KOMİSYON KONUŞMASI

CAVİT ARI (Antalya) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım, Sayın Bakan, Bakan Yardımcıları, değerli bürokratlar ve sevgili basın mensupları; hepinize saygılarımı sevgilerimi sunarak sözlerime başlamak istiyorum.

Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesini görüşüyoruz. Bakanlık bütçesinin öncelikle sporumuzun ülkemizde gelişmesine katkı sunacak düzeyde olması gerektiğini savunan birisi olduğumu ifade etmek istiyorum.

Spor her şeyden önce centilmenliktir, spor barıştır, spor özellikle sporu yapanlar için bir huzur kaynağıdır ancak gelin görün ki şu an Spor Bakanlığını görüştüğümüz dakikalarda ülkemizde maalesef ki bir iç huzur, iç barış bırakılmadı. İktidarın yarattığı bu iklimle bugün artık ülkemizde hukuktan, demokrasiden bahsedebilmenin çok kolay olmadığını ifade etmek isterim.

Biraz önce de ifade edildiği gibi, geçtiğimiz hafta hukuka aykırı bir şekilde Esenyurt Belediye Başkanımız görevden alındı ve devamında tutuklandı. Görevden alınması ve tutuklanma sürecinde hukuka aykırı yaratılan delillerle ve yine gerek görevden alınma şekli gerekse gözaltına alınma sürecinde uygulanan muamele ve sonrasında alınan tutuklama kararı ve devamında atanan kayyumla demokrasiye, hukuka ve toplum barışına gerçek anlamda zarar verilmiştir.

Esenyurt Belediye Başkanımız bir öğretim üyesidir. Kendisi hakkında on yıl önceye dayalı birtakım iddialar var ve kendisinin on yıldır izlenildiği, takip edildiği ifade edilmekte ama bu süre içerisinde rektör yardımcısı olarak görev yapmış, dekan olarak görev yapmış, öğretim üyesi olarak görev yapmış birisinden bahsediyoruz. Yine, belediye başkanı olabilmesi için seçim kuruluna gerekli müracaatlar yapılmış, evrakları teslim edilmiş ve kendisinin aday olmasına engel bir durum olmadığı ifade edildiği için de belediye başkan adayı olarak gösterilmiş ve sonrasında da Esenyurt’ta her iki seçmenden birisinin oyunu alarak seçilmiş bir Belediye Başkanımızdan bahsediyoruz. Bu Belediye Başkanımız hakkında masumiyet karinesinin uygulanması kesinlikle gerekirken sanki verilmiş bir mahkûmiyet kararı varmış gibi yaka paça gözaltına alınıp cezaevine gönderilmiştir. Ve devamında öncelikle bu aşamaya kadar olan tüm işlemlerin hukuka aykırı olduğunu, tekraren üzerine bir kez daha basarak, ifade etmek istiyorum. Biz Belediye Başkanımızın masum olduğuna inanıyoruz ve görevine derhâl iade edilmesi gerektiğini ifade etmek istiyoruz. Tutuklama kararı devamında kayyum ataması yapıldı. Bu kayyum atamasına gerekçe olarak da 2016 yılında KHK’yle getirilen ve o dönemin koşulları içerisinde -o dönem yaşananları hepimiz biliyoruz- getirilen bir düzenlemeyle “Eğer bir kişi hakkında terörle bağlantılı bir nedenle görevden alınması hâlinde kayyum atanır.” düzenlemesiyle Belediye Başkanımızın yerine bir kayyum ataması yapıldı.

Tabii, burada öncelikle bu düzenlemenin, bu kanun maddesinin yeniden tartışmaya açılmasını... Artık, 2016'dan bugüne kadar geçen yaklaşık sekiz yıllık süre içerisinde ülkemizde demokrasiyle ilgili bir adımın atılmadığını ifade etmek isterim. O günün koşullarında getirilen düzenlemeyi bugün iktidar muhalefet üzerinde bir silah olarak kullanma imkânı bulmuştur.

