KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım, kıymetli bürokratlar ve basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İbrahim Bey'e de teşekkür ediyoruz yani şiir gibi konuşuyor, roman yazıyor yani, herhâlde biraz şeye başlayacak, edebiyat alanında da bayağı bir ilerleme bu Komisyon sayesinde devam edecek gibi görünüyor.

Sayın Bakanım, ben de baştan tüm şehitlerimize ama hassaten Bakanlığın mensubu olarak Derik Kaymakamımıza ve bütün emniyet güçlerimize, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Tabii ki hepimiz -az önce Sayın Kalaycı burada Yurdakul'un şiirini okudu- bütün Türk vatandaşları asker millet olarak zaten asker doğar. Onun için o konuya girmeyeceğim ama bizim meşhur bir, kaymakamlar arasında... Burada bir sürü ağabeylerim, arkadaşlarım var. Onlar göreve başladıktan sonra bir süre giderlerdi, ilk doğu hizmetinden sonra bir süre sonra sıkılırlardı, derlerdi ki "Ya bizi merkeze bir idari göreve aldırın." Biz de derdik ki, espri odur: "Bayrağın dalgalandığı her yer vatandır, onun için siz orada durmazsanız kim duracak?" deyip biraz da şakayla karışık onların sürelerini orada uzattırmaya çalışırdık. Tabii ki hepsi o görevlerini yapıyorlar. Ciddi bir travma yaşadık 15 Temmuz süreciyle beraber. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak en baştan itibaren, Sayın Genel Başkanımız başta olmak üzere "Bu bir başkaldırıdır." diyerek karşı çıktık, sonrasında OHAL'e de destek olduk. Orada baştan biraz açıkçası buruktuk ama şimdi kısmen de olsa... İşin PKK tarafıyla da mücadele edilmesi gerektiğini söylemiştik. Siz konuşmanızda söylediniz, o konudaki hassasiyetlerin artması gerekiyor, gevşetilmemesi gerekiyor çünkü biz orada "terör" deyince hem FETÖ hem PKK'yı söylemiştik hatta PYD unsurlarını, bunun gevşetilmeden biraz daha sıkı bir şekilde yapılması gerekiyor. Neden öyle söylüyoruz? Siz de konuşmanızda belirttiniz, az önce Sayın Kalaycı da ana hatlarını söyledi; Hükûmetin bu cazibe merkezleri ve teşvik programından sonra Sayın Genel Başkanımız Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesini kalkındırma programını açıkladı. Çünkü orada birtakım ekonomik unsurlar vardı ki, az önce Sayın Kalaycı'nın dediği gibi, Resmî Gazete'de de KHK içerisine konulan bazı ekonomik unsurlar var. Şimdi o anlayışla bunu yapma şansımız yok, onun için zaten biz de arkasından kapsamlı bir program açıklamıştık. Oturup bu konuları ele almamız lazım. Çünkü bunun içinde, bizim bu ana programımızın altında 4 tane alt program var, kalkındırma programı ve birincisi terörle mücadele programı. Şimdi, o konsepti, defalarca Sayın Bahçeli'nin belirttiği, 8 maddelik, daha önce 7 maddesini Sayın Abdullah Gül Cumhurbaşkanıyken kendisine takdim etti, yıllardır söylediğimiz yeni bir terörle mücadele konseptini ortaya koymadan, onun kapsamına almadan biz yama tedbirlerle ve gündelik müdahalelerle yapamayız. Komutanlarımız burada, siz burada, Kamu Güvenliği Müsteşarımız burada; Sayın Müsteşarımız, hepsi tecrübeli arkadaşlarımız ama siz de istiyor da olabilirsiniz ama baştan bunu köklü bir strateji olarak ortaya koymazsak, hepsini birbirine entegre etmezsek yapamayız. Önce onu bir farklı kavram olarak ele almamız, terörle mücadele ettikten sonra, orayı terörden arındırdıktan sonra, vatandaşların can ve mal güvenliğini sağladıktan sonra ekonomik, sosyal kısımları yapabiliriz. o nedenle, ikinci kısmına biz "cazibe merkezleri programı" ki 70'li yıllardan beri "merkez köyler", yine "köykent modelleri" diye birçok şey söylendi, onlarla beraber entegre ederek yapabiliriz. Arkasından, "katılımcı ve kapsayıcı ekonomik büyüme anlayışı" diyoruz yani bütün toplum kesimlerini orada içine alan bir anlayış, sonrasında da bütün bölgesel gelişmişlik farklılıklarının giderilmesi, teşvikler, diğer hususlar beraber gelebilecek şeyler yani bu anlayışla yapmamız lazım, bütüncül bir sistemle yaklaşmamız lazım. Evet, belki acele olarak KHK'nın içine koymuş olabilirsiniz ama bence bunu yeniden gözden geçirip topyekun, hem terörle mücadele hem de bölgesel kalkınma projeleriyle birlikte, kalkınma ajanslarının da fonksiyonlarıyla birlikte ele almak gerekir diye düşünüyoruz. Çünkü, geçen hafta Sayın Elvan buradaydı, kendisi hatta bizim önümüzde "Ödeneğini kullanmayan ajanslar var, bir dahakine gözünün yaşına bakmam." diyerek bizim de huzurumuzda söyledi. O zaman yani bunun tamamının bir gözden geçirilmesi lazım. Biz kaynak tahsis ediyoruz, kullanılmıyorsa o zaman orada da bir hata var demek yani topyekûn bir proje uygulamamız lazım.

