KOMİSYON KONUŞMASI

HAMZA DAĞ (İzmir) - Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, değerli milletvekili arkadaşlar; ben de hepinizi sevgiyle, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2017 bütçesi üzerinde görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

Küresel mali kriz nedeniyle birçok ülke ekonomisinin daralma gösterdiği bir dönemde ülkemiz ekonomisi 2008 yılındaki ekonomik yavaşlamanın ve 2009 yılındaki küçülmenin ardından 2010 ve 2011 yıllarında sırasıyla yüzde 9,2 ve yüzde 8,8 oranında büyüme hızını yakalamış ve ülkemiz ekonomisi 2003-2014 döneminde ortalama yüzde 4,8 ve 2015 yılında ise yüzde 4 büyümüştür. Sahip olduğumuz bu ekonomik büyümenin sağlanmasında enerji sektörü hayati bir rol oynamıştır. 2003-2015 arasında birincil enerji talebimiz yılda ortalama 4,1 büyümüştür. Bu göstergelerden de anlaşılacağı üzere, ekonomik büyümenin enerji tüketimiyle doğru orantılı olduğu çok açıktır.

Gerçekleşen ekonomik gelişme ve artan refah seviyesinin sonucu olarak enerji sektörünün her alanında hızlı bir talep artışı olduğu gözükmektedir. Türkiye, gelişmekte olan ülkeler içerisinde, geçtiğimiz on yıllık dönemde enerji-talep artışının en hızlı gerçekleştiği ülkelerden biri konumundadır. On yılda da ülkemizdeki enerji talebinin 2 katına çıkması kaçınılmazdır.

Enerji, kalkınmanın ve büyümenin ve refah artışının lokomotifidir. Yeterli miktarda ve düşük maliyetle enerji üretemiyorsanız diğer hedeflerinize zaten ulaşmanız mümkün değildir.

Türkiye'de 2003 yılı başından bu yana elektrik ve doğal gaz piyasalarında kamu ve özelde 75 milyar dolarlık yatırım yapılmıştır. Türkiye kurulu elektrik gücünü, bu süre zarfında 2 kattan fazla artırarak, 78 bin megavata ulaştırmıştır. Bu rakamın 2023 yılında 125 bin megavata ulaşması planlanmaktadır. Önümüzdeki on yıl içinde Türkiye'nin elektrik piyasasında Avrupa'da 3'üncü sıraya yerleşmesi hedeflenmektedir.

Yenilebilir enerjide 2002 yılında 12.300 megavat olan kurulu gücü, 32 bin megavatın üzerine çıkarılmıştır. Dün açılışı yapılan tesislerin çoğu yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalıdır. Yani, birilerinin sadece siyasetini yaptıkları sözde hassasiyetler konusunda AK PARTİ iktidarı döneminde bizler çalışarak bu yenilenebilir enerjiyi ülkemize kazandırmış durumdayız.

Kömür ve nükleer enerjiyle çalışan santraller olmasa Batı açıkçası karanlığa gömülür. Mesela, kömürle çalışan santrallerden elde edilen elektrik enerjisi oranı Polonya'da yüzde 84, Almanya'da yüzde 45, İngiltere'de yüzde 39'dur. Bu oran Çin'de yüzde 75, Hindistan'da yüzde 73 seviyesindedir. Peki, ülkemizde kömüre dayalı elektrik üretimi ne kadar biliyor musunuz? Yüzde 22. Aynı durum nükleer santraller için de geçerlidir. Dünyada hâlen aktif olarak çalışan 450 nükleer santralin bulunduğu 30 devlet arasında, ilk sıralarda Amerika, Fransa, Japonya, Çin, İngiltere, Almanya gibi ülkeler gelmektedir.

