KOMİSYON KONUŞMASI

İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın Başbakan yardımcıları, değerli bürokrat ve basın mensupları; konuşmama başlarken sizleri saygıyla selamlıyorum.

Ülkelerin ekonomik gelişmişlik düzeyleri ile toplumların refah, huzur ve güvenlikleri arasında doğru yönlü bir ilişki olduğunu söylemek mümkündür. Yaşadığımız çağda ekonomi, doğrudan ve dolaylı etkileriyle gündelik hayatımızın en üst sıralarında yer alırken politika yapıcıların karar alma ve siyaset üretme süreçlerinde de belirleyici bir unsur olmaktadır.

Kuşkusuz, güçlü, iç dinamikleri sağlam, rekabet gücü yüksek ve üretken bir ekonomiye sahip olan ülkeler, vatandaşlarına refahı ve yüksek yaşam kalitesini temin ederken aynı zamanda, bölgesel ve küresel siyasette etkili rol üstlenme kabiliyetine de sahip olabilmektedir.

Doğal ve beşerî kaynaklarını harekete geçirebilme, bunları sevk ve idare edebilme, fayda-maliyet dengesini kurabilme, yoksulluğu azaltarak gelir dağılımını adil hâle getirebilme becerisi, sağlıklı bir ekonomik düzenin tesis edilmesinin yönetsel ve siyasi yönünü oluşturmaktadır.

Sahip oldukları üretim faktörlerini yatırım, üretim ve istihdam yönünde etkin ve verimli bir şekilde harekete geçirme becerisini gösterebilen ülkeler, vatandaşlarına kaliteli bir hayat sürme imkânını sunarken bunu başaramayan ülkeler ekonomik ve sosyal sorunlarla başa çıkmaya çalışmakta, vatandaşları da yoksulluk kıskacında kalmaktadır.

Türkiye ekonomisi bugün, kalıcı istihdam yaratmanın yollarının temin edilemediği, üretim ekonomisinin tesis edilemediği bir hâldedir. Sanayinin niteliksizleştiği bir dönemden geçilirken hem üretimde hem ihracatta yüksek teknolojili ürünlerin payı emsallerine göre gerilerde kalmıştır.

Vatandaşın refahına yansımayan büyüme, bozulan gelir dağılımı, artan borç stoku, yüksek dış ticaret ve cari işlemler açıkları, ithalat bağımlısı üretim ve ihracat, yüksek reel faiz, giderek yabancılaşan finans sektörü, sıcak paraya ve dış borçlanmaya dayanan kırılgan yapı Türkiye ekonomisinin değişik ölçülerde olmak üzere devam eden, bugün de içinde bulunduğu temel sorunlardan önemlileri olarak dikkat çekmektedir.

Üretime dayalı sağlıklı bir ekonominin tesisi, kuşkusuz, yatırımlardaki artışla doğru orantılı olacaktır. Ancak Türkiye ekonomisinde hâlen tasarruf oranı çok düşüktür. Tasarruf-yatırım açığı, yetersiz düzeydeki yatırımları dahi dış finansmana bağlı ve ekonomiyi dış şoklara karşı kırılgan hâle getirmektedir.

Geçtiğimiz dönemde, doğrudan yabancı sermayenin niteliği de değişmiş, gerçekleşen doğrudan yabancı sermaye girişimi ağırlıklı olarak finans sektörü, AVM'ler ve arazi satışından elde edildiği, dolayısıyla kurulu, hazır yatırımlara dayalı, yeni yatırım ve istihdam yaratmayan bir yabancı sermaye girişi olduğu görülmektedir.

Bununla birlikte, bu süreçte, geleneksel olarak güçlü olduğumuz tekstil, giyim, deri ürünleri, oyuncak, mobilya gibi emek yoğun sektörlerde küresel bazda üretim Çin, Hindistan, Polonya ve Uzak Doğu ülkelerine kaymış; cam, demir çelik, demir dışı metaller gibi enerji yoğun sektörlerde pazar kaybının önüne geçilememiştir.

Gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkede çift haneli rakamlara ulaşan yüksek teknolojili ürünlerin sanayi ihracatındaki payı Türkiye'de yüzde 3,5'lar civarındadır. Ülkemizin ciddi bir enerji politikasına ihtiyacı olduğu açıktır. Ucuz ve güvenli enerji temin etmeden, Türkiye'nin kalkınmasını tamamlaması mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, yoksulluktan kurtulmanın ve toplumun refah düzeyini yükseltmenin yolu, nitelikli istihdam yaratan, sürdürülebilir, yüksek oranlı ekonomik büyümenin sağlanmasından geçmektedir. 21'inci yüzyılda, bugün, hâlâ, insanlığın karşılaştığı en önemli sorunların başında yoksulluk gelmektedir. Mevcut göstergeler, işsizlik ve yoksulluğun Türkiye için hâlâ önemli sorunlardan birisi olmaya devam ettiğini göstermektedir. TÜİK verilerine göre nüfusun yaklaşık yüzde 16'sı yoksulluk riskiyle karşı karşıyadır. Türkiye genelinde temmuz itibarıyla işsizlik oranı yüzde 17, işsiz sayısı ise 3 milyon 324 bin kişiye yükselmiştir. Geçen yıl aynı ayda işsizlik yüzde 9,8'di. 15-24 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranı da yüzde 18,3'ten 19,8'e yükselmiştir. Diğer taraftan, aynı dönemde iş aramayıp iş bulduğunda çalışmaya hazır olanların sayısı 2 milyon 548 bin kişiye yükselmiştir. Bu durumda, gerçek işsiz sayısı 5 milyon 872 bin kişiye ulaşmaktadır, işsizlik oranı da yüzde 16'ya yaklaşmaktadır.

Kendi tasarrufları düşük olan ve dış sermayeye bağımlı olan bir ekonomik yapıda büyümeden, istihdamdan ve istikrarlı gelir artışından söz edilemez. Türkiye eğer 2023, 2053 hedeflerine ulaşmayı amaçlıyorsa daha yüksek tasarruf ve büyüme hızlarını gerçekleştirmesi gerekmektedir. Mevcut verilere göre Türkiye'nin bu hedefleri yakalaması imkânsız görünmektedir. Maalesef Türkiye uzun vadeli hedeflerinden hızla uzaklaşmaktadır. Kalkınma planı hedeflerinden bugün eser yoktur. Bu çerçevede, özellikle yatırımları artırmak adına Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan düzenlemeleri destekledik. Yasanın uygulamada beklenen etkiyi göstermesi için alt düzenleyici işlemlerin de süratle yapılması gereklidir.

Yoksullukla mücadelenin esasını işsizlikle mücadele oluşturmalıdır. Sağlıklı bir yatırım, üretim ve istihdam zinciri oluşturulması için de ihracatın ithalatı karşılama oranının yükseltilmesinin ön şartı olan yenileşmede Türkiye dünya sıralamalarında ileriye taşınmalıdır.

Sanayi-üniversite iş birliğinin güçlendirilmesi, üniversitelerin Türkiye'nin özgün saha şartlarına göre bilgi üretmesi, sanayicilerin de üniversitelerdeki bilgi birikiminden yararlanması sağlanmalıdır.

Ürün girdi ve ülkeler bazında spesifik çalışmalar yapılarak üretim teşvikleri az sayıda belirlenen ürünlere yoğunlaştırılmalıdır.

Jeopolitik konumumuzdan daha fazla faydalanarak lojistik imkânlar geliştirilmeli, bu sayede turizm ve tekstil gibi geleneksel sektörlerde rekabetçi avantajımız artırılmalıdır.

Yabancı sermaye, portföy yatırımlarından ziyade, doğrudan yatırımlara kanalize olacak şekilde teşvik edilmelidir. Yerel aktör ve dinamikler devreye sokularak yöreye özgü mikro kalkınma model ve projeleri geliştirilmelidir. Hükûmetin bu yöndeki açıklamalarını destekliyoruz. Nitekim Doğu ve Güneydoğu Anadolu Cazibe Merkezleri Projesi hakkında Sayın Genel Başkanımız MHP'nin görüş ve alternatif önerilerini kamuoyuna açıklamıştır.

Beşerî sermayemiz istihdam açığı olan sektörlere yönlendirilmeli ve eğitim sistemi buna cevaz verecek şekilde dizayn edilmelidir.

Tarımda üretim planlamasını tesis edecek ve su-ürün ilişkilerini gözeten bir destekleme modeli hayata geçirilmelidir.

Sosyal yardım-istihdam bağlantısı güçlendirilmeli, insanları çalışma hayatından ve kayıtlı istihdamdan uzaklaştıran sosyal yardım politikaları yeniden dizayn edilmelidir.

Kaçak yabancı işçilik ve istihdamda çocuk istismarı başta olmak üzere kayıt dışı istihdamın tüm unsurlarıyla mücadele edilmelidir.

Hukuk ve kamu yönetimi reformu çerçevesinde kurumların yetki, sorumluluk ve hesap verebilirlik unsurları netleştirilmeli, hukukun üstünlüğünün sorgulanmasına sebep olan unsurlar ortadan kaldırılmalıdır.

Kurum bütçelerinin bunların gerçekleştirilmesine katkı sağlamasını umuyorum.

Bütçelerin hayırlı olması dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.