KOMİSYON KONUŞMASI

ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri ve bu salonu katkılarıyla dolduracak olan çok değerli katılımcılar; hepinize hoş geldiniz diyoruz. İnşallah bu bütçenin de ülkemize hayırlı olması temennisiyle sözlerimize başlamak istiyoruz. Yani gönül isterdi ki hakikaten her tarafın güllük gülistanlık olduğu, çok güzel şeylerden bahsetmek isterdik ama görüyoruz ki bunun böyle olmadığına hep birlikte de şahitlik ediyoruz.

Yıllardır, en azından benim kendimin milletvekili olduğu dönemden itibaren aldığımızda beş yıldır biz burada bütçe görüşmeleri yapıyoruz ve burada bulunan sayın bakanların bahsettiği ilk cümle "Bütçede eğitime en fazla oran ayrıldı." şeklinde. İsterseniz bütçenin hepsini, öbürlerine hiç vermeyin bütçenin hepsini Millî Eğitime verin, bütün paraları da akıtın ama gerçekten sistematik, tutarlı ve devam eden bir program yapmadıktan sonra, bir vizyonu olmadıktan sonra bu akıtılan paraların nasıl heba edildiğine de hep birlikte şahitlik edeceğiz, bundan sonra da şahitlik edeceğiz. Yani biz "5 tane bakan değişti on dört yılda." derken, o bakanların değişmesinden şikâyet etmiyoruz, bunun arkasında yatan asıl unsurlar var. Bakanlar değişirken aynı parti içerisinde sistem değişiyor, her şey değişiyor. Yani özellikle kurumlar çalışamıyor, veriler sağlık değil. Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi bu milletin iradesini temsil ediyorsa burada bulunan muhalefet partilerinin de söylediklerine dikkat edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Çünkü ilk geldiğimizde özellikle bu FETÖ terör örgütüne ait özel okullarda öğrencilere verilen ek puanların nasıl şişirildiğine yönelik olarak biz Millî Eğitim Bakanlığına soru önergeleri verdik "Bunların dökümlerini verin." diye ama gördük ki hâlâ bunun cevabını alamadık. Daha sonra işte, 15 Temmuz geldi. Bizim yine beş yıl önce, göreve geldiğimizde özellikle ÖSYM'de soru çalımlarına yönelik ve yapılan kasıtlı hatalara yönelik yine soru önergelerimiz oldu ama bunların hiç birine de hâlâ cevap gelmedi. Hâlâ gelmedi. Yani bakıldığında, biz bir şeyleri gördük ikaz ettik, özellikle de bu sınav sorularının çalınmasında demin değerli milletvekili arkadaşlarımız da bahsetti, birçok kurumun sınavları yapılıyor ama gördük ki bunların hepsi... Kulağımıza bilgiler geldi çalındığına yönelik; noterden tasdik ettirdiler. Dershanelere sınav sabahının gecesi sorular gönderildi. Bazı dershaneciler bunu götürüp noterden tasdik ettirdiler. Bunları gönderdik ama hiçbir işlem yapılmadı. Şimdi baktığımızda bunlar böyle pat diye gelmedi. Sistematik olarak geldi, adım adım geldi ama Allah bir daha inşallah 15 temmuzları yaşatmaz. Onun için, bu nesil gerçekten yani Türkiye'yi geleceğe taşıyacak olan neslin çok iyi yetiştirilmesi lazım. Burada da eğitim sistemi... Bir ülkeyi çökertmek istiyorsanız eğitim sistemiyle oynayın, şahlandırmak istiyorsanız eğitim sistemiyle oynayın yine. Oynayın derken düzenli bir eğitim sistemi. Yine, kalkınmış ülkelere baktığımızda oturmuş bir eğitim bakanlığının olduğunu görebiliyoruz. Devlet sistemi olarak alınabilen, şu anda baktığımızda özellikle uluslararası kriterlere göre başarılı olan ülkelerin sürekli olarak eğitim sistemini yine gelebilecek olan, ileride diyelim ki on beş yıl 20'li yılları karşılayacak olan programları yenilediklerine şahitlik ediyoruz. Ama sınav sonuçlarına veya başarılarına baktığımızda, ekonomik düzeylerine baktığımızda bunların çok başarılı olduklarını görüyoruz ama bunlar şunların farkındalar ki bu başarı bu ülkeyi elli sene sonrasına taşımayabilir eğer eğitim sisteminde revizyona gitmediklerinde. İşte bizim ülkemizde de yapılması gereken bunlar. Ama...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Sürekli reform. Doğru mu?

ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Evet, sürekli reform yapılması lazım. Ama problemlerin tespit edilerek ona göre yoksa AKP'ni on dört yılında yapılan değişiklikler şeklinde değil. Yani tamam, bozdunuz yeni bir şey getiriyorsunuz sonuç ne oluyor? Sonuç bir şey yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayabilir misiniz Sayın Topcu.

ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Uluslararası kriterler var. İşte PISA'dır, TIMSS'tir veya ulusal kriterlere baktığımızda bizim çocuklarımız Türkçede... Türkçe okuyorlar bu çocuklar ya. Üniversite sınavlarında soruların yüzde 50'sini yapamıyorlar Türkçede, Türkçe eğitim alıyorlar ve sorulara cevap veremiyorlar, kendini ifade edemiyor. Yani zihinsel bir dönüşüme gerek var. Yani palyatif çözümlerle olmuyor. Avrupa Birliğine gireceğiz diye kitaplardan bir sürü şey çıktı. Farkında mısınız acaba, "Batı'yı kızdırmayalım, herhangi bir inanç grubunu kızdırmayalım." şeklinde bir sürü şeyleri attık. Yine "Avrupa Birliğini kızdırmayalım." diye, özellikle Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitaplarından ayetlerin yarısını aldık, hepsini almadık. Yani imam-hatipler diyoruz ama, imam-hatipler özellikle vakti zamanında -bir sürü arkadaşımız imam-hatipten de mezun olmuştur- en başarılı okullardı. Üniversite sınavlarında derece yapan öğrenciler yetiştiriyordu biliyor musunuz. Ama şu ana baktığımızda her tarafımız dolu ama kaliteye bakıyoruz, imam-hatip liselerinden mezun olan öğrenciler en alt sıralarda yer alıyor meslek lisesi bazında aldığımızda. O zaman burada bir çelişki var. Kasıtlı mı yapıyoruz biz bunları? Yani imam-hatip, imam-hatip diyoruz ama gerçekten bu Türk milletinin bağrından kopan çocukların orta ve alt sınıf grubunun çocuklarını gönderdiği okullar. Özellikle biz burada fırsat eşitliğini yakalamak için bir çaba harcamamız gerekirken ki ama görüyoruz ki en fazla mağdur olan çocuklar da buradan çıkıyor. Onun için diyoruz ki tekrar bu sistemin düzeltilmesi lazım, çok dikkat edilmesi lazım. Şimdi birtakım FETÖ terör örgütüne bağlı okulları kapattık ama acaba bundan sonra kimin eline teslim edeceğiz? Bakın bizi endişelendiriyor bu. Kutuplaşma zihniyetiyle, ötekileştirme zihniyetiyle hiçbir tarafa gidemeyiz. Onun için diyoruz ki, bir tane devletimiz var, bu millet de gerçekten çok fedakâr. Onun için şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz lazım. Bizim gidecek hiçbir yerimiz de yok, ülkemiz de yok. Bu programları çok daha dikkatli, gerçekten herkesin söylediğine, her kesimin sesine kulak vererek tekrar revize etmemiz gerekiyor. O kadar çok problem var ki.

Yeni problemlerden bir tanesi de sözleşmeli öğretmenler konusunda mülakatla öğretmen alımı. Bunları kimler yapıyor, hangi sorular, kriterler nedir, neden orada her ilde üniversite olmasına rağmen neden bir tane akademisyeni almadınız? Akademisyenlerin de çağrılması lazımdı. Bu kriterler nasıl alınıyor? Bir sürü mektup alıyoruz "Şu soruyu sordular." "Puanım yüksek olmasına rağmen almadılar." şeklinde bir sürü şikâyet alıyoruz.

Yine, eğer sorular çalınmasaydı Kamu Personeli Seçme Sınavı en azından objektif değerlendirmeler yapması açısından bir nebze de olsa insanları rahatlatabiliyordu. Sınava girdim... Ama işte bu son yıllardaki bu soru çalmalar ve bu ortaya çıkan durumlar nedeniyle siz ne yaptınız sınavları kaldırdınız, sübjektiflik gündeme geliyor. Şu anda herkes diyor ki "Acaba bir kart veya bir imza bir selam götürebilir miyim." diye. İnanın geliyorlar, bize geliyorlar "Şurayı arasanız da" diye "Sınava gireceğim." şeklinde. Kimse artık kendine güvenmiyor.

BAŞKAN - Sayın Topcu, toparlayabilir miyiz.

ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Tamam, teşekkür ediyorum.

Öğretmen olmak istiyor, memur olmak istiyor ama ne yapıyor? "Acaba iktidar partisine yanaşırsam işe girebilirim." şeklinde düşünceler almış başını gidiyor bakın. Bunlar en azından vatandaşın düşüncesini yansıtmak açısından önemli. İktidarın da nasıl iş yaptığına yönelik veriler bunlar. Yani bir üniversite mezunu öğrenci kendine güvenip de "Ben bu sınava gidip başaracağım." şeklinde değil de, ne yapıyor? "Bir telefon ettirebilir miyim, bir kart bir yerden alabilir miyim?" şeklinde böyle uygulamalar var.

Sendikalar konusunda da diyoruz ki: Bu sözleşmeli öğretmenler veya bu stajyerliği kalkacak olanların -bize gelen duyumlar- psikolojik baskı altında kaldıkları ve özellikle iktidara yakın bir sendikanın üyesi olmaya doğru zorlandıkları "Eğer üye olursan stajyerliğin kalkar veya sözleşmeliligin kalkar." şeklinde böyle bir baskı oluşturulduğuna yönelik -biz inanmıyoruz ama- insanlarda da böyle bir kanaatin yaygınlaştığını da görebiliyoruz, gelen telefonlardan alıyoruz bunu da. Onun için, dikkat ederseniz, detaylı eleştirilerimizi zaten daha sonra da ve fırsat buldukça da yapıyoruz, bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Bunları eleştirmiş olmak için yapmıyoruz eğer dikkat ederseniz çünkü Millî Eğitim bir tane, bu çocuklar da, herkesin kendi çocuğu da ve bu ülkenin çocukları da birer tane olduğu için, Cenab-ı Hak hepsini de özene bezene yarattığı için biz bu çocukların hiçbirini kaybetmek istemiyoruz. Bu eğitim sisteminin de telef etmesine müsaade etmek istemiyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Topcu.

ZÜHAL TOPCU (Ankara) - Biz de teşekkür ediyoruz.