KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, değerli bürokratlar ve saygıdeğer basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Maalesef, ben de Sayın Temizel'in giriş cümlesinin aynısını yapacağım çünkü şöyle başlıklara baktığım zaman baştan, Sayın Bakanım, biraz daha bu şey düzelmeye başlamış diye baktım ama daha ilk cümleden itibaren "2002'de şuydu, 2015'te..." "Şu anda" diyorsunuz, o da belli değil. Ya, 2015'te neydi, 2014'te neydi? Yani, ne yaptınız? Ondan sonra, her seferinde diyoruz ki: "Bize bir enerji stratejisi belgesi hazırlayın." "Politikalarımız, stratejimiz güzel." demişsiniz de önümüzdeki sene ne yapacaksınız? İçinde yazıyorsunuz, oranlarını vermişsiniz. "Yerli yenilenebilir enerjide şu, doğal gazda bu, kömürde bu." Önümüzdeki sene ne kadar yapmayı planlıyorsunuz? Beş yıllık plan bittiğinde nereye geleceğiz? Biraz ufkumuzu açın. Bırakın, bari siz uymayın. Sayın Bakanın dediği gibi, 2002'den geriye on sene önceye gidersen hiçbirisi yoktu, ondan yirmi sene önceye gidersen hiçbirisi yoktu. Yani, biz önümüzde bir şey görmek istiyoruz. Siz "kömür" dedikçe heyecanlanıyoruz. Geçen yıl sordum, şimdi Afşin-Elbistan ne oldu, onu bilmek istiyorum. Yani, diğer kömür havzası çalışmaya başladı mı, onu bilmek istiyorum. O kömürleri getirip ilave yapacak mıyız, onu bilmek istiyorum. Borla ilgili, iki satır... En son baktım, arada geçer mi, belki ben diğer raporlara bakarken tartıştık mı diye. Maden kısmında söylediniz, "Pazar payı yüzde 51 olmuş, yüzde 36'sını karşılarken dünya bor talebi..." Ben onu beklemiyorum ki, ben Bor Enstitüsünün yapmış olduğu projeleri bekliyorum. İki yıl önce, üç yıl önce gittim, yakıt piliyle ilgili, depolama projeleriyle ilgili patentler vardı. Bunlar üretime dönüştü mü, ne oluyor? Bunlarla ilgili bir şey var mı? Onları bekliyoruz. Şimdi, alternatif enerji politikaları diyoruz, "On dört yıl önce güneş de rüzgâr da yoktu." diyorsunuz ama asıl beklediğimiz bu. Borun bize katkı maddesi olarak satılması... Örnek olarak söylüyorum, biz enerji AR-GE'si, enerjide yeni teknolojiler dediğimiz zaman, sizin teknoloji kısmını dinleyince, başlıklara bakınca arada hakikaten heyecan yapıyoruz arkasından bir şey gelecek diye ama sadece rakamsal olarak "Şöyle oldu, böyle oldu." var. Peki ne yapacağız? Bu bütçeleri ne için istiyoruz? Araştırmada başka neler yapacağız? Önümüzdeki süreçte... Tamam, bu bir vakıa, "Şu kadar olduk, bizim dünyadaki yenilenebilir enerjideki payımız şu." diyorsunuz ama dünyada yüzde 24 dediniz galiba. Dolayısıyla, bütün ülkelerin bizim gibi doğal kaynakları yok ki. Bütün ülkelerin ortalamasını alınca o payı görüyoruz. Herkesin kendi coğrafi özelliklerine göre, elindeki doğal kaynaklara göre şeyi var. Biz yüzde 32,2 yenilenebilir enerji kaynaklarından üretiyoruz, dünyada ortalama yüzde 24 dediniz herhâlde. Şimdi, baktığım zaman bir tek yerde 2015'i gördüm. "Yenilenebilir enerjiden elektrik üretimi" sayfa 9'da. Orada da diyor ki: "2015 yılı ve 2016 yılı ilk dokuz ay içerisinde gerçekleşen..." Başka hiçbir yerde 2015 mukayesesi, "2016'da şu var, yapılıyor." veya "2014'te buydu." maalesef göremedim Sayın Bakan.

Artı, burada baktığımız zaman, güneş enerjisiyle ilgili altta lisanssız santraller var. Hâlâ bunların durumu, sorunları, lisans alma çabaları, bunlarla ilgili herhangi bir şey var mı, yok mu? En başından başlayalım; bu, genel olarak bu konuşmanın içeriğiyle ilgili eleştirilerimdi. En önemli şey, enerji diploması, enerji politikası açısından arz güvenliği ve siz de genel girişten sonra onunla başladınız ve en başta "Dışa bağımlılığı azaltmak, enerji talep artışını sorunsuz karşılamak..." Belki şimdi konjonktür gereği Amerika'yla, diğer Avrupa devletleriyle olan tartışmalarımız; Rusya'yla yeniden barışma diyelim -tırnak içerisinde- farklı bir yöne doğru evrilmiş durumdayız. Ama, enerji tercihlerimizde nükleerle beraber doğal gaz ve petrolü de koyarsak, hele hele Rusya'yla beraber İran'dan aldığımızı ve o ekseni, şu anda burada yaratılmaya çalışılan, daha doğrusu, büyütülmeye çalışılan mezhep savaşları üzerinden ve dünyadaki, Orta Doğu'da oluşturulmaya çalışılan eksenlere baktığımız zaman enerji açısından çok daha bağımlı, daha doğrusu tek yönlü bir bağımlılığa doğru gidiyoruz. Yeni kaynaklar derken, tabii ki bütün ülkelerle ilişkilerimizi geliştirip bunlarla farklı politikalar izleyerek tercihlerimizi çeşitlendirmemiz lazım ama hem doğal gazda hem petrolde bağımlılığımızla beraber nükleerde de oraya bağımlılığımızı söylersek o zaman arz güvenliği açısından sorunlarımız ciddi anlamda devam ediyor demektir. Bu arayışlarımızı farklı şekillerde sürdürelim. Siz depolamayla ilgili özellikle LNG terminalleriyle ilgili yeni şeylerden bahsettiniz ama bu depolama işleri yılan hikâyesine döndü. Son durumu ne? Yani, Tuz Gölü'ndeki geçiyor ama yeni bir şeyler, yukarıda, aşağıda başka... Bu şartlarda birçok yeni yer açılıyor yani doğal gaz dağıtım alanlarını genişletiyoruz; yeni planlar var, devam edenler var, yeniden açılacak yerler var. O zaman kaynak çeşitlendirmesi deyince ülke bazında da... LNG, evet, doğrudur ama depolamayla ilgili ve toplam sisteme vereceğimiz alternatif enerjiyle ilgili de çalışmaların olması gerekir diyoruz. Örnek olarak, burada doğal gaz depolama LNG terminalleri... 1987 yılında 500 milyon, 2015 yılında 48 milyar metreküpe çıkmış. 2002 yılında 4510, dönüyoruz, şu anda uzunluğunu veriyoruz. Peki, 2014'te neydi, 2015'te ne? Yeni bir şey var mı? Önümüzdeki sene açılacaklarla ne olacak? Bizim bunları görmemiz lazım. Bu kapsamda, sizin söylediğiniz FSRU tipi projelerle depolama, gazlaştırma üniteleri evet önemli ama bunlar bizim sorunumuzu tamamen çözmüyor, şu anda bizim daha ileriye yönelik bazı adımlar atmamız lazım. Özellikle, sizin söylediğiniz kömür kısmında, "yerli kömür" dediğiniz zaman biz de heyecanlanıyoruz. Neden?

Elektrik üretimimize baktığımız zaman yine orada da doğal gaza bağımlılığımız devam ediyor yani yavaş yavaş biraz daha buralardaki çabaları bize anlatırsanız daha iyi olur. Ana hatlarıyla söylemek sorun değil, güzel olmuş. İşte, strateji ve politikalarımız deyince bütün başlıklar var içinde; enerji arz güvenliği, alternatif enerji kaynakları, kaynak çeşitliliği, yerli ve yenilenebilir kaynakların ekonomiye kazandırılması, sürdürülebilirlik... Başlıklarda sorun yok ama bunların içini daha somut doldurmamız lazım. Açıkçası, "2002 yılındaki elektrik üretimimiz 2 kat artarak şuraya ulaşmış." diyoruz. Önümüzdeki yıllardaki tercihlerimiz ne olacak? Sanayi tercihlerimize göre yeni öncelikli sektörlere göre enerji tüketim talebimiz ne olacak? Elektrik enerjisi talebimiz ne olacak? Buna göre, riskimiz ne? Yapmamız gereken ne? Meclise düşen ne? Plan ve Bütçe Komisyonuna düşen bir düzenleme var mı? Daha somut bir şekilde bunları görmemiz lazım diye düşünüyorum. Niye bunları söylüyoruz? Çünkü, geçtiğimiz yıllarda da aynı şeyleri tartışarak geldik, sizin de Bakan olmanızdan sonra ilk bütçede size de söyledik, açıkçası buradaki teknolojinin üretime dönüştürülmesi, o anlamda BOREN çalışmalarını, diğer çalışmaları önemsiyorum, bazı araştırma merkezlerinde, üniversitelerimizde hidrojen araştırmaları var, hızlandırıcı merkezleri var, AR-GE Kanunu çıktıktan sonra kısmen biraz kıpırdanmaya başladılar ama hâlâ onlarla ilgili atılması gereken çok büyük adımlar var ki enerji de bu anlamda en önemli sektörlerden birisi. Üniversite-sanayi iş birliğini ve araştırma merkezleri kapsamında özel sektörün de katılımıyla Bakanlığın koordinasyonunda birtakım çalışmaların bu anlamda yapılabileceğini düşünüyorum. Yeni fosil yakıtların devam edeceğini söylüyorsunuz ama bir taraftan şeyllerden üretilecek petrollerle ilgili de birtakım çalışmalar yapılıyor, bunlar bizi daha çok heyecanlandırır.

