| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı b) Mesleki Yeterlilik Kurumu c) Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, ç) Devlet Personel Başkanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 21 .11.2016 |
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, kıymetli bürokrat arkadaşlarım ve basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Bakana da hayırlı olsun yeni Bakanlığı diyoruz.
Öncelikle, ben de elim kazada hayatını kaybeden işçilerimize Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine baş sağlığı diliyorum.
Tabii, vaktimiz çok az olduğu için onlar üzerinde fazla değerlendirme yapma şansımız şu anda yok. İnşallah Sayın Bakan bizi o konulardaki gelişmelerle ilgili bilgilendirir.
Sayın Kuşoğlu, Sayıştayla ilgili birçok bulgudan bahsetti. Hakikaten çok bulgu var ama ben bir iki tanesine değinmek istiyorum sistemin işlerliği açısından. Çünkü, her sene söylüyoruz. Maalesef diğer bakanlıklarda da benzer şeyler oluyor ve eksikliklerin giderilmediğini görüyoruz. Özellikle, bu ödenek yani transfer aktarmalarıyla ilgili yasal dayanağın yanı sıra, kontrol mekanizmalarının kurulmadığını söylüyor Sayın Bakanım. Şimdi, burada, o zaman yani amaca uygun kullanıldı mı, kullanılmadı mı? Doğrudan siz ödeneğe aktarıyorsunuz ama "O da bizim kurumumuz." diye bakabilirsiniz siz kendi içinizde, bağlı kuruluş diye bakabilirsiniz. Ama, şöyle küçük bir örnek vereyim: Biz Merkez Bankası olarak reeskont kredisi verirdik, bankalar onu denetlerdi. Kamu bankaları da olsa yeniden o firmaya gidip kredibilitesini, ödeme gücünü, yatırımını yerinde, hatta üç ay yatırım süresinden sonra altı ay borcu bitinceye kadar da izlerdik, normalde bankanın riskiydi o ama. Onun için, gidip yine de biz onu, reeskonta getirdikleri kredi senetlerini incelerdik çünkü kontrol mekanizmasını çalışması lazım. Demek ki burada bir eksiklik var.
Sosyal Güvenlik Kurumuyla ilgili de bulgulardan iki üç tanesini ciddi buluyorum yani arkadaşlar bir not alırsa... "Entegre sistem olmadığı zaman alacakların takibi yapılmıyor." diyor özeti, çok önemli bu. Çünkü, sürekli olarak af çıkarıyoruz yani o şekliyle olmasa iyi ama vatandaş sıkıştı diyoruz, bir daha yapıyoruz. Bu sefer, aldığımız, alamadığımız, icraya giden, gitmeyen, burada milyarlarca liradan bahsediyoruz. Hani, üç beş yüz milyonluk bir şey olsa "Ha olur, kapatırız, alırız." diyebilirsiniz ama neyi aldık, neyi yapılandırdık, ne kaldı, sonrasında ne kadar daha borcumuz, alacağımız var?
Şimdi, arkadaşların son cümlesini ben burada okuyunca çarpıcı geldi. Yani, gerçekten, tamam, mevzuat çalışmaları, birtakım çalışmaları siz de yazıyorsunuz, kurum cevaplarını okuyoruz. Yani, bunu söylerken ezbere söylemiyoruz, sizin Sayıştaya verdiğiniz cevapları da okuyoruz, bir çalışma var ama bir türlü nedense... Geçen sene söyledik, tekrar önceki sene de söyledik; 2012'de sistem açılmış, tekrar kapanmış, başka şeyler kullanılıyor, neyse ama entegre olmadığı zaman alacağımızı takip etmemiz, daha doğrusu, verdiğimiz paraların da nereye gittiğini, ne olduğunu bilmemiz mümkün olmuyor.
Yani, şu cümle enteresan değil mi sizce: "Yapılandırma kapsamından çıkan borcun güncellenmesi otomatik olarak yapılmadığından son borç durumu gerçeği yansıtmamaktadır." Şimdi, içerideki işin doğru ya da yanlış yapıldığı ayrı, bütün bakanlarımız ayrı söylüyorlar ama onun görülebilir olması, şeffaf olması ve hesap verilebilir olması ayrı bir şey. O zaman ne oluyor? Suistimale açık bir yapı... Yani, borcu eğer göremiyorsam -siz iyi niyetli olabilirsiniz ama- orada aksama olduğu zaman birilerinin lehine kayırma yapılabilir. Niye öyle söylüyorum? Bir tane örnek vereyim: Tespitlerin içerisinde diyor ki: "'E-borcu yoktur.' yazısını buna göre veriyorsunuz." Ya yanlış yaptıysanız veya birisi gelip birinin hakkını korumak için başka bir işlem yaparsa? Yani, sistemimiz doğru çalışacak ki o zaman verdiğimizden ve yaptığımız işten bizim emin olmamız lazım.
