| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Orman ve Su İşleri Bakanlığı b) Orman Genel Müdürlüğü c) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ç) Meteoroloji Genel Müdürlüğü d) Türkiye Su Enstitüsü |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 16 .11.2016 |
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Öncelikle Sayın Bakana 2017 bütçesinin hayırlı uğurlu olmasını dileyerek başlamak istiyorum.
Bir ön kabulle başlamak istiyorum. Bölge ve bölgenin ekolojisine zarar vermeyen bütün yatırımların yanındayız, hiçbirinin asla karşısında değiliz. Ama bölge ekolojisini bozacak, bölgedeki bazı endemik türleri yok edecek atıklar çıkaran yatırımların o bölgelerde yapılmasına karşıyız. Bu tür yapıların yapılabileceği bölgeler de var ülkemizde. Gereken önlemlerin alınarak bu yatırımların bu çalışmaların o bölgelere aktarılmasının vatanımız ve milletimiz için daha hayırlı olacağı kanaatindeyiz. Örneğin Dünya Doğayı Koruma Birliğinin insan kaynaklı suistimaller sonucu kaybedilen hayvan ve bitki türleriyle ilgili Türkiye'nin ekosistem karnesi on yedi hayvan ve bitki türünün yok olduğu yönünde. Bunun önemli olduğu ve sizin tarafınızdan da göz önüne alınacağı umuduyla konuşmama başlıyorum.
Bizler şehirlerde kirli ve pahalı su kullanmak zorunda bırakılanlar, suyun piyasada alınıp satılmasına karşı çıkanlar ve suyun bir insan hakkı olduğunu savunanlar olarak inşaat, kentsel dönüşüm ve enerji üzerinden gerçekleşen yıkıcı inşaatların ekolojik yıkımları arttırdığı düşüncesindeyiz. Öncelikle 80'inci maddeden bahsetmek isteriz. 80'inci maddeyle birlikte gelen özellikle meraların, su havzalarının yok edilmesi, 80'inci maddeyle birlikte yine gelen ÇED raporlarının istenmeme durumu ve bu yatırımcıların önünü açmayla ilgili olarak herhangi bir orada yaşayan insanların hukuki taleplerde bulunamama durumu, Cerattepe, Samistal, Akkuyu, Kamilet gibi tartışmalı pek çok projede açılan davalar da sonuçsuzluğa sebep olabilecektir. Ekosisteme, biyolojik tür ve çeşitliliğe, kısacası hepimizin, insanlığın var oluşuna dönük çok ciddi ve geri dönüşü olmayan suistimallere sebep olacaktır. Yatırım ve yatırımcıyı koruyan, doğayı metalaştırarak sermaye talanının açılmasına yol açan önemli bir yasadır. Bu konuda gerekli çalışmaları sizin de yapacağınıza inanıyoruz. Biz zaten Anayasa Mahkemesinin iptal edeceğine inananlardanız.
Size hep tabii bulmuşken bir şeyler de söylemek isterim. Bu soruları sorduk ama cevaplarını alamadık. Mesela Orman Bakanı olarak kuzey ormanlarının akıbetiyle ilgili ne düşünüyorsunuz? İstanbul'da kuzey ormanları yok edildi ve oraya gökdelenler dikildi. Artık İstanbul Milletvekili olarak İstanbul'da nefes alınamadığını söyleyebilirim. Üçüncü köprü bağlantı yollarının imara açılma durumu nedir? Toplanan kupon araziler olduğuyla ilgili basında çalışmalar var. Ordu Fatsa'da siyanürlü altın aramalarının sonucunda fındıkların zarar gördüğü söyleniyor. Fındıkların kanserojen madde ihtiva edip etmediğine dair herhangi bir çalışma var mıdır?
Bir de tabii orman köylülerimizle de ilgili bilgi almak isteriz sizden, orman köylülerimizin durumu nedir? Kent içi bostanları, kent içi yeşil alanları, mesela Osmanlı ziraatının en gelişmiş örneklerinden biri olan Yedikule Bostanları imara açılmak isteniyor.
