KOMİSYON KONUŞMASI

MURAT EMİR (Ankara) - Sayın Başkan, değerli Komisyon üyeleri ve katılımcılar; öncelikle herkesi selamlarım.

Burada son derece önemli, hatta tarihî bir toplantı yaptığımız görülüyor. Dolayısıyla, öyle tahmin ediyorum ki, sadece Türkiye'nin değil dünyanın da gözü bu Komisyon odasında. Bu Komisyondaki fizik koşullarıyla ilgili eleştirilere ben de devam edeceğim. Böylesine önemli ve teknik yanı ağır basan bir konunun, böyle sıkış tepiş bir alanda ve son derece sağlıksız bir ortamda yapılması bize göre de uygun değil Sayın Başkan. Burada bir formül üretme görevi de sizin ve bu görevinizi yapmanızı bekliyoruz. Özellikle bir tıp adamı olarak, şöyle bir odada, şöyle bir ortamda uzun süre bulunmanın sağlığa zararlı olduğunun kayıtlara geçmesini isterim en azından.

Değerli arkadaşlar, dokunulmazlık uzun süredir tartışılan bir konu. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, öteden beri ilkesel duruşumuzu sürdürüyoruz. Bize göre, dokunulmazlıklar 1982 Anayasa'sında son derece geniş düzenlenmiştir. 83'üncü maddenin birinci paragrafında, fıkrasında yazılan "yasama sorumsuzluğu" bu hâliyle dardır çünkü Meclis içerisinde, Meclis çatısı altında söylenen sözlerin dokunulmazlık kapsamında olması yetmez, bu siyasi fikirlerin ve sözlerin ve faaliyetlerin aynı zamanda Meclis çatısı altında da yine dokunulmazlık kapsamında olması gerektiğini biz öteden beri söylüyoruz. Tabii, sadece biz de söylemiyoruz bunu, bir önceki dönem, 24'üncü Dönemdeki AKP, kurulmuş olan Anayasa Alt Komisyonunda da AKP'nin verdiği öneride size aynen okuyorum: "Madde 5.- Yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığı" Aynı şey ifade ediliyor, bakınız, madde 5 birinci fıkrada "Milletvekilleri Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Meclisteki ileri sürdükleri düşüncelerden ve bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar." Dolayısıyla, arkadaşlar, bunu bir tarihî fırsata çevirmek, hamaset üzerinden gitmek yerine, Türkiye'mize, demokrasimize, barışımıza katkı verecek bir düzenleme yapmak, geçici aç kapa düzenlemesi yerine kalıcı bir düzenleme yapmak ve bizim de sizin Komisyonunuzun önünüze getirdiğimiz gibi ve sizin de 24'üncü Dönemde ifade ettiğiniz gibi, ilk fıkradaki yasama sorumsuzluğunu, Meclis dışındaki görüşlerin de açıkça ifade edilebilmesine olanak verecek bir biçimde düzenlemek yerinde olacaktır ve bu bizim açımızdan bence tarihî bir görevdir. Bunu bu Meclis, bu Komisyon yapabilirse çok önemli bir görevi yapmış olur.

"Peki, ikinci bölüm, yani şu anda bizim önümüze gelen ve değiştirilmek istenen bölüm?" Oradaki dokunulmazlığın kapsamının biz öteden beri çok geniş olduğunu, milletvekillerinin özellikle yüz kızartıcı suçlar bakımından böylesine bir dokunulmazlığa ihtiyacı olmadığını, bunun kaldırılması gerektiğini söylüyoruz. Dolayısıyla eğer milletvekillerinin hem kamu yararı adına siyaset yapmalarının önü açılacaksa, Türkiye'de demokratik bir işleyiş etkin bir biçimde kurulacaksa ve aynı zamanda da o toplumun hassasiyetleri, yani milletvekillerinin milletvekilliği dokunulmazlığı zırhını kullanarak gerek teröre destek gerek teröre maddi katkı veya onun dışındaki yüz kızartıcı suçları yapabilmesinin önünü kapatmak açısından kalıcı bir düzenlemeye ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz.

