| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Millî Eğitim Bakanlığı b) Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı c) Yükseköğretim Kurulu ve üniversiteler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 15 .11.2016 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, biz burada Millî Eğitim Bakanlığı bütçesini konuşuyoruz. Daha evvel başka bakanlıkların bütçesini konuştuk.
Önce, devlet, ne yapar, şöyle bir bakmak gerekiyor. Devlet, vergi topluyor ve bu vergileri yurttaşların çıkarı için kullanıyor. Zaten Türkiye Büyük Millet Meclisi de milletin en temel hakkı olan, demokratik hakkı olan bütçe yapma hakkını kullanıyor. Devlet, öncelikle güvenliği, insanların refahını, özgürlüğünü sağlar, herkes için bunu garanti eder, adil bir şekilde garanti eder. Bu da eşitlik ilkesi gereğidir. İnsanlar böyle bir ortamda yani güvende oldukları, ekmeğine ya da refaha ulaşmak için ciddi bir baskı altında olmadıkları, kendilerini özgür bir şekilde ifade edebildikleri ortamda insanlar yaşarlar, yeryüzündeki serüvenlerini yaşarlar, mutlu olurlar. Bu şekilde tanımlayabiliriz. Şimdi, tabii, ideal olan bu fakat böyle olmuyor. İnsanların güvenlikleri konusunda, ekmekleri konusunda, özgürlükleri konusunda bütün dünyada tarih boyunca ve bugün çok ciddi baskılar, sorunlar, sıkıntılar var, Türkiye'de de böyle, hep böyle devam ediyor. İdeolojik kalıpları ve sadece bilgileri aktaran bir eğitim sistemiyle biraz evvel söylediğim ideal olanı gerçekleştirmek mümkün değil. Dolayısıyla, bir, eğitim sistemi amaç konusunda kendisini gözden geçirmesi gerekiyor. Nasıl bir gençlik? İşte, şu kalıplarda, şöyle inanan, şöyle yaşayan, şu şekilde davranan gençlik. Yani, bunlar geçmiştir. Dolayısıyla, bu konuda yapılan yarışların hiçbir anlamı yoktur, hiç kimseye de bir faydası olmayacak. Akıl yürütebilen, gerçekten özgür bir şekilde düşünebilen, özgür seçimini yapabilen, vicdanlı; tabii, çağın gereği olan bilgi ve becerilerle donatılmış kendi kendine yeten gençler yetiştirilmesi gerekiyor. Eğitimde bu amaçlı yöntemleri bu şekilde aramak gerekir ve bütün dünya da zaten bunu yapıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin gerçekten belli dogmalarla, ideolojik dogmalarla, kalıplarla donatılmış gençlik yetiştirme hevesi, sevdasından vazgeçmesi gerekiyor. Öncelikle bunu söyleyeyim.
Şimdi, Sayın Bakanımız bütçesini sundular, birtakım rakamlar verdiler. Tabii, rakamlar istatistik rakamlar. Bunlara bir şey diyecek yok ama başka rakamlar da var. Ben bir miktar bu rakamlara girmek istiyorum. Örneğin, Türkiye'de 6-18 yaş zorunlu eğitim çağ nüfusunun yüzde 14'ü okula gidememekte Sayın Bakanım ve bunların çoğu da kız çocuklarımız. Alt gelir gruplarına kaynak aktarımı yerine, üst gelir gruplarına kaynak aktaran bir eğitim sistemimiz var. Biraz sonra rakamlarla bunları ifade etmeye çalışacağım. Özel okullar için velilere 1,2 milyar TL para aktarılmış ama Bağcılar'ın, Esenler'in bir sınıfta 50-60 öğrencisi bulunan okullarda hizmetliler için çocuklardan, hâlâ -asgari ücretle yaşayan, geçinmeye çalışan, şehirde tutunmaya çalışan çocuklardan- para toplanıyor. Ben gezdim o okulları Sayın Bakanım. Bir okulda 50-60 kişilik sınıflar, 5 hizmetli var, tamamında öğretmenler, müdürler binbir şeyle uğraşarak öğrenci velilerinden para toplayarak sorunları gidermeye çalışıyorlar.
