| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun Teklifi(2/1310) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 27 .07.2016 |
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Divan, Sayın Bakan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, değerli bürokratlar, değerli gazeteci meslektaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle 15 Temmuzda demokrasimize kastetmek isteyen kanlı darbe girişimini ben de diğer parlamenter arkadaşlarımız gibi lanetliyorum ve bunda sorumluluğu olan, bu cuntada yer alan, planlamasında, desteğinde yer alanların en ağır şekilde cezalandırılmaları gerektiğine inanıyorum. O gece burada iktidarıyla muhalefetiyle ortaya koyduğumuz birlikteliği, demokrasi arzusunu, bundan sonraki süreçte de yine ülkemizi daha fazla demokrasi, daha fazla hukuk devletinin güçlendiği, perçinlendiği ve parlamenter sistemimizin eksiklerinin giderilerek Batı standartlarında bir demokrasiye ulaşacağımız seviyeye hep birlikte götürmemiz gerektiğine, çalışmamız gerektiğine inancımı vurgulayarak başlamak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, Maliye eski Bakanı Sayın Kemal Unakıtan'ın "Bir daha vergi affı olmayacak." sözlerinin üzerinden yıllar geçti ama sayabildiğimiz kadarıyla mutabık olduğumuz rakam 5 sanırım, 5'inci düzenleme önümüzde ve hepimizin hatırladığı gibi Sayın Unakıtan o zaman "Herkes kayıt içine girsin, yoksa kendi başını yakar." diyordu ama ne yazık ki yanan her zaman dürüst mükellef oldu. Şu anda görüşmekte olduğumuz teklifle de yine ülkemizin dürüst mükelleflerini bir kez daha ateşe atmış oluyoruz. Nasıl bunu izah etmeye çalışayım?
Bu teklifle, gerçek gelirini devlete düşük gösterip vergi kaçıran gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri bu yasadan yararlanıp matrah artırımı yapabilecek, aynı şekilde kazancını hiç beyan etmeyen mükellefler de yeni haktan yararlanıp sıfırdan beyanname verebilecek. İşte, böylece devlete düşük vergi ödeyen bu mükellefler küçük bir maliyetle Maliyenin geriye dönük beş yıllık vergi incelemelerinden kurtulabilecek. Mükelleflerin incelenmeme garantisi geçmiş af düzenlemelerinde olduğu gibi bu yasayla sağlanacak. Ancak, bu düzenleme gelirini düzenli olarak tam ve doğru beyan eden dolayısıyla daha fazla veri ödeyip devletten vergi kaçırmayan dürüst, namuslu mükelleflerimiz için ciddi bir denetim riskini beraberinde getirecek. Gelirini doğru beyan ettiği için yasa çıktıktan sonra ilave matrah artırımına gerek görmeyen dürüst mükellefler Maliyenin incelemelerinden muaf tutulmayacakları için âdeta denetimlerin çekim merkezi hâline gelebilecekler. Bu hiç adil değil, adaletli değil. bu durum borçlarını tam ve zamanında ödeyen mükelleflerimiz için haksız rekabet yaratmakla kalmayacak, aynı zamanda ileride yeni af beklentilerini kuvvetlendireceği için vergiye gönüllü uyumu da olumsuz etkileyecek kanaatindeyiz. Vergi kaçıran kötü niyetli mükellefin cesareti artarken dürüst, namuslu vatandaşlarımız da "Nasıl olsa af çıkar, nasıl olsa yeni yapılandırma geliyor." diyerek ilkelerinden sapabilecek. "Nasıl olsa yine af gelir." diyen kötü niyetli mükellef vergisini ödemek yerine başka alanlara yaptığı yatırımlarla net kâr sağlayabilirken iyi niyetli olan kişi cebinden çıkan zararıyla ortada kalacak. Bu kabul edilemez. Vergi ödeme alışkanlığının aşınmaması için mutlaka borcunu zamanında ödeyen dürüst vergi mükellefleri ödüllendirilmelidir. Önümüzdeki dönem ödeyecekleri vergilerde belirli bir indirim yapılabilir, böylece vergi ödeme alışkanlığının tahrip olmasının önüne geçilebilir.
