| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Türkiye Büyük Millet Meclisi b) Cumhurbaşkanlığı c) Sayıştay Başkanlığı ç) Kamu Denetçiliği Kurumu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 03 .11.2016 |
AHMET YILDIRIM (Muş) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, kurumlarımızın değerli yöneticileri, bürokratlar, değerli basın emekçileri ve Meclis emekçisi arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlayarak başlamak istiyorum.
Şimdi, hani ben Garo Bey'le aynı noktadan değil... Ama asıl Ahmet Bey'in, Sayın Başkan Vekilinin kişiliğine dönük bir eleştiri olarak algılanmamalı, yetkisinden kaynaklı; burada yapacağımız eleştiriler, talep edeceğimiz bazı bilgi, belgeler ve yönelteceğimiz sorular yetkinizle alakalı olarak sizin dışınızda oluyor olabilir. Bakın, ben personelle ilgili, yasama faaliyetleriyle ilgili, buradaki mimari faaliyetlerle ilgili soruların bir kısmını gerçekten Sayın Meclis Başkanımızın cevaplaması gerektiğini düşünürüm, yoksa hani burada bulunup bulunmamanıza dönük eleştirim sizin kişiliğinizle alakalı bir durum değil.
Ben Meclisle ilgili hususa geçmeden önce sadece bir iki dakika Cumhurbaşkanlığı bütçesiyle alakalı olarak bir hususu dikkatinize sunmak istiyorum. Yine, geçen yıl bu vakitler Genel Sekreter Sayın Fahri Kasırga Beyefendi buraya geldi, biz çok açık bir şey sormuştuk, hatırlar: Cumhurbaşkanlığı sarayının bütçesini, maliyetini sormuştuk bütün müştemilatı ve tefrişatıyla birlikte. Haklı olarak bize şunu söylemişti, hatırlayacaktır Sayın Kasırga: "Orası ilk projelendirildiği zaman Cumhurbaşkanlığı için değil, Başbakanlık için düşünüldüğünden ötürü bunun bütçesini biz Cumhurbaşkanlığı olarak bilemeyiz, Başbakanlık söylemeli." Yanılmıyorum değil mi Sayın Genel Sekreter? Ama sizden sonra Başbakanlık ve bağlı kurumlarla ilgili görüşmeler yapılırken 5 başbakan yardımcımız ayrı ayrı geldiler, hepsine ayrı ayrı yönelttik, hiçbiri bu soruya cevap vermedi. Bugüne kadar da şu cumhuriyetin en büyük kamu yatırımlarından ve kampüslerinden birinin bütçesini, müştemilatı, tefrişatıyla birlikte maliyetini bilmiyoruz; bilmiyoruz.
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Vekilim, dün akşam Maliye Bakanına sorduk, "Bilmiyorum." dedi.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Yani bu gerçekten, Plan Bütçe Komisyonunun, Meclisin yapmış olduğu iş ve işlemlerin üzerine bir meşruiyet gölgesi düşürüyor. Böyle bir şey olabilir mi? Mesela bunu da yoksa gayrimenkul yatırım ortaklığıyla ilgili bir dernek mi yaptı? Bunu yapmadığını biliyoruz. O zaman bunun bir maliyeti var ve 80 milyon insanın alın terinden, vergisinden harcanmıştır bu. Bunu öğrenmek istiyoruz, sizden ricamdır Sayın Genel Sekreter. Siz de Başbakanlığa sorun ve bize bunun maliyetini bildirin.
Cumhurbaşkanlığıyla ilgili olarak tarafsızlığın, Cumhurbaşkanının sistem tartışmasının, yaptığı faaliyetlerin artık siyasi faaliyet içerisine girdiğini, Cumhurbaşkanlığı makamının tarafsızlığının ve bağımsızlığının ülkedeki bütün insanları kapsayan yaklaşımın dışına çıktığını artık taraflı tarafsız herkes dile getiriyor. Şimdiye kadar "Yok böyle bir şey." deniyordu. Şimdi, yedi sekiz aydır da ne deniyor? "Biz zaten sistemi değiştirmek istiyoruz." noktasına gelindi. Bakalım, yarın bir gün ne denecek?