Şimdi, bu kitapçıkta önemli bulduğum çok şey var ama birkaç tanesini ancak zaman nedeniyle belirtmek istiyorum. Güzel bir şekilde söylemişsiniz: "Sahil Güvenlik Muhabere Sistemi SAHMUS, jandarma ve emniyet muhabere sistemi JEMUS'la entegre olacaktır." Yani bu büyük bir sorunumuzdu, komutanım başını sallıyor ama yıllarca bundan muzdarip olduk çünkü bilgi paylaşımı, bırakın bilgiyi istatistik paylaşımında dahi kıskançlık yapan kurumlarımız var; ekonomi kurumlarda da aynısı var, sadece güvenlikle ilgili söylemiyorum. Yani bir veriyi 5 tane yer yayınlıyor. Burada defalardır konuşuyoruz, TÜİK Başkanımıza söyledik, bakanlarımıza söyledik; birisi geçici veriyor, birisi aylık veriyor, birisi haftalık veriyor, biz eski bürokrat, on yıllık Komisyon üyesi, akademisyen olarak içinden çıkamıyoruz, vatandaş nasıl çıkacak diyorum yani onun için bu veri paylaşımını bir an önce hayata geçirmek lazım çünkü çok önemli, hele her şeyin farklı farklı noktalardan geldiği bir ortamda, birtakım tehditlerin geldiği bir ortamda bütün kurumların, sadece sizin değil, aynı zamanda MİT'le ilgili veri paylaşımının da bunun içerisine dâhil edilmesi gerekir. Hassasiyetler farklı ama artık ne kadar da görevler tanımlanmış olsa da örneğin bir canlı bomba vakasını düşünün, ihbarı aldınız, şimdi bunu peyderpey takip etmediğiniz zaman sınırdan girdiğinde MİT'in haberi oldu, döndü geldi, tekrar emniyet güçleri plaka takip sisteminden bakıyorsun yani hepsinin birbiriyle anında entegre olmaması durumunda sıkıntı oluyor. Bakınız işte yaşadık bunu. "Geldi." diyorsunuz, bir ihbar geldi, saat ikide, üçte, dörtte, ondan sonra Sayın Paşamız da oraya gitmiş, oradan oraya gitmiş MİT Müsteşarımız yani bir bilgi akışının ne kadar önemli olduğunu yaşadığımız bu hain teşebbüste gördük yani ne kadar çabuk bunu teyit edebilirsek o kadar faydası olacak.

EDS'yle ilgili de hemen arkasından bir sayfanız var, plaka tanımanın yanında. 6 il 13 ilçede olmak üzere 19 tanesinde sistem kurulmuş. Sayın Bakanım, bunu oturup bir değerlendirin, yetkili arkadaşlarımızla da değerlendirelim yani bu gerekli, faydalıysa bütün illerde kuralım, değilse de bunu sadece belediyelerin gelir kapısı hâline getirmeyelim, hiç kimseyi töhmet altında bırakmıyorum ama yani trafiğin akışını düzenleyip caydırıcı bir nitelikte olması gerekiyor, bunun özü bu. Tabii ki ihlal edenlerin gelirlerinden belediyelere de pay verilir, onunla ilgili düzenleme de yaptık ama bir şey var yani niye 13 ilçede var da diğer ilçeler de yok yani bir sürü büyük ilçemiz var Türkiye'de değil mi? Bir oturup, Bakanlık olarak burada düzenleme yapılması gerekiyorsa -biz de bakalım- bir orta yolu... Sadece gelirin paylaşımıyla ilgili bizim burada yaptığımız düzenleme işi değiştirmiyor ama gereklilik açısından bakalım, bir planlama yapalım ve ya hepsini mecburi tutalım, belli ölçekte veya belli nüfusta, belli trafik sayısına göre mi yapacağız, nasıl yapacaksak bir ayar buna da vermemiz gerekiyor, çok tartışılıyor, uzunca üzerinde durmayayım diye öyle söyledim çünkü çok fazla konu var. Ya, buradaki olay trafiği düzenleyici ve bu aksatmayı caydırıcı nitelikte olması lazım. Onun ötesinde, şimdi gidiyor, aynı yerde 3 sefer, 4 sefer yakalanırsanız olmuyor yani yeniden bir elden geçmesinde fayda var diye düşünüyorum.

