| Komisyon Adı | : | (10 / 123, 124, 125, 126) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Profesör Doktor Figen Şahin Dağlı'nın, her yönüyle çocuk istismarları, sebep ve sonuçları ile bu konuda yapılan çalışmalar hakkında sunumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 11 .05.2016 |
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) - Ben aslında tüm konuşmacı değerli akademisyenlerimiz sözlerini bitirdiğinde soracaktım çünkü tüm akademisyenlerimizin görüşünü almak istemiştim ama burada tam yeri ve zamanı geldi bence.
Bir olay üzerinden giderek ben görüş almak istiyorum. Bunu anlatmak istememdeki amaç da, birincisi: Zor olan tarafları var, hani ensestte olduğu gibi, sosyolojik açıdan zor tarafları var. Bu konuyla ilgili, özellikle, görüşlerinizi almak istiyorum.
Artı, bu araştırma komisyonu diğer araştırma komisyonlarında olduğu gibi sadece bir konuyu araştırıp sonuçta rapor yazmakla yükümlü değil. Araştırma komisyonu çalışmalarını devam ettirirken de görüşlerini kurumlara bildirebilir, bazı müdahalelerde bulunabilir, eksik gördüğü, acil gördüğü durumların telafisi için destek olabilir. O nedenle de dile getirmek istiyorum.
Olay yeri Aydın, benim vekil olduğum yer. Bir köyde, bir köy okulunda gerçekleşiyor. Burada hizmetli, tanınan, bilinen, köyde akrabaları da olan, belki uzun süredir çalışan bir hizmetli 6 kız çocuğuna dokunarak tacizde bulunuyor. Ben bu davayı izledim, pazartesi günü oradaydım hatta, dört saate yakın kaldım ve daha çok davanın sürecini görmeye çalıştım. Çocukların ifade alımları uygun şartlarda yapılmamış. Jandarma eşliğinde bir minibüse köyden dolduruluyorlar ve savcının karşısına çıkarılıyorlar. Çocuklar ilk kez böyle bir olayla karşılaşıyor, ilk kez jandarma görüyor, ilk kez bu şekilde bir savcının önüne çıkıyorlar ve korkuyorlar. İlk başta öğretmenlerine ifade vermişler, daha sonra anlatmışlar, sonra savcıya anlatıyorlar, arkadan da mahkemeye çağrılıyorlar, mahkemeye geliyorlar ve ben o mahkemedeydim. Sanık, çocuklardan birinin akrabası. Çocukların üzerinde hem ailelerin hem köy ortamının bir baskısı söz konusu, ki köylerimizin sosyokültürel yapısını, olaylara yaklaşım biçimini az çok hepimiz biliyoruz. Çocuklar, mahkeme boyunca, sanık ve çocuklarına inanmadıklarını ifade eden velileriyle bir aradalar. İlk ifadeleri alındığında mahkeme sırasında sadece çocuklar, avukat, müdahil olmak isteyen baro avukatları ve ben vardım; diğer sanık ve veliler yoktu. Orada ifadelerini alırlarken çocukların ilk ifadeleri "Biz yanlış anlamış olabiliriz. Aslında iyi bir insandır, belki de şaka yapmıştır." Ama hâkim gençti, çok iyi niyetliydi ve çok zekiydi. Savcılıkta aldığı ifadelerle çapraz olarak sorduğunda çocuklar ilk ifadelerine geri dönüyorlar. "Nasıl yapıldığını gösterir misin?" dediklerinde taciz olayını bizzat gösteriyorlar ve taciz olduğu belli. İşin acı tarafı: Aileler arkadan alınıyor, sanık da alınıyor. Ailelere tek tek soruluyor, diyor ki: "Biz bu hizmetliyi uzun zamandır tanırız, yapmamıştır. Çocuklarımız doğru söylemiyordur, yanılmışlardır." Şimdi, sadece çocuklar dinlenirken, belirtilen şahıslar yoktu.
Öğretmenler hakkında az önce bahsettiğiniz şey üzerine ben şimdi konuyu getirmek istedim. Üst kurumlara şikâyet konusunda sıkıntı olduğunu bildirdiniz. Öğretmenler, tabii ki, belli bir mevzuatta geçen hükmü yerine getiriyorlar. Burada, bu mevzuatta diyor ki: "Eğer çocuk tacize uğradığını beyan ederse veliye bilgi verilir ama onayı alınmaz, müdüre bildirilir ve savcıya, cumhuriyet savcısına bildirilir." "Veya" değil. Burada öğretmenler önce velilere bilgi veriyorlar, okul müdürüne de bilgi veriyorlar, biraz bekliyorlar; bakıyorlar, olmuyor, cumhuriyet savcısına bilgi veriliyor burada. Ve öğretmen arkadaşları hakkında soruşturma açılıyor, "Niye üst makamı atlayıp onayını almadan gittiniz?" diye tabiri caizse sürgüne uğruyorlar.
Şimdi, Aydın'da ÇİM yok yani çocuk izlem merkezi yok. Yine, bu olayda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının olaydan bilgisi de yoktu; ben aradım il müdürünü, ilgili kurumu. Müdürün haberi yok, ben bilgi verdim, rica ettim, "Burada köy ortamını az çok tahmin edersiniz, sosyokültürel açıdan da sorunları tahmin edersiniz, çocukların ruh sağlığıyla ilgili sorunları da az çok anlarsınız. Bu nedenle psikososyal desteğe ihtiyaçları var. Lütfen, gerekli işlemleri yapar mısınız." dedim. Dedi ki: "Mahkemeden bize bir yazı gelirse hemen gideriz." Şimdi, mahkeme yazı yazıyor Allah'tan, orada alınmış bir karar var, oraya gidecek ama onlar da onu bekleyecek.
Yine, acil uygulamalarda, bu davada ben sorunların görevli ekipten kaynaklanmadığını düşünüyorum, hani, az önce bahsettiğim çocukların ifade alınma şekli, orada olması, sanıkla yüz yüze gelmesi. Burada aslında avukat arkadaşlar da, hâkim ve savcılar da son derece itinalı davrandılar, yumuşaktılar ama bir psikolog değiller, psikoloji eğitimi almadılar yani. Mükemmeli beklemiyoruz. Buradaki sorunların teknik bilgilendirmeden ve teknik eksiklerden kaynaklandığını düşünüyorum. Onlar da çaresiz aslında, nerede alınır, nasıl yapılır? İlgili birim olmayınca. Bu noktada, bütün bu olguları değerlendirirseniz... Ha, bir de, dün avukatlarıyla görüştüm, çocuklar şu anda okula devamsız yani gitmiyorlar okula, bir de bu sorunumuz var şimdi.
Bütün bunları göz önüne aldığımızda, bu zor bir durum, tabii ki köydeki durum, evdeki durum, adliyedeki durum, okuldaki durum. Yani, bunu nasıl değerlendirirsiniz, ne önerilerde bulunursunuz? Bir araştırma komisyonu olarak bunun... En azından şu komisyon raporunu verip de ilgili çalışmalar yapılana kadar birçok olay olacak, devam eden olaylar var, yani, bu süreç zarfında da çocukların zarar görmesini engelleyebilmek için neler yapabiliriz, sizden bu konuda fikir almak istiyorum.
BAŞKAN - Evet, soruları tek tek alalım Hocam, kısa notlarla. Çünkü çok soru oldu.
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) - Çok soru oldu ama. Üstüne soru alırsanız bence çoğu gider.
BAŞKAN - Öyle mi? Yani...
DENİZ DEPBOYLU (Aydın) - Evet.