"Peki, AKP'nin bu acelesi ne, bu tasarının hedefi nedir?" diye baktığımızda aslında yeni bir durum var sizin açınızdan. Türkiye'de yaşanan terör olaylarını gerekçe gösteriyorsunuz, hedef gösteriyorsunuz ve bunun için bir düzenleme yaptığınızı ifade ediyorsunuz. Ama biliyorsunuz ki Türkiye'de terör yeni başlamadı. Evet, siz iktidara geldiğinizde Türkiye'de terör yoktu ama uzun yıllardır Türkiye maalesef bir çatışma ortamında ve o çatışma ortamında da sizler gene dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda herhangi bir girişimde bulunmadınız. 2002'den beri biz sürekli "Dokunulmazlıklar kaldırılsın, azaltılsın, daraltılsın, kürsü dokunulmazlığına, fikir özgürlüğüne indirgensin." dedikçe sizler "Biz buna güvenmiyoruz." dediniz, "Yargıya güvenmiyoruz." dediniz; hatta "Memurların bile korumaları, korunaklı yasaları olduğu bir ortamda milletvekillerini yargının önüne nasıl atarız?" dediniz. Bu sözleriniz hâlâ herkesin hafızalarındadır. Dolayısıyla bugünkü tavrınızın samimiyetsiz olduğunu ifade etmemiz lazım.

Değerli arkadaşlar, bizim 83'üncü madde önerimizde ifade ettiğimiz gibi, kalıcı bir biçimde bu maddenin düzenlenmesi, 4 bakanı da içine alacak şekilde, yani 100'üncü maddenin de buna dâhil edilmesi ve özellikle hiçbir biçimde aklanmamış olan 17-25 Aralık soruşturmasının bize göre failleri olan, asıl suçluları olan bakanlardan başlamak üzere diğer sorumluların da yargılanmasının önünün açılmasına dönük olarak 100'üncü maddede de mutlaka bir değişiklik yapma ihtiyacı var.

Bir de şöyle bir hukuki garabetle de karşı karşıyayız: Şimdi 83'üncü maddede bir değişiklik yapıyorsunuz, diyorsunuz ki: "Kanunun yürürlük tarihine kadar önümüze gelen dosyalar..." Peki, kanunun yürürlük tarihinden daha önce işlenmiş olan ama soruşturmasına bu kanunun yürürlüğünden daha sonra başlanacak olan suçlar açısından ne yapacaksınız? Bu, eşitlik ilkesinin alenen ayaklar altına alınması değil midir? Dolayısıyla bizim yine 83'üncü maddedeki önerimiz, bu değişikliğin mutlaka kalıcı olması, milletvekilinin özellikle 1'inci maddedeki ifade özgürlüğünün ve yasama sorumsuzluğunun mutlaka Meclis dışına da taşırılması ancak 2'nci maddedeki dokunulmazlık zırhının da daraltılması yönündedir ve mutlaka 100'üncü maddede değişiklikle bakanların da işin içine katılması ve sonrasında da yine eğer böyle bir yasa çıkacaksa da bütün fiiller açısından yani soruşturmasına başlanmış olsun veya olmasın bütün fiiller açısından bu düzenlemenin geçerli olmasıdır.

Değerli arkadaşlar, şimdi, gerekçesine bakıyoruz, gerekçesi son derece hukuk dışı bir gerekçe. Yani, böyle bir gerekçeyle hazırlanmış bir Anayasa değişiklik taslağının bence bu Anayasa Komisyonunun önüne gelmiş olması başlı başına bir talihsizlik. Bakın, burada hedef gösterme var, hukuk dışı kavramlar var, bir de daha da garipsediğim, bir zaman hesabı yapılmış. Şimdi, aceleniz ne diye sormak geliyor içimizden. Bakınız, biraz önce ifade edildi, "Hiçbir makam, hiçbir kişiden emir almadan her şey kanunlar içerisinde oluyorsa, çoğunluk iradesine göre oluyorsa burada sorun yoktur." dendi Reşat Petek tarafından ama hâlbuki, biliyoruz ki burada açık bir emir alma var. Medya üzerinden Sayın Cumhurbaşkanı emir verdi ve bu Komisyon burada toplandı.