Hızlıca, çok önemli sorunumuz, göç konusu. Göç İdaresi sizin uhdenizde şu anda ama Sayın Dışişleri Bakanımıza da ilettim, bizim bir millî göç politikamız olması gerekiyor yani sadece göçmenler meselesi olarak görmek yanlış, hele hele büyük orta doğu projesi, Arap Baharı bilmem ne derken biz hepsinin ortasındayız; bazen Balkanlardan, bazen Kafkaslardan geliyor ama bunun ötesinde bizi de aşan, bizi geçiş noktası olarak kullandıkları için bir uluslararası göç politikası, millî bir göç politikası oluşturmamız lazım. İçişleri ile Dışişlerinin de içinde olduğu, güvenlik birimlerinin de içinde olduğu bu boyutunu da düşüneceğimiz bir kapsamı olan bir göç politikasına ihtiyacımız var. Sadece bir vatandaşlık veya nüfus işi veya işte sığınma talebi olarak görmemiz meseleyi çözmüyor. Şu anda önümüzde AB'yle sorun, Almanya'yla sorun, o ayrı konu ama benim söylediğim bunların hepsinin ötesinde, bir ulusal göç politikası belirlememiz gerektiğini düşünüyorum.

Suriye sınırıyla ilgili bilgiler verdiniz, kitapçığın içerisinde de var. Planlanan duvar 90 kilometre, tamamlanan 77 yani 90'ın 77'si mi, ekstra...

İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Bizim Bakanlığımızın yapmış olduğu...

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yok, yok, yani şeyi söylüyorum şimdi, 90 planlanan, 77 tamamlanan, 77+90 mı, 90'ın 77'si bitti, 13 mü kaldı?

İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - 90 kilometre planlanan, 77 kilometre tamamlanan.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - 13'ü kaldı, tamam, doğru düşünmüşüm o zaman. 55 de kafes tel var...

İÇİŞLERİ BAKANI SÜLEYMAN SOYLU (Trabzon) - Millî Savunma Bakanlığının şu anda yapmış olduğu hariç, bu bizim Bakanlığımızca yapılan.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Başkanım toparlayacağım, bir iki cümle müsaade ederseniz.

Onu şunun için sordum Sayın Bakanım. Şimdi, Millî Savunma Bakanlığı da yapıyor bir kısmını, daha önceden de yapılan sınır kapıları var ama 911 kilometreden bahsediyoruz ve 2009 yılında mayın kanunu çıkarırken ciddi anlamda konuşmuştuk, sadece duvar kısmı değil arkaya da yapılanlar var da ben Suriye kısmının 911 kilometre olduğunu bildiğim için söylüyorum, hâlâ birçok yerin de ihtiyacımız var yani sadece duvar değil, sınır fiziki güvenlik sistemi, yerine göre tel, duvar ne gerekiyorsa ama elektronik aksamıyla beraber bir an önce sınırlarımızın tamamını güvence altına almamız lazım. Ben geçen, sayın valimizden de sınırda yapılan çalışmalarla ilgili bilgi aldım, o daha önceki şeyleri anlattı, sağ olsun ama lokal kalıyor. Çünkü niye öyle söylüyorum? 3 milyondan fazla insan girmiş. Daha önceki terör faaliyetlerinin içerisinde bu intihar bombacılarının bir kısmının tekrar girip çıktığını, bizim kontrolümüz dışında çıktığını tespit ettiniz sizler de, bizler de kamuoyundan, medyadan okuduk. O zaman, öncelikle, mademki bu bölgede zaten bir karışıklık var, sürekli olarak da burası kullanılıyorsa bizim sınırımızı güvenlik altına almamız lazım, onun için de ister duvar, ister tel, isterse de kameralar, elektronik mekanizmalarla sınır fiziki güvenlik sistemini tamamlamamız lazım.

Çok konumuz var ama bir hususu daha sürekli söylediğim için Sayın Başkanım ifade etmek istiyorum. Sayıştay raporlarıyla ilgili her seferinde söylüyoruz, evet, arkadaşlar çok şey yazmış ama muhasebe kayıtlarında sıkıntı olduğunu genel olarak görüyoruz. Yani, söylediklerinin ayrıntısına girmek istemiyorum ama alacak, verecek, menkul, gayrimenkul, bunların yeniden bir gözden geçmesi lazım. Genelde de bilişim sistemlerinden kaynaklanıyor diyorlar veya işte şuradan geldi, buradan gelmedi diyorlar, oraya bir göz atmak lazım diye düşünüyorum, her sene aynı uyarılar oluyor çünkü demek ki orada bir arıza var diğer şeylerde de.

