| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Orman ve Su İşleri Bakanlığı b) Orman Genel Müdürlüğü c) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ç) Meteoroloji Genel Müdürlüğü d) Türkiye Su Enstitüsü |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 16 .11.2016 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli arkadaşlarım; Sayın Bakanım, sizin bu bütçenizde de Sayıştay raporlarında ciddi eksiklikler var. Biz bütün bakanlara soruyoruz ama konu Sayın Kuşoğlu'nun uzmanlık alanı olduğu için ona bırakıyorum. Önce bu su ve toprakla ilgili önemli çalışmalar yapan ve Türkiye'de bu konuda bilinçlenmenin ortaya çıkmasını sağlamada büyük katkısı olan TEMA Vakfının kurucuları Hayrettin Karaca ve Nihat Gökyiğit'e teşekkür ediyorum. Tabii bütün çevrecilere teşekkür ediyorum. Size, Hükûmetinize ve Sayın Cumhurbaşkanına da çevrecileri düşman olarak görmeyin önerisinde bulunuyorum. Çünkü ikide bir "Çevreciler filan Alman firmasının ajanı, filanın şeyi, hain..." Ya bunlar yanlış şeyler, bunlar tamamı vatansever, memleketsever, insansever insanlar. Dolayısıyla bunların bu şekilde karalanmasının hiç kimseye bir faydası olmuyor Sayın Bakanım.
Şimdi, Türkiye'nin... Güzel bir sunum yaptınız, teşekkür ediyorum, sizi tanıyorum. Gerçekten bu konuda nasıl çalıştığınızı biliyorum ama korkarım, maliyeciler ve mühendisler sizi yenecekler Sayın Bakanım, öyle görünüyor. Sizdeki rakamlar da güzel rakamlardı ama bendeki rakamlar biraz da farklı açıdan bakarak toplanmış rakamlar ama hepsi doğru rakamlar. Türkiye'de yılda ortalama 501 milyar metreküp suya eş değer yıllık ortalama yağışın yarısından fazlası su yüzeyleri ve bitkilerden oluşan buharlaşmayla gidiyor. 158 milyar metreküplük kısmıysa akışa geçerek akarsular vasıtasıyla denizlere ve kapalı havzalara, göllere dökülüyor. Komşu ülkelerden ülkemize 7 milyar metreküp su akışı var. Bütün bunları hesapladığınız zaman Türkiye bütün raporlarda su sıkıntısı çeken ülkeler arasında ve gelecek yıllarda su konusunda su fakiri ülke olacağımıza dair çok ciddi veriler var. Kişi başına yıllık kullanılabilir su miktarı 1.500 metreküp civarında Sayın Bakanım. Bunun 2030 yılında bin metreküplere düşebileceği ve bizim de artık su fakiri ülkeleri arasına gireceğimiz şeyi var. TMMOB'un Jeoloji Mühendisleri Odası su varlıklarının yanlış kullanımı konusunda yıllardan beri uyarılar yapıyor, raporları var. Burada dikkat çeken önemli konular var, tabii tek tek girmek durumunda değilim. Mesela göllerle ilgili, en büyük tatlı su gölü Beyşehir Gölü küçülüyor, Tuz Gölü küçülüyor, Bafa ve Van Göllerinde su seviyesi düşüyor. Bu konuda çok ciddi sıkıntılar var.
TEMA'nın su varlıklarına yönelik tehditler haritasını değerlendirme raporu var. Burada Türkiye yılda 643 mm... Mm derken yıllık ortalama yağış miktarı metrekareye kilogram olarak gösteriliyor. Türkiye'de kişi başına düşen su miktarına bakıldığında DSİ verilerine göre 112 milyar metreküp olan toplam kullanılabilir su miktarı, 2010 nüfus sayımı esas alındığında kişi başına 1.515, evet 1.500. Dünya da bunu söylüyor zaten. Son otuz yılda Türkiye'nin önemli su rezervleri olan su havzalarına düşen yağış miktarlarında yaklaşık yüzde 25 azalma kaydedilmiş Sayın Bakanım. Yağışlarda Doğu Akdeniz ve Doğu Karadeniz havzalarında yüzde 35-55 arasında, Marmara, Susurluk, Sakarya ve Kuzey Ege havzaları gibi Türkiye nüfusunun yoğunlukta yaşadığı havzalarda yüzde 20-30 arasında düşüşler var. Türkiye'nin 2050'ye doğru su fakiri ülkesi olacağını herhâlde siz de kabul ediyorsunuz Sayın Bakanım. Önemli riskler şey yapıyor. İşte burada maliyeciler ve mühendisler sizin altınızı oyuyor Sayın Bakanım.
