| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/774) ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı (1/733) ve Sayıştay tezkereleri a) Adalet Bakanlığı b) Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu c) Türkiye Adalet Akademisi ç) Anayasa Mahkemesi d) Yargıtay e) Danıştay f) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 22 .11.2016 |
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sayın Bakan, sunumunuzda Anayasa değişikliğiyle ilgili olarak "Herkesin istediği bir değişiklik, çoğulcu, özgürlükçü bir anayasa gerekli." dediniz ama bugünkü çalışmalara baktığımızda, maalesef, Anayasa değişikliğiyle ilgili yürütülen faaliyetler tamamen çoğunlukçu bir anlayışla yürütülüyor. Yani, hayaller çoğunlukçu ama maalesef gerçekler çoğulcu.
Yargı bağımsızlığıyla ilgili Anayasa'nın 138'inci maddesinden bahsettiniz. Buna göre, hiçbir kimse, makam, merci, kişi hâkim ve savcılara talimat veremez. Fakat, yine, bakıyoruz, uygulamada bu kural maalesef fazlasıyla ihlal ediliyor. Özellikle, şunu belirtmek istiyorum: Cumhurbaşkanına hakaret davalarında, hâkimler, mutlaka kişileri tutuklama zorunda hissediyorlar önlerine gelen davalarda, soruşturmalarda. Son olarak da, Bursa'da karşılaştığımız bir olayda üst sınırdan cezalandırma yönüne gidildiğini de gördük. Yani, normalde, Yargıtay kararlarına göre, sabıkası yoksa vesaire alt sınırdan neden uzaklaşıldığının açıklanması gerekir, çok ciddi bir gerekçesinin olması gerekir ama maalesef üst sınırdan cezalar veriliyor.
Hâkimlerle ilgili "Korku ve endişeden uzak karar vermeleri gerekir, bu nedenle hâkimlik teminatı var." dediniz. Fakat, maalesef, biraz önce verdiğim örnek; yine, işte, daha önce "Anayasa Mahkemesi kararına uymuyorum, saygı duymuyorum." ifadeleri; sizin de bu konuyla ilgili Twitter'dan yaptığınız açıklamalar gerçeğin hiç de böyle olmadığını ortaya koyuyor.
Yargıyla ilgili çok sorun var: Yargılamaların uzaması, davaların uzaması... Bununla ilgili, tabii, uzmanlaşmış mahkemeler yok, uzmanlaşmış hâkimler yok, hukuk eğitimi konusunda çok ciddi sorunlar var ve en önemlisi -FETÖ'yle mücadele kapsamında bugün bu operasyonlarda görüyoruz- yargıya o kadar çok FETÖ'cü yerleştirilmiş ki maalesef mahkemelerde hâkim yok. Dolayısıyla da, uzun süredir birçok mahkemede davalar görülemiyor, duruşmalar hâkim yokluğundan erteleniyor.
HSYK'nın yargı bağımsızlığını, tarafsızlığını korumanın güvencesi olduğunu söylediniz ama maalesef, hâlâ, 1980 darbesinden kalma bir madde olarak Anayasa'da Bakanlığınızın HSYK'nın başı olması, müsteşarın doğal üye olması gibi hükümler hâlâ değiştirilmedi on dört yıldır iktidarda olmanıza rağmen. Sayın Bakan, 2010 yılındaki referandumda da biz kapı kapı dolaştık, bunun yargı bağımsızlığını yok ettiğini anlattık ama bizim bu çalışmalarımıza, çabalarımıza karşılık bizi demokrasiye engel olmakla suçladı anlayışınız. Şimdi "Birlikte değiştirelim." diyorsunuz birçok şeyi, biz de istiyoruz. Evet, adil yargılama için, bağımsız yargı için, kuvvetler ayrılığı için gerekli değişiklikleri yapalım ama maalesef son önergeyle birlikte gördük ki önemli konularda maalesef sizden olmayan görüşleri dikkate almıyorsunuz. Dolayısıyla da, dinlemeyince muhalefeti veya farklı görüşleri sonra "Kandırıldık." gibi gerekçeler ortaya çıkıyor.
Tarihsel değişimlerden söz ediyorsunuz "Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru..." diyorsunuz ama bireysel başvuru yolunun getirilmiş olması ya da başvurulacak yolların getirilmiş olması maalesef insan hakları ihlallerini azaltmıyor, bizim başka tedbirler almamız gerekiyor.
Bunun yanında "Bilgi Edinme Hakkı Yasası'nı getirdik." diyorsunuz. Bilgi Edinme Hakkı Yasası'yla ilgili çok ciddi sorunlar var, etkili bir yol değil. Ben, kendim, Bilgi Edinme kapsamında başvurduğum başvuruların birçoğuna cevap alamadım. Yani, cevap veriliyormuş gibi görünüyor şeklî olarak ama maalesef gerçekte cevap verilmiyor. Yani, sadece cevap veriliyormuş gibi yapılıyor.
İnsan hakları konusunda maalesef bugünlerde yüzlerce, binlerce yıllık kazanımlardan çok çok geriye gitmiş bulunuyoruz. Yani, bugün idam tartışmalarının yaşanması... Özgürlük hakkı, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü hiç bu kadar geriye gitmemişti. Biraz önce okudum haberlerde, Sayın Cumhurbaşkanı bir televizyona verdiği mülakatta "Basın özgürlüğü nedir?" diye sorulduğunda "Benim sınırımın başladığı yerde biter." diyor. Yani, şimdi, hepimiz hukukçuyuz, hepimiz hukuk fakültelerinden aldık diplomalarımızı ve incelediğimiz bütün insan hakları metinleri, uluslararası sözleşmeler insan haklarını bir kişi üzerinden tanımlamaz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Son cümlelerinizi alabilir miyim lütfen.
NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Yani, bir kişi üzerinden değil; genel ilkeler üzerinden tanımlanır. Maalesef, bugün, kişiye göre özgürlük tanımının yapıldığı bir noktaya geldik.
Son olarak, çocuk istismarıyla ilgili, önergeyle ilgili şunu söylemek istiyorum: Hiçbir değer, hiçbir kurum, hiçbir inanış, hiçbir gerekçe tek bir çocuğun dahi tecavüzcüsüyle evlendirilmeye mahkûm edilmesini açıklamaya uygun bir gerekçe olamaz. Bunun artık hiçbir şekilde Meclis gündemine gelmemesi gerekiyor, tamamen tarihin tozlu sayfalarına atılması gerekiyor.
Son olarak, bugünkü dönemde, hani, özgürlükler falan diyoruz. Bugün, partimizin üyesi olan Kimya Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Ali Uluşahin gözaltına alındı. Nedenini bilmiyoruz tabii, yaptığı sosyal medya paylaşımlarından diye biliyoruz ya da öyle yorumluyoruz. Bu arkadaşımız bizim partimizin üyesi ve sadece muhalif bir kişi. Yani, madem özgürlük diyoruz, madem çoğulculuk diyoruz, neden en ufak farklı görüşe tahammül edemiyoruz, neden hemen terör yaftası yapıştırıyoruz? Burada da kendimizin sorgulanması gerekir diye düşünüyorum.
Bütün bu bahsettiğim olumsuzlukların giderilmesini umarak bütçemizin hayırlı olmasını diliyorum.
Teşekkürler.