KOMİSYON KONUŞMASI

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarım, değerli bürokratlarımız, sevgili basın mensupları; hepinizi selamlayarak başlamak istiyorum.

Biz bir muhalefet partisiyiz ve görüşlerimizi ifade ediyoruz. Sanırım hem pragmatik yaklaşımlarımız itibarıyla hem burada söylediklerimiz itibarıyla da ayrıksı bir noktada durduğumuzu ve gözlemlerimizi, eleştirilerimizi net ve somut yaptığımızı ifade edebilirim. Burada bu müzakereleri takip eden herkesin de hakkını teslim edeceği bir gerçekliktir bu. Dolayısıyla, biz kimseyle ne ortağız ne de ortaklık kurma hevesi içerisindeyiz. Biz, Türkiye'nin geleceğine ilişkin bir perspektifimiz var ve bu perspektif çerçevesinde kendi politikalarımızı üretiriz. Doğruya "Doğru." deriz, yanlışa "Yanlış." deriz. Şunu ifade edeyim: sözü açıldı diye: Ben sadece bir sayın milletvekilinin buradaki bir davranışından dolayı asla öyle bir şey söylemedim, söylemem.

BAŞKAN - Tutanaklarda var, o şekilde söylemediğinizi söylemiştiniz.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Çünkü Sayın Yeniçeri burada, evet, bir görsel materyal getirdi ve konuşmasında mutlaka kullanacaktır da. Ne konuşacağını benim belirleme gibi bir şeyim olamaz, mümkün değil, maksadım da o değil. Ama, burada bir şey varken karşı taraftan da hemen alelacele masa üstü hazırlıklara girildi ve şimdi, bu Komisyonun 40 tane üyesi vardı, bu Komisyonun 40 tane üyesi mutlaka şu ya da bu şekilde müzakerelere katkı sunuyor, bütün bütçelerde konuşmuyor olabiliriz ama mutlaka her üye milletvekili burada bu müzakerelere bir şekilde bir görüş, bir katkı sunmaya çalışıyor. Ama ertesi gün bakarsınız ki buradaki bu katkıların hiçbiri Sayın Seçer'in dediği, "O noktadan katılıyorum." dedi. Bu emeklerin hiçbiri görünmüyor, burada yapılmış görsel bir gösteri bütün bu emeklerin önüne geçmiş oluyor.

VAHAP SEÇER (Mersin) - Aynen öyle.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Dolayısıyla, burada 40 kişi olduğumuzu ve 40 kişinin de ortak bir hukuku olduğunu bilerek bu meseleye yaklaşmak gerektiğini ifade etmek için o itirazı koydum.

Sayın Başkan, şimdi bütçeyle ilgili görüşlerimi ifade etmeye başlayacağım.

BAŞKAN - Bu usul kısmı mıydı?

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Bu sataşmayla ilgili kısmıydı.

BAŞKAN - Lütfen, yine de zamana uyarsanız çünkü çok konuşacak arkadaşlar bugün.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Teşekkür ederim. Zamanında bitirmeye çalışacağım.

Sayın Bakan, siz rakamı ifade ettiniz, konuşmanız içerisinde de zaten vardı, ben altını çizmek için özellikle sormuştum. Ama, sizin bütçenizin yüzde 78,77'si maaşlara gidiyor, değil mi?