Su varlığının niteliğine yönelik tehditler, akarsu kirlenmesi, göl kirlenmesi; su varlığının miktarına yönelik tehditler var, göl kuruması, akarsu kuruması, yer altı sularının azalması Sayın Bakanım. Su varlığına erişime engel olarak barajlar, HES'ler. Bu HES'ler konusunu konuşmak lazım. Özellikle bu boru tipi HES'ler üzerinde konuşmak lazım. Gene içme suyuna yönelik ciddi tehditler var.
Bu raporlamada tehditlerin ana nedenleri olarak şunlar sayılıyor Sayın Bakanım: Endüstriyel faaliyetler, havzalar arası su transferleri. MHP'li milletvekilimiz bütün Türkiye'nin sularını Konya'ya akıtın filan dedi yani bunların üzerinde oturup konuşmak lazım, doğru mu yanlış mı bunlar.
Yine barajlar, HES'ler tehdit olarak görülüyor, yanlış tarım uygulamaları, çöp doldurma alanları, tehlikeli atık işleme, planlı ve plansız yapılaşma -yapılaşma da çok önemli bir tehdit- maden işletme ve cevher konusu, kontrolsüz çöp döküm alanları, kömür çıkarma, işleme, kömür termik santraller, ulaştırma altyapı şebekeleri gibi çok ciddi mühendisler ve maliyeciler tarafından tehdit altındasınız Sayın Bakanım, uyanık olalım burada.
Dünya Su Forumu'nun şeyi var "Türkiye sanılanın tersine su zengini bir ülke değildir artan nüfusun, gelişen ekonomisi ve büyüyen kentlerle Türkiye su fakiri olma yolunda hızlı bir şekilde gidiyor." diyor ve orada da sürdürülebilir olmayı engelleyen konular arasında yine hidroelektrik santraller, barajlar ve havzalar arası su transferleri özellikle ciddi bir şekilde şey yapılıyor. Burada önemli bir konu var yani siz ÇED neredeyse artık zorunlu olmaktan çıktı, hele bu çıkarılan bir yasa var biliyorsunuz yatırımları teşvik, 80/4 meşhur madde yani istediğiniz zaman engeller, istisnalar getirebileceksiniz. Çok tehlikeli bir sorumluluk alıyorsunuz, hadi maliyeciler demeyeyim mühendisler size büyük baskı yapacak bu konuda.
Tarım yüzde 73'lük payla en fazla su kullanılan sektör. Burada da gerçekten doğru mu yapıyoruz yanlış mı yapıyoruz bunların ciddi bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. Tabii kentleşme, insanların kentlerde toplanması bu da önemli bir sorun.
"Türkiye'de belediyelerin kaçında arıtma tesisi var?" diye bir soru var bu arada yani temiz suyla ilgili de çok ciddi sıkıntılar olduğu görülüyor.
Sayın Bakanım, ormanlarla ilgili, Türkiye, evet, yani rakamları verdiniz, ağaçlandırmaları yapıyorsunuz, Karadeniz örneğiyle birtakım şeyler söyleyeceğim orada ama Türkiye'nin toplam 21,5 milyon hektar orman alanının yüzde 48'i erozyona maruz kalıyor yani siz "Erozyon falan bitti." diyorsunuz ama raporlar öyle demiyor. Resmî verilere göre Türkiye'de orman kaybı görülmüyor ama iş tam olarak öyle değil.
Bu 2/B uygulamalarıyla ilgili sıkıntılar devam ediyor, yeni şeyler açılmadı falan deniliyor ama ne kadar kontrol ediyorsunuz, bunları araştırmak gerekiyor.
Orman yangınları, evet, orman yangınlarıyla ilgili geçmişe göre çok önemli şeyler yaptınız ama tehdit, tehlike devam ediyor. 2014 yılında 2.149 adet orman yangını sonucu 3.117 hektar alan, 2015 yılında 2.150 adet orman yangını sonucu 3.217 hektar orman alanı yanmıştır. Yani bunlardan kasıtlı olarak 150 adet yangında, 167 hektar ihmal ve kaza sonucunda, doğal olarak meydana gelen ve en çok da faili meçhul yangınlarda gidiyor.
Birleşmiş Milletlerin belirttiği sürdürülebilir kalkınma hedeflerinden bir tanesi olarak karasal yaşam maddesi kapsamında yapılan araştırmalara göre 2,6 milyar insanın yaşamını sürdürebilmesi toprağa ve tarıma bağlı. Yani Türkiye'de ne kadar toprağa ve tarıma bağlı gıda, gıdaya ulaşım, gıda güvenliği gibi çok ciddi sorunlarımız var ve bunlar sizin Bakanlığı bire bir ilgilendiriyor Sayın Bakanım.