Eğitim şeylerimiz çok tartışmalı. Bu TEOG sınavlarında matematik ortalamasının not karşılığı 1, fen bilimlerinin 2, Türkçenin 3 olduğunu bilelim. LYS'de son beş yılda sıfır çeken öğrenciler matematikte yüzde 200, fen bilimlerinde yüzde 241 artmıştır. Son üç yılda açık liseye kayıt oranı yüzde 63 oranında artmıştır. Bunların sebebi ne? Sayın Bakanım, ilkokulların yüzde 31'inde birleştirilmiş sınıflarda yapılıyor eğitim. Dolayısıyla, bu rakam bile eğitimde gerçekten eğitim yatırımlarının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Üniversite öğrencilerinin sadece yüzde 14'üne yurt hizmeti verilebiliyor. "Yurt hizmeti" derken burada biraz durmak istiyorum, üniversite öğrencileriyle ilgili problem budur ama ortaöğretimle ilgili yurt konusunda çok ciddi sorun var, sadece eşitsizlik filan açısından değil. Bugün Türkiye'nin değişik yerlerinde özel kişilerin, vakıfların, derneklerin, cemaatlerin, çok farklı kesimlerin yasal yapıları bilinmeyen, denetimsiz yurt, ev, pansiyon, misafirhane gibi değişik isimlerle kurumları mevcut ve bu kurumlarda çok ciddi sıkıntılar var. Özellikle, bu çocuk istismarı, cinsel istismar gibi haberler buradan geliyor. Bunlara bütçe ayrılıyor, kaynak ayrılıyor, arsa veriliyor, bazı vakıflar, dernekler gözetiliyor şöyle gençlik yetiştirmek adına. Burada ciddi facialar var Sayın Bakanım. İşte, yatılı bölge okulları azaltıldı, taşımalı eğitime geçtik filan. Evet, ortaöğretimde de yurt ihtiyacı var. O zaman devletimizin yani Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu çocukların yurt ihtiyaçlarını karşılaması gerekiyor, bu işe bir düzen getirmesi gerekiyor, bir denetim getirmesi gerekiyor. Yoksa, işte, "Filan vakıf da bizimkilere yakın. Dolayısıyla bize filan..." diye paniğe kapılıp bunları örtememek gerekiyor Sayın Bakanım.
TÜİK'in 2014 hane halkı verilerine göre eğitim harcaması yapan gelir grupları arasında en zengin yüzde 10 ile en fakir yüzde 10'unu arasında 78 kat fark var Sayın Bakanım. Biraz sonra vaktim kalırsa rakamları vereceğim. Devletin en temel görevlerinden biri budur, eşit yurttaşlık. Yani, bir işçi çocuğu ile zengin bir çocuk veya Marmara'da doğan bir çocuk ile Doğu Anadolu'da, Hakkâri'de doğan bir çocuğa eşit haklar, fırsat eşitlikleri tanınması gerekiyor. Yoksa devletin anlamı kalmaz yani bu devletin adil bir devlet olup olmadığı buradan kaynaklıyor. Ne kadar eşitliği sağlayabiliyoruz, ne kadar eşit imkânlar verebiliyoruz? Bu sorunun cevabı, "Bu devlet adil bir devlettir midir, değil midir?" sorusunun da cevabıdır Sayın Bakanım.
Şimdi, bütçeyi gördük. Siz de diğer bakanların yaptığı gibi 2002 ile 2017 karşılaştırması yaptınız. "10 milyardan 122 milyara çıkardık." Sayın Bakanım, rakamlarınız doğru. Yalnız iki tane problem var yani bilerek ya da bilmeyerek örttüğünüz, bilmemizi istemediğiniz iki tane şey var. Evet, merkezî yönetim bütçesinde eğitimde ayrılan paylar 2003'te 9,8 iken, 2017'de 17,79'a çıktı, doğru. Peki, merkezî yönetim bütçesinden eğitime yapılan harcamaların millî gelire oranı ne olmuş Sayın Bakanım? Buna baktığımızda 2003'te 3,79 iken, 2017'de 3,54 Sayın Bakanım.
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Hata olması lazım Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Bir bakalım, yıllara göre... Bakın, gayrisafi yurtiçi hasılaya oranından söz ettim, sizde böyle rakam yok. Bakalım ama yıllara göre hepsini, bütün rakamları yanlış yapamayız yani. 2002'den başlayarak 2017'ye kadar baktık, böyle rakamlar çıktı.
Başka bir şey daha var sizin rakamlarınızda Sayın Bakanım. Tabii yani siz Millî Eğitim Bakanlığısınız. Tabii, Millî Eğitim Bakanlığının en temel şeyi öğretmendir, onlarla ilgili konuşacağız ama sizin bütçenizin yüzde 69'u personel giderleri Sayın Bakanım. Yüzde 10'u ise sosyal güvenlik devlet pirimi olarak toplanıyor. Dolayısıyla, bütçenizin yüzde 80'i doğrudan doğruya personel giderlerine gidiyor. Peki, yatırımlara ayrılan pay nedir? Yatırımlara ayrılan pay ise biraz evvel siz verdiniz, 7 milyar TL mi dediniz Sayın Bakanım?
MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Doğru.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yüzde kaçını oluşturuyor? Yatırıma ayırdığınız pay 13'ünü oluşturuyor Sayın Bakanım ve bu yatırıma ayrılan pay konusunda da yıllara göre yüzde 8,51 benim bulduğum rakamlar. Ben hep düşük rakamlar mı bulmuşum. Yalnız, 1997'den başlayarak baktık Sayın Bakanım, eğitim yatırımlarına ayrılan pay giderek düşmüş. Evet, başta bir artma gibi görülmüş sizin zamanınızda ama şimdi giderek düşüyor, yatırımlara ayrılan pay yüzde 8,51'e kadar düşmüş bizim hesaplarımıza göre.
Bu özel eğitimle ilgili, Sayın Bakanım, tamam yani özel eğitimi destekliyorsunuz güzel de eğitim, bir kamu görevi, en temel kamu görevlerinden bir tanesidir. Efendim, işte "Problemli olan, düşük geliri olan ailelerin çocukları için veriyoruz, şunun için veriyoruz." gibi şeyler söylenebilir ama bu, doğrudan özel eğitime bütçe aktarılması, sizin bir taraftan da bütçe yani bir taraftan da eğitim anlayışınızın şeyini ortaya koyuyor yani bu eğitimi kim yapacak sorusuna da...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Ek süre veriyorum Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - O kadar mı? Daha çok anlatacağımız var.
BAŞKAN - Toparlayabilir misiniz.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Sanıyorum, 7 dakikalık bir ek süre; arkadaşımızla benim aramda bir haksızlık yapmayacaksınız.
Yurtlarla ilgili sorunları biraz evvel iletmiştim. En temel sorunlardan, sıkıntılardan bir tanesi budur; bunu tekrar paylaşmış olalım.
Yükseköğretimle ilgili siz söylediniz yatay bir büyüme oldu; eyvallah ama nitelikle ilgili çok ciddi problemler var. Bugün Anadolu'nun değişik yerlerinde açılan üniversitelerde öğretim üyesi sayısı ve niteliği konusunda çok ciddi problemler var. Hâl böyleyken Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı'na müdahale ettiniz ve bu müdahale etmede de çok bilimsel kriterler, hak, adalet falan aranmadı yani şüphe üzerinden "Bunların arasında ne kadar bize uymayan insanlar var?" Tabii, burada bir "terör" kelimesi yerleştirilerek yapılıyor. Buna müdahale ettiniz ve yetişmiş elemanların bir kısmı bu konuda eğitimlerini yarım bıraktı, haksızlıklar yapıldı. Türkiye'nin gerçekten öğretim üyesi yetiştirme, içeride ve dışarıda yetiştirmesiyle ilgili çok ciddi olarak yeniden ele alması gerekiyor ki yıllar önce yapması gereken iştir. Ne kadar yurt dışına gidecek? Nasıl gidecek? Nasıl yetişecek? Bunlar çok önemli ve tabii, bunların nitelikleri.
Rektör atamalarıyla ilgili Sayın Bakanım, işte, Hükûmetiz, şeyimiz budur falan ama nereye döndünüz biliyor musunuz? Kenan Evren'e döndünüz yani bu da bu. Yani Kenan Evren'in dönemine dönüldü. Boğaziçi Üniversitesinde olanı, işte, seçim 13 Temmuzda yapılmış, 15 Temmuz darbesi gelmiş ve seçilen hiç şeye girmemiş bir kişi atandı. Nedir? Boğaziçi Üniversitesinde eğitim kalitesini biliyorsunuz, Türkiye'nin en önemli üniversitesi yani dünya sıralamasına baktığımız zaman Türkiye'de birkaç tane üniversite giriyor. Boğaziçi'nde bir sorun mu vardı da müdahale ettiniz? Niçin müdahale ettiniz Sayın Bakanım? Yani Boğaziçi'ni fethetmek diye bir şeyimiz mi var? Nedir bu? Böyle bunları anlamak gerçekten çok şey.
Öğretim atamalarıyla, öğretmen atamalarıyla ilgili sıkıntılar var. Çok sayıda, yanılmıyorsam 60 bin civarında öğretmen görevinden ayrıldı. 60.448 diye bir rakam var bende, doğrudur yanlıştır bilmiyorum. Öğretmen açığı var ve bekleyen öğretmenler var. Yani bu öğretmenlerle ilgili, bunlar eğitim fakültesine girdiler, böyle kontenjanlar oldu ve bırakın ihtiyacımız var. Yani işte, İstanbul'un göbeğinde 60 kişilik sınıflardan söz ediyoruz.
