| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 11 .11.2016 |
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Teşekkürler Sayın Başkan.
Sayın Bakanım, 4+4+4 eğitim sisteminden sonra ortaöğrenimi yarıda bırakan kız çocukların oranı yüzde 41'lere dayanmıştır. Bu durum bizim açımızdan son derece önemlidir ki bu konuda Birleşmiş Milletler tarafından da ülkemiz uyarılmıştır. Eğitim öğretim hayatından mahrum bırakılan bu kız çocuklarımızın ileride iş gücüne katılımdan da mahrum bırakılma oranı, ihtimali yüksektir. Bakın, yapılan araştırmaya göre okuryazar olmayan kadınların iş gücüne katılım oranı yüzde 16'larda kalmaktadır. Bu oran lise altı eğitimli kadınlarda yüzde 26'larda, lise ve de benzeri okullardan mezun olan kadınlarda yüzde 39'larda fakat yükseköğretim kurumlarından mezun olan kadınlarda ise yüzde 79'lara dayanmaktadır. Bu da bize, eğitim öğretim hakkından mahrum kalmayla ileride kadınların istihdama katılımı arasında bir oran olduğunu göstermektedir. Bu nedenle kadın istihdamının önündeki en büyük engel olan kadınların eğitim ve öğretim hakkından mahrum bırakılmasını önlemek için Bakanlık adına ciddi anlamda bir politika üretmeniz gerektiğini düşünüyorum. Bu bakımdan, özellikle ortaöğrenimi bırakan kız çocuklarının, ortaöğrenimden neden ayrıldıkları hususunda belirli, etkin araştırmalar yapılarak özellikle maddi nedenlerle, maddi imkânsızlıklar yüzünden okulu bırakmak zorunda kalan kız çocuklarına devlet tarafından burs ve benzeri yapılacak yardımlarla öğrenim hayatlarına devam etmeleri konusunda, bence, Bakanlık adına bir çalışma yapmanız gerektiğini düşünüyorum.
Ve yine, bakın, burada hep kadınların istihdamından bahsediliyor, kadın-erkek eşitliğinden bahsediliyor ama bizim aslında kadın-erkek eşitliğinin yanı sıra en az onun kadar önemli olan toplumsal cinsiyet eşitliğini de ülkemizde sağlamak adına çalışmamız gerektiğini düşünüyorum. Neden toplumsal cinsiyet eşitliği? Çünkü yasalarımızda öngörülen salt biçimsel eşitlik anlayışı yüzünden ne yazık ki anayasal güvence altında olan kadınların çalışma haklarını bile yeterince kullanamadığını görüyoruz. Neden toplumsal cinsiyet eşitliği diyoruz? Çünkü bu ülkede kadın yöneticilerin, kadın başkanların, kadın liderlerin yetişmesi bakımından toplumsal cinsiyet eşitliği önemli. Bakın, Türkiye'de çalışabilir durumdaki kadınların içerisinde ücretli çalışanların oranı yüzde 30'lardadır fakat Avrupa Birliğine baktığımızda bu oran yüzde 57'lere kadar yükselmektedir. Yine ülkemizde kadın CEO'ların oranına baktığımızda ne yazık ki yüzde 12'lerdedir ve bankacılık sektöründen örnek vereceğim. Bankacılık sektöründe kadınların çalışma oranı yüzde 57'dir fakat kadın yönetici olarak baktığımızda, yani yukarıya doğru çıktığımızda bu oran yüzde 2'lere kadar düşmektedir. Bu da bizim ülkemizde aslında toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama bakımından ne kadar geride olduğumuzu göstermektedir.
Bakın, Türkiye, Uganda, Malezya, hatta İran gibi ülkelerin bile gerisindedir yüzde 12'lik bu kadın yönetici oranıyla. OECD ülkeleri arasında en gerilerdedir. Bu, bize aslında çok güzel bir tablo gösteriyor. Nedir? Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama bakımından etkin politikalar üretmemiz gerektiğini, yasalarda gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiğini ve Bakanlık olarak bu konuya biraz daha eğilmeniz gerektiğini düşünüyorum.
Yine, burada çocuk istismarından bahsediliyor. Biz, İstismar Komisyonunda defalarca istismar vakalarının, özellikle somut olayların üzerine gidilmesi gerektiğini söyledik ama ne hikmetse, sadece olması gereken konuşuldu, akademisyenler geldi, olması gerekeni ortaya koydular, olanı inceleyemedik. Karaman dışında hiçbir yere gidilmedi. Karaman'da da ailelerle görüşmedik zaten. Biz "İşte bazı vakıfların adı karıştı, istismar ediliyor, bu vakıflar üzerinden gidiliyor." gibi şeylerle karşılaştık ama hiçbir zaman somut olaylara, somut vakalara ki Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu konudaki Komisyondaki arkadaşlarımızla ısrarlarımıza rağmen somut vakalar incelenmedi. Somut vakaları bilmeden, olanı bilmeden, olması gerekeni ortaya koyamazsınız, bu düşüncedeyim.
Ve olması gerekenler içerisinde de hep şunlar söylendi akademisyenler tarafından: Özellikle sosyoekonomik düzeyi düşük ailelerin çocuklarında istismar vakalarının daha çok rastlandığı söylendi. Bu da bize şunu gösteriyor: Ülkede yoksullukla mücadele edilmesi gerekiyor. Ne yazık ki yoksulluğun faturasının, bu alanda da en acı şekilde ödendiğini gösteriyor.
BAŞKAN - Sayın Köksal, lütfen toparlar mısınız.
BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Yine, bu çocukların, yoksul aile çocuklarının özellikle kırsaldan büyük şehirlere eğitim öğretim hakkını kullanmak için gelen yoksul aile çocuklarının, ne yazık ki denetim dışı olan bazı vakıf ve derneklere ait yurt ve evlerde kaldığını, hiçbir denetim altında olmadığını bu yurt ve evlerin gözlemledik. Buna ilişkin de ne yazık ki istismar komisyonunda doğru dürüst bir araştırma -her türlü ısrarımıza rağmen- yapılmadı.
Ben, Bakanımız buradayken -çünkü her zaman Bakanı yakalayamıyoruz biz- özellikle bu çocukların kaldığı evlerin, yurtların doğru dürüst denetimden geçirilmesini, bu çocukları kimin eline teslim ediyoruz, bunlara bakılmasını istiyorum.
Evet, Bakan Hanım şunu söylüyor, diyor ki: "Biz, işte, olan olaylara müdahale ediyoruz." Tamam, olan vakalara müdahale ediliyor olabilir ama bizim görevimiz, bir vaka meydana gelmeden önce önlemek değil midir? Bunu önlemek için de öncelikle neler var, olağan nedir, yaşananlar nedir, bunu bilmek gerekiyor, bunu saptamak gerekiyor. Ben, bu konuyla ilgili etkin bir çalışma yapılmasını ve gerçekten mücadele edilmesini istiyorum.
Hepinize çok teşekkür ederim.