Türkiye'nin tarım arazisi 2001 yılında 26,6 milyon hektarken 2014 yılında 24 milyon hektara gerilemiştir. Burada meralardan söz etmek istiyorum Sayın Bakanım tarım dediğimiz zaman. Yine, son zamanlarda çıkan bir kentleşme, kentsel dönüşümle ilgili yönetmelik ve yine sizin çıkardığınız şu meşhur yatırımları teşvik 80/4'e göre meralar çok ciddi bir baskı altında, meralar giderek azalıyor. Çünkü bu konuda o kanunda diyorsunuz ki: "Biz istediğimiz projelerde izin, ruhsat, değişik konularda istisna getireceğiz." Hatta ve hatta daha da ileri gidiyorsunuz, diyorsunuz ki: "Yasal ve idari düzenlemeler yapacağız." Hükûmet nasıl yasal ve idari düzenlemeler yapacak, Hükûmetin yasa çıkarma şeyi var mı, Meclisin değil mi bu gibi ciddi sorular ortada duruyor.
Zaman da sıkıştı dolayısıyla ben atlayarak bir Rize'ye geleyim. "Rize'nin nesi var?" diyeceksiniz. Bütün arkadaşlar öyle diyor Rize'nin her şeyi halledilmiş. Sonra "Sana ne, sen Rize Milletvekili değilsin ki." diyorlar. Rize'nin 1 nüfusuna karşılık dışarıda da 2 ve 3 nüfus var. Dolayısıyla ben İstanbul Milletvekiliyim ve Rize'de yaşayan Rizeliden çok İstanbul'da yaşıyor. Rize'yle birebir ilgiliyim. Bir de Rize'ye hiçbir şey de yapılması Sayın Bakanım. Rize'de hâlâ beş sene evvel meydana gelen o kenti çamur basmasından sonra dereler kırıldı, duruyor. Yani Cumhurbaşkanının memleketinde ben başka kelime kullanmayayım ama Rize'nin içinde kanalizasyon akıyor Sayın Bakanım. Dolayısıyla Rize'ye çok fazla şey yapılmış değil.
Bu orman yolları çok ciddi bir problem Rize'de. Orman yolları yapıyorsunuz ama böyle olmaz yani. Yani memleket vatan toprağı, vatan toprağına böyle girilmez yani.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, ek süre veriyorum.
Buyurun.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Canavarla giriyorlar, döküp gidiyorlar. Bu Yeşil Yol'da da aynı şekilde. Yani Yeşil Yol gerekli değil mi, ÇED alındı mı, alınmadı mı bir tarafa yani yol yapımı biraz insaflı bir şekilde olması gerekiyor ki günümüz teknolojisinde böyle.
Şimdi, bu HES'lerle ilgili çok ciddi şikâyetler devam ediyor. Sayın Bakanım, defalarca soru sorduk sorularımıza cevap vermiyorsunuz. Siz değil, hiçbir bakan cevap vermiyor. Bu kanal tipi HES'lerle...
MUSA ÇAM (İzmir) - Veysel Hoca yapmaz öyle şey.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Öyle, duruyor. Kanal tipi HES'lerle ilgili çok ciddi problem var, insanlar hâlâ şunu soruyor: "Bu su kullanma hakkının devredilmesi ne anlama geliyor yani? Bir süre sonra değirmen kuramayacak mıyız, su alamayacak mıyız, ne yapacağız?" Bunları çok ciddi şekilde merak ediyoruz Sayın Bakanım.
Bir de sorumu burada da sorayım. Bu kanal tipi HES'ler bittiği zaman Karadeniz'deki Türkiye'nin enerjiye ihtiyacının ne kadarını karşılayacak? Değer mi bu yatırımlar?
"Dere ıslahları" dediniz Sayın Bakan. Çok yanlış dere ıslahı yapıyorsunuz. Şu anda Karadeniz'de yaşanan sel felaketlerinin bir sebebi dere ıslahı. Betonlarla dereleri kanallara alıyorsunuz, dışarıdan gelen tali derelerden, küçük derelerden şey giremiyor, onlar geri dönüyor hem evlere, konutlara zarar veriyor hem tarım alanlarına çok ciddi bir zarar geliyor. Yeri gelmişken söyleyeyim, Karadeniz Sahil Yolu'da bir set olarak duruyor. Dereler Karadeniz'e akamıyor, geri dönüyor ve sel zararlarının en büyük şeklini bu şekilde alıyoruz.
Taş ocakları var. Şimdi havaalanında dolgu çalışmaları var. Bu taş ocakları ve dere içinden malzeme almalar, bunlar nasıl yapılıyor, kim kontrol ediyor? İnanın kontrol edilmiyor. Bir tane şey alıyor. Taşkın oldu "Taşkından gelen malzemeyi alacağız." diye özel idareden bir izin alıyorlar, onunla beraber iki sene derenin içini götürüyorlar Sayın Bakanım. Tamam, yani bizim bunlara ihtiyacımız var da ,nereden nasıl karşılayacağız, bunların ÇED'ini alıyor muyuz, almıyor muyuz, bunu denetlememiz gerekiyor.
Sayın Bakanım, dediniz ki: "İlk geldiğimizde fidan alıyorduk dışarıdan, şimdi almıyoruz." Hâlâ alıyoruz Sayın Bakanım, az alıyoruz, doğru fidanlıklar yaptınız ama ne kadar alıyoruz? Yani hem ağaçlama için hem de süs bitkileri olarak ne kadar alıyoruz? Yılda ne kadar para, döviz dışarıya gidiyor, bunu merak ediyorum Sayın Bakanım.
Birkaç tane konu var. Kavrun Yaylası'nda bir teleferik şeyi dolaşıyor, bu nedir? Kayak tesisi filan Kavrun'da, Kaçkar'da bu nedir? Bu konuyla ilgili sizin bir bilginiz var mı?
Bir de bu Palovit'te bir Macera Parkı diye bir şey kuruldu. Vatandaşlar buna isyan ediyor "ne demek bu macera ya, biz burada yirmi senedir, otuz senedir, elli senedir seviyoruz bu keçileri, bunları vurmak için insanlar mı gelecek?" diye soru soruyorlar.
Son olarak bir şey söyleyeyim Sayın Bakanım. Bu "Van'dan Edirne'ye kanal açarız." Açarsınız Sayın Bakanım yani bugünün teknolojisiyle filan mümkün ama yani bu havzalardaki su aktarımıyla beraber soruyorum: Bunlar gerçekten yaparken bu topraklara elbette iyi niyetle yapıyorsunuz; ihtiyacımız var, kalkınmaya gelişmeye, istihdama, dünya kadar şeye ihtiyacımız var. Güzel de yani bunlar sadece bizim değil ki, sadece şimdi yaşayanların değil ki bu çevre, doğa, bu vatan, gelecek kuşakların emaneti Sayın Bakanım. Bunları yaparken bunlar on sene, yirmi sene, otuz sene sonra nasıl bir etki yapacak? Sonra yani çok da şey konuşmayın Sayın Bakanım, siz mütevazı bir insansınız, çok iddialı konuşuyorsunuz "Yaptık, ettik" Yani neredeyse haşa filan yani bir noktaya kadar geliyorsunuz. Değil, öyle değil ama yani bu tarzınız da yanlış.
Bir son cümleyle bitireyim bu ÇED işini...
MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) - Yaptık ama her şey ortada.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - "Yapmadınız" demedim kardeşim, yaptınız ama bir taraftan da mahvediyorsunuz. Gelecek kuşaklardan alıyorsunuz, bunlar gelecek kuşaklardan almadır, çalmadır, bu emanettir emanet arkadaşlar, emanet üzerinde ne kadar tasarruf kullanabileceğimiz bellidir.
Bu zorunlu ÇED meselesine tekrar dönüyorum. 80/4'e tekrar dönüyorum Sayın Bakanım. Enerji Bakanı "Henüz kullanmadık." dedi ama kim kullanacak bu 80/4'ü? Niye aldınız Sayın Bakanım? Maden aramalarında Artvin'de, Rize'de, HES'lerde ne kadar kullanılacak bu? Bunu merak ediyorum, soruyorum.
Geçen size bir soru önergesi verdim Sayın Bakan. Bu, Rize'de yapılan bir dere ıslahıyla ilgili bir konu. Rize, Çayeli, Sarısu ve Yamaç köyleri, Çataldere ve Uzundere köyleri arasındaki bir problem. DSİ bunu ihale etti. Bir yerde bir havzada ihale edilmiş, ihalenin adı bu ama daha sonra işin yapılacağı yer Hayati Yazıcı'nın havzası, köyü Sayın Bakanım. İnsanlar isyanda "Ne oluyor? Yıllardan beri uğraşıyoruz." Aşıklar Vadisi, yıllardan beri uğraşıyor oranın köylüleri, Aşıklar Vadisi olarak ihale edildi ama işin yapılacağı yer bu kurnazlıkla olmaz ya. İşin yapılacağı yer daha evvel zaten iş yapılan yerlerde Senoz Vadisi'ndeki ıslah şey yapacak. Vatandaşlar soruyor "Hiç bizim Bakanımız yok da böyle mi yapıyor?" Bir bakana da bu yakışmaz, eski bir bakana Sayın Bakanım. Bu soruya cevap vermediniz. Bir buçuk ay oldu.
Teşekkür ederim.