Değerli arkadaşlarımız, aslında bu düzenleme vergi sistemindeki adalet terazisinin de bozulduğunun Hükûmet eliyle bir anlamda itirafı niteliğini taşıyor. Ülkenin yönetilemediğini, ekonomi anlamında da yönetilemediğini, işte, vatandaşın borç içinde olduğunu, vergilerini ödeyemediğini ortaya koyuyor. Zira vergi toplanılamamakta ve çözümü hep afta bulmaktayız. Affın ismi "yapılandırma" olunca da tabii tepkilerin hafifleyeceği sanılıyor. Anayasa'nın 73'üncü maddesinde "Herkes kamu giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür." hükmü bulunuyor. Öyle anlaşılıyor ki Hükûmet bu hükmü gereği gibi işletemediği için, kayıt dışını kayıt altına alamadığı için af düzenlemesi getirme gereği duyuyor.
Değerli arkadaşlarım, daha önce de eleştirdiğimiz ve Genel Kuruldan geri çekilen "varlık barışı" adını verdiğiniz, bizlerin ülkemizi kara para cenneti hâline getireceği kaygısı içinde gelin, bundan vazgeçelim dediğimiz madde yine bu teklifin içinde yer alıyor. Bir kere daha vurgulamakta fayda var, Genel Kurulda da hepimiz vurguladık; biz ülkemize yatırım gelmesini istiyoruz, sermaye gelmesini istiyoruz. Ülkemizde yatırımın artması, üretimin artması için sermaye gelmesini istiyoruz. Bunu ilk getiren ülke biz değiliz, bunun örnekleri var. Bu alanda uzmanlığı olan da milletvekili arkadaşlarımız bunun örneklerini de söylediler ancak önümüzdeki teklif bunu başka ülkelerdeki gibi getirmiyor, o yüzden biz karşı çıkıyoruz. Daha önce defalarca dile getirdik, yine getiriyoruz; bu düzenleme ülkemizi uluslararası alanda çok zor duruma sokacaktır. Önceki tasarıda araştırma ve kovuşturma yapılacak yasalar tek sayılarak sınırlama öngörülüyordu, şimdi bu teklifte yasa isimlerine yer vermeyerek varlıklarını getireceklere sağlanan güvence daha da genişletilmekte. Daha önce de söyledik, yine tekrarlıyoruz; bu düzenleme Türkiye'yi tam bir kara para cenneti hâline çevireceği gibi, rüşvet, yolsuzluk, kaçakçılık ve benzeri yasa dışı yollardan elde edilerek yurt dışına çıkarılan para ve diğer değerli varlıkların cezasız bir şekilde Türkiye'ye getirilerek aklanmasına yol açacak.
Burada iki hususu vurgulamak istiyoruz. Birincisi: Daha önce Genel Kurul aşamasında da söylemiştik, Komisyon aşamasında da söylemiştik; bu beyanın olmaması yani getirenin hiçbir şekilde kim olduğunun, kimliğinin bilinmeyecek olması, keza üçüncü kişiler üzerine getirilebilecek olması gibi düzenlemelerin biz kendi üyesi olduğumuz, tarafı olduğumuz uluslararası anlaşmalar açısından sıkıntı yaratacağı kanaatindeyiz. Bu yolla sisteme sokulacak paranın yatırıma yöneleceğinin de garantisi yok çünkü bu para herhangi bir işletmeye konulduktan sonra eğer sermayeye eklenmemişse işletmeden çekilebilecek. Bu kişilere bütün yasalar karşısında bir dokunulmazlık sağlanmakta ve bu varlık ve paraları elde ettiği bütün suçlardan affedilmekte. Dolayısıyla, bu düzenleme bir genel af niteliğini taşımaktadır. Bir kere daha söylüyorum: Tarafı olduğumuz anlaşmalar açısından, üyesi olduğumuz OECD ve onun bünyesinde kurulan FATF (Finansal Hareketler Görev Gücü) kuralları açısından çok sıkıntı yaratacak bir düzenlemedir. Bunu defalarca söylemeye çalıştık, bir kere daha söylüyoruz: Özellikle "Hiçbir şekilde herhangi bir soruşturma, kovuşturma, araştırma