| Komisyon Adı | : | SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU |
| Konu | : | Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu Tasarısı (1/753) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 1 |
| Tarih | : | 18 .08.2016 |
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, Komisyonun değerli üyeleri, Sayın Bakan, değerli katılımcılar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bugün öncelikle Sayın Bakanı tebrik ederek işe başlamak istiyorum. Tasarının fevkalade iyi olması vesairesinden öte bunu Sayın Bakan bir acelecilikle yapıp OHAL içine yerleştirip kanun hükmünde kararnameyle de getirebilirdi. Ama, şunu görüyorum ki böyle bir ihtiyaç vardı, AKP bunun farkında değildi, son anda fark edildi -on beş senedir duruyor bu iş yani, bir şekilde değişmesi lazım- Sayın Bakanı bu hassasiyetinden dolayı kutluyorum. Bunun gelmesi hakikaten bir ihtiyacın giderilmesine yönelik ama bu ihtiyaç daha önce vardı, giderilmedi, şimdi bu ihtiyaç arttı mı yoksa normal gidişatında bu ihtiyacı da giderelim mi dedi, bu önemli bir olay. Sayın Bakanın akademik kariyeri de var bildiğim kadarıyla, mevzusu da bu ticaret hukuku, bildiğim kadarıyla, dolayısıyla hassasiyet gösterdi, bir mevzuat kalkıyor yeni bir mevzuat geliyor. Bunu takdirle ifade etmek istiyorum.
Şimdi Sayın Bakan ifade etti, ben de özellikle kanunların genel gerekçesi benim açımdan önemlidir "Tedbir alıyoruz, dünyayı takip ediyoruz. Küçük ekonomilerin yeri artıyor. İstihdam ihracat işindeki payları fevkalade yüksek." dedi. Şimdi, AKP bu işe önem vermedi, bugünkü Komisyonun toplanma şekline de bakarsanız gerçekten önem vermediğini ifade etmek istiyorum. Şimdi, başka türlü düşünelim deyip riya etmenin hiçbir anlamı yok, bir kere açıkça onu belirtmek istiyorum. Şimdi, bu ihtiyaç hasıl oldu. Sayın Bakanım, gerekçede "2002'den beri istikrarlı bir büyüme var." diyorsunuz, 2002'den beri istikrarlı bir büyüme falan yok Türkiye'de. Hatta, büyümenin dibe vurduğu, negatif olduğu, yükseldiği fevkalade, bu dengesiz bir gidişatın ekonomide var olduğunu görüyoruz. Ben yanıma da bu 2016 yılı programı, Kalkınma Bakanlığı hazırlıyor, Bakanlar Kurulu kararı eki ve bunda da çok net bir şekilde kişi başına gelire baktığınız zaman da bunun -ne diyeyim- çok dengeli olmadığını görüyoruz. Baktığınız zaman 10 bin dolarları aşan bir gelir kişi başına söyleniyor. Bu gelir netice olarak nereye geldi? 9 bin dolarların altına düştü. Nereden düştü? Hedef 9 bin dolardı. Şimdi baktığınız zaman 9 bin dolara, Suriyeli vatandaşları ilave ettiğinizde 3 milyon-4 milyon, bu millî gelir 8 bin dolar civarında, hatta altına da düşüyor. Realist olmak lazım, biz bunu tenkit ederken hani zevk aldığımız için tenkit etmiyoruz. Biz bir ülkenin iktidarını niye tenkit edelim, biz o ülkenin neticede Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Parlamentoda bir siyasi partiyiz, grubu olan bir siyasi partiyiz. Ama, gerçekleri de görmemiz lazım. Bunu yaparken bir ihtiyaç hasıl olmuş. Yani istikrarlı bir büyüme yok. Şimdi ihracat 2023 hedefi diyordu arkadaşlar, bunu lütfen Bakanlar Kurulunda da dile getirirseniz sevinirim çünkü bazılarına Sayın Bakanların söylüyorum, 500 milyar dolar hedef. Şimdi tutar tarafı yok, realist olalım. Biz sizin yaptıklarınızı ne yapalım takdir edelim, teşvik edelim, destekleyelim. Bakın, burada "Hayır" demiyoruz ama olanları da tartışmanın gerekliliğine inanıyoruz. Bizim de bu konuda katkı sağlayacağımızı, hem partimizin hem şahsımızın ne yapacağını, kişisel birikimlerini, kurumsal birikimlerini aktarmaya çalışacağımı ifade etmek istiyorum.
