| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı b) Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı c) Türk Standartları Enstitüsü ç) Türk Patent Enstitüsü d) Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu e) Türkiye Bilimler Akademisi |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 09 .11.2016 |
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, sayın milletvekilleri, değerli bürokratlar, basın mensupları; sizleri selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.
Sayın Bakanım, ilk bütçeniz hayırlı olsun.
Dünyada mal ve sermaye hareketlerindeki serbestleşmeyle birlikte bilgi ve iletişim teknolojisindeki hızlı gelişmelerin de etkisiyle ulusal ve uluslararası düzeyde giderek artan bir rekabet yaşanmakta, uluslararası boyut
kazanmakta olan üretimde kullanılan girdiler en uygun fiyat ve kalitede diğer ülkelerden temin edilebilmektedir. Bu ortamda doğrudan yabancı sermaye hareketleri ve dünya mal ihracatında dünya mal üretimine kıyasla daha yüksek artışlar yaşanmaktadır. Yaşanan bu çetin rekabet ortamında imalat sanayi firmalarının ulusal ve uluslararası düzeyde konumunu güçlendirerek sürdürebilmesi, uluslararası düzeyde rakiplerine kıyasla fiyat ve fiyat dışı rekabet unsurları itibarıyla sağlayacakları rekabet gücü üstünlüklerine bağlı olacaktır. Başka bir ifadeyle, sanayi üretiminde maliyet boyutuyla birlikte ürün çeşitliliği, üründe iyileştirme ve teknolojik gelişmişlik gibi kalite boyutu rekabette başarılı olabilmenin ana unsurlarını oluşturmaktadır. Emek ve ham madde yoğun sektör veya mal gruplarında nispeten maliyet bazlı fiyat rekabeti önemli olurken, rekabetçi konumu düşük fiyattan ziyade üründe farklılaştırma, teknolojik yenilikler ve satış sonrası hizmetler gibi faaliyetlerin belirlediği daha sofistike ürünlerde kaliteye dayalı rekabet öne çıkmaktadır. İthalatın azaltılması ve yerli sanayinin gelişip güçlenebilmesi için yerel kaynaklara dayalı yurt içinde geliştirilecek üstünlüklerin ve bu amaca yönelik uygulanacak strateji ve politikaların önemi eskiye kıyasla daha da artmaktadır.
Dünya ekonomisinde, başta ABD olmak üzere Japonya ve Almanya gibi gelişmiş ülkelerde hizmetler sektörünün payında artış ve imalat sanayinin payında kısmen bir azalış görülmekle birlikte bu ülkelerde gayrisafi yurt içi hasıla içerisinde imalat sanayinin payı yüzde 20'ler düzeyinde, Kore ve Çin gibi ülkelerde ise yüzde 30'ların üzerindedir. Buna karşılık, Türkiye ekonomisinde imalat sanayinin payı yüzde 15,5'lar seviyesinde ve belirtilen gelişmiş ve gelişmekte olan emsal ülkelerin oldukça gerisindedir.
2000'li yıllarda, başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere dünya ekonomisinde yaşanan genişleme süreci Türkiye ekonomisine de yansımıştır. Ancak, 2007 yılının ortalarından itibaren ABD konut piyasası kaynaklı finansal krizin etkileri reel kesimde hissedilmiş özellikle 2009 yılında değişik ülkelerde farklı boyutlarda hissedilen küresel ölçekte ekonomik bir kriz yaşanmıştır.
Sanayi üretimindeki gelişmeler, ekonomik faaliyetlerde öncü bir gösterge niteliği arz etmekte ve ekonominin genelindeki gidişat bakımından önemli sinyaller vermektedir. Gerek Türkiye'nin dış ticaretindeki ağırlığı, gerekse entegrasyon süreci dikkate alındığında, Avrupa Birliği sanayi üretimindeki gelişmeler ve sanayi politikaları çerçevesi Türkiye ekonomisi ve sanayisinin mevcut durumu ve geleceği açısından da önem arz etmektedir.