Şimdi, Meclis Başkanlığıyla alakalı olarak söyleyelim. Bakın, Sayın Başkan Vekilimiz, biz Meclis TV yayınlarında, özellikle yasama faaliyetlerinden ve tamamından, buradaki yürütülen işlemlerden, çalışmalardan halkımızın haberdar olmasını istiyoruz. TRT'yle yeni bir protokol yapılmasına, en azından buradaki Genel Kurul çalışmalarının tamamının tam zamanlı olarak yayınlanması gerektiğine, böyle bir protokole ihtiyaç duyuyoruz. Burada iktidarı muhalefeti, yaptığımız yasama faaliyetimizin doğruluğunu, yanlışlığını halkımızın takdirine sunmak istiyoruz. Bundan daha doğal ne olabilir? Bununla ilgili bir çalışma içerisine girilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Yine, şunu ifade edeyim: Bakın, şu seksen üç yıllık cumhuriyette ve doksan altı yıllık Mecliste ilk kez geçen yıl muhalefet şerhimiz 2016 Merkezî Yönetim Bütçe Yasa Tasarısı'na eklenmedi. Bakın, bu, cumhuriyet tarihi ve Meclis tarihi boyunca bir ilktir. Nedeni neymiş? İçerisinde kullandığımız bazı ibareler. Bunu burada açalım. Neymiş? Muhalefet şerhimizin içerisinde "kürdistan" kelimesi geçiyormuş. O zaman hatırlatırım: 2012 yılında Cumhurbaşkanımız Diyarbakır'da ve bir hafta sonra da kendi Başbakanlığı döneminde olduğu için grup toplantısında tam on dört dakika "kürdistan" kelimesinin neden kullanılması gerektiğini savunmuştur. Atatürk'ün bunu kullandığını, Birinci Meclis zabıtlarında bulunduğunu, Osmanlı arşivlerine girilmesi gerektiğini, bunun bir coğrafik realiteye tekabül ettiğini kendisi savunmuştur, isterseniz iki dakika dinletirim. Hem Diyarbakır'da hem de... Bakın, "kürdistan" kelimesini kullandığını söylemiyorum Cumhurbaşkanının, onun ötesinde, bu kelimenin neden kullanılması gerektiğini savunmuştur. Şimdi, Cumhurbaşkanı kullanınca hak reva da HDP bunu kalkıp Merkezi Yönetim Bütçe Yasa Tasarısı'ndaki muhalefet şerhine yazınca mı sorun oluyor? Hiç başka yere çekmeyelim. Zaten siyasi partiler, çok partili siyaset hayatı bundan ötürü var Sayın Aydın. Biz sizinle aynı düşünmediğimiz için, toplumsal süreçlere, siyasal süreçlere sizden farklı baktığımız için ayrı bir partide örgütlenmişiz, ayrı programlara sahibiz, ayrı seçim stratejileri yürütüyoruz, ayrı yasama faaliyetleri yürütüyoruz. Ben sizin gibi düşünseydim, sizin hoşlanacağınız ve konjonktürel olarak değişen kelimeleriniz üzerinden siyaset yapsaydım, ben de sizinle aynı partide olurdum.
Bakın, bunun dışında bir hususu daha dikkatinize sunayım; bu da hilkat garibesidir: HDP'li 2 milletvekilinin verdiği soru önergeleri ve Genel Kurulda yapmış olduğu konuşmalar mahkemelere konu olmuş, fezleke düzenlenmiştir; Iğdır Milletvekili Sayın Mehmet Emin Adıyaman ve Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Nihat Akdoğan. Allah aşkına, Genel Kurulda yapılan bir konuşma nasıl fezleke konusu olur veya verilen bir soru önergesi nasıl fezlekeye konu olabilir? Siz bu yasama faaliyetine "Demokratik bir yasama faaliyetidir." diyebilir misiniz? Bu Meclisin demokratik bir işleyişe sahip olduğunu iddia edebilir misiniz? Bu, benim açımdan, demokratik teamüller açısından düşünüldüğünde utanç verici bir şeydir. Beğenirsiniz beğenmezsiniz, soru önergesine siz kendi zaviyenizden cevabınızı verirsiniz, ilgili bakanlık cevabını verir ama bu mahkeme konusu yapılabilir mi? Veya daha sonra Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği -sayı beni yanıltmış olmasın- toplam 5 tane soru önergesi ise iade edilmiştir içeriğinden ötürü. Böyle bir yasama faaliyetinden söz edebilir miyiz değerli arkadaşlar? Bunun evrensel hukuk normlarına tekabül ettiğini iddia edebilir miyiz? Siz böyle bir ülkeden, böyle bir Meclis ve yasama faaliyetinden gurur duyabilirsiniz ama ben gurur duymuyorum. Gurur duyulacak şüphesiz faaliyetler ve siyasi iş ve işlemler vardır ama onlar bunlar değildir. Bu nedenle çok partili hayat vardır, bu nedenle farklı düşünenler farklı örgütlenirler.