Şimdi burada bunu söyledik. Şimdi bu KOBİ'lerin durumunun zaten iyi olmadığını net bir şekilde sizin bu getirdiğiniz olay gösteriyor. Niye? Taşınabilirler de -belki teknik açıdan dünyada, literatürde, vesaire de akademisyenlerle de konuştum ben- var diyorlar; tamam, bu doğru. Bunu getirirken bugün bakıyoruz vaziyet sıkıntılı yani bir de o erişebilirliğine "Yok" diyorsunuz zaten. Bu kadar büyüklük sayıyorsunuz ihracatta, istihdamda, vesairede ama bakıyorsunuz krediye erişebilirlikte sıkıntılı.
Diğer taraftan, her sene af çıkarıyorsunuz, vergi affı, SSK affı, say da say, hepsini her sene getiriyorsunuz. Bu adamlar bunu çözüyorlar da siz bunu her sene niye getiriyorsunuz? Daha yeni görüşülüyor, yeni şey yapılıyor. Burada da bir problem var. Şimdi çek olayı. Sayın Bakanım, siz Parlamentoda değildiniz, o çek kanunu çıkarken emin olun bizim o kürsüde söylediklerimize lütfen bir bakın, okuyun. Benim gidip bizzat Adalet Bakanlığıyla -Sayın Bozdağ o zaman da Adalet Bakanıydı bildiğim kadarıyla- görüşmem var. Yani, cezaevindeki insanlar zaten yeteri kadar fazla, bunlar artmasın diye o kanun o günün alelacele çıktı. Bugün, Sayın Bakanın biri o kanun çıkarken yine söylüyor ki: "O gün o doğruydu, bugün bu doğru." Olmaz böyle bir şey. O gün o doğruydu, bugün bu doğru olur mu yani? Biz takip ediyoruz, her konuşulan sözün altını çizerek okuyoruz.
Şimdi, çekte aynı şey oldu. Siz hatta bu konularda çok beyanat verdiniz, Dünya gazetesinde falan okuyunca da üzüldüm. Yahu, Sayın Bakan belki siyasete şey dalıyor, siyasi parti olarak geride ne söylenmiş, onları o kadar izleme imkânı olmadı diye düşündüm.
İflas erteleme nerede geldi? Olağanüstü hâl kararnamesiyle geldi, değil mi? İflas ertelemeyi biz dediğimiz zaman dilimizde tüy bitti, kimse inanmadı. Sayın Zeybekci, Denizli'de 7 Haziran öncesi -kendisine de söyledim, kürsüde de söyledim- bildi "Bu işletmeler batar, bu asgari ücretle batar." dedi ama sonra -benim boyum kadar, sadece kafasını koydu- net 1.300 lira diye 1 Kasımdan önce şey koydu. Şimdi, burada samimi olmak lazım. Diğer bakan arkadaşların da söyledikleri var. Hani, siyaseten bir şey söylemiş olmak için bir şey söylemenin bir anlamı yok.
Şimdi, ithalat, ihracat diyoruz. Bunlar hakikaten ithalat, ihracat yapıyor da "İhracatın bu kadarını yaptı." dediğiniz zaman onun bir görünürlülüğünün olması lazım, bir analizinin yapılması lazım. Bu analizi görmüyorsunuz siz bir taraftan.
