KOMİSYON KONUŞMASI

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, Komisyonumuzun değerli üyeleri, değerli milletvekilleri, çok kıymetli bürokrat arkadaşlarım ve saygıdeğer basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan her ne kadar belli bir özetini söylese de Dışişleri Bakanlığı bize çok geniş sunum veriyor, onları da ayrıntılı şekilde inceliyoruz. Tabii, burada bildirilen kitabi birtakım değerlendirmelerin yanı sıra, bizler, son gelişmeleri de sizin ağzınızdan duymak, verdiğiniz bazı bilgilerin ötesinde daha başka gelişmeleri de burada sizlerden öğrenmek istiyoruz.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, öncelikle -Sayın Bekaroğlu "millî" kelimesi üzerinden söyledi ama- bizim için herkes, her vatandaş, her kurum, her parti zaten dış politika konusunda millî olmak durumundadır. Ben ona farklı olarak bakıyorum, tam tersine, demek ki "Siyasete alet etmeyelim." demek istiyor herhâlde diye düşünüyorum. Hepimizin, dış politika söz konusu olunca, ülkemizin çıkarını öncelememiz lazım. MHP olarak biz her zaman "Önce ülkem ve milletim, sonra partim." anlayışından yanayız. Dış politikada özellikle bu hususları biraz daha dikkate almak ve günlük kısır çekişmelerin üzerine taşımak gerektiğini düşünüyoruz, öncelikle bunu belirtmek istiyorum.

Tabii, bu kapsamda baktığımız zaman, bölgedeki birtakım gelişmelere geçmeden önce, sizin de belirttiğiniz, bazı arkadaşlarımızın da değindiği 15 Temmuz sonrası süreçte tespitlerimiz var. Dışişleri Komisyonuyla birlikte bazı arkadaşlarımızın ve benim de bazı ülkelere yapmış olduğumuz ziyaretler var. Orada bu, benim tırnak içerisinde "parlamenter diplomasi" dediğim şeyin önemli olduğunu, hele hele bu algı kırılmasıyla beraber daha da önemli olduğunu gördük. Zatıalinizle de bize yapmış olduğunuz ziyarette, grubumuzda, grup başkan vekilimizle beraber kısa bir değerlendirme yapma imkânımız olmuştu ama sonrasındaki ziyaretlerde, yine bulunduğumuz heyetlerde de gerçekten buna ihtiyacımız olduğunu ve çok faydası olduğunu gördük. Biraz, bizlerin belki geçmişten bugüne farklı üslupta olmamızdan, biraz dışarısının istediği gibi olayların gelişmemesinden kaynaklanan bir algıda kırılma var. Bir taraftan kendimiz doğruyu yaparken yine bunu da hep birlikte kendimizi anlatma anlamında kullanmamız lazım.

Bu kapsamda, önceki gün Sayın Türkeş buradaydı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar ve TİKA'yla ilgili konular geldiğinde de söyledim, onlar üzerinden de FETÖ mensuplarının ciddi anlamda lobicilik faaliyeti yaptığını, geçmişte Hükûmetin, devletin kaynaklarını da kullanarak orada birtakım faaliyetlerde kök salmış olduklarını gördük. Bu kapsamda bizim de bütün insanlarımızı kapsayacak şekilde, bütün sivil toplum kuruluşlarını kapsayacak şekilde çalışmalar yapmamız gerektiğini bu seyahatlerimiz esnasında tespit ettik. Yani bunun partilerüstü olması ve bir Türk lobisi karşılığında Türkiye Cumhuriyeti devleti adına, Türk milleti adına bir lobi yapılması gerektiğini de bu vesileyle size de hatırlatmış olalım.

Bizim, öncelikle sıcak konular olarak bu bölgemizdeki gelişmelere, daha çok Orta Doğu eksenli olarak yaşadığımız sorunlara baktığımız zaman, öncelikle biz Türkiye'ye ilişkin, bize dışarıdan gelen bu tehditlerin, tehlikelerin, güvenliğimize ilişkin tehditlerin ortadan kaldırılması ve millî çıkarlarımızın korunmasını temel esas olarak alıyoruz.

