| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 11 .11.2016 |
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, değerli milletvekilleri, çok kıymetli bürokrat arkadaşlarım, değerli basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, ben de şehit kaymakamımız başta olmak üzere bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum.
Size de hayırlı olsun diyorum. Bizim Plan ve Bütçe Komisyonunda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına ve yeni bakanlara pozitif ayrımcılığımız olur. Ama bir daha Komisyona geldiğinizde verdiğiniz sözleri tutmamış olursanız, bir; iki, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına tanınmış olan bu pozitif ayrımcılıktan yararlanıp hizmet etmek yerine siyasi dil kullanırsanız o zaman, verdiğimiz avansı iki misli geri alırız. Birinci nasihatimiz bütün bakanlarımıza odur, siz aman siyasete bulaşmayın, zaten yeteri kadar siyaset yapan bakanımız var. Siz toplumsal, sosyal hizmetleri vermeye devam edin diyoruz.
Onun için de başta, ailenin başlangıcında kadınla başlayalım istiyorum. Dün, 10 Kasımda Ulu Önder Atatürk'ü, ebediyete uğurlamamızın yıl dönümünde tekrar rahmetle, minnetle andık ve onun sözleriyle başlayıp sonrasında ne kadar zor şartlarda kadınlarımızın olduğuna birkaç konuyla değinmek istiyorum. Diyor ki Ulu Önder: "Dünyada hiçbir milletin kadını 'Ben milletin kurtuluşunda ve zafere götürmekte Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, Anadolu kadını kadar gayret gösterdim.' diyemez." diyor ki biz de bebeğinin üzerine örtmesi gereken battaniyesini cephanelerin üzerine örten annelerin fedakârlığını biliyoruz. Şükürler olsun, bugün o kadar kötü şartlarda değiliz ama sosyal olarak baktığımız zaman aşırı vahşi küreselleşmenin getirmiş olduğu birtakım avantajların yanı sıra sosyal bozulmaları da, yozlaşmayı da maalesef, beraberinde görüyoruz. Bu kapsamda da ailenin temel bireyi olan kadınlarımızın, çocuklarımız başta olmak üzere bütün fertlerin bunlardan etkilendiğini görüyoruz. Bu anlamda bakarsak tabii ki sosyal haklar açısından seçme-seçilme hakkını birçok ülkeden önce kadına Atatürk'ün 1930'larda verdiğini biliyoruz ama mesele orada bitmiyor, bunlar, klişe birtakım şeyleri söylemekle olmuyor. Sosyal hayattaki, siyasi hayattaki ağırlığının artması, ekonomik hayattaki ağırlığının artması için de birtakım çalışmalar yapılması gerekiyor. Hepimiz önce, kadına şiddeti konuşuyoruz, sonrasında, işte, şöyle oldu, böyle oldu, korumaya aldık, siz de diyorsunuz ki: "Koruma evleri, şunlar, bunlar." hizmetler güzel; peki, kadına şiddetin nedeni ne? Bununla ilgili sosyal çalışmalar ne aşamada? Neden şiddet uygulanıyor? Neden kadın cinayetleri artıyor? Derdimiz bunun sayısı üzerinden siyaset yapmak değil, bunu önleyici tedbir dediğimiz zaman, sadece polise söylemek veya sizin Bakanlığınıza gelmesi ve korumaya alınması yeterli değil. O zaman, bu geçirdiğimiz sosyal travmayı topyekûn, birlikte analiz edip kökünden çözüm bulmak lazım. Şiddeti uygulayan neden şiddet uyguladı, hangi sorunlar var, hangi eğitim sorunları var, hangi ekonomik ve sosyal sorunlar var, bunlara bakmak lazım. Sizin kitapçığınızda da bunlarla ilgili birçok şeyi söylediniz. Yani izlemek, polisiye önlemler almak var ama sorunun çözümüne gitmek lazım.
Eğitim programlarından bahsettiniz, "Birçok kurumda, Türk Silahlı Kuvvetlerinde, Diyanet İşleri Başkanlığında şunları eğittik." dediniz ama topyekûn yani vatandaşın eğitimi, okullarda eğitim, kurumlarda eğitim, resmî şeylerin ötesinde de çocuklarla ilgili -birazdan söyleyeceğim ama- bazı değerler eğitiminin de verilmesi gerekiyor. Bu kapsamda da ilgili bakanlıklarla koordine içerisinde bu çalışmaların yapılması, bilim adamlarıyla bazı sosyolojik çalışmaların, ekonomik çalışmaların yapılması gerekir diye düşünüyorum.
İkinci tarafta, çocuklarla ilgili konularda da birkaç şey söylemek istiyorum ama kadının da yine, TÜİK rakamlarına baktığımız zaman, az önce söylediğimiz noktada, eğitim durumuyla ilgili, buna bağlı olarak istihdamla ilgili rakamlarda ciddi iyileştirmelere ihtiyacımız var. Okuryazar olmayan nüfusa baktığımız zaman kadınlarda neredeyse erkeklerin 5 katına yakın, istihdama katılım yarısı, yine genç işsizlik oranında kadınlara baktığımız zaman yine daha düşük. Demek ki eğitim arttıkça hem istihdama katılım hem de iş bulma imkânı artıyor. Bu kapsamda da, o konularda da çalışmalar yapmamız gerekiyor.