Şimdi, ben Rus uçağının düşürülmesinden sonra Antalya'ya Sayın Genel Başkanın görevlendirmesiyle gittim. İki kişilik bir heyet, ikimiz de genel başkan yardımcısı ve o gün 13-14 milyar dolarlık bir tabloya kabaca baktım. Emin olun -birkaç gündür bölgeyi geziyorum- bütün sivil toplum kuruluşlarıyla, ekonomiyle ilgili sivil toplum örgütleriyle de istişaremiz olmuştu, baktım acınacak hâldeler. Resmini çekmeye elim varmadı o turizm işletmelerinin. Onlar ne olacak? Bu sene kredilerini rahatlattınız mı, bilmiyorum. Alanı da biraz gezdim, esas orada bundan sonra problem çıkacak diyorlar. Çünkü bir tane büyük işletme battığı zaman, 50 tane KOBİ'yi, esnafı batıracak bu. Burada bu sıkıntının giderilmesi lazım. Oralarda öyle, aynı şekilde Denizli'de de öyle. Bakın, bu iflas erteleme olayı eğer bu işin içine girmesiydi ha bire artıyordu. İşte, bizim sayın vekillerimizin ikisi de burada hem AKP'den hem CHP'den, ikisi de iş adamı, ben iş adamı değilim. Şimdi, yani, olayın bir bütününü görüp, resmini çekip, öyle yapmak lazım, bütüncül bakmak lazım. Parça parça çekerse, her lazım olan işi yapmaya kalkarsa bunu ne yaparız? Yapamayız. Teminatta problem var. Erişiminde zorluk olduğunu gerekçede siz söylüyorsunuz. Demek ki, şimdiye kadar krediye erişimde zorlukların olduğu kesin.
Şimdi, dengeli ve istikrarlı büyümeye katkı sağlanması amaçlanıyor. Bu biraz çelişkili. Ya zaten kendini toparlayamayan, borcunu ödeyemeyen işletmeler nasıl katkı sağlayacak? Netice itibarıyla bunlar elden çıkacak.
Bunun dışında tasarı, işletmelerin finansmana erişimini kolaylaştıracakmış. Bunlar şimdiye kadar ne kadar finansmana ulaştılar, neye ihtiyaçları var, daha ne kadar ulaşacaklar? Bunun bir hesabını kitabını da getirmediniz bizim önümüze. İktidar bunu her seferinde "Getireceğim." diyor; zatıalinizle ilgili değil, diğer hususlarda da, bu gelmiyor. Şimdi, biz bunun ne olabileceğine dair uzun vadede bir öngörümüz yok, sizin de yok. Sadece sivil toplum örgütlerinin size ulaşabilenlerinin neyi? İhtiyacı. Ama siz bir kanunu değiştiriyorsunuz, o genel anlamıyla tamam, olan biten, onda bir problem yok ama bunun şimdi şu hâlde ne getirip ne götüreceğini bilemiyoruz, hesabı kitabı yok. "Alternatif unsur" dediğiniz de bu.
Şimdi, bankalar size söylüyor. Esnaf iyi de, bankaların bu söylediğini... Mesela bankalarla sizinle bu konuda -sivil toplum örgütü dediniz, ekonomik işletme deriz- muhtemelen sizler görüştünüz, onlardan da böyle bir talep geldi. Yarın esnafın her şeyine, makinesinin bir tanesine, bir tane arabasına bir çip takacaksınız, size böyle talep de gelir. Şimdi, garip gibi gelebiliyor ama böyle bir şey de var. Çünkü bunun muhafazası da mümkün değil, şeyi de mümkün değil. Adam eğer öldüyse, piyasada adamı düzeltmenin başka bir çaresi yok ya kafasına sıkacak ya karşı tarafına sıkacak.
Şimdi, "müstakbel varlık", bu da güzel deyim olarak, hukuki anlamını bilmiyorum, güzel deyim, anlamı ne, onu merak ediyorum. Şimdi, mevcut düzenlemelerden baktığınız zaman hakikaten sıkıntılı olduğunu görüyoruz.