Şimdi, burada yine Anayasa'mızın 6'ncı maddesinin açıkça ihlal edildiğini görüyoruz. Deniyor ki: "Cumhurbaşkanını karıştırmayın." Değerli arkadaşlar, biz Cumhurbaşkanını karıştırmak istemiyoruz, gerçekten istemiyoruz. Yasal sınırları içerisinde, hukuka saygılı, kanunlara saygılı, idareye saygılı, Hükûmete saygılı, Başbakana saygılı bir Cumhurbaşkanı olsun, biz de burada konuşmayalım ama burada Cumhurbaşkanın gölgesi olduğunu hepiniz görüyorsunuz. Dolayısıyla, burada bir yetki gasbı vardır, bir emir verme vardır. Dolayısıyla, bu hukuki bir süreç değildir.

Bunun ötesinde, "Ben nasıl bekleyeceğim?" gibi bir ifade kullandı Sayın Cumhurbaşkanı, aynı şekilde bu gerekçeye de işlenmiş, beklenemeyeceği ortaya çıkmış. Efendim, neymiş? Anayasa'da belirtilen usul uygulanırsa sekiz aya yakın bir zaman sürermiş. Ya, böyle bir hukuk mantığı olabilir mi? Gerekirse çok çalışılır, gerekirse dosyalar kendi içerisinde tasnif edilir.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - CHP ne diyor, evet mi diyor, hayır mı diyor?

MURAT EMİR (Ankara) - Geleceğiz, geleceğiz, acele etmenize gerek yok, biraz sabırlı olun.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar...

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Terörün yanında mı, değil mi, bilelim yani.

MURAT EMİR (Ankara) - Hiç merak etmeyin, her şeyi söyleyeceğim, rahat olabilirsiniz o açıdan.

Şimdi, burada büyük bir çoğunluk hukukçu. Böyle hukuki bir metinde, böyle bir ciddi metinde, Anayasa Komisyonunun önüne gelecek bir metinde "Biz Anayasa'nın belirlediği, İç Tüzük'ün belirlediği usulleri uygularsak sekiz aya kadar süre gelir, gelin bunu bir defalığına kaldırıverelim, bir defalığına görmezden gelelim." denmesi sizin içinize siniyor mu? Bunun hukukta bir karşılığı var mı? Böyle bir metin olabilir mi arkadaşlar?

MEHMET METİNER (İstanbul) - Onlara niye destek veriyorsunuz o zaman?

MURAT EMİR (Ankara) - İzninizle, izninizle.

BAŞKAN - Arkadaşlar, kesmeyelim lütfen.

MURAT EMİR (Ankara) - Şimdi, bu kanun, bu Anayasa değişikliği tasarısı çok çeşitli açılardan değerlendirilebilir ve değerlendirdiğimiz zaman Anayasa'ya da açıkça aykırılıklar teşkil etmektedir. Mesela, biraz önce ifade ettiğim, Sayın Cumhurbaşkanından emir alınarak bu işlerin yapılıyor olması o kadar açık ki. Dolayısıyla, burada her defasında bize millî iradeden bahseden sizler, bugün Meclisi bu yolla devre dışı bırakıyorsunuz. Biliyorsunuz ki dokunulmazlıkların kaldırılmasında Meclis belirleyici roldedir. Fezlekesi olan milletvekili Meclis Genel Kuruluna geldiği zaman görüşülür ve onun üzerinden dosyalara tek tek Meclis karar verir. Peki, siz burada niye millî iradeyi devre dışı bırakıyorsunuz? Bu, parlamenter rejim açısından kabul edilebilir bir durum mudur?

Geçici bir maddeyle düzenliyorsunuz, geçici bir maddeyle Anayasa'nın bir maddesini bir süreliğine askıya alıyorsunuz. Bunun olamayacağı hukuk fakültesi birinci sınıfta bile anlatılır. Bu, akla, mantığa, vicdana da bana göre son derece aykırıdır. Geçici bir maddeyle Anayasa'nın bir maddesini kaldırıyorsunuz.

