| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Adalet Bakanlığı b) Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu c) Türkiye Adalet Akademisi ç) Anayasa Mahkemesi d) Yargıtay e) Danıştay f) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 22 .11.2016 |
SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, Sayın Bakanım, değerli milletvekilleri, Bakanlığımızın değerli çalışanları ve değerli basın; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Adalet Bakanlığının 2017 bütçesi ile 2015 kesin hesaplarını görüşüyoruz; öncelikle, bütçemizin hayırlı olmasını temenni ediyorum.
Hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile insan haklarını esas alarak adalet hizmetlerinin adil, hızlı ve etkili bir şekilde sunulmasını sağlayacak politikaları geliştirmek ve uygulamak, bir yol tercihinde bulunmak adına Bakanlığın görevleri arasında. Bütçesi görüşülürken bahsedilenlerin de ne kadar ve nasıl uygulandığını da görüşüyor olacağımız bir husus. Bakanlık aynı zamanda devleti ayakta tutan denge terazisinin elle tutulur, gözle görülür bir mekanizmasıdır. Onun için denir ki: "Adalet mülkün temelidir." Bugün burada konuşulacak her şey belki içinde bütçe rakamları, bütçenin gerçekleşmeleri, 2015 Sayıştay raporunda öne çıkan eksiklikle ilgili bulgular da olacak ama öyle anlaşılıyor ki adalet duygusu, uygulaması, yargılama süreçleri, uluslararası standartlara uygun yargı mevzuatının varlığı gibi alabildiğince geniş, derin ve bu alandaki dertler, sıkıntılar gibi konular olacak. Elbette içinden geçmekte olduğumuz sürecin beraberinde getirmiş olduğu problemlerin her zeminde ve özellikle yasama yetkisini elinde bulunduran Mecliste tartışılması, konuşulması gerekli ve önemlidir. Yasaların Anayasa'ya ve uluslararası normlara uygunluğunu temin etmekle görevli bir makamın bunu ihmal etme lüksü olamaz.
Bir ülkenin kanunlarının evrensel hukuka uygun olması, insan onuruna saygılı ve demokratik standartlara uyumlu olması o ülkenin hukuk devleti statüsünde değerlendirilmesi için yeterli sayılmamaktadır. Bahsedilen bu tercih ve anlayışların uygulamalarda aynı ilke ve kabulleri de hayata geçirmiş olmayı başarabilmiş olmaktan geçer.
Kanunların iyi yapılmış olması kanun uygulayıcılarının kötü emel ve amaçları doğrultusunda onların insafına terk edilmişse en iyi çıkarılmış bir kanun bu tür insanların elinde en kötü sonuçları doğurabilir. Burada sadece yargı mensuplarını değerlendirmek amacıyla bu ifadeyi kullanıyor değilim. Toplumun genel anlayışı, ahlak sistemleri, yasama ve yürütmenin oturduğu yer, durduğu yer bu yaklaşımın karşılık bulacağı ilgililerdir. Bir toplumun bir arada yaşayan fertleri olarak hemen hemen herkesin, hepimizin yargıyla, adalet mekanizmasıyla da iç içe bir hayat sürdüğümüz gerçeğinden, kendi başımıza gelebilecek her şey bugün başkalarının başında var olanın olduğunu bilmek durumundayız. Onun için adalet derken, adalet isterken öncelikle başkaları için isteyebildiğimiz kadar adiliz, bir o kadar herkes için adalet diyebilmeliyiz, demeliyiz.