Türkiye ekonomisinde son dönemde imalat sanayisi ağırlıklı olmak üzere sanayinin payında düşüş dikkat çekmektedir. İmalat sanayinin gayrisafi yurt içi hasıla içinde 2002 yılında yüzde 17,8 olan payı 2009'da yüzde 15,2'ye kadar gerilemiş, bugünlerde de yüzde 15,6 düzeyindedir.
İmalat sanayisinde büyüme oranları 2000'i yıllarda dünya ekonomisinde yaşanan genişlemenin de etkisiyle, 2007 yılına kadar sanayide ekonominin geneline benzer bir gelişme gözlenmiş ancak bu yıllardan sonra krizin etkileri Türkiye ekonomisinde ve özellikle imalat sanayisinde daha derin hissedilmiştir. Türkiye'nin 2023 ve 2053 hedeflerine ulaşabilmesi yüksek oranlı sürdürülebilir büyümeyi temin edebilmesiyle doğru orantılı olacaktır. Bu ise sanayinin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payının artırılmasını gerektirmektedir. Mevcut veriler bu rakamlara ulaşmanın mümkün olmadığı yönündedir. Türkiye uzun vadeli hedeflerinden maalesef bir bir vazgeçmektedir. Her ne kadar içeride ve dışarıdaki konjonktürel, ekonomik, siyasi ve sosyal gelişmeler etkili olsa da öngörülmüş hazırlıklar ve Türkiye'nin gelecek vizyonu çerçevesinde öncelikler belirlenerek bir gelişme hamlesi başlatılması, buna uygun yapısal önlemlerin önceden alınması gerekirdi. Maalesef buna uygun rasyonel tedbirler zamanında uygulamaya konulamamış, sağlıklı bir yatırım, üretim, ihracat ve istihdam zinciri kurulamamıştır. Bu da işsizliğin yüzde 10'larda kalıcı hâle gelmesine, yoksulluğun bir risk olarak devam etmesine neden olmaktadır.
Bir ekonomide uzun dönemde elzem olan sürdürülebilir bir iktisadi büyümenin sağlanması, ekonomik ve sosyal kalkınmanın gerçekleştirilebilmesi için öncelikle makro dengelerin sağlıklı olması gerekmektedir. Bununla birlikte ekonomideki yapısal kırılganlıkları giderecek ve makro dengeleri destekleyecek nitelikte, yerel kaynaklara dayalı, bilgi ve teknoloji yoğun, yüksek katma değerli, uluslararası rekabet gücü yüksek mal ve hizmet üretimi önem arz etmektedir. Bu çerçevede, ekonomide bir yandan makro düzeyde tasarruf-yatırım dengesi, dış ticaret ve cari denge, bütçe dengesi, borç düzeyi ve fiyat istikrarı gibi konular üzerine eğilinirken diğer taraftan büyüme oranı ve büyümenin kaynakları, yatırım, üretim ve ihracat yapabilme ve yeterli istihdam oluşturabilme kapasitesi bir bütünlük içerisinde özenle ele alınması gereken temel hususlardır. Bu açıdan sanayinin uygun strateji ve politikalarla yönlendirilip desteklenmesi özellikle önem arz etmektedir. Türk sanayinin yapısal sorunlarına çözüm getirecek, dünya sanayindeki gelişmelere uygun, sanayiye sürdürülebilir uluslararası rekabet gücü kazandıracak politikaların kamu, özel sektör ve üniversite kesiminin iş birliğiyle etkin bir şekilde uygulanması gerekecektir.
Türk sanayisinin uluslararası rekabet gücünü artırmak ve dünya ihracatından daha fazla pay almak için imalat sanayisinde yüksek katma değerli yapıya geçilmesi ve yüksek teknoloji sektörlerinin payının artırılmasına özen gösterilmeli, yenilik, yeşil üretim ve pazar çeşitlendirmesine önem verilmelidir. Orta ve yüksek teknolojili sektörlerin üretim ve ihracat içindeki payının arttırılması, nispeten düşük teknolojili sektörlerde tasarım, markalaşma ve etkin pazarlama yoluyla katma değeri yüksek bir yapıya geçişin sağlanmasına gayret edilmelidir. Sanayide yerli girdi kullanımının ve katma değerin artırılmasını teminen ara malı ve ham madde üretimine önem verilmeli bu alandaki yatırımlar etkin bir şekilde desteklenmeli, böylece ara malı üretiminde kapasite ve yetkinlik artırılarak, ithalat bağımlılığı azaltılmalıdır. Bu çerçevede, imalat sanayinin; daha yüksek katma değer yaratan, ileri teknoloji üreten ve kullanabilen, çevre dostu teknolojileri uygulayan azami düzeyde yerli kaynak kullanan ve etkin bir girdi tedariki sağlayan, yatırım ve ara mallarında ithalat bağımlılığının azaltıldığı bir konuma ulaşması gerekmektedir.
