| Komisyon Adı | : | (10 / 276, 277, 278, 279) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonu |
| Konu | : | Komisyonun çalışma usul ve esaslarına ilişkin görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 13 .10.2016 |
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Öncelikle, misafirlerimizden özür dileyerek sözlerime başlamak istiyorum. Tabii ki, tartıştığımız konunun onlarla bir ilgisi yok. Ama geçen hafta burada mutabık kaldığımız konuyla bugün muhatap olduğumuz konu aynı konu değil. Geçen hafta mutabık kaldığımız konu, öncelikle, Başbakanlığın burada bir brifing vermesi konusuna hiç kimse itiraz etmedi, ne iktidar ne diğer muhalefet partileri.
Şimdi, dün Sayın Başbakanın il başkanları toplantısındaki konuşmasını dinleyince yani ben hayretler içerisinde kaldım. Sayın Başbakan Türkiye'ye 15 Temmuzdan sonra mı geldi? "Efendim, biz bugün 15 Temmuzda olup bitenleri bilmiyorduk." dedi Sayın Başbakan, dünkü konuşma tutanaklarını alırsanız.
Şimdi, bakın, tam da bu noktada bizim söylediğimiz, Başbakanlığın 2004'teki Millî Güvenlik Kurulundan başlayarak bugüne kadarki süreçle ilgili Komisyona bir bilgi vermesi. 2004'te Millî Güvenlik Kuruluna Fetullahçı terör örgütünün devletin içerisindeki yerleştiği durumlarla ilgili olarak ileriye dönük tehlike oluşturduğu konusunu Millî Güvenlik Kurulu gündemine kim getirdi? Oraya kendiliğinden gelmedi, orada Hükûmet var, orada Genelkurmay var, MİT var, Cumhurbaşkanı var, yani Millî Güvenlik Kurulunda kimlerin olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Yani Hükûmet mi getirdi, Hükûmetin dışında birisi mi getirdi? Kim getirdiyse getirdi Millî Güvenlik Kurulundan bu bir karar olarak çıktıysa o günden sonrasını Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının "Ben bilmiyorum." demesi hakikaten beni şaşırttı. Bu bakımdan, önce hani bu usul konusunda biz ısrarcıyız, ısrarımızın sebebi şu: Düğmenin birisini yanlış iliklediniz mi ondan sonrakileri doğru ilikleme şansınız yok. Yoksa bizim arkadaşlarımızın vereceği bilgiye bir itirazımız yok.
Şimdi, mevcut Genelkurmay Başkanı, mevcut MİT Müsteşarı dinlenmeden, eski Genelkurmay başkanlarının dinlenmesinin bize göre bir anlamı yok. Niye yok anlamı?
Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Başbakan, "MİT Müsteşarı ve Genelkurmay Başkanıyla irtibat kuramadık." dedi. Ama bilinen şeyler var ki kamuoyunda, Sayın MİT Müsteşarının -kendisine ihbarda bulunan, işte, bir rivayete göre binbaşı, bir rivayete göre albay, her neyse, o, MİT'te bekletilirken- uzunca bir süre Genelkurmay karargâhında kaldığı, ondan sonra da Diyanet İşleri Başkanlığına gittiği. Yani Başbakanın haberi yok, Cumhurbaşkanın haberi yok, Emniyetin haberi yok, İçişleri Bakanının haberi yok ama hepsinden öne geçen Diyanet İşleri Başkanlığı. Bunun sebepleri nedir? Yani Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı burada dinlenmeden, Başbakanlık bu işin safahatıyla ilgili sunum yapmadan, diğer görevlilerin dinlenerek bu işin devam etmesi... Ha, şehit yakınları, gaziler bunlar işin son kısmında dinleyebileceğimiz şeyler ama 15 Temmuz gecesi onlar işin bir tarafında, darbenin karşı tarafında ama darbecilerin sahasında, o tarafta, devlet tarafında ne olup ne bittiğiyle ilgili bize bilgiyi verecek olanlar o gün görevinin başında olanlar. Onların bilgisini almadan başkalarından dinleyeceğimiz şeyle bazı taşları yerine oturtmamız mümkün değil. Elbette burası bir soruşturma komisyonu değil, araştırma komisyonu. Şimdi, neyi araştıracağız? Buna karar vermemiz lazım. Eğer biz bir hatıraları toplayarak yayınlayacaksak bunu bir editör de yapabilir ama bunu Meclis... Bu darbe Türkiye'de nasıl oldu, buraya nereden geldik? Bundan sonra Türkiye'de yeni paralel yapıların devletin içerisinde yer bulup yeniden karşımıza hain darbelerle çıkmaması için biz geleceğe bir ışık tutamayacaksak o zaman bu Komisyonun varlığını zaten kabul etmemiz, tartışmamız gerekmez yani. Bu Komisyon yok hükmündedir o zaman. Ama, burada, şimdi, geçen hafta konuştuğumuzu bile bu hafta uygulayamazsak Yenikapı ruhundan nasıl bahsedeceğiz ve Komisyonun bundan sonraki çalışmalarının selametini nasıl sağlayacağız? Allah rızası için geçen haftaki tutanakları getirin, geçen hafta burada ne konuştuk bugün ne yapıyoruz? Bu olacak şey değil, kabul edilebilir bir şey değil.