Bir diğer husus değerli arkadaşlar: Bakın, sadece iktidarın hassasiyetlerinin gözetildiği Genel Kurul oturumlarını Sayın Aydın ve Sayın Bahçekapılı'nın veya özel oturumlarda Meclis Başkanımız Sayın Kahraman'ın oturumlarında sadece AKP'nin ve siyasi iktidarın hassasiyetleri üzerinden bir Genel Kurul yönetimiyle karşı karşıyayız biz. İstediği zamanlarda söz verme, istediği soru önergelerini kabul etme veya konuşmanın Genel Kurul konuşmalarına müdahale etme, daha ötesi, bizim günlerce çalışarak yazdığımız 50 sayfalık muhalefet şerhimizin kabul edilmemesi. Ben, böyle bir ülkeden, böyle bir işleyişten, böyle bir yasama faaliyetinden imtina ediyorum, doğru bulmuyorum, gurur duyulacak bir faaliyet olduğunu da düşünmüyorum.
Bir diğer husus Sayın Aydın, onu ifade edelim: Kanun hükmünde kararnamelerle ihraç edilen kamu personeli şu anda Meclise giremiyor. Düşünün, mağdur olduğuna bazılarımız inanabiliriz, bazılarımız inanmayız. Şu anda kanun hükmünde kararnameyle ihraç edilen on binlerce kamu personeli bir muhalefet partisinin milletvekili tarafından davet edilse, adı yazılsa bile alınmıyor. Peki, bunlar hak arama süreçlerini nerede arayacaklar?
ERGÜN TAŞCI (Ordu) - Doğru değil...
AHMET YILDIRIM (Muş) - Bitireyim Ergün Bey.
Gidip illegal faaliyet mi yürütsünler? Başka bir örgütlenme içerisine mi girsinler? Onlar mağdur olduklarını düşünüyor. Bizden de bazıları mağdur olduğunu düşünebilir, bazıları mağdur olmadığını düşünebilir ama gelip burada milletvekilleriyle görüşmek, şu milletin iradesinin merkezi olan şu Mecliste bazı milletvekillerine veya bakanlara veya parti yöneticilerine kendi dertlerini anlatmalarına nasıl bir engel olabilir? Biz buradan kapıyı kapatırsak bunlara hangi kapıları açmış oluruz? Biz illegal yöntemlere sevk mi edelim bunları? O zaman çokça eleştirdiğimiz farklı örgütsel faaliyetler içerisine mi sokalım bunları? Gelmeliler, bakın, ihraç edilmiş olsalar da gelmeliler. Bu, onun vatandaşlık hakkıdır çünkü biz onların oylarıyla buraya geliyoruz. Böyle bir şeyin kabul edilebilir bir tarafı yoktur.
Bir diğer husus Sayın Başkan Vekili: Bakın, bazı personel disiplin cezasıyla -özellikle sözleşmeli personel- işten çıkarıldıklarını nasıl öğreniyorlar biliyor musunuz? Ya Meclis girişinde ya da yemek kartı basarken öğreniyorlar. Biz bu kadar hukuktan yoksun muyuz ya? Biz tebligattan bu kadar yoksun muyuz? Yapılmış olan bir disiplin soruşturması varsa sonucunu nasıl bildirmeyiz biz yazılı olarak? Nasıl kart basarken bunu öğrenmiş olabilir? Böyle bir şey söz konusu olabilir mi? O zaman, ben alınan kararların hukuki olmadığına, siyasi tarafgirlik üzerinden verilmiş kararlar olduğuna kanaat getiririm çünkü başlatılan bir soruşturmada savunma vardır, muhakkikin savunma üzerinden yürüttüğü işlem vardır, alınan karar vardır, kararın tebligatı vardır ya.