Diğer taraftan, ben programa baktım, sayısal olarak çoğunlukta -sizlerin de ifade ettiği gibi- esnaf, sanatkâr vesaire ama yurt içi hasılanın ne kadarını oluşturuyor? Biraz önce ticaret kesimiyle ilgili -Sayın Başkan ifade etti, "Yüzde 12, yüzde 13." dedi- istihdamın ne kadarı? Bunlar gerçekten sıkıntılı.
Sermaye yetmiyor, yatırıma da gitmiyor. Tasarruflara bakıyorsunuz, Sayın Başkan değindi, ya bu tasarruf konusunda AKP geldiğinden beri yurt içi tasarruflar yüzde 22'lerden yüzde 10'lara düştü. Şimdi 15'lere geldi diye biraz övünmeye çalışıyoruz. Bunun geldiği nokta o. Özel sektörün hâli bu konuda hakikaten sıkıntılı, kamu da sıkıntılı buna baktığınız zaman, buna da bakmak lazım. Sayın Bakan, yatırımlar durumu hiç iyi değil, bu adamlar yatırım da yapamıyorlar. Neden iyi değil? Şimdi, şu da program, hadi rakamlara girmeyeceğim, ya istikrarlı bir ekonomide yatırım düzgün gider. Bir sene eksi 15, bir sene artı 8. Böyle bir yatırım falan olmaz. Ya bu rakamlarda bir anormallik var ya da piyasada bir anormallik var ama ben diyorum ki: İkisinde de anormallik var. Yani, buna baktığınız zaman bu böyle.
Şimdi, maden kazası ile Suriye işi olmasa -burada yazıyor- KOSGEB sıfır faizli kredisini neredeyse dağıtmayacak. Özellikle onu söylüyorsunuz bazı bölgelerde. Baktığımız zaman bu.
Bunun dışında, hakikaten teknik tarafına da girersek olayın ticari işletmelerini, ticari işletmeye ait menkullerin ticaret siciline yapılan tescilli alacaklıya teslim edilmeksizin rehin edilebilmesi... Böyle borçlanan işletme sahibi menkul mallarını teslim etmeksizin rehin ederek ticari faaliyetlerine devam etme imkânına kavuşuyor. Ticari işletme üzerinde rehin tesisi 1447 sayılı Ticari İşletme Rehni Kanunu'nda düzenleniyor. Ayrıca bu konuda tüzük de Ticari İşletme Rehni Tüzüğü'nün Uygulanması Hakkında Yönetmelik'te yayımlanmış. Şimdi, eski tabii, uyarlamak lazım vesaire ama bugüne kadar, zatıaliniz gelinceye kadar böyle bir şey tasarı olarak falan da gelmemiş.
Kanun tasarıyla taşınır malların kapsamı genişletilmekte, rehine konu olan taşınır varlıklar artırılıyor. Ticari rehine taraf olabileceklerin kapsamı genişletiliyor, rehin verenin mevcut ve müstakbel varlıklarıyla bunların getirileri kapsamı dâhiline alınıyor. Üçüncü bir kişiye taşınır malını bir başkası adına rehin etme imkânı ortaya çıkabiliyor. Aynı zamanda, rehinin paraya çevrilmesi sürecinde alternatif yolların ortaya konulması suretiyle finansman erişim kolaylığı sağlanmaya çalışılıyor. Rehin alacakları arasında öncelikle, öncelik sırası belirlenmesine ilişkin hususlara açıklık getiriliyor. Finansal piyasa araçları taşınır rehin kapsamı dışında tutuluyor. Bunun nedenini de sorgulamak gerekir. Burada, son cümlede yanlışım var mı bilmiyorum. Ticari işletme rehinin tarafları genişliyor.