Son bir konu üzerinde birkaç cümle söyleyeceğim. Türkiye'de hane halkı tüketim harcaması araştırmaları var. Bu araştırmalarda eğitime ayrılan paylarla ilgili çok ciddi rakamlar var. Benim hepsini vermem mümkün değil ama Sayın Bakanım, şöyle bir rakam var. Bu rakam bu şekilde devam ederse, bu tablo Türkiye devleti cumhuriyet falan olmaz yani bambaşka bir şey olur. Ee, ideolojik şöyle olur, din devleti olur, şu olur bu olur anlamında söylemiyorum ama adaletsiz bir devlet olur. Bakın, gelirin en düşük yüzde 10'u eğitime 0,7 pay verebiliyor yani bütçesinden çocuklarına, en yükseği yüzde 52 Sayın Bakanım. Yani bu olacak bir şey değil. Böyle devam ederse gerçekten ne iç barışı tesis edebiliriz ne demokrasiyi tesis edebiliriz ne hukuk devletini tesis edebiliriz ne de biz rekabetçi ekonomi falan böyle bir şey yapamayız yani. Burada kıyamet kopar ve Türkiye'de zaten kıyamet kopuyor. Her dönem başka sebeplerden dolayı kıyamet kopuyor.
Efendim, askerî darbeler oldu, sıkıntılar oldu. Hadi bakalım, askerî darbeleri askerler yaptı. Askerler nerede yetişiyor? Okullarda. Askerî liseleri de kapatalım falan. Yani böyle değil. Yani Türkiye'de gerçekten adaletsizlik üreten ciddi bir problem, bir sistem problemi var. Bu sistem üretiyor bütün bu problemleri ve askerî darbeler ve diğer krizler bu problemlerin üzerinden şey yapıyor.
Bir şey daha ifade edip fazla zorlamayayım Sayın Başkanı süre konusunda. Bu teknik eğitimle ilgili de bir şeyler yapıyoruz falan dediniz. Bakınız, eğer Türkiye gelişecekse, büyüyecekse, dünyayla rekabet edecekse, bu "Orta gelir tuzağı" dediğimiz, işte 10 bin dolar kişi/yıl bunu aşacaksak, bir hamle yapacaksak o teşvikler, işte birtakım, Türkiye, tekrar büyüsün diye sadece büyümeyi esas alan... Bunlarla bir şeyler yapılabilir ama palyatif bunlar. Ciddi bir eğitim reformu yapılması gerekiyor gerçekten. Gerçekten akıl kullanan, düşünebilen, şüphe edebilen, sorabilen gençleri yetiştirecek bir eğitim sistemine ihtiyacımız var ve burada meslekî eğitim de son derece önemli.
Sayın Bakanım, kusura bakmayın, kimse de kusura bakmasın ya, taktık imam hatipleşmeye Sayın Bakan. Yani kimse bir şey demiyor ki din eğitimine; siz yapıyorsunuz. Diğer okullarda da, imam hatibin dışında okullarda da din eğitimi var, Kur'an okutuluyor, hadis okutuluyor, her şey. Nedir bu din eğitim kavgası? Nedir bu müdahale?
Şu proje okullar işi de ciddi bir problem olarak duruyor Sayın Bakanım. Yani bu şekilde olmaz. Eğer biz gerçekten dünyayla rekabet edebilecek bir ekonomiyi kurmak ve bunu, bu orta gelir tuzağını kırıp sıçramak istiyorsak yani çok geç kaldık ama çok ciddi bu ideolojik kalıplardan, bu takıntılardan kurtulup gerçekten bu ülkeyi ileriye taşıyacak, bu ülkede adaleti gerçekleştirecek, özgürlüğü, hukuk devletini gerçekleştirecek genç nesiller; yok Sayın Bakanım. Bak, on dört seneden beri iktidarsınız, artık sizin yetiştirdiğiniz gençler ee, nasıl gençlerse onlar onlardan şairler bekliyoruz, romancılar bekliyoruz, Nobel'e aday insanlar bekliyoruz. Yok Sayın Bakanım, hiçbir tanesi yok. Yani yılların iddiası boşa çıktı.
MUSA ÇAM (İzmir) - Hocam, çıka çıka darbeciler çıktı, darbeciler çıktı.
KASIM BOSTAN (Balıkesir) - Kahramanlar çıktı.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Yılların iddiası boşa çıktı Sayın Bakanım. Dolayısıyla yani gerçekten başımızı kumdan çıkaralım ve ciddi bir şekilde bu işlere bakalım.
Teşekkür ederim, hayırlı olsun bütçeniz.