Bir diğer husus, şimdi, Sayın Bakan, Sayın Temizel değindiği için ben kısa geçeyim: Bakın, bu "GYODER" denilen kurum 50 milyon liraya burada zarar görmüş olan bölümleri yeniden yapacak. Milletin Meclisini millet yapıyormuş! Ben de iddia ediyorum, bu benim iddiam, bir bilgiye dayanmıyor; onlar bir şekliyle şu kamu kaynaklarından 150 milyon lira çıkarmadan o 50 milyon lirayı buraya harcamazlar. Demek ki bunun karşılığında farklı bir yerden bir taahhüt aldılar. Farklı bir yerden daha fazla kâr ve avantaj elde edebilecekleri bir iş ve söz verildi ki bunlar gelip yapıyorlar. Kim kime getirip 50 trilyon lira -eski parayla- harcasın? Niye harcasın? Veya Sayın Temizel'in ifade ettiği üzere, bu Meclis bu kadar âciz midir ya? Bütçesi işte bunun çok çok üzerinde bir bütçe ve buranın, hani, mimarisinin, dokusunun uyumluluğu üzerinden yürüyüp yürümediğini de biz hepimiz çok yürümediği düşüncesiyle izliyoruz. Eski bina zarar görmediği hâlde, 15 Temmuz darbe girişiminde, o faşist darbe girişiminde zarar görmediği hâlde yıkıldı, fırsat yakalandı, yıkıldı. Madem yıkıldı, sizden özel istirhamımdır bir milletvekili olarak, hiçbir şey yapılmasın. Yapılacaksa bir kültür park falan yapılsın. Hiçbir şey yapılmasın isterim ben. Yani, ihtiyaç varsa bile daha pasif noktalarda, daha pasif mekânlarda binalar yapılabilir. Bırakın, orası da öyle kalsın çünkü biz siyasi iktidarın, bakın, mimari bakış açısının çarpık olduğunu mevcut Halkla İlişkiler Binası'ndan biliyoruz, AVM gibi bir bina. Sizin içinize siniyor mu Sayın Başkan?
BAŞKAN - Sindiğini söyleyemem, evet.
AHMET YILDIRIM (Muş) - O zaman, biz, yerine yapılacak binanın da bizim içimize sinmeyecek bir mimariyle açığa çıkabileceği kaygısını taşıyoruz. Ya, AVM gibi, Allah aşkına! Meclise ilk kez gelenlerin büyük bir çoğunluğu "Ya, burası mı gerçekten?" diye söylüyorlar. Bir de, düşünün, 2010'lu yıllarda yapıldı orası değerli arkadaşlar. Çok daha özgün, çok daha Ankara'nın veya bu ülkenin tarihî dokusuna uygun bir şey pekâlâ yapılabilirdi, kaldı ki çok mütevazı bir bütçeyle de yapılmış değil orası.
Ben, son olarak da personelle ilgili bazı sıkıntıları sizin bilginize ve bu bilgiler üzerinden bu sorunların giderileceği inancıyla aktarmak istiyorum.
Bakın, bizim danışman arkadaşlarımızın, Meclisin büyük bir çoğunluğunu oluşturan ve milletvekilleriyle birlikte gelip milletvekilleriyle birlikte giden birinci, ikinci danışman ve "ilave personel" olarak adlandırılan -ki çok yakışık almayan bir kelime, "ilave", böyle eklektikmiş gibi- personelin hiçbir iş güvenceleri yok, kıdem tazminatı hakları yok. Sayın Başkanım, bazıları gelip 4-5 dönem burada milletvekiliyle birlikte çalışan -yirmi yıl yani- emekliliği buradan hak edebilecek kadar çalışan personel var. Ya, bunların kıdem tazminatı ve emeklilik haklarının olmaması kabul edilebilir mi? Hiçbirimizin içine siner mi?
Yine, şu kamuda, şu ülkede görevde yükselme sınavının olmadığı ender kurumlardan biri burası. Ya, bir yardımcı hizmetli memur olabilir, bir memur şef olabilir, şef olan müdürlüğe yükselebilir, daire başkan yardımcısı daire başkanı olabilir. Aldığı eğitim yaptığı çalışmalara göre neden biz bunun önünü açık tutmuyoruz? Pekâlâ, görevde yükselme sınavları diğer kamu kurumlarında, bakanlıklarda, kuruluşlarda olduğu üzere burada da yapılabilir.
Hani, bu siyasi iktidarın çok sıklıkla gündeme getirdiği bir diğer hususu dikkatinize sunmak istiyorum. Çalışma yaşamında "Eşit işe eşit ücret" diye... Girelim, birçok departmanda -şu Meclisin departmanında- aynı büroda, aynı çay ocağında, aynı yemekhanede, aynı restoranda çalışan ve üç ayrı özlük hakkına sahip olan, maaşları arasında bazen 2 kata kadar varan farkların olduğu personel profiline sahibiz biz. Nasıl eşit iş, nasıl eşit ücret? Daha çoğunlukla da az ücret alanların daha fazla emek sarf ettiği, daha fazla ter döktüğünü çok iyi biliyoruz.