Çocuklarla ilgili, ben klasik siyasi söylemlere girmek istemiyorum ama desteklediğimiz kurumlar, bunlara hizmet veren kurumlar, okullar arasında ayrım yaptığımız zaman ne olabileceğini 15 Temmuzda yaşadığımız travmayla gördük. Sadece darbe teşebbüsü demiyorum, geçmişte onlara yol verdik, destekledik, sonra başka şeyler çıktı. Demek ki daha dikkatli olmak gerekiyor. "Şu kurum iyidir, bu kurum kötüdür." değil, kuralları herkese uygulayıp ne varsa, bir yerde suistimal varsa onların da araştırılması gerekiyor. Ben bundan daha çok çocukların eğitimiyle ilgileniyorum yine. Koruma tamam, sosyal hizmetlerimiz tamam ama sadece -çok affedersiniz- Çocuk Esirgeme Kurumu mantığıyla, çocuklara sadece barınma sağlamak yeterli değil, asıl olan yine, orada da eğitim. Biz öğretim ile eğitimi karıştırıyoruz Sayın Bakanım. Okula havale ettik, okul öğretimi veriyor ama eğitim şartları her okulda, birçok farklı okulun, özel okulların geliştiği, vakıf okullarının geliştiği yerde aynı standartta eğitimi verme imkânımız olmuyor. En başta çocuklara o değerler eğitimini veremezsek işte, büyüyünce şiddete yöneldiğinde... Neden yöneliyor, çocukluktan gelen bir şey mi var, sonrası mı var, sosyal şartlar mı var diye onun için diyorum. Eğitim vermemiz lazım, öğretim kısmını Millî Eğitim Bakanlığı yapıyor. Sizin de onlarla beraber, öğretim programlarının içerisine eğitimle ilgili birtakım şeyleri, Diyanet İşleri Başkanlığıyla yapmış olduğunuz iş birliği gibi... Değerler eğitimi deyince hepsini kapsayan şeylerden bahsediyorum. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak topyekûn bir millî kültür endüstrisinin kurulmasından bahsediyoruz yetişkinler için de ama özellikle çocuklar için birtakım çizgi film, çizgi romanlar, eğlence dokümanları, bunların hepsinde o değerler eğitimini, tarih, dil, din, bütün kültürel değerleri verebilmemiz gerekiyor. Aksi takdirde, bu gelişme çağında, herkesin elinde bilgisayar, notebook, IPad, cep telefonu olduğu çağda bizim okulda tek tek anlatarak verme şansımız yok. Buralara girip onlara daha kolay ulaşabilecekleri şekilde, bu teknolojiden faydalanarak bu değerler eğitimini vermemiz lazım. Onun için de "Biz okullara akıllı şey koyduk.", "FATİH Projesi yaptık." demekle olmuyor, onun içerisinde dolu bir şekilde onlara o eğitimi verebilmemiz lazım. Bunları mobil servislerle de bir şekilde desteklememiz gerekiyor ki geleceğe yönelik bir çalışma yapıldığı zaman onların da bunun farkında olması gerekiyor. Tabii, bunun için de Millî Eğitim Bakanlığıyla yine bir iş birliği yapılması lazım. Kültür ve Turizm Bakanlığıyla -sinema telif hakları var, destekler var, bazı şeyler var- yapılabilecek çok şey var. Biraz daha acil olan koruma, önleme tedbirlerinden ziyade, daha uzun vadeli, yapısal tedbirlere yönelmemiz gerekir diyorum, toplam olarak hem kadınla ilgili hem çocuklarımızla ilgili, aile politikalarıyla ilgili.
Öte yandan, şehit ve gazilerle ilgili yaptıklarımızdan bahsettiniz ama özellikle, bu konuda son dönemde çok fazla gereksiz tartışmalar oluyor, biraz da sizlerin vurguyu farklı şekilde yapması, 15 Temmuz üzerinden birtakım şeyler söylenmesi bazen yaralayıcı oluyor çünkü normal şehit yakınlarımız, gazilerimiz, onların yakınları bu konuda alınganlık gösteriyorlar. Şehitlerimizin hepsi şehitlerimizdir, onlara, yakınlarına, kalan gazilerimize bakmak zorundayız. Bunlar arasında ayrım yaptığımız zaman o manevi korumayı, direnme gücümüzü kaybederiz. Yani, şunu söylemiyorum: 15 Temmuzda herkesten önce Milliyetçi Hareket Partisi ve Sayın Genel Başkan tavrını göstermiştir. Hepsi bizim kayıplarımızdır, ciddi bir kalkışmadır ama -ama dedikten sonra- o toplumsal dokuyu zedeleyecek açıklamalardan kaçınmak gerekiyor, özellikle sizlerin daha toparlayıcı, koruyucu, kollayıcı olması gerekiyor. Bu kapsamda da bizlerin daha önce de bazı önergelerimiz, kanun tekliflerimiz vardı, buradaki Komisyon üyesi arkadaşlarım başta olmak üzere Milliyetçi Hareket Partisinin önerileri mevcut. Bizler de sizlere gerekli düzenlemelerde destek olmaya hazırız. İnşallah, onları da zaman içerisinde gerçekleştiririz diyorum.
Bir iki husus da bu Sayıştay raporunda... Çünkü, geçen sene de vardı, onu da belirtip konuşmalarıma son vereceğim. Açıkçası, "Denetimin görüşünü çok etkilemiyor." diye arkadaşlarımız yazmış ama biz bu konuda çok fazla eleştirel olmuyoruz. Geçen sene olduğu için... Hâlâ devam ettiğini söylüyorlar. Kapsam dışına çıkanlar için de herhâlde "Bu GSS ile SGK arasında olan birtakım şeylerden dolayı olmadı." gibi... Geçen sene de uyarılmış, o konuda -gelişmeleri arkadaşlarım yazmış ama bu yazdan yazılan bir şey- son durum netleşti mi? Çünkü, o zaman haksız yere bazı ödemeler yapılıyor, hak edenlerin de hakkını almış oluyoruz. Sistemin bir an önce çözülmesi lazım. Şu anda çalışmalar...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Günal, ek süre veriyorum.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim.