| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Sağlık Bakanlığı b) Türkiye Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü c) Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu ç) Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu d) Türkiye Halk Sağlığı Kurumu e) Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 14 .11.2016 |
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım, kıymetli bürokratlar, kıymetli basın mensubu arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum.
Sayın Bakanım, ben de az önce değerli milletvekilimizin bıraktığı yerden başlamak istiyorum. Kamu-özel ortaklığı, şehir hastaneleri meselesinde -mutlaka burada daha önceki yıllarda da söylendi, arkadaşlarımız hep söyledi acaba bir deneme yapılabilir mi yani hepsini böyle yapmak yerine? Çünkü çok büyük bir yükün sorumlulukları vatandaşların üzerine bırakılıyor. Bunun Avrupa'da ve Batı'da örnekleri var, geri dönüldüğüne ilişkin örnekler anlatılıyor. Acaba böyle bir şey yapılabilir mi? Daha önce de söylenmiş, ben bir kere daha dile getirmek istiyorum.
Ben özellikle, kendim hekim değilim ama hem Eskişehir'de hem Ankara'da hekimlerin meslek örgütleriyle yaptığım görüşmelerde öne çıkan, bir de kendi hastane ziyaretlerimizde öne çıkan birkaç hususu dikkatinize getirmek istiyorum. Bunlardan bir tanesi, bunu artık hepimiz görüyoruz, performans sistemi, performans sisteminin bir şekilde, sağlık personelini yüz-yüz elli günde hasta bakar hâle getirmesi. Belki nicelik artmakta ama niteliğin artıp artmadığı konusunda ciddi soru işaretleri var, ciddi sıkıntılar var. Sağlık hizmeti sunumunda yetersiz personel ağır iş yüküyle karşı karşıya. Gerek hekim gerekse diğer sağlık çalışanlarının iş güvencesi ve gelir güvencesi tehdit altında. Döner sermaye ve performans kaygıları hem çalışma barışını bozmakta hem de gerek hekim gerekse diğer sağlık çalışanlarına tükenmişliği yaşatmakta. Hekim ve sağlık çalışanlarına daha önce söz verilen yıpranma, fiilî hizmet zammıyla ilgili çalışmalar şu ana kadar yerine getirilmemiş durumda. Emekli hekimler konusu geçtiğimiz yıl da burada dile getirilmişti, insanca yaşayacak emekli aylıklarının bağlanmasını bekliyorlar. Şu anda kendilerinden aldığım rakamlar, pratisyen hekim 2 bin-2.200 lira arası, uzman hekim 2.500-2.850 lira arasında bir emekli aylığı almakta. En azından, kendilerinin bir hâkim, genel müdür ya da bir albay emekli maaşına eşitlenmesi talepleri var.
Olağanüstü hâl ve KHK'larla tıp fakültelerinden Fetullahçı öğretim görevlilerin yanında, son KHK'larda sol, sosyalist, demokrat, muhalif akademisyenler de üniversitelerden ihraç edilmiş durumda. Sonuçta, öğretim görevlisi olmayan tıp fakülteleri, yetersiz tıp eğitimi ve bunların ülkemiz sağlık ortamına çok olumsuz yansıma riski ortaya çıkmış durumda.
Sağlık alanında personel için yeterli kadro yok, personel eksiği artmış ve ciddi bir taşeronlaşma mevcut. Çalışan taşeronlar genelde yardımcı hizmetlerde görevlendiriliyorlar. İŞKUR'dan geçici, altı aylık personeller geliyor. Ama göreve yeni başlayan hekimlerdeyse ağırlıklı olarak sözleşmeli çalışma ağırlık kazanıyor.
Tıp fakülteleri ekonomik olarak çökmüş durumda, ödemelerini yapamıyor, ilaç ve medikal firmaları artık tıp fakültelerine malzeme ve ilaç vermiyor.
Tıp fakültelerinde asistan ve uzman hekim kadroları azalıyor, kötü ve yoğun çalışma koşulları, ekonomik nedenlerle hekimler görevlerinden istifa ederek akademiden kaçıyor. Performans ve fazla mesai koşulları ameliyatların yirmi dört saate yayılarak hafta sonu da aynı ekiple yapılması sonucu mesai saatleri uzuyor, mesai ücretleri yetersiz, bu ücretleri "Yüzde 50 arttı." denmesine rağmen mesai ücretinin saati uzman hekim için saati "12 lira, 20 lira" gibi komik rakamlarla ifade edilmekte.
Benzer bir başka sıkıntı da hekimler stratejik personel olarak değerlendiriliyor. Sağlık Bakanlığı stratejik personelin tanımını değiştirerek doktorla birlikte uzman hekim, diş hekimleri ve eczacıları da aynı kategoriye aldı. Yeni düzenlemeyle eşi özel sektörde çalışan stratejik personel eş tayin talebinde bulunamamakta, Sağlık Bakanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nde yapılan değişiklik sonrasında. Düzenlemeyle stratejik personel için eş durumu tayinine kısaltma getirilmiş durumda.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Devam edebilir miyim?
BAŞKAN - Buyurun.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Acillerde, tabii, siz anlattınız, yoğun iş yükü var. Tabii, acil başvurusu dünyada örneği görülmemiş bir şekilde 110 milyonu, nüfustan daha fazla bir rakamı bulmuş durumda. Tabii, bu kadar çok acil başvurusu acildeki bir hekim bakımının niteliğini de etkilemekte. Ayrıca da sağlık personeline karşı şiddetin artışında son derece önemli bir husus olarak önümüze çıkmakta.