Ben, özellikle, son olarak Kamu Denetçiliği Kurumuyla ilgili bir iki dakikamı kullanıp konuşmamı sonlandıracağım.
Sayın Başkan Nihat Ömeroğlu, özellikle size söylüyorum: Bakın, görev süreniz sona erdi, günahıyla sevabıyla, teşekkür ediyoruz. Bu çalıştığınız süre içerisinde 5 denetçiyle çalıştınız değil mi? Peki, soruyorum: Bunların tamamının bir şekliyle yolunun AKP'yle kesişmiş olması tesadüf müdür veya siz bunlarla çalışırken... Bakın, isimlerini söyleyeyim size, kimi milletvekili, kimi kadın kolları, kimi MYK üyeliği yapmış olan...
BAŞKAN - Sayın Ömeroğlu mu seçmiş onları?
AHMET YILDIRIM (Muş) - Ama geleceğim. Bakın, söylüyorum, bunlarla çalışmaları özellikle denetim faaliyetleri açısından, ombudsmanlık açısından...
BAŞKAN - Hayır, yöntemi bilmediğim için sordum ben.
GARO PAYLAN (İstanbul) - Kim seçti?
AHMET YILDIRIM (Muş) - ...tarafsızlık ve bağımsızlık ilkesine halel getirip getirmediğini soruyorum ben.
Muhittin Mıhçak, Abdullah Cengiz Makas. Mesela Abdullah Bey, hem AKP'nin parti tüzük ve programının hazırlanması hem de grup müdürlüğünü yapma görevi. Mehmet Elkatmış; kaç dönem milletvekilliği yaptı. Serpil Çakın; AKP kadın kolları teşkilatında ve MYK'da görev almış. Zekeriya Aslan; eski Afyonkarahisar Milletvekili. Yeni seçilenler aynı saikle. Tek tek isimlerini sayabilirim veya belki olmayabilir, hani bu tevatürse kendisinin affına sığınırım, Şeref Malkoç'un da sizin yerinize Başdenetçi olacağı söyleniyor. O da eski, hem milletvekilliği yaptı hem de AKP adına Yüksek Seçim Kurulunda görev aldı.
SALİH CORA (Trabzon) - AK PARTİ'de milletvekilliği görevi yapmadı.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Refah Partisinde milletvekilliği yaptı, arkadaşları AKP'de devam etti, kendisi de partiniz adına Yüksek Seçim Kurulunda uzun yıllar görev yaptı. Yok, olabilir, şüphesiz olabilir, koşulları taşıyan herkesin hakkı.
Peki, ben de sorarım: Ya, Allah aşkına, bu ülkede yolu CHP'yle, HDP'yle, MHP'yle kesişmiş ve bu işi yapabilecek liyakatte hiç kimse yok mudur?
MUSA ÇAM (İzmir) - Yoktur.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Yani ben de buradan...
MUSA ÇAM (İzmir) - Yoktur.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Şüphesiz onlar hak etmiştir, partiniz aday göstermiştir veya kendileri aday olmuştur.
BAŞKAN - Mutlaka vardır; olmaz olur mu yani. O kadar da kendini ufalama Musa Ağabey. Mutlaka vardır.
BİHLUN TAMAYLIGİL (İstanbul) - Yok görüyorlar. Sonuç ortada. Görenler yok görüyor demek ki.
AHMET YILDIRIM (Muş) - Bakın, şimdi bu çünkü çok kutsal bir görevdir. Yargının yükünü, yüksek yargının yükünü hafifletmek üzere, Sayın Başdenetçimiz, kurumunuz kurulmuştur...
BAŞKAN - Son sözlerinizi alabilir miyim lütfen.
AHMET YILDIRIM (Muş) - ...ve bu, yaptığınız işin üzerine halel getiriyor tarafsızlığına, bağımsızlığına. Vereceğiniz kararlarda maalesef, siyasileşme eğiliminin açığa çıkacağı kaygısını ben de uyandırmıştır. Bu yeni seçilen 5 üye arkadaşın da aynı kulvardan geliyor olması bu kaygımızı artırmıştır.
Süremi aştığım için kimse kusura bakmasın.
Tekrar teşekkür ederim.