Şimdi, bu 83'üncü madde iyiyse dokunmayın, eğer kötüyse kaldırın. Biz diyoruz ki: Kötüdür, değiştirelim; gelin buradan olumlu bir şey yapalım ve bunu düzeltelim. Dolayısıyla, bunlar yerine böyle aç kapa yöntemleriyle, geçici askıya almalarla bir yere varamazsınız.

Bir de biliyorsunuz, geçici Anayasa maddeleri aslında darbe dönemlerinin işleridir, 12 Eylül paşalarının çok uyguladığı bir iştir ve dolayısıyla da demokratikleşme iddiasında olan bir Türkiye'ye asla yakışmamaktadır.

Yine, bu Anayasa değişliğiyle 134'üncü maddeyi askıya alıyorsunuz geçici bir biçimde. Peki, milletvekilinin savunma hakkı ne olacak? Milletvekilinin savunma hakkını ne yapacağız, nereye koyacağız? Peki, burada bir hak gasbı olmuyor mu? Mesela, 85'inci maddeye göre de sizler...

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Mecliste ceza mı verilecek?

MURAT EMİR (Ankara) - Hayır, Mecliste dokunulmazlıklar kaldırılacak.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Yani, bunlar mahkemeye çıkmayacak mı?

MURAT EMİR (Ankara) - Çıkacak elbette ama Anayasa'mızın 83'üncü maddesi "Önce Mecliste görüşülecek." diyor. O bir hak. Bakın, madde 20: Anayasa'yla tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes yetkili makama geciktirmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir. Şimdi, şöyle düşünün: Bir milletvekili, hakkında fezleke olan bir milletvekili kendisiyle ilgili dosyanın Mecliste görüşülme hakkı elinden alınarak direkt mahkemeye gönderiliyor. Şimdi, bu durumda bu milletvekilinin bu hakkı elinden alınmış olmuyor mu? Elbette oluyor. Dolayısıyla, burada da yine Anayasa'ya açıkça bir aykırılık söz konusu.

Öyle alelacele çalışıyorsunuz ki mesela 76'ncı maddeyi hiç düşünmemişsiniz. Ne diyor 76'ncı madde? "Kesinleşmiş bir yıl veya üzerinde hüküm alan milletvekilinin seçilme yeterliliği düşer." diyor. Dolayısıyla, korkarım ki siz belki de -ki muhtemeldir, her türlü plan bu işin içerisinde olabilir- Meclis aritmetiği üzerinde oynamak ve bunun üzerinden siyaseti yeniden şekillendirmek üzere bir çaba içerisindesiniz.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - Onu CHP yapmıştı Güneş Motel'de, o CHP'nin işi!

MURAT EMİR (Ankara) - Şimdi, 76'ncı maddeyi düzenlemeden, orada neler olacağını görmeden böyle bir düzenleme yapılması hukuka aykırıdır.

Bakın, siz aslında 85'inci maddeyi zımnen ilga ediyorsunuz yani milletvekilinin -85'inci maddede olan- Anayasa Mahkemesine gitme hakkının ortadan kaldırıyorsunuz. Peki, niye korkuyorsunuz? Bunu kaldırmaya ne ihtiyaç var? Çünkü eski, daha önceki dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili iptal kararlarına baktığınız zaman, Anayasa Mahkemesinin, 61 Anayasası'ndaki Cumhuriyet Senatosunun iç tüzüğünün 140'ıncı maddesine göre yargılama yaptığını görüyoruz. Orada Anayasa Mahkemesi suç isnadının siyasi olup olmadığına bakıyor. Dolayısıyla, bugün gerekçesinde de açıklanan şeylerde de Sayın Cumhurbaşkanının emrinden başlayarak bütün Hükûmet sözcülerinin ifadelerinde de kendini açığa vurduğu gibi, buradaki hedef tamamen siyasidir. Dolayısıyla, 85'inci maddenin önünü bu nedenle tıkamaya çalıştığınız çok ortada.