Tabii bunlara bakarken, kurumsal yapıda bir organizasyon gerektiğini söylüyoruz ama yıllardır sorduğum bir soru vardı, şimdi, geçtiğimiz hafta itibarıyla Türkiye Petrollerinin dağıtım özelleştirilmesi bildiğim kadarıyla yapıldı. Enteresan gelmişti, Sayın Bakanım, soruyordum arkadaşlara da, Sayın Bakana da: Daha önce görmediğim şekilde, üç dört senedir gözlemliyorum, küçük küçük açılan petrol istasyonları önce baktım "TP" armalarına kavuşmaya başladı. Acaba kime satacaklar diye de bakmaya başladım, açık söylüyorum. Şimdi, bir taraftan özelleştireceğiz derken, bir taraftan gidip İstanbul'da 150 küsur bin dönümlük bir yeri yani böyle... Biz dikey olarak entegrasyon sağlansın derken, bir taraftan yeniden dağıtımında... Biz diyoruz ki: BOTAŞ'la da birleştir, diğeriyle de birleştir; arama, sondajlama ne varsa ciddi anlamda bir petrol holdingi olsun, arama, tarama, enerji holdingi olsun diyoruz ama bir taraftan bakıyoruz, o zaman Petrol Ofisini niye özelleştirmiştik de yeniden Türkiye Petrolleri dağıtım işine niye girdi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Yani, bir kararsızlık, belirsizlik mi var, ne oluyor? Anlamakta zorlanıyorum, niye o zaman girdik? Daha önce de sordum, tam bir tatmin edici cevap alamadım. Ha, siz diyebilirsiniz ki: "Bizden çıkmıştı, zaten Özelleştirme İdaresine daha önce verdik." ama bu enerji yönetimi anlamında, enerji politikaları anlamında, topyekûn, Türkiye eğer güçlü olacaksa, daha önce TPIC'te olduğu gibi, birtakım şeylerle servis şirketini ayır, dağıtımı ayır, bilmem ne, o zaman ne anlamı kalacak? Yani, sadece arama, sondaj, onu zaten başkaları yapıyor. Bizim çok fazla bir şeyimiz kalmıyor. Bir taraftan dikey olarak bunları bütünleştirelim derken, biz yeniden ayırmaya, parçalamaya bakıyoruz. Veya, öyle yapacağız, niye yeniden girdik, niye o kadar petrol istasyonunun lisansını aldık? Biz kolay alabiliyoruz diye alıp sonra birine mi veriyoruz? O zaman kafamıza böyle soru geliyor. Devlet olarak oralara lisans almak farklı oluyor demek ki. Başkaları alsın, yapsın. Özel sektörün işini alıp, toplayıp sonrasında yeniden özel sektöre devretmek bana açıkçası çok mantıklı gelmiyor. Veya, aldık, o zaman elimizde bir de dağıtım şirketi bulunsun diyorsak o zaman da özelleştirmememiz lazım. Yani, bunun mantığı nedir? Bunu da anlamakta gerçekten zorlanıyorum.

Burada bu çalışmaları yaparak daha ileriye dönük, sözünü ettiğimiz şeylerde somut projelerle desteklememiz lazım. Özellikle, dünyadaki ortalama ayrı, bizim imkânlarımız ayrı; dünyada güneş enerjisi ayrı, bizdeki ayrı çünkü güneş aldığımız mevsim ayrı, coğrafi lokasyonlarımız ayrı. Dolayısıyla, biz bunların hepsini... Evet, bizim işimizi tamamen çözmez, onu biliyoruz yani hiçbirisi tamamen çözmez ama yüzde 1'lik, yüzde 2'lik bir kayma bizim hem bağımlılığımızı azaltır hem uluslararası arenada, politika uygulama alanında elimizi güçlendirir, gelecek anlamında da, ekonomik olarak da cari açığımızdaki bu enerjiye bağımlılığı da azaltmış oluruz, daha yerli kaynaklarla yaparız diyorum.

İnşallah önümüzdeki süreçte biraz daha bu anlamda somut şeyler gelir, biz de yapıcı bir şekilde katkılarımızı sunarız diyor, bütçelerin hayırlı olmasını diliyorum.