Yani, kısacası, öbür tarafta da takiplerin MOSİP yerine diğer başka bir sisteme aktarıldığını söylüyor. "2012'de başladık, tekrar arıza çıktı." diyor ama yani bunlar böyle iki sene, üç sene sürmemesi gereken şeyler Sayın Bakan. Artık teknoloji çağında yaşıyoruz. Varsa bir sorun oturacağız, devletin kurumları girecek işin içine; TÜBİTAK da girecek, ötekiler de, sizin yapmış olduğunuz çalışmalarla ilgili altyapıyı sağlayan kim varsa veya TÜRKSAT'tan danışmanlar, ötekiler, berikiler kim yapıyorsa bir an önce onu çözmemiz lazım. Yani, entegre olmadığı zaman böyle sorunlarla karşılaşıyoruz, işin özeti bu. Kontrol mekanizmalarını takip edebilmek için alacağımızı, borcumuzu, demek ki o sistemi bir an önce çözmemiz lazım ve ne ise diğer ortak sistem üzerinden de bütün kontrollerimizi, alacağımızı, borcumuzu takip etmemiz lazım diyor, olayı kapatıyorum.
Şimdi, işsizlikle ilgili geldiğimiz son noktada ciddi önlem almamız gerektiğini düşünüyorum. Önlem derken bu sadece Çalışma Bakanlığının kendi başına alacağı önlem değil ama Hükûmetin bir üyesi olarak bizim istihdam yaratan bir büyüme anlayışına geçmemiz lazım yani oraya buraya bir şey söylemeye gerek yok. Tüketim anlayışından, konuta, inşaata dayalı anlayıştan dönüp yüksek teknolojili, yüksek katma değerli... Sürekli "yenilik, yenilik" diye programlarda söylediğimiz ama bir türlü uygulamaya geçemediğimiz alanlara yönelmezsek istihdam yaratamayız.
Yani, geçen gün burada sorduk, Sayın Millî Eğitim Bakanına da o gün sorduk; bir kısmına bakıyoruz şimdi. Ekonomi Bakanımızla da görüştük, Kalkınma Bakanımızla da görüştük, hepsine soruyoruz. Rapor yayımlanmış, ne eğitimde ne istihdamda olmayan 5,5-6 milyon genç görünüyor. Nerede bunlar yani ne yapıyorlar, kayıplar mı diye şakayla karışık takıldık. Şimdi, resmî rakamlarda 19,9 olmuş genç işsizlik oranı. Bunun üzerine, biz, tabii sizinki gibi 3,5 daha bırakmıyoruz, üzerine çalışmaya hazır olup da "İş bulamadık, aramadık." diyenleri de koyunca 6 milyonu geçiyor. O zaman burada bir sorun var demektir. Bir taraftan, ne yapacağız peki?
Meslek liseleri sorunu ortada duruyor, meslek yüksekokulları. Daha önce de söyledim ama size denk gelmemiştir, Çalışma Bakanı olarak size de bu hususu arz edeyim: Birkaç gün önce YÖK Başkanımızla görüştük, sağ olsun akademisyen kökenli milletvekillerine, bizlere bilgi verdi bazı çalışmalarla ilgili. Ona da geçen yıl da söylemiştim: Bir, yükseköğretim planlaması yapmamız lazım, sizin de içinde olduğunuz, İŞKUR'un içinde olduğu, meslek kurumlarının içinde olduğu, mesleki eğitimi etkin hâle getirecek, istihdamın niteliğini, iş gücünün niteliğini artıracak bir çalışma yapılması gerekiyor Sayın Bakanım. Meslek yüksekokulları, çocuklarımızın, evden kaçtığı diyelim artık yani evde durmamak için, "Üniversiteyi kazanmadın mı?" sorularına muhatap olmamak için gittiği yerler hâline gelmiş, amacından uzaklaşmış. Bu konuların yeniden ele alınması gerekiyor, hassaten sizin de öncülüğünüzde o "Üniversite-sanayi iş birliği" diyoruz ama ara eleman, teknik eleman yetersizliği var. Bunun için de meslek liseleri ile meslek yüksekokullarını ve mühendislik ilgili fakülteleri bağlayacak yeni bir sistem lazım. Tabii, çalışma yapılıyor, her seferinde "Yapıyoruz." deniyor ama her sene biz de söylemekten imtina etmiyoruz. Çünkü ortada çözüm bulunmamış oluyor. Bu kapsamda, belli çalışmaların yapılması lazım.
Şimdi, "Nereden bulacağız kaynak bunlarla ilgili?" diye bakmayın, aktif iş gücü eğitimlerine, GAP'a kadar para verdik, İşsizlik Sigortası Fonu 102 milyar hatta 102,9, tahmininiz yıl sonu itibarıyla. Ya dedik ki: "Mademki bunu teşvik ediyorsunuz, birtakım şeyleri affediyorsunuz, onun yerine belli alanlarda, öncelikli alanlarda -demin söylediğimiz gibi mesela- istihdama yönelik birtakım teşviklerde kullanabiliriz." Ya da "En azından bir süre işverenden bunu almadığımız zaman yükünü hafifletmiş oluruz." dedik. Çünkü gelir gider farkı her sene ekleniyor ve önümüzdeki dönemde de 113,5 milyar olacağını düşünüyorsunuz. Şimdi, bir yılda 10 milyar daha fona para geliyor. Yani sadece kamu net borç stokunu hesaplarken bunu düştük diye, bu bir işimize yarıyor gibi bakmayın, o çok önemli değil, biz brüt olarak ne olduğunu zaten biliyoruz, dışarısı da biliyor. Bir de oradan alıp, fondaki paralarla hazine kâğıdı alıyoruz, başka bir işimize yaramıyor, orada duruyor.
Onun için, bu bir atıl fon gibi duruyor açıkçası. Ya bir şekliyle, bir süre farklı bir yöntem bulalım dedik, kaç yıldır söylüyoruz ama maalesef Sayın Bakanım, bu gibi şeyleri etkin kullanıp gerekirse de o zaman bir süre azaltalım. Yani primini azaltalım, insanların oraya verdiği şeyi azaltalım ki orada bekliyor, her sene 10 milyar 10 milyar artarak gidiyor, kabaca söylüyorum bu senenin ve geçen senenin rakamlarıyla. Bir şey yapmamız lazım ama öbür tarafta da yapısal sorunlarımız var, onların çözümü için yeni kaynaklar arıyoruz. Bu konuda bir çalışma yapılmasının gerekli olduğunu düşünüyorum.
Tabii, diğer hususlar, diğer bakanlıklarla Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığıyla falan beraber yapılması gereken çalışmalar ama Bakanlar Kurulunda hızlı bir şekilde... Yapısal önlem deyince bize, "Şunu mu yapalım, bunu mu yapalım?" diyoruz. Sayın Savaş da dün, evvelki gün soruyordu, kendi yoktu, ben bir tane daha... Her seferinde öneri söylüyorum ama öneri söyle diyor, sonra biz öneriyi söylerken gidiyordu, bugün burada, dinlemiş olsun. Yani sana gönderme de yapıyorum, geçen gün söylemiştik bir iki öneri, duyamadın diye Mustafa.
Yani bunları bir an önce burada çözmemiz lazım, bize düşen bir şey varsa, işin mevzuat tarafıyla, kaynak tarafıyla, bütçe tarafıyla ne varsa bunlara yoğunlaşmamız lazım. Yoksa her seferinde yine konuşmaya devam edeceğiz, bu işsizliği de önlememiz mümkün olmayacak. Arkadaşlarımın söylediği, az önce hepsinin değindiği, taşeron, diğer çalışanlarla ilgili kısım... Bunun çözümü basit Sayın Bakanım, sadece işte şunu işe aldık, bunu kadroya aldık değil. Yıllardır dilimizde tüy bitti, bir kamu personel rejimi reformu lazım, Devlet Personel Başkan ve...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Başkanım bitiriyorum, son bir cümle...
BAŞKAN - Son cümlenizi alayım.
Buyurun.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim.
Bunun için, gerçekten bütün görevlerin tanımlandığı, unvanların tanımlandığı... Herkesin kendine göre KHK'yla yaptığı bir şeyden dolayı bir hilkat garibemiz oldu biliyorsunuz. Bu 2011'deki KHK'lar bu işi iyice karmaşık hâle getirdi. Onun için, yeniden bütün hizmetlerin, unvanların, bunların karşılığının tanımlandığı, performans kriterlerinin belirlendiği yeni bir personel rejimine ihtiyacımız var. Bunu yapmadığımız sürece siz geçici olarak bu sene çözseniz, önümüzdeki sene yine çıkacak, sonraki sene yine çıkacak. Birinin adaletsizliğini gidereceksiniz bir düzenlemeyle, öbürü yine kalacak. Onun için, böyle biraz popülist, eşit işe eşit ücret değil de herkesin işinin gücünün tanımlandığı, unvanların tanımlandığı... Burada bir sürü şikâyet var, bir sürü soru önergesi var, sadece Erkan Akçay Bey'in bir sürü sorduğu, unvanlarla ilgili, adaletsizliklerle ilgili, bizim sürekli dile getirdiğimiz bir sürü husus var. Bize de geliyor, şimdi onlara tek tek giremeyeceğim ama size gerekirse... Zaten size de geliyordur.
İnşallah bunları kökünden çözme yolunda adımlar atar, sorunlarımızı daha az düzeye indiririz diye düşünüyor, Bakanlık bütçesinin hayırlı olmasını diliyorum.