Herkesin kanun önünde eşit olduğu duygusunu toplumun tümden hissettiğini anlayabilirsek yargı mensuplarının hakkaniyet ve adalet üzerine hareket ettiklerini bizzat uygulamalarında, tutum ve davranışlarında sergilemeleri ve hissettirmeleri bunu anlayabileceğimiz işaretlerden olacaktır. İster devlet kademeleriyle olsun ister kişiler arasında bir ihtilaftan kaynaklanan nedenlerle olsun haksızlığa uğrayan, hakkı elinden alınan kişilerin, kurumların yaşadıkları toplumda, haklarının hukukla güvence altına alınmış olduğu bir toplumda adaletin eninde sonunda yerini bulacağına dair küçük bir inancın dahi insanı mutlu etmeye yeteceğini biliyoruz. "Gecikmiş adalet, adalet değildir." derken bile tartıştığımız yargıya güven konusunda yine bir son dakika güvencesi veriyoruz. Allah korusun, ya hiç gerçekleşmeyecek bir hak iradesinin hükümferma olduğu bir adaletsiz dünyada yaşamayı nasıl hazmedebilirdik?
Yasalarımızın dayanağı olan 1982 ihtilal Anayasası'nın değiştirilmesi, güncellenmesi, çağın gereksinmelerine ve insan odaklı bir hâle getirilmesi öncelikli ve en önemli ihtiyaç olarak karşımızda durmaktadır. Bununla ilgili son seçimlerde tüm partilerin değiştirilmesi gerektiği hususunda beyanları bulunmaktadır. Toplumun bu anlamda beklentisi artmış ve bu konu seçim malzemesi olmaktan çıkarılıp gerçekleştirilerek önümüze ve yolumuza bakabilmeliyiz.
Biliyoruz ki yasalarda ve Anayasa'da yapılan kısmi değişiklikler pansuman tedavisi şeklinde kalmış, yara iyileşmemiş, sistem zorunlu olarak bu değişikliğinin yapılmasını bekler hâle gelmiştir. İnsan yaşamının sorunsuz devam etmesi, kamu hizmetlerinin kaliteli hem nicelik hem de nitelik olarak sunulması yaşam kalitesine olumlu yönde tesir edeceği bilinen bir gerçektir. İnsanların hayatını doğrudan ilgilendiren adalet için hukuk sisteminin sorunsuzluğu son derece önemli ve en kısa sürede ulaşılması gereken bir hedef olarak önemlidir. Bu hususla ilgili olarak öncelikli olarak ve öncelikle iktidarı elinde bulunduranların adil, hızlı ve etkili bir şekilde bu sorunsuzluğu hayata geçirecek politikaları geliştirmek ve hayata geçirmek gibi bir sorumluluğu da öne çıkmaktadır. Hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygılı, bağımsız ve tarafsız yargı adalet hizmetlerinin adil hızlı ve etkili bir şekilde sunulması için tüm altyapı, fiziki yapı ve yasal çalışmaların yapılması, ötelenmeden yapılması gereklidir.
Son yıllarda adalet sistemindeki mevcut sorunların giderilme çalışma ve gayretleri sürekli ve sürdürülebilir bir gelişmeyi amaçlayan anlayışın bir memnuniyet oluşturması doğaldır. Yargı sürecinde DGM ve özel yetkili mahkemelerin kaldırılması normalleşme sürecine giden bir adım olarak görülebilir. Yine, sulh ceza mahkemelerinin kaldırılıp sulh ceza hâkimliğinin kurulması bu alanda önemli bir gelişme olmuştur. Bilinen o ki hukukta uygulanan reformların başarılı olması uzun vadeli bir süreç gerektirmektedir. Yapılan iyileştirmelerin zamana bağlı olarak olumlu yansımalarının kamuoyu nezdinde takip ve kontrolü bir o kadar da önemli olup yapılacak yeni iyileştirmeler bunların üzerine bina edileceğinden varsa aksayan yanları da düzeltilmelidir. Ayrıca memnuniyetin artmasında, artırılmasında adil, doğru kararlar veren ve verimli hizmetleri sunacak olan yeterli sayıda nitelikli personel olacaktır. Nitelik ve niceliğiyle insan kapasitesi, fiziki mekânların yapılanması, hizmeti hem üst seviyelere çıkaracak hem bugüne kadar oluşan aksaklıkları da rehabilite edecektir. İşleyiş olarak yasama, yürütme, yargı olarak kuvvetler ayrılığının önemsendiği ve gerekliliğinin bu kadar öne çıktığı bugünlerde Anayasa'nın verdiği yetkiye dayanarak uygulanan olağanüstü hâlin uygulamalarının hukuk içinde kalma mecburiyetinde olduğumuz herkesin ön kabulüdür. Ve varsa hukuksuz yanlışlıklar en kısa zamanda geri dönülerek düzeltilmekte olduğunu görüyoruz ve düzeltilmelidir. Yargılamalarda verimli ve tatmin edici bir sonucun alınması için makul olan en kısa sürede sonuçlanması gerekmektedir. Bir dava varsa haklı, haksız iki taraf vardır, işte adalet, haklıyı haksızdan ayıracak, haksızı da hak ettiği kadarıyla cezalandırabilecek bir terazidir. Bu kararı verirken de hukukun üstünlüğünü kabul etmiş bir gücün arkasında olduğunu bilmemiz yeterli olacaktır.
