KOMİSYON KONUŞMASI

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Sayın vekilin bıraktığı yerden devam etmek istiyorum.

Evet, kınadınız ama bakın, ben sizin kınamanızı okuyorum, aynen. Biz çok yakinen sizin İnternet sitenizi, Genel Başkanınızın ya da yetkililerin yaptığı açıklamaları izliyoruz.

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) - Size göre kınayacak hâli yok, kendine göre kınayacak, kendi siyasetine göre kınayacak.

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Sizden okuyorum müsaade ederseniz. Tabii tabii...

"Yurttaşlarımızın yaşadıkları ve çalıştıkları yerleşim alanlarının içindeki bu tür saldırıları ilkesel olarak kınıyoruz." Yani, "ama"yla başlayan bir kınama cümlesi. Bunun dışındaki saldırıları ya da eylemleri bir kenara koyup farklılaştırıp âdeta "Şu iyidir, bu kötüdür.", "Şu meşrudur, bu meşru değildir." diye kendinize göre bir dil oluşturup eğer terörle ve şiddetle...

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) - Cizre'yi kınadınız mı? Bakın, Cizre'de Birleşmiş Milletlerin kararı var.

BAŞKAN - Sayın Akdoğan...

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Müsaade ederseniz... Müsaade ederseniz...

BAŞKAN - Sayın Akdoğan... Sayın Akdoğan...

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) - 100 insan diri diri yakıldı. Bunu kınadınız mı?

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Müsaade ederseniz bana...

BAŞKAN - Sayın Akdoğan...

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) - Kınadınız mı?

BAŞKAN - Sayın Akdoğan...

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Şiddetle aramıza...

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) - Darbeci generallerin yaptığını kınadınız mı?

BAŞKAN - Bir saniye, arkadaşlar... Sayın Akdoğan....

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - ..."ama"lı bir mesafe koyarsak...

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) - Kınamadığınız için de...

BAŞKAN - Bakın, böyle bir usulümüz yok. Arkadaşlar sizi dinlediler konuşurken. Lütfen...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Onlar da laf attılar.

BAŞKAN - Ama, lütfen... Bu şekilde değil Sayın Paylan, lütfen...

NİHAT AKDOĞAN (Hakkâri) - Siz de kınayın.

BAŞKAN - Sayın Kandemir, siz devam edin lütfen.

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Şiddetle aramıza "ama"lı bir mesafe koyarsak o zaman hem samimiyetiniz sorgulanır hem şiddetle nasıl bir mesafe kurduğunuz sorgulanır. Yani, aslında o 3'lü mekanizmanın dışına kendi kendinizi reddederek, siyaseti reddederek düşmüş olursunuz.

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Gelmiyoruz kardeşim, sizin oynadığınız oyuna girmiyoruz, var mı başka bir şey!

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Bakın, sayın vekil, müsaade ederseniz ben kanaatlerimi ifade edeyim.

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Sanki çok dertti!

BAŞKAN - Sayın Kandemir, devam edin.

HAMZA DAĞ (İzmir) - Sayın Paylan şikâyet ediyor.

BAŞKAN - Hamza Bey... Sayın Dağ... Lütfen... Bakın, Sayın Kandemir konuşuyor.

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Yani, burada, sayın vekil...

ERGÜN TAŞCI (Ordu) - Hem kendiniz şikâyet ediyorsunuz hem de...

BAŞKAN - Sayın Taşcı...

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Siz birlikte yapın bir şeyler, biz de hazıra konalım. Çok güzel olur.

BAŞKAN - Arkadaşlar, bakın, bir milletvekili arkadaşımız konuşuyor. Karşılıklı saygı bekliyoruz birbirimize. Lütfen...

Buyurun Sayın Kandemir...

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Bakın, burada kendini inkâr eder, siyaseti inkâr eder, demokrasiyi inkâr eder bir yere düşersek, şiddetle mesafemizi, tavrımızı, "ama"sız cümlelerimizi kuramaz isek evet, toplumun genel gidişatının tabii ki dışında kalırız.

Bakın, bunlar -nasıl Garo Bey bir çerçeve çizdi AK PARTİ'yle ilgili- yüzde yüz yanlış bir okuma hem dünyanın gidişatı anlamında hem AK PARTİ'yi değerlendirme anlamında...

GARO PAYLAN (İstanbul) - Göreceğiz.

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Göreceğiz hep beraber.

GARO PAYLAN (İstanbul) - Hep biz haklı çıkıyoruz.

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Aynı şekilde, şu soruları da kendimize sormamız lazım, kendinize sormanız lazım. Buradaki birçok değerlendirmeyi çok değerli ve önemli buluyoruz biz kişisel olarak; not alıyoruz, değerlendiriyoruz, kendi içimizde de tartışıyoruz. Ama, şunu yapmamalıyız: HDP'nin iki tane tavrı var ki aslında çok kibirli bir tavır. Bir: "Bütün Kürtlerin temsilcisi biziz. Biz konuşurken bölgeyi temsil ediyoruz." tavrı çok kibirli bir tavır. İki: "Mutlak doğrularımız var. Bu doğruların içerisinde 'şu, şu, şu' doğrularımız var ve bu doğruların dışına düşen herkes..." Az önce sayın vekil kendisi ifade etti: "Çok umurumuzda mı sanki..." Bakın, bu, bunun yansıması, bir refleks o.

NURSEL AYDOĞAN (Diyarbakır) - Yani, artık öyle bir hâle getirdiniz ki konuşmaya gerek yok.

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Müsaade edin.

"Çok umurumuzda mı sanki toplumun genel gidişatının bir zeminde buluşmasının dışında kalmak?" Bakın, bunlar yanlış.

GARO PAYLAN (İstanbul) - O öyle olsaydı o masada olmazdık altı ay önce. Yapmayın Allah aşkına!

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) - Bunlar yanlış. Kendimize bir soru sormamız lazım. Eğer hâlâ daha -bakın son açıklamada bile ya- "ama"lı ifade kuruyorsak burada bir problem var. Terörle aramıza mesafe koyamıyorsak burada bir problem var. Elbette biz de isteriz ki toplumun seçtiği, buraya gönderdiği insanlar siyasetin dilini, demokrasinin, insan haklarının, özgürlüklerinin dilini ifade ediyor olsunlar -ama terörle aralarına mesafe koyarak- ya da bölgede seçilmiş olan insanlar kamunun kaynaklarını özgürlük için, demokrasi için, orada yaşayan kendilerini seçmiş insanların hayat standartlarını yükseltmek için kullansınlar. Dolayısıyla, burada kendi kendimize sormamız gereken sorular var diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.