Bir rakam daha ifade ediyorum: Siz bu rakamı, siz bu tarihi sürekli emsal olarak kabul ettiğiniz için, bir emsal eşik olduğu için ben de o sizin emsal eşiğiniz üzerinden bir rakam vereyim, 2002 üzerinden bir rakam vereyim. Eğitim bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay itibarıyla 2002 yılında bu pay yüzde 17, 2014 yılında ayrılan pay yüzde 9. Kaç puan geriye bir düşüş vardır? İhtiyaçlarımız mı azaldı? Hayır. Eğitim sisteminin ihtiyaçları mı tamamıyla karşılandı ki böyle bir şey var? Hayır, öyle olmadı, tersine, ihtiyaçlarımız arttı ki 300 bin küsur bugün atanamayan öğretmen ihtiyacı var. Bazı istatistikleri karşılaştırırken... Mesela 2002'deki nüfus yapısı, okullaşma ve okullaşmaya ilişkin ihtiyaçları da yan yana koyarsanız, siz kendiniz hangi veriyi ifade edeceğinizi onun içerisinden çok rahatlıkla görebilirsiniz, daha sağlıklı bir sonuca ulaşırsınız. Burada birbirimize istatistikler üzerinden propaganda yapmamış oluruz çünkü istatistiğin sadece sizin işinize gelen tarafını siz görmeye kalkışırsanız biz de tersi taraftan olan istatistiği okuruz ki bütün istatistikler sizi haklı göstermiyor, biraz önce ifade ettiğim istatistikte olduğu gibi. Dolayısıyla, biz bütçeden sürekli eğitime en yüksek payı ayıran bir ülke pozisyonunda değiliz. Devletin orada memurları var ve o memurların maaşını ödemek durumundayız. Siz devlet memurlarının maaşını ödüyorsunuz ki 900 bin öğretmenden söz ediyorsunuz. O öğretmenin maaşını ödemek demek eğitime yüksek oranda yatırım yapmak demek değildir.

Sayın Keskin ifade etti, bizim burada esas alacağımız, baz alacağımız şey geçmiş değil, gelecektir ya da eş zamanlı kıyaslamalardır. Eş zamanlı kıyaslamayı biz geçmişle yapamayız, eş zamanlı kıyaslamayı biz dünyadaki örneklerle yapabiliriz. OECD ülkelerindeki ortalamayla bizim ortalamalarımız nedir, bunu yan yana koyarız, iyi yerde miyiz, kötü yerde miyiz, onu çıkarırız. OECD'yle ilgili yapılan bu eş zamanlı kıyaslamada bizim oran itibarıyla millî gelirden eğitime ayırdığımız bütçe yüzde 3,24, OECD ortalaması yüzde 6. Yani siz bir veri görmek istiyorsanız buna bakacaksınız. Yok efendim, 1940'ta şöyleydi durum.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Eskiyi unutalım, eskiye bakmayalım.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - 1990'da böyleydi. Ya elbette ki oralara da bakalım, elbette ki her birimiz nereden geldiğimizi biliyoruz ama pek çoğumuz mum ışığında ders çalıştık. Şimdi, Ankara'da yarım saat elektrik kesilirse isyan eder misiniz? İsyan edersiniz. Mümkün değil, mum ışığına alışamazsınız. Ee, şimdi, 90'lı yıllarda durum böyleydi. 90'lı yıllarda ya da 80'li yıllarda, daha eskilerimiz 70'li yıllarda, siz çokça mazeret bildirmişsinizdir öğretmenlerinize, "Hocam, elektrik olmadığı için ben çalışamadım." demişsinizdir ama bugün bu mazereti sunan öğrenci var mıdır? Yok. İmkânlarla, dönemle eş zamanlı kıyaslama yaparsanız siz doğru sonuca bizi vardırırsınız. Eğitim sistemimiz baştan sona problemlidir. Kabul etmek zorundayız. Çoğulcu bir eğitim sistemine sahip değiliz. Çoğulcu, demokratik bir eğitim sistemini oturtmadığınız sürece bir sonuca ulaşamazsınız, doğru bir sonuca ulaşamazsınız. Sunumunuz teknik bir sunumdur, rakamlar ve istatistiklerden ibaret bir sunumdur. Sizden beklediğimiz bu değil. Mutlaka yararlı verilerdir, mutlaka yararlı bilgilerdir ama Sayın Bakanın bütçe sunumunda yapacağı sunum bu olamaz, bu değildir. Vizyon öğrenmek istiyoruz. Eğitim vizyonunuzda ne var? Deneyimli bir eğitimcisiniz her şeyden önce Sayın Bakan. Sizden bir vizyon almak istiyoruz. Hükûmetin bu konudaki vizyonu nedir? Önümüzdeki yıllara projeksiyonunuz nedir? Bunu bilmek isteriz.