Cerattepe'de maden aramayla ilgili çok ciddi bir yeşillerin yok edilmesi var. Havva Ana bağırdı, biz de buradan bağırıyoruz: "Devlet kimdir, nedir; yeşile, doğaya sahip çıkan mıdır, talan eden midir?" Yeşil Yol projeleri ve Yeşil Yol projelerinin ülkemize yaşattığı sıkıntılar ortadadır.
Dere ıslahıyla ilgili küçük bir şey söylemek isterim. İSKİ bir yönetmelik çıkardı biliyorsunuz. Dere taşma mesafesini 100 metreden 10 metreye çıkardı. Yalnız bir şeyi unuttu: Dereye haber vermedi. Dere 10 metre taşması gerektiğini bilmiyor.
Eski tarım arazilerinde yapılan madenlerin oradaki tarıma etkisi ve maden bittiğinde o bölgenin nasıl düzenlendiğiyle ilgili bir sıkıntı ciddi anlamda var.
Kanal İstanbul, İstanbul için ve Türkiye için önemli ve geri dönülmez sonuçları oluşturacak. Havzaları, su havzalarını, biyoçeşitliliği ve hatta Marmara Denizi'ni bir sülfür gölüne çevirecek çok ciddi bir çalışmadır. Oraya harcanacak bütçeyle doğuda, güneydoğuda, İç Anadolu'da, hatta Ege'de çok güzel çalışmalar yapabilirsiniz. O paraları boşa, doğayı katletmek için kullanmamanızı tavsiye ediyoruz.
Kentlerin çok önemli su sorunları var. Herkes memleketinden bahsetti. Ben Malatya Arapgirliyim. Arapgir'de ayağınızı biraz sert bassanız su çıkardı, şimdi üzüm bağlarımız kurumuş. Köylüler birbirleriyle kavga hâlinde "Suyu sen alacaksın, ben alacağım." Ülkemiz gerçekten sizin anlattığınızın çok dışında bir su durumuna sahip.
Barajların su toplama havzalarında ağaçlandırma şartı aranırdı eskiden, bizim bildiğimiz kadarıyla müteahhitlere böyle bir şart getirilirdi. Artık o şart ortadan kaldırıldı mı?
Atatürk Orman Çiftliği'nin bir bölümünü Ankara'da ağaçlandırmak için kiraya verilmiş diye duymuştuk. Acaba buraya sonra şantiye kurulmuş. Acaba böyle bir durum gerçek mi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yedekci, toparlamanız için ek süre veriyorum.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Teşekkür ederim.
Kabataş'ta, tabii İstanbul'da Martı Projesi var. O Martı Projesi Boğaz'ı büyük ölçüde kirletecek ve yok edecek, çeşitli canlıları yok edecek. Bununla ilgili bir çalışmanız olacak mı? İnşallah, durduracaksınız. İyi niyetinize istinaden söylüyorum.
Dicle'nin üzerine 40 kentin atık suyu boşaltılıyor, 40 kent. Bu konuda bir çalışmanız olacak mı?
İstanbul'un su sorunu var. İstanbul'da kullanma suyu...
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Nereye 40 kent?
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - 40, evet, Dicle Nehri'nin üzerine 40 ayrı... Listesini veririm kentlerin. Zaman vermiyor çünkü Başkan, bana söz hakkı vermediği için bu kadar hızlıca söyleyebiliyorum.
Üçüncü hava limanı için sadece İstanbul değil, Tekirdağ'da da doğayı koruma dernekleri ayağa kalktı. Kanal İstanbul da sadece İstanbul'u değil, çevresindeki bütün kentleri de etkileyecek.
Ayrıca, kuzey ormanlarında aynı firma taş ocakları kurmak için de ayrıca ruhsat başvurusunda bulundu ve böyle bir çalışma yapıyor mu? Bunun da çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Türkiye'nin ormanlarının yatırım için kesildiğiyle ilgili ciddi veriler var elimizde. Türkiye'de ormanların tahribatı pahasına yapılmak istenen bizim elimizdeki belli başlı projeler İstanbul'un kuzey ormanları, köprü ve hava limanı tehdidinin altında. Belgrad Ormanı muhafaza ormanı statüsünden çıkarıldı.
