KOMİSYON KONUŞMASI

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli bürokratlar, sayın basın mensupları; önümüzdeki bu tasarıdaki bu madde değişikliğiyle vakıfların radyo ve televizyon yayıncılığı yapabilmesine imkân tanınmakta. Ancak hem radyo televizyon yayın lisansı verilmesine ilişkin kanunların hazırlanışı sırasında daha önce hazırlanan gerekçelerde hem daha önce, 2011 yılında yine Meclise gönderilen 6112 sayılı Kanun'la ilgili gerekçede hep vurgu yaptığınız hususlar vardı. Bunları hatırlatmak isterim. O da şuydu: Medya diğer sektörlerden farklı olarak kültürel boyuta sahiptir. Medya özgürlüğü, ifade özgürlüğünün bir uzantısı olarak temel insan hakları kapsamında değerlendirilmektedir. Bu yönüyle medya sektörüne dair düzenlemelerin çoğulculuğu ve içerik çeşitliliğini gözeterek yapılması gereği genel kabul görmektedir. Bu bakımdan medya sahipliği konusu önem arz etmekte olup diyerek medya sahibi olamayacak kurum, kuruluşlar sayılıyordu. İşte, orada "Medya hizmeti sağlayıcı şirketler, siyasi partiler, sendikalar, meslek kuruluşları, kooperatifler, birlikler, dernekler, vakıflar, mahallî idareler ile bunlar tarafından kurulan veya bunların doğrudan veya dolaylı ortak oldukları şirketler ortak olamayacaktır." deniyordu.

Keza, benzer şekilde, yine bizzat -dönemin Başbakanıydı, şu anda Cumhurbaşkanı- Sayın Erdoğan imzasıyla Meclis Başkanlığına gönderilen 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı'nın komisyon raporlarında bahse konu maddenin gerekçesinde de benzer şekilde, yine medya özgürlüğünün -aynı şekilde, az önce ifade ettiğim gibi- çoğulculuğu ve içerik çeşitliliğini gözeterek yapılması gerektiği vurgulanmıştı. Şimdi, böyle olduğunda vakıf gibi belli bir alanda çalışmayı amaç edinmiş yapıların yayın faaliyetini istenen çoğulculuk, çok seslilikten uzak, tek yönlü bir şekilde sürdürmeleri gibi bir kaygı bizde uyanmaktadır. Özellikle, maddi yönü ağırlıklı eğitim ve başka alanlarda faaliyet göstermeleri durumunda ortaya çıkacak haksız rekabet ve kazancın nasıl önleneceği sorusu akıllarda tabii bir şekilde oluşmaktadır.

Bu tasarıda yapılan bir değişiklik -biliyorsunuz- vakıf kurucularının ortaklığı meselesi. Hayatta olmamaları durumunda medya hizmet sağlayıcı kuruluşun ortağı olarak nasıl kabul edilecek? Biliyorsunuz, bazı vakıflarda, özellikle de eski vakıflarda kurucular hayatta değiller. Bu nasıl olacak, yerine kim, nasıl getirilecek gibi bir düzenleme var mı?

"Bu düzenleme hangi amaçla getiriliyor, akıllarda hangi vakıf var, belli bir adres düşünülerek mi getiriliyor?" gibi soruların kafalarda yer ettiğini ben bir kere daha vurgulamak isterim. Ayrıca "Eğer böyle bir ayrıcalık, istisna getirilecekse bu -tabii ki az önce saydığım gruplardan- örneğin sendikalara niye verilmesin, benzer şekilde mahallî idarelere niye verilmesin, kooperatiflere, birliklere niye verilmesin?" diye sorular geliyor. Doğal olarak bir istisna sağlayacaksak o zaman bunu daha genişletmemiz gerekmektedir.

İkinci olarak, -tabii, bir sonraki maddede gelecek ama- basın kuruluşlarına verilen idari para cezaları çok büyük rakamlara ulaşmıştır. Yapılandırdık, az önce Başkanımız da anımsattı, ödeme kolaylığı getirdik ama cezalar çok büyük. Bu konuda bir düzenleme yapılması hususunu ben de takdirlerinize arz ediyorum.

Sadece vakıflara istisna getirilmesinin yaratacağı sakıncaların bir kere daha düşünülmesinde fayda var diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.