Şimdi, yine, bana göre son derece ağır bir Anayasa ve hukuk ihlali yapılıyor, o da geçmişe yürümezlik ilkesi. Bakınız, Anayasa'nın 38'inci maddesi de son derece açık bir biçimde ortaya koyuyor. Bir usul değişikliği yapıyorsunuz, yeni bir usul ihdas ediyorsunuz geçici bir biçimde ama usul kurallarının aleyhe geriye yürümeyeceğini hepinizin bilmesi gerekir. Sonuç olarak burada bir daraltma, milletvekilinin yargı önüne gidişini hızlandıran bir süreç olduğuna göre burada usulen aslında kişinin aleyhine bir düzenleme yapıyorsunuz ve dolayısıyla bu geçersizdir, olsa olsa bunun ileriye dönük olarak geçerli olması gerekir.

OKTAY ÇANAK (Ordu) - Her usul açısından geçerli mi?

MURAT EMİR (Ankara) - Tabii, usul açısından.

OKTAY ÇANAK (Ordu) - Her usul açısından geçerli değildir.

MURAT EMİR (Ankara) - Ama bu, usule esas teşkil eder.

OKTAY ÇANAK (Ordu) - Her olayda bu uygulanmaz.

MURAT EMİR (Ankara) - Uygulanır, uygulanır, göreceksiniz.

Bakın, uygulanmayacağına inansanız Anayasa Mahkemesine gidişin önünü bu kadar tıkamazsınız. Bakın, 85'i kaldırıyorsunuz, kişinin başvurma hakkını kaldırıyorsunuz. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesine gitmenin önünü kapatmaya gayret ediyorsunuz. Bu gayret bundan kaynaklanıyor.

BAŞKAN - Murat Bey, 85'le ilgili bir şey yok, metinde yok, gerekçede 85'le ilgili...

MURAT EMİR (Ankara) - İşte, ama zımnen kapattınız dedim, zımnen kapatıyorsunuz.

BAŞKAN - Gerekçe Anayasa Mahkemesinin takdirinde.

MURAT EMİR (Ankara) - Ama böyle yapmış oluyorsunuz.

BAŞKAN - Metinde yok yani, gerekçede var.

MURAT EMİR (Ankara) - Yani, ne denmiş, bakın şurada söylenen şu, diyor ki: "Bu sürecin, ilgili mevzuata göre, iptal istemi başlıklı, Anayasa'nın 85'inci maddesinin uygulanamayacağı da açıktır." Ya, burada zımnen üstünü örtme çabası yok.

BAŞKAN - Gerekçe ama.

MURAT EMİR (Ankara) - Dolayısıyla, buradaki hukuka aykırılıkları siz de biliyorsunuz, herkes biliyor ama bunun içerisinde olmak bir şekliyle sizin içinize siniyor, ayrı mesele.

Değerli arkadaşlar, biraz önce ifade ettim, eşiklik ilkesi açısından mutlaka bütün fiilleri içine almak lazım. Dolayısıyla, şu anda sadece hâlihazırdaki dosyaları almak bu yönüyle eşitlik ilkesini de yaralayan bir özelliktir.

Peki, bu değişikliğin genel olduğunu kim söyleyebilir, kim ifade edebilir? Bakın, gerekçeyi okuyan, Türkiye'deki siyasi ortamı izleyen, şu Komisyondaki konuşmaları izleyen herkes bu Anayasa değişiklik teklifinin asla genel olmadığını görecektir. Dolayısıyla değerli arkadaşlar, bu, son derece hukuka aykırı, Anayasa'mıza aykırı ve bana göre siyasi etiğe de aykırı bir Anayasa değişiklik teklifidir.