İkinci husus ise: Burada yaşanan kaosun, karmaşanın, bu insanlık dramının bir an önce sona erdirilmesi lazım ve bu kapsamda da uluslararası kuruluşlarla, sizin de az önce belirttiğiniz gibi, bazı müzakereler devam ediyor ama henüz onların tavırlarında tam bir yumuşama görülmüyor. Hele hele Fırat Kalkanı'ndan sonra biraz daha farklı bir süreç başlamış gibi görünüyor. Bu kapsamda uluslararası toplumla da birlikte hareket ederek bu sorunlara çözüm bulanması gerektiğini düşünüyoruz.

Son olarak da insani dram kısmı var. Gittiğimiz zaman diğer ülkelerde de gördük, buraya gelen yabancı heyetlerde ve basın heyetlerinde de göçle ilgili bakış açılarının farklı olduğunu gördük. Onlar daha -tırnak içerisinde, ben de kendilerine öyle ilettim ama- finansal açıdan bakıyor, "Biz daha insani bakıyoruz." dedik ama burada da bir sorun var Sayın Bakanım, baştan o söyleyeceğimi söyleyeyim. Yani gerçek anlamda bir göç politikamız yok. Sadece bugün için değil, geçmişten bugüne, Balkanlardan, Türk topluluklarından değişik süreçlerde, değişik yıllarda göçler aldık, sizler de biliyorsunuz, zaman zaman sizinle katıldığımız toplantılarda da taleplerde bulunuyor vatandaşlarımız ama onun ötesinde, bu tip büyük olaylar olduğu zaman -Balkanlardan olduğu zaman yaşadık, sonrasında yaşadık, şimdi yine yaşıyoruz, daha önce Irak'ta kriz başladığında kısmen yaşamıştık- demek ki bu bölgede yaşayan bir ülke olarak, İçişleri Bakanlığı bünyesinde Göç İdaresi kurmamız yetmiyor, Dışişleri Bakanlığı olarak da bir göç politikası oluşturmamız gerekiyor diye düşünüyorum çünkü sürekli bununla yaşıyoruz. Öyle 300-500 bin kişi değil, milyonlara varan bir insan kitlesi var. Bu kapsamda herhâlde bunu da genel anlamda değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.