Türkiye ekonomisinin en ciddi sıkıntısı olan cari açığın yarısını, tek başına enerji ithalatı oluşturmaktadır. Cari açık sorununun en temel sebebi tabii ki enerji ithalatıdır bildiğimiz gibi. Bunun için yenilebilir kaynaklarımızla birlikte kömür ve nükleer kaynakları da en etkin şekilde kullanmalı, cari açık sorununun üstesinden hep birlikte gelmeliyiz. Bu bizim geleceğimiz açısından mecburidir. Bu alanlardaki hedeflerimizi gerçekleştirerek hem enerji kaynaklarımızı çeşitlendireceğiz hem de ekonomimizin önünde yeni ufuklar açacağız.

2018 yılının sonuna kadar tüm Türkiye'de inşallah gaz ulaştırılmadık şehir kalmayacaktır. 2016 yılı bitmeden 300 milyon lirayı aşan bir yatırımla tüm Türkiye'deki doğal gaz genişleme yatırımlarına devam ediliyor. Ağrı, Tunceli', Şırnak' 2017 yılında; Artvin, Hakkâri 2018 yılında inşallah doğal gazla buluşturulacak.

Hafta sonu yapılan etkinlikte Sayın Bakanımızın ifade ettiği gibi, terör örgütü ne kadar engel olmaya gayret etse de Hakkâri ve Şırnak da inşallah doğal gazla mutlaka buluşacaktır.

Şu anda hâlihazırda 50 milyon vatandaşımız doğal gaz hizmetinden faydalanmaktadır. Yapılan bu yatırımlar, sadece il ve ilçelerimizin doğal gazla buluşmasına vesile olmuyor, aynı zamanda buralarda yeni iş imkânlarının doğmasına, istihdama ve şehirlerimizin kalkınmasına ciddi katkı sağlamaktadır. Bugün Türkiye'de doğal gaz kullanan hane sayısı 13 milyona yaklaşmış durumdadır. Bunu aileler bazında çarptığımızda, 50 milyona yakın insanımız doğal gaz hizmetinden faydalanmaktadır.

Doğal gaz sektöründe bugüne kadar 11 milyar TL'yi yani eski parayla 11 katrilyonu bulan yatırımlar yapılmıştır. Türkiye'nin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine kadar her hanenin doğal gazla buluşmasını sağlayacak altyapı yatırımlarına hız kesmeden devam edilmektedir. Ekim ayı içerisinde Başbakanımızın onayı, Bakanlar Kurulumuzun kararıyla doğal gaz dağıtım bölgeleri lisans kapsamı dışında kalan, merkez nüfusu 20 bin ve üzerindeki ilçelerimize de doğal gazın götürülmesi için BOTAŞ'a talimat verilmiş ve harekete geçilmiştir.

Geçen sene Enerji Bakanlığının bütçesini burada görüşürken açıkçası enerji konusunda konuşulan konuları anımsıyorum. Özellikle, uçak kriziyle birlikte, Rusya'yla yaşanmış olan problemde muhalefet partisi milletvekili arkadaşların o dönem için haklı noktada söylemiş oldukları şeyler vardı özellikle enerji ithalatı konusunda çeşitlendirme boyutuyla alakalı. Eğer çeşitlendirme yapılmazsa Rusya'yla yaşamış olduğumuz kriz neticesinde ülkemizin zor bir durumda kalması ve bu zorluğu da aşması noktasında gerçekten ileriye dönük ümitvar olmayan sözler ve ifadeler söz konusuydu ve o dönemde, gerçekten, o kış şartlarında "Rusya enerjiyi kesecek mi?", "Rusya enerjiyle ilgili bir hamle yapacak mı?" ülkenin kamuoyunda da, gündemimizde de ısrarla bu vardı. Ama diğer ilişkiler noktasında düzelme biraz zaman almış olsa da enerjiyle alakalı gerçekten geçen sene içinde hiçbir problem yaşanmamış olmasını; insanımıza direkt temas eden, insanımızın hayatını olumsuz etkileyen, sanayicinin, iş yeri sahibinin evinde kış şartlarında, soğukta sıkıntı yaşamaması gereken vatandaşlarımızın sıkıntı yaşamadan o süreci atlatmış olmamızı çok çok önemli olarak görüyorum.