Bartın'da termik santral planı doğa orman alanında. Çanakkale'de termik santral projesi orman alanı içinde. Denge bozulursa geri dönüşü yok. İğneada'da Longoz Ormanları nükleere kurban edilebilir. Mersin'de nükleer santral çalışmaları ormana taşmış durumda. Sinop'ta 1.051 hektarlık orman alanı Enerji Bakanlığına niçin verildi? Bugün Türkiye'de kurulması planlanan 3 nükleer sahası için de ormanlık alanlar belirleniyor. Pek çok termik santral projesi de yine orman alanları içerisinde. Kamu yararı gerekçesi gösterilerek bu ormanlar tahrip ediliyor. Nasıl bir kamu yararı vardır? Üçüncü köprü İstanbul'un kalan son orman alanlarının üzerine inşa ediliyor. Siz bir Orman Bakanı olarak bu konuya dur demeyecek misiniz?
Bir de kitapçığınızı inceledim arada, çok güzel şeyler yazmışsınız. Mesela, bazı projelerden bahsetmişsiniz tarımla ilgili. Ama tarımla ilgili bizim elimizdeki verilerde ülkemizde hâlâ sulama alanlarının yüzde 97'si yüzeysel sulamayla sulanıyor, damla sulama kullanılmıyor. Bir de sürdürülebilir olmayan su altyapı projeleri kullanıyorsunuz. Bence bunu değiştirseniz, bütüncül bir anlayışla baksanız ve bakanlıklar olarak ortak çalışsanız buradan kurtulabilirsiniz diye düşünüyorum. Havza ölçeğinde yapmıyorsunuz planlama çalışmalarını.
İçme suyuyla ilgili olarak da on dört yeni Büyükşehir Yasası'ndan sonra İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde ortaya çıkan su yetersizliği havzalar arasında su alışverişini zorunlu kıldı ancak bu müdahalelerle ekolojik ve sosyal çokça sorun yaşandı. Türkiye'deki 3.225 belediyeden sadece 296'sında atık su arıtma tesisi bulunmaktadır. Büyük Menderes Nehri, Eğridir Gölü, Bafa Gölü, Tuz Gölü, Gediz Deltası, Ulubat Gölü, Burdur Gölü, Göksu Deltası kirlilikten etkilenen sulak alanların sadece bir iki tanesi. Diğer yatırımlar ve kaynak kullanımla ilgili olarak da büyük ölçekli altyapı projeleri, otoyollar, kentleşme gibi çalışmalar ve madencilik faaliyetleri, su kaynakları ve özellikle sulak alanları ekosistemleri doğrudan etkilemektedir. Havzalardaki akış miktarı ile bu havzalardan faydalanan nüfus oranı arasında ciddi bir fark vardır. Mesela yüzde 28'i Marmara Bölgesi'nde yaşamaktadır insanların ama yüzde 4'lük kısmını buradaki havzalar toplamaktadır. Türkiye'de su yönetimi konusunda da çokça birim üst üste çalıştığı için siz belki de...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Yedekci, son bir dakika, lütfen...
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - Çok teşekkür ederim.
BAŞKAN - Dokuz dakika oldu.
GÜLAY YEDEKCİ (İstanbul) - HES'lerle ilgili o zaman, son bir dakikamı HES'lere ve çevre katliamlarına ayırmak isterim. Türkiye özellikle 80'inci maddeden sonra çevre katliamlarına daha da açık hâle gelmiştir. 80'inci madde çevrenin idam yasasıdır ve su riskleri ve hidroelektrik santrallerle ilgili çalışmaların bir an önce yapılması gerekmektedir. Yaptığınız hidroelektrik santrallerin bir kısmı bir süre sonra işlevsiz hâle gelecektir. Yapılan çalışmaların bilime, fenne, teknolojiye uygun olarak yapılması, çevreyi ve doğayı katletmemesi önemlidir.
Teşekkür eder, başarılar dilerim.