Evet, bir kayyum atandı; bu kayyum, Beyoğlu Kaymakamı iken on iki saatliğine Vali Yardımcısı ve devamında kayyum olarak görevlendirildi Esenyurt'a. Kayyum arkadaş o kadar meraklıymış ki göreve gelir gelmez hemen makamda çekilen resimlerle sanki Esenyurt Belediyesinin, Esenyurt halkının iradesiyle seçilmiş gibi -23 Nisan, efendim, Belediye başkanlığı rolüne girdi- orada halkı tahrik edecek tutum ve davranışlarla, evet, halkı tahrik edecek tutum ve davranışlarla o makamdan verdiği resimlerle, gerçek anlamda halkın iradesinin nasıl gasbedildiğini orada göstermeye çalıştı.

Bunlar yetmezmiş gibi, dün, orada görev yapan ve hâlihazırda görevinin başında olan Cumhuriyet Halk Partili belediye meclis üyelerinin oluşturduğu CHP Grubunun odasında, odasının kapısında asılı bulunan ve yüz bir yıllık geçmişimize ait olan Cumhuriyet Halk Partimizin tabelasını sökme cüretinde bulundular. Ben, buradan, bir kez daha, o tabelayı sökme kararı ve talimatı vereni kınıyorum. O tabela, yüz bir yıllık bir geçmişe, onurlu bir geçmişe ait olan partimizin tabelasıdır. O tabelaya kimse el uzatamaz. Buradan, onun hesabının sorulacağını bir kez daha ifade etmek istiyorum. O tabelayı sökme kararı verenler, talimatı verenler suç işlemişlerdir ve o tabelayı da sanki bir zafer kazanmış edasıyla sökmeye çalışan görevli memurlar da bu suça ortak olmuşlardır. Tekrar ifade edeyim: Cumhuriyet Halk Partisi tabelasına kimse el uzatamaz.

Sayın Bakan, bir taraftan sporu, bir taraftan gençliği temsil eden bir Bakanlık yürütmektesiniz. Sporla ilgili ve gençlikle ilgili yapmaya çalıştıklarınızı biraz önce hızlı hızlı bir şekilde anlatmaya çalıştınız. Biz, sizin sporu sevdiğinizi biliyoruz ancak sporla ilgili başarının ve gençlerin bugünkü durumuyla ilgili yaşanan sorunun, sıkıntının veya sizin başarınızın ne olduğunu anlayabilmek için şöyle etrafımıza bakmanın çok da yeterli olduğunu ifade etmek istiyorum.

Gençlerle ilgili bir Bakanlıksınız. Bugün gençlerin yaşadığı sorunların artarak devam ettiğini hep beraber görüyoruz ve yaşıyoruz. Sayın Bakan, gençlerimiz gelecekle ilgili kaygı içerisinde. Gençlerimizin şu an içinde bulunduğu psikolojik durum itibarıyla bakarsak mutlu gencimiz neredeyse kalmadı. "Bunun temelinde yatan nedir?" dersek, işte, demokrasinin bir gereği olarak seçimle gelen bir belediye başkanının ve başkanlarının dahi haksız, hukuksuz bir şekilde görevden alındığı bir ülkede gençler kendilerine de her zaman ayrımcılık yapıldığını düşündüğü için geleceğiyle ilgili kaygılı ve bu kaygısı sonucunda da mutsuz bir gençlik oluştu. Özgürce düşüncesini açıklamaktan artık imtina eden, düşüncesini özgürce ifade ettiğinde sorun yaşayacağını düşünen maalesef ki bu ülkede 4 gençten 3'ü bu konuda endişeli. Yani düşüncesini özgürce paylaştığında başına birtakım olayların geleceğini düşünen gençlerin oranı 4 gençten 3'ü. Gençlerimiz böyle düşünür duruma getirildi Sayın Bakan. "Gençlerimizin gelecek kaygısı var." dedik. Bu ülkenin kaynaklarının adil, adaletli bir şekilde dağıtılmadığını gençlerimizi düşünmekte ve özellikle de gençlerin önemli bir kısmı eğer iktidara mensup değilse devlet kaynaklarından yararlanmasının mümkün olmadığına inanmakta. Ve yine gençlerin önemli bir kısmı -ki bu oran çok yüksek- 4 gençten 3'ü bu ülkede eğer torpil yoksa kendisine iş imkânının da olmadığını, efendim, yaşam hakkının da neredeyse olmadığını düşünür hâle gelmiş durumda. Ve yine, bu ülkede 4 gençten 3'ü liyakat sorunu olduğunu, eğer iktidardan bir desteği yoksa kendisinin hak ettiği şekilde bir işe giremeyeceğini düşünür hâle gelmiş durumda Sayın Bakanım.