KOBİ'lerin AR-GE, yenilik ve ihracat kapasitelerini geliştirerek rekabet güçlerinin artırılması ve ekonomik büyümeye katkısının yükseltilmesine özen gösterilmelidir. Ülkemizin 21'inci Yüzyılda dünyada stratejik ve ekonomik ağırlığının artarak etkin bir güç odağı hâline gelebilmesi bakımından Türk Cumhuriyetleri ile olan yakın tarihi ve kültürel bağlarımız en büyük avantajlarımızdan birisini oluşturmaktadır. Bu çerçevede Türkiye'nin Türk Cumhuriyetleriyle ekonomik, sosyal ve kültürel ilişki ve iş birliklerinin yanında bilimsel ve teknolojik iş birliklerinin geliştirilmesine azami gayret gösterilmelidir.
Toplumsal kesimlerin aktif destekleri ve iş birliğini de sağlayarak bilgi ve teknolojiye dayalı yüksek katma değerli mal ve hizmet üretimini, yenilikçiliği ve ileri teknolojileri esas alan, uluslararası rekabet gücü yüksek yeni bir sanayileşme stratejisinin oluşturulması ve kamu kaynaklarının seçici bir yapı içinde bu amaca tahsis edilmesi büyük önem taşımaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Aksu, ek süre veriyorum, buyurun.
İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ederim Başkanım.
Bütün sektörlerin uluslararası rekabet güçlerinin artırılması gerekmekte ise de öncelikle, sanayinin üretim, ihracat ve ithalatında ağırlığı olan ve tüketim ara malı ve yatırım malları içerisinde sürükleyici konumda bulunan tekstil ve hazır giyim sektörleri, kimya sanayisi, ana metal sanayisi, makine imalat sanayisi ve otomotiv sanayisi ile yazılımda uluslararası rekabet gücünü artırmak amacıyla kamu, özel sektör ve üniversite temsilcilerinin katılımıyla, tüm kesimlerin sahiplendiği, sanayi stratejisini destekleyen, ayrıntılı yeni sektörel stratejiler hazırlanıp, etkin bir şekilde uygulanmalıdır.
Diğer taraftan, imalat sanayisi üretimi ve ihracatında yüksek teknolojili ürünlerin payını artırmak bakımından, uzay ve havacılık, elektronik, ilaç, tıbbi cihazlar gibi alanlara yönelik AR-GE destekleri artırılmalı, kapsamlı bir biçimde özgün strateji ve etkin destek mekanizmaları oluşturulmalıdır.
Kıt kaynakların rasyonel kullanımı önemlidir. Az önce ifade edildi; birçok organize sanayi bölgesi ve endüstri bölgesi atıl kapasiteyle çalışmaktadır. Bunların kuruluşu sırasında anlaşıldığı kadarıyla birtakım siyasi tercihler öne çıkmakta ve onun için de rasyonel olmayan yerlere buralar kurulmakta. O sebeple, öncelikle bu yatırımların rasyonelleştirilmesi gerekmektedir.
Bir de, teşvik sisteminin sektörel öncelikli ve dar bölgeli olması, bizim öne çıkaracağımız sektörlere ilişkin yatırımlar hangi bölgede yapılıyorsa ona destek vermemiz gerekir. Biz bir taraftan yabancı sermaye getirmeye çalışırken bir taraftan da maalesef kendi kurulu yatırımlarımızı yatırım ikliminin daha uygun, daha cazip olduğu başka ülkelere kaçırmakla da yüz yüze bulunmaktayız. Bu nedenle bu konulara da dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyor, bütçenin hayırlı olması dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.