Şehir hastaneleri konusunda bizim istediğimiz, bilimin gereklerine uygun biçimde kente ve çevreye saygılı, kamu yararı gözetilecek biçimde ve mevcut hastaneler korunarak yeni yatırımların yapılmasıdır. Modern hastanelere karşı olmak mümkün değildir ancak şehir hastaneleri kamu-özel ortaklığı modeliyle yapılacak olup ciddi kamu zararına neden olmaktadır. Sadece "kira" adı altında yirmi beş yılda ihaleyi alan şirketlere sabit yatırım bedelinin çok çok üzerinde fazladan paralar ödeneceği görülmektedir. Şirketlere ödenecek para sadece kira bedeli de değildir. Hastanelerde görüntüleme, laboratuvar, bilgi işlem, güvenlik, temizlik, yemekhane gibi aklınıza gelen tüm hizmetler yine bu şirketlere bırakılmakta, bunlar için de bu şirketlere "hizmet bedeli" adı altında yüksek paralar ödenmesi karara bağlanmaktadır. Üstelik sağlık hizmetlerinin tümünün de bu şirketlere bırakılması söz konusudur. Burada hekimlere ve sağlık çalışanlarına düşen, kurulan düzenin çarkları altında ezilmekten başka bir şey değildir. Yurttaşların ise bu beş yıldızlı konfordan yüksek paralar ödeyerek yararlanacaklarını yapılan düzenlemeler ortaya koymaktadır.
Sayın Bakanım, Suriyeli ve Iraklı sığınmacıların sağlık hizmetlerinden faydalanması konusunda... Tabii, 3 milyon mülteciye bakıyoruz, ciddi sıkıntılar var özellikle çocuklar ve kadınlar konusunda ama bu yüksek mülteci sayıları bunların daha sonra tüm Türkiye illerine yayılması ve mevcut sağlık sistemine entegrasyonlarında görülen sıkıntılar bulaşıcı hastalıkların ülkemize taşınabileceği eradike edilmiş aşıyla önlenebilir hastalıkların yeniden görülme sıklığı endişesini de gündeme getirmiştir. Mülteci ve sığınmacıların sağlık sorunlarında özellikle kayıtlı olmayan sığınmacıların sağlık hizmetlerinden yararlanma konusunda yaşadığı sıkıntılardan bize bahsedilmekte. Dil sorunu nedeniyle sığınmacıların, başta sağlık hizmetleri olmak üzere, kamu hizmetlerine erişim ve eğitimin sürdürülmesi ve iş, sosyal yaşam gibi ilgili ciddi sıkıntılar da öne çıkmaktadır. Özellikle, daha önceden Eskişehir'de Suriyelilerle görüştüğümde -Eskişehir'de kalan sayıları az olmakla birlikte- bu kartlarından eczanelerden faydalanamadıklarını birkaç kere söylemişlerdi onlara verilen kartlarını gösterdiklerinde. Bu konunun çözülüp çözülemediğini bilemiyorum, bunu da dikkatinize getirmek isterim.
Sizin sunumunuzda yansılarda da söylenmişti. İnsanlarımız, işte, 2002 yılında -siz oraya rakam olarak- hekime başvuru sayısı 3 iken, 8'i aştı. Tabii, sayı artıyor, bu nicelik, nitelik meselesi ama ilaç tüketiminde, ameliyat sayısında, acile başvuru sayısında, bunlar da çok olağanüstü artışlar var; bunların da dediğim gibi, performans sistemiyle doğrudan alakalı olduğunu düşünüyoruz.
Bir de, daha önce bir başka arkadaşım da dile getirdi, Sayın Bakan, ben de askerî hastaneler konusunu gündeme getirmek istiyorum. Kısa süre önce bir Eskişehirli gazimizi, güneydoğuda çatışmalarda yaralanan hemşehrimizi ziyaret için askerî hastaneye Sağlık Bakanlığına devredildikten sonra gittim, ondan yaklaşık bir ay önce, belki iki ay da olabilir, 15 temmuz öncesinde yani devredilmeden önce de gitmiştim. Gerçekten, iki ziyareti yapan buradaki diğer milletvekili arkadaşlarım da biliyordur ki çok büyük yani 180 derece fark var, gösterilen ilgide, alakada; askerlerimize gösterilen ilgiden bahsediyorum. Yanlarında her zaman bir er bulunurdu ya da onları psikolojik olarak da destekleyecek. Onlar kaldırılmıştı. Gösterilen ihtimam çok azalmıştı. Bu konuda sizin basına yaptığınız açıklamaları da bilmekle beraber, yaptığınız açıklamalara GATA'da ve diğer askerî hastanelerde üst düzey görev yapmış olan yetkililerin verdiği yanıtları da görmüşsünüzdür. Özellikle, sağlık imkânlarının, tesislerinin iyi olduğu ülkelerde askerî hastanelere gerek olmadığı şeklindeki görüşünüz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız Sayın Çakırözer.
UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Tabii.
...görebildiğim kadarıyla GATA'da komutanlık yapmış olan hekimler tarafından işte Fransa, Belçika gibi ülkeler örnek gösterilerek çürütülmekte. Bence -bu konuda çok söylendi ama- hem harp cerrahisi hem askerî psikiyatri nedeniyle yani ülkemizin korunması noktasında görev alan askerlerimizin yaralanmaları, sağlık durumlarının ciddi anlamda hasar görmesi noktasında, onlara verilecek sağlık hizmetleri konusunda belki bu yaralara bir kere daha dikkat etmekte fayda var. Özellikle benim inceleyebildiğim kadarıyla askerî psikiyatrinin önemine çok vurgu yapıyor uzmanlar. Askerî hastanelerin devri noktasında, askerî hekimliğin bitmesi noktasında gelen yapıcı eleştirilere kulak verilmesinde fayda var diye düşünüyorum.
Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.