Şimdi, tüm bu hususlar tasarının asıl amacının ekonomide beklenen kaynak sıkıntısının aşılması olduğunu gösteriyor şu aşamada çünkü acilen geldi. Geliş tarihine baktım, baktığım zaman 9/8 geliş tarihi yanlış bakmadıysam. Dolayısıyla, bir acil kaynak ihtiyacı var. Bu ekonominin falan iyi olmadığı anlamına gelir böyle bir zamanda. Ancak gerekçelerde bu hususa hiç değinilmemiş, gerekçede böyle bir şey yok. Böyle bir tasarının hazırlanması çiftçinin ve esnafın, tacirin, her kesimin borçlanma ve kaynağa ulaşmasını kolaylaştırmaya çalışılıyor, zaten siz de bunları ifade ettiniz. Şimdi, esnaf ve tacirler arasında rehin uygulamasına izin verilmesiyle ticari ilişkilerin finansmanın rehin, tefeci ve gayrikanuna uygun yollarla yapılabilmesinin ekonomide bir türlü trampa modelinin ortaya çıkmasına da meydan verebileceğini söyleyebiliriz. Şöyle baktığımız zaman, Hükûmetin önümüzdeki dönem için ekonomide diğer getirdiği tasarılara da baktığımız zaman kaynak konusunda oldukça kötümser beklentilere sahip olduğundan yeni arayışları hızlandırmaya yöneldiğini görüyoruz.
Şimdi, rehin ve işletmeler arası alternatif borçlanma mekanizması yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Ayrıca, bu tasarının özel bütçeli kuruluşların her türlü varlıklarını ve ticari kuruluşlardaki hisselerinin özelleştirme kapsamına alınmasına olanak sağlayan yasal düzenlemelerle, biraz önce de ifade ettim, aynı döneme gelmesi de düşündürücü. Esasen bütün bu düzenlemeleri bir bütün içinde değerlendirmek lazım. Önce varlık barışı yasası çıktı. Bu yasayla, Türkiye'ye gelen paranın sorgulanmayacağı hüküm altına alındı. Sonra bir maddelik düzenlemeyle yüzden fazla kuruluşun her türlü varlığının özelleştirme kapsamına alınabileceği öngörüldü. Hemen akabinde Varlık Fonu için Meclis çalışmaya başladı. Arka arkaya gündeme gelen bu hususlar düşünüldüğünde bir kaynak arayışı olduğu görülüyor. Böyle bir kaynak arayışı için ekonomi yönetimi hazırlık yapıyor izlenimi uyanıyor. Bu doğal çünkü kaynağa ihtiyaç var. Şimdi, kısa vadede kaynak ihtiyacı olmasa bile Hükûmetin bunu düşünme mecburiyeti de var. Acaba ekonomide bizlerden ve kamuoyundan saklanan bir şeyler mi var? Böyle kapsamlı bir hazırlık yapılması önemli.
Sizin bunu ayrıştırarak ayrı bir tasarı hâlinde getirmenizden dolayı tekrar kutluyorum Sayın Bakan, bunu özellikle söylemek istiyorum. Yalnız, burada ifade etmek istediğim husus: Bizim bu işleri yaparken doğru, gerçekçi bilgileri kamuoyuyla paylaşmamız lazım. Çünkü bilgileri kim biliyor? İşin uzmanları biliyor. Ve bu ne yapıyor? Hızla yayılıyor.
"Bilgileri işin uzmanları biliyor." derken neyi kastediyorum? Şimdi, bazı sektörlerde, mesela konutta, mesela sigortacılık, özellikle bireysel emeklilikte sistemin tıkandığını, hakikaten büyük problem yaşandığını zaten Sayın Şimşek ifade etti bireysel emeklilikte, çok net bir şekilde söyledi. Çünkü, ödemeler başladığı anda kaydi olarak yazılan ama gerçekte karşılığı olup olmadığını bilmediğimiz, sadece sayın bakanların ifadesinden gördüğümüz bir olay.