Sonundan başlamış olayım o zaman "göç" demişken. Bu insanların insani dramlarını da sona erdirecek bir şeyler yapmamız lazım. Tabii onun için sadece bizim değil, uluslararası kuruluşlarla da -az önce söylediğimiz gibi- iş birliği önemli. Avrupa Birliğiyle yapmış olduğumuz anlaşma önemli. Sadece 500 milyon, yani altıda 1'i bile, o da birtakım şartlarla henüz tam olmadığına göre, ki arkadaşlarımızın verdiği bilgiye göre -daha önce konuştuk- önceki hafta büyükelçimiz de, Ahmet Bey de oradaydı, 1 madde hariç bir şey kalmamış ama o da Terörle Mücadele Kanunu. Şimdi, onda da bu ortamda geri atma şeyimiz yok çünkü yaşadığımız 15 Temmuzdan öte, bir de arkasında şu anda devam eden, Suriye'den, Irak'tan, buralardan gelen tehditler var. Bunların ortadan kalkması için de biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak topyekûn bir tavır gerektiğini düşünüyoruz. Yani, evet, Fırat Kalkanı önemliydi, orada -bir "blok çatlatma" diyelim klasik tabirle- arada bir yerde durdurma önemliydi ama işte, zaman zaman Fırat'ın doğusu, batısı tartışmaları yaşanıyor. En başta söylediğim millî dış politika gereği bizim Fırat'ın doğusu, batısı falan değil, terör koridoru olan ne varsa orayı, Türkiye'nin güvenlik tehdidinin sona erdirilmesi için, temizlememiz lazım. Yani, bu, Kandil'den başlayıp Afrin'e kadar devam ediyor. Doğusu da batısı da, Azez'i de Cerablus'u da, her tarafı aslında bizim için şu anda bir tehdit içeriyor. Ha, belki farklı nedenlerle zamanında girememişizdir, farklı şeyler olmuştur, şimdi tepkiler geliyordur ama bizim temel bakış açımız... Bu, bugün değil, daha önce de defalarca Sayın Bahçeli ve bizler tarafından ifade edildi. 2012 yılında biz bu güvenlik bölgesini önermiştik. Orada durduralım, sınırın öbür tarafında bu insanların iskânını sağlayalım, uluslararası camiayla beraber de bunların hem güvenlik hem de barınma, gıda ihtiyaçlarını, sağlık ihtiyaçlarını, lojistik desteğini de oralarda verelim demiştik. Şimdi o noktaya uzun süre sonra geldik ama bir taraftan da uluslararası konjonktür aleyhimize çalışmış oldu. Şu anda farklı görüşmeler devam ediyor. Az önce Sayın Bakan söyledi, onun dışında da genelkurmay başkanları gelip gidiyor, askerî çalışmalar var ama Rakka operasyonunda bize inat, hatta adını bile "Fırat'ın gazabı" şeklinde yaparak başlatmış durumdalar. İnşallah biz de Türk Silahlı Kuvvetlerimizle, devletimizin diğer birimleriyle beraber buna karşı çalışmalarımızı yapar, taviz vermeden, ülkemizin çıkarını koruyacak önlemleri alırız diye düşünüyorum. Yani, doğusu, batısı değil, bizim bunu bir terör koridoru olarak almamız ve orada bize oradan gelecek tehlikeler bertaraf edilinceye kadar bunları yapmamız lazım.

İnsani dram ve güvenliğin dışında diğer bir unsuru ise bizim Türkmenlerin durumu. Ben yakından takip ediyordum ama altı yedi aydır biraz da dış Türkler ve dış ilişkilerden sorumlu olduğum için sorunlar çok daha somut olarak da gelmeye başladı. Burada, parlamenter sistem içerisindeki yoğunluğumuz nedeniyle biraz daha uzaktan takip ediyorduk. Ama, biraz daha çatışmalar arttıkça, maalesef, hem Suriye'deki hem Irak'taki Türkmenlerin dramı, Telafer'deki birtakım sıkıntılar, şu anda Musul harekâtıyla beraber orada başlatılmaya çalışılan mezhep savaşları ve fiilen boşaltılan yerlere farklı güçlerin yerleştirilmeye çalışılması, yine Suriye'de aynı şekilde Rakka'daki şu andaki operasyon ve ondan önce yine El Bab'a doğru birtakım tazyiklerin olması, bundan sonra nasıl, kimin yerleşeceği konusunda ciddi sorunlar ortaya çıkarıyor. Ama, bizim için aynı zaman da bu Türkmen kardeşlerimizin o bölgelerde barınmasını da sağlamamızı engelleyen birtakım gelişmeler var. Bunları topyekûn olarak, onların sorunlarını da orada çözebilecek bir şekilde çalışma yapmamız gerektiğini düşünüyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu olaya topyekûn bakıyoruz. Bu kapsamda da gerekli önlemde ne alınması gerekiyorsa, her zaman olduğu gibi, devletimizin arkasında durmaya devam edeceğiz.

Başkan beni uyarmadan bir iki konum daha var.

Kıbrıs'la ilgili, özellikle yeniden baktım, sizin konuşmanızın ötesinde geniş konuşmada bir şey var mı diye ama en son 20-23 Ocakta Davos'ta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile 2 liderin görüşmesinden sonra çok fazla bir şey olmamış. Mayıs ayında bizim yapmış olduğumuz sürdürülebilir ekonomik sistemle ilgili çalışmalar, anlaşma devam ediyor ama son görüşmeler ışığında bize yapmış olduğunuz temaslarda bir bilgi varsa...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, ek süre veriyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim.