Tabii, bir milletvekili olarak bu teklifin siyasi açıdan da değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum, siyasi açıdan da iç barışımıza katkı vermeyecek bir düzenleme olduğunu kabul etmek gerekir. Zaten, bence -bunlar benim şahsi fikirlerimdir- sizler de çok iyi bir biçimde, bu yöntemlerin Türkiye'ye katkı vermeyeceğini, Türkiye'nin barışına, demokrasisine katkı vermeyeceğini, bizi daha barış içerisinde, çocuklarımızın ölmediği bir ülkeye götürmeyeceğini çok iyi biliyorsunuz. Dolayısıyla, sizin asıl hedefiniz dokunulmazlıkların kaldırılması falan değil, sizin niyetiniz başka. Siz bunu elinize alıp Demokles'in kılıcı gibi Meclisin üzerinde sallandırmayı ve gerektiğinde Meclisin aritmetiğiyle oynayarak siyasi planlamalar, hamleler yapabilmenin peşinde koşuyorsunuz. Eğer niyetiniz, gerçekten, teröre destek veren, terörü yardım ve yataklık yapan milletvekillerini bir şekliyle siyaset yapamaz hâle getirmekse bunun çok basit yolları var, çok açık yolları var. Dolayısıyla, bunun böyle olmadığını siz de biliyorsunuz. Getirirsiniz Meclisin önüne, Meclis kararını verir, çoğunluğunuz var, geçirirsiniz ama bu yolu denemiyorsunuz. Şimdi, bu yolu niye denemediğinizin bence bir izaha ihtiyacı var. Çünkü, siz de aslında bunu istemiyorsunuz ve kişisel görüşüm, AKP'nin de kapalı oylamalarda büyük oranda fire vereceği ve bu anayasa değişiklik teklifini bir şekliyle geri çekmek zorunda kalacağı.

İSMAİL AYDIN (Bursa) - Kendinize zemin hazırlıyorsunuz.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - CHP ne düşünüyor, CHP?

BAŞKAN - Arkadaşlar, Murat Bey'i dinleyelim lütfen.

MURAT EMİR (Ankara) - Dolayısıyla, bakın, eğer amacınız...

HALİS DALKILIÇ (İstanbul) - CHP'nin görüşünü Genel Başkan mı belirliyor yoksa diğer arkadaşlar mı, buna bir karar verin.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) - CHP'ye gelin.

MURAT EMİR (Ankara) - Ben geliyorum... Rahat olun, rahat olun.

BAŞKAN - Arkadaşlar, sessiz olalım lütfen, hatibi dinleyelim.

MURAT EMİR (Ankara) - Dolayısıyla, amacınız, eğer, teröre yardım ve yataklık yapan, dokunulmazlığı teröre destek için zırh gibi kullanan milletvekillerini bir şekliyle yargı önüne çıkartmak olsa diğer yöntemleri denerdiniz. Sizlerin bu konuda samimi olmadığınızı çok açık bir biçimde görüyoruz, görüyorum. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak ilkesel duruşumuza devam edeceğiz. Bizim ne siyaset yapmak için ne de milletvekilliği yapmak için böylesine zırhlara ihtiyacımız yok. Biz burada da 83'üncü maddenin, biraz önce ifade ettiğim gibi, demokrasiye, hukuka ve iç barışa katkı verecek bir biçimde ve kalıcı bir biçimde düzenlenmesi için elimizden geleni yapacağız.

Değerli arkadaşlar, sonuç olarak, ben inanıyorum ki Genel Kurula geldiği zaman, Genel Kurulda özellikle sizlerin katkılarıyla bu yasa tasarısı geçmeyecek. Dolayısıyla, siz madem böyle diyorsunuz, biz de Genel Kurula götürmek konusunda geri durmayacağız. Çünkü, bizim dokunulmazlıklardan kaçacak bir şeyimiz yok, çekinecek bir şeyimiz yok, öteden beri "Kalkacaksa hepsi kalksın." diyoruz. Biraz önce Reşat Petek dedi ki: "Bizim açımızdan hepsi kalkıyor. 'Hepsi, hepsi.' dediniz, kaldırdık." Hayır Sayın Petek, yanlış anlamışsınız, biz "Hepsi." derken bakanları da kastediyorduk. Gelin bakanları katalım, daha genişletelim, hatta gelin, 83'üncü maddeyi daha düzgün bir konuma sokalım ve bu Türkiye'mize dokunulmazlıkla ilgili daha demokratik bir ortam sağlamış olalım.

Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.