Benim geçen yıl da üzerinde durduğum, bürokrat arkadaşlarım hatırlayacaktır, siz başka Bakanlıktaydınız, Sayıştayın mahalli idareler genel faaliyet raporunu Bakanlık hazırlıyor, gönderiyor. Normal şartlarda da Sayıştayın bunları alıp kendisinin de mahalli idarelerle ilgili rapor yapması lazım. Baktığımız zaman mahalli idarelerin bütçesine, ciddi anlamda öyle belediyelerimiz var ki bütçesi birçok bakanlığın çok çok ötesinde. Anlamıyorum yani nasıl oluyor? Mahalli idareler genel raporu çıkarıyor, Sayıştaydaki arkadaşlar... Genel uygunluk bildiriminin içerisinde var, diyor ki: "Haziran ayının on beşine kadar kamuoyuna açıklanması, Sayıştaya gönderilmesi..." İçişleri Bakanlığına gecikmeli olarak ağustos ayında gönderdi. Bir kere sizin kusurunuz, rapor fena çıkmıyor ama ağustosa kalmış. Acaba onun üzerine "Biz yapamadık." mı, "Yetiştiremedik." mi diyorlar, onu bilmiyorum ama şöyle bir gerekçe geliyor, aynı şekilde geçen yıl söylediğimi söylüyorum: Yani, 2014 yılı denetim kapsamında il ve ilçe belediyelerinin içerisinde büyükşehir ve il belediyelerinin tamamı kapsamındaymış, 2014. İlçe belediyelerinin 919'undan 83'ü denetim kapsamındaymış. Sormuşum "Nerede bunların raporu?" diye Sayıştaya. Yok. Bu sene bakıyorum, sadece faaliyet genel değerlendirme raporu içerisinde var. Şimdi, raporları her sene söylüyoruz Sayıştaya, "Bu mahalli idarelerin bir özerkliği mi var, neden denetlemiyorsunuz, niye bize raporları göndermiyorsunuz?" diye. Arkadaşlarımız da çok basit bir şekilde diyorlar ki -yönetmelikle- bize değil, belediyelere gönderdiklerini söylüyorlar yani enteresan bir şey oluyor. Özel idareler, belediyeler kimi denetlediyse yönetmeliği çıkarmış onlara gönderiyor, onlar... "Hani burada kurumlarla, Sayıştayla bir uzlaşma yapıyorsunuz ya Bakanlıkla, onu biz zaten belediyelerle, özel idareyle yapıyoruz." "Peki, kimin adına denetleme yapıyorsun?" "Meclisin adına." "Peki, Meclise niye göndermiyorsun?" diyoruz. Kanun'un verdiği görevi tüzükle, yönetmelikle, genelgeyle başka bir yere veremezsiniz ey Sayıştaycı arkadaşlar! Sayın Bakan, size de yani kurumun, sizin yapmış olduğunuz raporu okuyoruz ama bizim için diyor ki burada: "Mali konuları içermiyor." Özetini çok vaktim olmadığı için okumayayım, arkadaşların da vaktini almayayım. Sonuç olarak, burada 5018 sayılı Kanun'un 2'nci maddesinde belirlenen kapsam dâhilinde bu mali tabloların hazırlanması gerektiğini söylüyor. "Sizin faaliyet raporunuz var ama bu da belediyelerin mali durumunu içermiyor, gelir giderini içermiyor." diyor. Sizden beklediğimiz, o mahalli idareler raporunda bizim istediğimiz gelir gider durumu, bunların da içine alınması. Sayıştaydan beklediğimiz de kendilerinin de bu konulara... "Efendim, bize mahalli idareler göndermedi, bunun içinde mali kısım da yok, biz de yapmadık." Oh ne güzel yani. Ne kadar bütçesi var, bir sürü harcamalar yapılıyor, denetlenmesi lazım. Dolayısıyla o gelenler de vatandaştan kesilen vergilerden, az önce söylediğimiz EDS gibi birtakım harçlardan, cezalardan, vergi gelirlerinden oluşuyor, bütçeden gelen paralardan oluşuyor, kendilerinin topladığı gelirlerden oluşuyor. Onun için bu konuların biraz daha sıkı denetlenmesi gerekiyor ki etkin bir kaynak tahsisi olsun diyorum.

Teşekkür ediyor, bütçenin hayırlı olmasını diliyorum.