Azınlık okullarına hiç değinemediniz. Niye değinmediniz Sayın Bakan? Çoğulcu demokratik bir eğitim sisteminden söz edecek isek azınlık okullarına sizin bir değinmeniz gerekirdi, değinmediniz ama bu konuda sizden talepler var, talep var; ana dilde eğitim meselesine ilişkin bizim sürekli sizin önünüze getirdiğimiz talepler var. Bu taleplere sizin koyduğunuz karşılık nedir, bunu bilmek istiyoruz. Bunu rakamla, istatistikle ifade edemezsiniz.

Atanamayan öğretmenler içerisinde devletin ihtiyacı olduğu hâlde okullarda Kürtçe öğretmenler niye iş başı yaptırılmıyor Sayın Bakan? Niye alınmıyor? Kadro olarak alınmıyor? Niye sadece ücretli kalemi altında... Bu konuya bu kadar geçici mi bakıyorsunuz? Niye sadece ücretli öğretmen olarak çalıştırıyorsunuz da kadrolu Kürtçe öğretmenimiz yok? Kürt dili ve edebiyatı ya da Kürt dili öğretmeniniz niye yok? Varsa söyleyin, bileyim; varsa söyleyin, bileyim.

Şimdi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Evet, Sayın Zozani, buyurun.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Artuklu Üniversitesinde bugün itibarıyla şu an bir operasyon var. Yolsuzluğa ilişkin bir operasyon var ve bu operasyon kapsamında Kürdoloji Enstitüsü Müdürü de var, Profesör Kadri Yıldırım, gözaltına alınmış. Gerekçe nedir, bilmek istiyoruz. Bakın, geçen sene burada Hakkâri Üniversitesindeki operasyonu size sordum Sayın Bakan. Hâlâ cevabı yok, hâlâ cevabı yok. O gün burada konuştuğumuz operasyon gerekçelerinin hiçbiri doğru çıkmadı, hiçbiri doğru çıkmadı ama Hakkâri Üniversitesinde bir kadro kıyımı başladı. İnsanların itibarı yerle bir edildi. Bir kesim bir kesimi oradan silmek için komplovari bir yaklaşımla itibar katliamı gerçekleştirdi. Geçen seneki bütçe konuşmalarında, görüşmeleri esnasında burada size sordum. Söz verdiniz, "El atacağım, doğrusu neyse açığa çıkaracağım." dediniz, açığa çıkarmadınız. Aynı şeyin şimdi olabileceğine dair şüphelerimiz Artuklu Üniversitesinde var. Artuklu Üniversitesinde Kadri Yıldırım'ın makbuz karşılığı öğrencilerden aldığı 50 liralık, enstitü için toplanan paralar, bunlar büyük yolsuzluk operasyonlarıyla ilişkilendirilmiş ve şu anda gözaltında. Şimdi ben de buradan şunu sormak istiyorum: Kadri Yıldırım Kobani'yle ilgili olarak Hükûmetin tutumundan farklı bir tutum sergilediği için bu operasyona dâhil edilmiş olabilir mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Çünkü Sayın Cumhurbaşkanıyla Kobani meselesinde ayrıştığı noktalar oldu. Bu sebeple operasyona dâhil edilmiş olabilir mi, merak ediyorum. Geçen seneki sorularımıza, Hakkâri Üniversitesindeki operasyonla ilgili sorularımıza cevap bulamadığımız için şimdi benzer soruları burada soruyorum.