Buradaki kaygımız şu: Basında, bazı İnternet sitelerinde bazı yorumlar yer alıyor. Bizim kaygımız, Türkiye'nin garantörlüğüyle ilgili birtakım şeylerin görüşmeler sırasında konu edildiği, hatta bu kapsamda Türk Silahlı Kuvvetlerinden... Bunların çekincesi baştan beri bu. Zaten bizim anlamadığımız da her yeri Balkanlaştırıp bölerken Kıbrıs'ı nedense entegre edip birleştirmeye çalışıyorlar. O da ayrı bir konu da. Her tarafta 3'e, 4'e mezhep çatışmalarıyla bölüyorlar, burada 2 ayrı toplum olmasına rağmen "Burayı biz beraber tutalım, yutalım." diye düşünüyorlar herhâlde. Onun için de burası hassas bir konu. Tabii ki siz bilgileri vermişsiniz, oraya girmek istemiyorum. Kıta sahanlığımızla ilgili, ekonomik bölgelerle ilgili gerekli önlemlerin alındığını ve takip ettiğinizi söylemişsiniz. Ekstra bir bilgi varsa bu konularda duymak isteriz ama yoksa da gerekli önlemlerin alındığını varsayarak devam ediyoruz. Ama, asıl bu güvence konusunu niye önemsedim? Sayın Bakanım, bazı yorumlarda, hatta terörle mücadele kapsamında, bazı birliklerin Anadolu'ya kaydırıldığı söylendi. O zaman yanlış anlamalara yol açan bir şey var. Acaba bu konuda bir bilgi mi var, bilgi kirliliği mi var, onu da merak ettim çünkü çok hassas bir konu. Eğer öyle bir şey varsa farklı bir yumuşama emaresi olarak görülebilir, farklı anlaşılabilir diplomatik olarak. İnşallah öyle bir şey yoktur ama bu konularda kaygılı olduğumuzu... Bu konularda bizi -ama şimdi, ama sonra- bilgilendirebilirseniz memnun oluruz çünkü hassas bir konu.

Bu kapsamda, ABD ve Avrupa Birliğiyle ilişkilerle ilgili de bir iki söz söyleyip bitireyim.

Tabii, bu siyasi konjonktürde öncesi, sonrası, biraz daha başta söylediğim algı kırılması, 15 Temmuz ve sonrasını anlatırken yaşadığımız bazı şeyler var. Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizi yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor herhâlde. Önceki gün de Sayın Çelik bir toplantı yapıp bazı açıklamalarda bulundu. Gelen yetkililerle de, heyetlerle de görüştük. Evet, bizim de bir yeniden değerlendirme yapmamız lazım ama bunu da herhâlde biraz daha diplomatik üslupla oturup yeniden gözden geçirmemiz lazım. Gümrük birliğimiz duruyor, karşılıklı müzakerelerde bazı fasıllar açılsa da kapanmayan fasıllar var ve maalesef bir ayak sürüme var. Onların niyetinden ayrı olarak bizim de kendi içimizde herhâlde bir değerlendirme yapıp yeniden onlarla bir değerlendirme sürecine girmemiz gerekir diye düşünüyorum.

Aynı şekilde, herhâlde bugün seçimden sonra yeni oluşacak Amerikan yönetimine göre de yeniden -evet, çıkarlarımızı sürdüreceğiz ama reel politik açıdan da o ilişkilerimizin devamını sağlayacak- çok yönlü ve millî bir dış politika izleyerek ülkemizi önce 2023, sonra 2053 hedeflerine taşıyacak şekilde uzun dönemli bir vizyonla bu çalışmaları yaparız diyorum.

Bütçenin hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.