yapılmayacak." şeklindeki ibare mutlak surette içeride, burada olduğu gibi dışarıda da kara paraya bir zemin hazırlanıyor algısı yaratacaktır, bu işlemler şüpheli işlem gibi değerlendirmeye açık işlemler olacaktır. O yüzden bir kez daha iktidar partimizin, Hükûmetin bu konudaki görüşünü bir kez daha değerlendirmesinde fayda görüyoruz. Keza acaba bu konuda -eğer bilgi verilebilirse- dediğim gibi örneğin FATF'le bu metin müzakere edildi mi ya da bir görüş alındı mı, onlardan hiç önlerine götürüldü mü bu konu, bunu merak ediyoruz. Keza, MASAK'ın dönüşü nedir bu konuda, bunu merak ediyoruz. Bir de tabii ki bu teklifin içinde eskisinden farklı olarak getirilen, işte, gemi, yat, su araçlarının Türkiye'ye getirilmesine olanak tanınması konusunda detaylı olarak izaha muhtaç bir konu olduğu kanaatindeyiz. Bu konuda yani bu durumda olan kaç kişi vardır, kaç kişi bu düzenlemeyi bekliyor, bu konularda da bizlere bilgi verilebilirse memnun olacağız.
Sözlerimi bitirirken, bir kez daha, ülkemizde dar gelirlilerden, işte, asgari ücretten vergi alınabilirken, birçok esnaf borçları altında ezilirken bizlerin milyonlarca, milyarlarca liranın vergisiz olarak, tek kuruş dahi vergi almadan Türkiye'ye girişine izin vermemizin, kimliksiz, kayıtsız kuyutsuz gelmesine izin vermemizin beklenmemesi gerekiyor diye düşünüyorum.
Bir de çok gündemimizde olmadı ama ben konuşulabileceğini düşünüyorum. İşte, ülkemiz dışarıdan bakıldığında, biz de içeriden baktığımızda bir taraftan PKK terörü, bir taraftan IŞİD terörüyle karşı karşıya. Son olarak yaşadığımız 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Fethullah Gülen örgütünün, işte, kanun hükmünde kararnamelerle biliyorsunuz mal varlıklarına yönelik bazı kararlar alınıyor. Böyle bir düzenleme yani Türkiye'ye içeriden ya da dışarıdan gelecek paranın hiçbir şekilde hesabının sorulmayacağı, kimin kimin adına yatıracağının belli olmayacağından bahsettiğimiz bir düzenleme ülkemize yönelik güvenlik tehdidi oluşturan bu yapılanmaların finansal takibi anlamında elimizi zorlaştırmayacak mıdır? Bu konuda güvenceniz var mı? Yani, dışarıda olan bir paranın ya da içeride olan bir paranın rahatlıkla aklanabilmesine imkân verir mi, vermez mi, bunu da tabii ki ben bir kere daha değerlendirmemizde fayda var diyorum.
Ben bir kez daha ülkemizi son derece zor durumda bırakabilecek özellikle bu 7'nci maddeden ya aynı bir önceki seferde olduğu gibi vazgeçmemiz gerektiğini ya da bu konuda bütün uzmanların üzerinde mutabık kaldığı birkaç husus konusunda yeni bir yazım yapılarak getirilmesi gerektiği kanaatindeyim. Daha önce değerli arkadaşlarımız söyledi -gerek bizim partimizden gerekse diğer muhalefet partilerinden- biz bu sürecin birlikte götürülmesinden yanayız. Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu ve hukuk devleti ilkelerinin böyle bir darbe girişimi sonrasında, böyle kanlı bir darbe girişimi sonrasında bizlerin temel hedefinin hukuk devletimizi, demokrasimizi daha da güçlendirmek olduğunu dışarıya birlikteliğimizle göstereceğimize inanıyorum ama bunun için gerçekten sadece dışarıda değil, içeride de kuşku yaratan bazı yasal düzenlemelerden özenle hepimizin kaçınması gerekir diye düşünüyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.