Sayın Bakanımızın sunumunda gerçekten çok önemli hususlar vardı: TANAP projesi. TANAP projesi uzun süredir devam eden bir proje ve TANAP projesinin son dönemde ciddi anlamda hızlandığını görüyoruz. Türk Akımı da yine Rusya'yla ilişkiler bağlamında baktığımızda esasında... İlişkilerin, uçak krizi olmadan önce de belki de bürokratik bazı işlemler sebebiyle ağırlaşmış, yavaşlaşmış bir pozisyonu vardı; Rusya'yla krizle beraber neredeyse askıya alınmış bir durumu vardı ama son dönemde, özellikle Dünya Enerji Kongresi'nde atılan imzayla birlikte, gerçekten önümüzdeki süreçte ismiyle beraber de bu projenin ülkemiz için çok çok önemli bir proje olduğunu görüyoruz.

Doğal gaz ticaret merkezinin ülkemizde kurulması, bu da ülkemizi... Belki enerjimiz yok, petrolümüz yok, doğalgazımız yok ama bir enerji koridoru üzerinde bulunuyoruz, üreten ülkeler ile tüketen ülkeler arasında bir koridorda yer alıyoruz. Israrla da her seferinde de söylediğimiz, bu jeopolitik konumumuzu mutlaka değerlendirmemiz lazım. Bu değerlendirme noktasında hem TANAP'ın hem Türk Akımı'nın çok çok önemli olduğunu ve bu konuda Sayın Bakanımızın şahsında, çalışan bütün Bakanlık görevlilerimize de şükranlarımızı sunuyoruz.

Son yapılan Dünya Enerji Kongresi gerçekten çok başarılı bir organizasyondu. 23'üncüsü yapıldı ve dünyada birçok devletin devlet başkanlığı düzeyinde temsil edildiği, birçok üst düzey yöneticilerin temsil edildiği önemli bir organizasyon olarak gerçekleşti. Önümüzdeki süreçte, 2053-2071 hedeflerinde ülkemizin enerji konusunda ne kadar önemli işlemler yapacağının en önemli göstergeleri. İnşallah da yani...

Biraz önce sunumda da ifade edildiği gibi, Sayın Bakanımızın ifade ettiği gibi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının iki faaliyet alanı var. Bir, enerji konusunda. Biraz önce bahsettiğim gibi jeopolitik konumu, bu konuda değerlendirme konusunda önemli işlemler yapıyoruz. Bir de tabii kaynakların çıkarılması konusunda, bu anlamda da ülkemizde bulunan bor, kömür, diğer madenlerin çıkarılması ve bir kere yerli üretime önem verilerek kömüre daha önem verilmesi ve bu konuda daha çok çalışma yapılması çok çok önemli diye bakıyorum.

Bizim tek bir amacımız var: Yarının Türkiye'sinin bugünden çok ama çok daha güçlü olmasıdır, Türkiye'nin geleceğe umutla bakması, emin adımlarla yürümesidir. 2023-2053-2071 hedeflerine giden bu yolda büyük Türkiye'yi inşa etmek için her zamankinden çok daha fazla çalışmamız gerekiyor. Her tür kirli ittifaklara, her türlü kanlı girişimlere karşı milletin desteğiyle mücadele etmeye devam edeceğiz. Türkiye'nin bu kutlu yürüyüşünü durdurmak isteyenlere inat, birlik ve beraberlik içinde geleceğe daha emin adımlarla yürümemiz gerektiği düşüncesiyle 2017 yılı bütçesinin Sayın Bakanımıza ve Bakanlığımıza hayırlı olmasını diliyor, teşekkür ediyorum.