Yine, gençlerimizle ilgili çok büyük bir tehlikeyi her zaman gündeme taşıyoruz, taşımaya da devam edeceğiz. Bugün, daha ilkokulda, hatta ilkokul öncesinde, 4 yaşında, 5 yaşında çocukların özellikle tarikatların, cemaatlerin kurslarına gönderilerek ve din eğitimi üzerinden, sonucunda da ülkemizi tehdit altına alan bu tarikatlar ve cemaatlerin etkisi altına girdiğini yaşıyoruz ve görüyoruz. Bunların hem okullarda hem de yurtlarda ve hem de sonrasında aynı şekilde devam ettiğini biliyoruz. İşte, 2016'da yaşanan süreç bu süreçlerin devamıydı. Tarikatın "senden"i "benden"i olmaz Sayın Bakanım. Bu konularda, lütfen, daha dikkatli, daha duyarlı olmak zorundayız.

Uyuşturucu konusu gençlerimizin başının belasıdır. Bu konu sadece sizin değil aynı zamanda Emniyetin yani İçişleri Bakanlığının, Jandarmanın, kısacası ülkemizi yönetenlerin tamamının bir sorunudur ve dolayısıyla da özellikle uyuşturucu konusuna daha sert bir şekilde önleyici tedbirlerin alınması; gençlerimizin hatta çocuklarımızın bu uyuşturucu belasından kurtulması yönünde önemli tedbirlerin alınması gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Sayın Bakan, 2024 tarihinde bir olimpiyat süreci yaşadık. Bu olimpiyatlarda, efendim, kırk yıldan bu tarafa ilk kez altın madalya alamadığımız bir olimpiyat dönemi yaşandı, o da maalesef sizin Bakanlığınıza denk geldi. Tabii, bu sonucun tek sorumlusunun siz olmadığını düşünüyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Ama emeği çok!

CAVİT ARI (Antalya) - Katkınız çoktur mevcut Bakan olarak ama geçmişteki bütün Bakanların yani AKP iktidarındaki bütün Bakanların bu faturaya ortak olduğunu ifade etmek istiyorum. Yani süreç sizin Bakanlığınıza denk geldi ama geriye dönük bütün Bakanlar ve sporu yöneten bütün yöneticiler bu işten sorumludur. Sizin olimpiyat sonrasında bir açıklamanız var, "Bunun hesabını verecekler." şeklinde, efendim, yüksek perdeden bir açıklamanız olmuş. Acaba bunun hesabını sordunuz mu? Bunun hesabını verenler oldu mu? Bunu sizlere soruyorum. Eğer siz bunun hesabını sormadıysanız, soramadıysanız, birileri bunun faturasını ödemediyse ve bundan sonraki süreçte gerek olimpiyatlar gerekse dünya şampiyonlukları yönüyle ülkemiz yine aynı kaderi paylaşacaksa bu sefer en büyük sorumluluk sizde olacaktır, bunu da size hatırlatmak istiyorum.

Şimdi, bu spordaki olumsuz gelişmelerin altında, özellikle yakın tarihte de yaşadığımız, belki de hâlâ seçimlerin devam ettiği Federasyon seçimlerinin neredeyse AKP'nin bir arpalığı hâline getirilmiş olmasının katkısı var mı yok mu, onu da size sormak isterim. Çünkü bütün Federasyon yöneticilerinin neredeyse AKP'den referans aldığı, sizlerin destekleriyle buralara aday oldukları ve seçildiklerini hemen hemen herkes biliyor, biz de biliyoruz Sayın Bakan.

Yurtlarla ilgili konuya diğer arkadaşlarımız mutlaka değinecekler ancak yurtlarla ilgili sorunlar devam ediyor, çözülmüş değil. Bugün, öğrencilerimizin yurtlarda istediği şekilde, koşullarda yer bulması gerçekten zor; bugün kapasitesinin artırıldığına dair olan ifadelerin sadece ranza artışlarıyla olduğunu ifade etmek istiyorum.

Sporda, tabii, güzel gelişmeler de oldu. Özellikle ben Filenin Sultanları başta olmak üzere Millî Takım'ımızı ve olimpiyatlarda başarı sağlayan bilhassa kadın sporcularımızı ve gençlerimizi kutluyorum. Özellikle kadın sporcularımızın sergilemiş olduğu başarının ve geleceğe dair umutlarının desteklenmesi gerektiğini buradan bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Uçak bile göndermediler, uçak bile.

