de eğer biz iç cephede güneydoğu hareketlerinin ötesinde, bir ikilik, bir zıtlık, bir çatışma zemini yaratırsak yani büyük vebal altında kalırız ve bunun vebali başta siyasilere gelir. Onun için, biz bu Meclisin üyeleri olarak bunları tezekkür etmek durumundayız.

Siz Sayın Başkan, böyle bir konuyu gündeme getirdiğiniz için ve böyle bir fikir alışverişi için zemin sağladığınız için sizi tebrik ediyorum, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sağ olun.

EKMELEDDİN MEHMET İHSANOĞLU (İstanbul) - Lütfen bunların altını çizelim ve eğer siz bir bildiri falan yapacaksanız, bir açıklama yapacaksanız bütün buradaki konuşmaların bir özetini bütün unsurlarıyla lütfedip yazarsanız minnettar oluruz.