Birkaç güzel sözle hukukun, adaletin insanoğlu için ne kadar önemli olduğunu tekrar ifade etmek istiyorum. "Kuvvete dayanmayan adalet âciz, adalete dayanmayan kuvvet zalimdir." "Adalet dünyadan kalkarsa insan hayatına değer verecek bir şey kalmaz." "Bir duruşmada tek tarafı dinleyerek verilen karar doğru olsa bile hiçbir zaman adil olamaz." "Adalet güzeldir fakat devlet büyüklerinde olursa daha güzeldir." "Kılıçların yapamadığını adalet yapar."
Özellikle FETÖ terör örgütü suçlu ve şüphelileri için hukuk mekanizmasının nasıl işletildiğine dair oluşturulan ve oluşturulmaya çalışılan menfi propagandaların hukuka bağlı olarak yürütüldüğünü şeffaf bilgi, belge ve deliller doğrultusunda hareket edildiğini ortaya koymak önemlidir. Tek bir suçlunun, örgütle bağı olan tek bir kişinin yargılanmaması düşünülmemelidir. Ancak hiçbir şekilde örgütle bağı olmayan tek bir kişinin de örgüt üyeliği kapsamında değerlendirmeye, takibata alınmaması esastır. İşte hukuk bunun için vardır, var olmalıdır. Örgütün ne derece girift, karmaşık ve kapalı olduğunu biliyoruz ama böyle bir organizasyonu hedef aldığınızda fırsatçıların çıkabileceğini, rakip ve düşmanlık duygularının depreşerek ihanet ve iftira mekanizmasının devreye girebileceğini de gözden uzak tutmamalıyız. Kendisini saklamayı son derece başarıyla yapan bu yapının ayıklanması hâlen devam ediyor. Adalet mekanizması içinde bakiyelerin farklı tutum ve davranış sergileyebileceklerini belirtmeliyiz. El konulan şirketlere atanan kayyumlarda hassas olunması, esas olan kayyumların o şirketlerin sahibi değil, kamu adına orada bulunduklarının bilincinde kişilere bu görevin tevdi edilmesi önemlidir. Sayının çokluğundan, mahkeme önlerine çıkarılma süreçlerinin uzamasından kaynaklanan gecikmelerin en aza indirilmesi "Beraatizimmet esastır.", "Suçu sabit olana kadar herkes suçsuzdur." anlayışının akıldan hiç çıkarılmadan yargılanmaların yapılması önemlidir. Ailelerin eş ve çocuklarının toplum nezdinde kamu kurum ve kuruluşlarında dışlanmaması adil bir hukuk sisteminde beklentiler arasındadır. Velhasıl, Adalet Bakanlığı bütçesi üzerine görüşüyoruz ama tarihin her döneminde tartışılan, bundan sonra da tartışılmaya devam edilecek bir alan. Adil olabildiğimiz kadar insani duyguların değerli olacağının bilinci önemlidir. Bu düşünceyle hareket edebilmeliyiz.
Sözlerime Aristo'nun "Adalet ilkin devletten gelmelidir çünkü hukuk devletin toplumsal düzenidir." cümlesiyle son vermek istiyorum.
2017 bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, hazırunu saygıyla selamlıyorum.