CAVİT ARI (Antalya) - Tabii, efendim, Millî Takım'ın maçları için 600 delegenin Federasyon tarafından gönderildiğini biliyoruz; o günlerde kamuoyunda yer tutmuştu ama Filenin Sultanları'nın tarifeli uçaklarla gönderildiğini de bu millet unutmadı, unutmayacak da.

Sayın Bakan, bildiğiniz gibi, ben Antalyalıyım. "Antalya" deyince akla Antalyaspor ve diğer spor etkinlikleri gelmekle beraber özellikle de yağlı güreş konusunda Antalya'mızın Kırkpınar'la birlikte Türkiye'de bu işin en iyi yapıldığı yer olduğunu siz de biliyorsunuz, bütün kamuoyuna da bunu ifade etmek istiyorum. Size burada daha öncesinde de bir konuyu ifade etmiştim. Bakın, Elmalı ilçemizde bu yıl 672'ncisi düzenlenen yağlı güreş müsabakaları oldu ve burası gerek Elmalı ve gerek Türkiye açısından çok önemli. Bir tarafta sportif faaliyetler, ata sporumuz yağlı güreşlerin sergilendiği bir alan, bir taraftan da Elmalı'mız kadim bir şehir yani çok özellikli olan bir ilçemiz. Burada bir stat var; geçtiğimiz seçim dönemlerinde sırf siyaset olsun, sırf orada AKP seçim kazansın diye "Efendim, stadı biz yapacağız." şeklinde vaatleriniz oldu. Ancak 2019 yılında şu anki mevcut Belediye Başkanımız kazandıktan sonra bu stat yapımından yani ata sporumuzun burada faaliyette bulunacağı, sergileneceği bu stadımızı yapmaktan vazgeçtiniz. Hadi bunu yapmadınız diyelim, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Muhittin Böcek "Evet, bize yer verilirse biz bu stadı yapabiliriz." diye açıklamada bulundu, ben de buradan talepte bulundum, yazılı talep de gönderildi, buna rağmen bu stadın yerini Antalya Büyükşehir Belediyesine tahsis dahi yapmadınız. Ancak ne yaptınız? 672'nci Elmalı Yağlı Güreşleri'ne yine aynı şekilde 1 TL dahi maddi destek sağlamadığınız hâlde, AKP'li yöneticiler, efendim, gelip madalya takarken orada güzel resimler verdiniz. Aynı şekilde, 663'üncü Kırkpınar Yağlı Güreşleri'ne ben katıldım, siz de katıldınız Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Yılmaz da katıldı. Özellikle şunu söyleyeyim: Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel'in katılacağını duyar duymaz Cevdet Bey'i oraya gönderdiniz. Neden? Devleti temsil edecek. Peki, devleti temsil edecek biri altın kemer taktırmak için oraya gönderilirken Spor Bakanlığı olarak Kırkpınar Güreşleri'ne kaç para yardım yaptınız Sayın Bakan? Tarihî Kırkpınar Güreşleri'ne, Elmalı Yağlı Güreşleri'ne siz Spor Bakanı olarak bugün ata sporumuz olan yağlı güreşlerin, en uzun süreli sergilenen ve "ata sporu" "güreşlerin olimpiyatı" diye geçen Kırkpınar'a ne kadarlık bir devlet desteği verdiniz Sayın Bakan? Soruyorum. Hiçbir destek vermeyip kemer takmaya gelip orada resim vermek, orada kemer takmak sportmenliğe de aykırı, centilmenliğe de aykırı. Bu spor ata sporu; bu etkinlikler altı yüz altmış üç yıldır, altı yüz yetmiş iki yıldır sergileniyor. Bu, ne bizim müsabakamız ne sizin. O belediyeler Cumhuriyet Halk Partili Belediyeler diye bir kuruş yardım yapmadınız, bunu da size yakıştıramıyorum. Sportmenliğinize yakışmadığını ifade ediyorum. Bundan sonra, spora olan desteklerinizin daha tarafsız, daha centilmence ve siyaset dışı olması gerektiğini size hatırlatmak istiyorum.

Teşekkür ederim.