Şimdi, konut fiyatları düşüyor, herkes katılıyor, TOKİ katılıyor vesaire. Piyasa çok iyi de niye böyle bir şeye ihtiyaç duyuldu? Fevkalade iyiydi... Orada da sıkıntı var; fiyatların düşme trendi var vesaire, orada da sıkıntı var. Biz bunları söylerken hakikaten tedbir alınması amacıyla da söylüyoruz. Kamuoyunun dikkatini de çekmek istiyoruz. Bunlar önemli.
Mesela ben başka bir sayın bakanla da paylaştım. Ben ekonomiyi biraz da Sayın Cumhurbaşkanının başdanışmanlarından takip ediyorum. Geçen dedi ki: "2008'den bu yana postmodern manda ekonomisi uygulanıyor Türkiye'de âdeta." Şimdi, bu çok önemli bir husus: Postmodern manda ekonomisi. Sayın Başkan devletteydi -beraber çalıştık- ben devletteydim; ben politikaya girdim, Sayın Başkan da girdi, zatıaliniz de girdi. Siz böyle bir şeyin varlığını kabullenebiliyor musunuz bilmiyorum. Ben Kabinedeki arkadaşlarla bu yazıları paylaşıyorum ve kürsüden de dile getiriyorum. O dönem postmodern manda ekonomisi uygulanıyor ise o zaman bunun müsebbibi kim? O dönemde Sayın Şimşek oradaydı, Sayın Babacan oradaydı, diğer arkadaşlar oradaydı, öyle değil mi? Baktığınız zaman bir şeyi de söylerken net bir şekilde... Demek ki AKP içinde bunları telaffuz edebilecek sayı azalıyor. Bunu kasti anlamda, itham ederek söylemiyorum. Onun için başka yerlerden bunlar ifade edilmeye çalışılıyor çünkü et, süt fiyatlarına kadar aynı bahsettiğim alanlarda kamuoyuna bilgi geliyor. Onları da takip etmek lazım.
BAŞKAN - Sayın Ayhan, toparlayabilir misiniz.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Sayın Başkan, ben sekiz saatlik yoldan geldim, araba kullandım geldim, AKP'li üyeler gelmedi. Şurada üç dakika daha fazla konuşalım. Sizinle de o kadar hukukum olduğunu düşünüyorum.
BAŞKAN - Şüphesiz.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Fazla da uzatmayacağım.
BAŞKAN - Buyurun.
EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Şimdi, bazı temel hususları itibarıyla eski kanunla mukayese ettiğimizde, eski kanunda "Rehin borçlusu ticari işletmesini kredi karşılığı rehin veren gerçek veya tüzel kişi tacir olabilir." denmekteyken, rehin alacaklısı "tüzel kişiliğe sahip sermaye şirketi niteliğindeki kredi kuruluşları, kooperatifler ile kredili satış yapan gerçek ve tüzel kişiler" olarak belirleniyor. Tasarıda ise rehinede taraflar belirlenirken borçlu ve alacaklı ayrımı yapılmıyor. Eksiğim varsa düzeltin. Rehine taraf olacak kredi kuruluşlarının niteliğine açıklık getirilmemekte. Esnaf, çiftçi, üretici örgütleri, serbest meslek erbabı özel ve tüzel kişilerin rehine taraf olması sağlanmakta. Özellikle çiftçiler dâhil oluyor. Buna ilave olarak tasarıda tacir ya da esnaflar arasında rehin sözleşmesi kurulmasına izin veriliyor. Ticari işletme rehininin kapsamı genişliyor.
Şimdi, bütün bunları söyledikten sonra, ben, yapılan çalışmaya katkı vereceğimizi, müspet de bakacağımızı, ancak söylememiz gereken şeyleri de söylemediğimiz zaman kamuoyuna ve Türk milletine -özellikle burada ifade etmek istiyorum- doğru bilgi verip hizmet etmediğimizi düşünüyorum. Onun için bildiklerimizi de söylememiz gerektiğine inanıyorum. AKP'li arkadaşların da bu hususlara bizden daha fazla katkı sağlayacağı inancını korumak istiyorum.
Teşekkür ederim.