Sayın Bakan, siz haziran ayında bütçe komisyonu esnasında burada bana bir fotoğraf gönderdiniz. Hazirandı yanılmıyorsam çünkü o bütçe görüşmelerimiz çok uzun sürdü. Ben Hakkâri Üniversitesiyle ilgili bir resim gösterdim. Siz de öyle olmadığını kanıtlamak için o gün fotoğraf çektirdiniz, bana gönderdiniz, bu sizin gönderdiğiniz fotoğraf. İyi bakın neresi olduğuna. Çünkü size bir resim daha göstereceğim. Bu resim de bugün çekilmiş ve aynı yerden çekilmiş.

Şimdi, benim bugün çektirdiğim resimlerle birlikte bu resimleri size bugün iade edeceğim Sayın Bakan. Ne yapılmış? Siz iyice bir mercek altına alın, bakın, neler yapıldığını bir kez daha görün. Sizi yanılttıklarını görmeniz açısından yeterlidir bu kanıt. Bakın, bugün, bu sabah çektirdiğim resimdir. Öyle dün değil. Kimseye haksızlık etmemek için anı anına, eş zamanlı çektirdim, getirdim. Hiçbir şey yapılmadı. Niye yapılmadı? Hakkâri Üniversitesinin öğrencileri bu yıl Çukurova Üniversitesinde diploma alacaklar. Diploma almaları kötü müdür? Elbette ki öğrencinin diploma alması iyi bir şeydir ama Çukurova'daki 600 öğrenci...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Zozani, tamamlayabilir misiniz.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Son bir dakika Sayın Başkanım, toparlıyorum.

Çukurova'da okuyan öğrenci, Adana'da okuyan öğrenci, 600 öğrenci Hakkâri'de okumuş olsaydı, Hakkâri'nin sosyal, ekonomik, kültürel yapısına katkıda bulunmuş olacaklardı. Öğrenci sadece kalemini, çantasını alıp okula giden değildir. Üniversite öğrencisi oradaki kent yaşamına katkı sunandır aynı zamanda, ekonomik, sosyal anlamda katkı sunandır. Niye yapılmıyor orada hiçbir şey? Bakın, ödenekler var. Diyeceksiniz ki şu kadar ödenek ayırdık. Doğru, ödenek ayırmışsınız. Geçen sene de, bu sene de Sayıştay incelemesi yok ki, Hakkâri Üniversitesiyle ilgili onlarca açıklama yapılmış. Sivil toplum örgütleri yapmışlar. Hatta yargıya intikal eden şeyler var Hakkâri Üniversitesiyle ilgili. Niye Sayıştay incelemesi yapılamamış? Sayıştaya sordum, dediler ki: "Bizim denetim elemanımız yetersiz."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Ama özgün bir sorun var orada.

BAŞKAN - Sayın Zozani...

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Basına, yargıya yansımış durumlar söz konusu. Niye üzerinde durulmadı?

BAŞKAN - Zannediyorum net bir şekilde anlaşıldı Sayın Zozani.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Ee, bugün bir kez daha size söylüyorum Sayın Bakan. Tabelayı dağa asmakla üniversite kuramazsınız. Tekrar soruyorum: Bugün buradan Hakkâri Üniversitesine bir mektup gönderin; Sümbül Dağı'na gönderirsiniz, çünkü tabela Sümbül Dağı'nda asılıdır. Üniversite yok, bir şey yapılmıyor orada Sayın Bakan. Adı üniversite. Siz de burada bize diyeceksiniz ki "Üniversitemiz var Hakkâri'de." Yok üniversiteniz.

BAŞKAN - Sayın Zozani, teşekkür ederiz.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Adı burada yazılı. Bakın, arkadaşlar, "üniversite" dediği yer şurası. Dağa isim yazdırmakla üniversite kurulmuş.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Zozani.

Keşke daha evvel kameralar buradayken şey yapsaydınız.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Benim bunları ifade etmem için kameralara ihtiyaç yok.

BAŞKAN - Gerek yok tabii, biliyorum.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Ben sorunları çözmek için dile getiririm.

BAŞKAN - Biliyorum. Çok teşekkür ederiz.

ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Sayın Bakan, bütçeniz hayırlı olsun.