KOMİSYON KONUŞMASI

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, değerli milletvekili arkadaşlarım, Adalet Bakanlığımızın ve diğer kamu kurumlarının kıymetli bürokratları, değerli basın mensubu meslektaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanım, hem siz sunumunuzda hem de bize dağıtılan kitapçığınızdaki en iddialı söz, daha doğrusu sizin sunuma başladığınız söz, "Türkiye demokratik bir hukuk devletidir." sözüyle başlayarak açıyorsunuz aşağıya doğru. Ancak öyle bir dönemde -Bakanlığınızın bütçesi geliyor- siz bu sunumu bize yapıyorsunuz ki bugün şu saatlerde ya da belki aşağı yukarı aynı saatlerde Avrupa Parlamentosunda aynı şekilde, benzer bir şekilde hukuk ve demokrasi, Türkiye'de demokrasi ve hukuk devletinin nereye gittiği tartışılıyor. İki gün sonra da bir oylama yapılacak ve oylamanın konusu, Türkiye'nin Avrupa Birliği tam üyelik sürecinin dondurulması ya da askıya alınması gibi bir husus.

Avrupa'daki genel kanaat, aslında geçen yılki ilerleme raporunda da bu yılki ilerleme raporunda da Türkiye'nin özellikle ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü konusunda ama aynı zamanda yargının işlemesi, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda geriye gittiği şeklindeki tespitlerini altını çize çize hem geçen yıl hem bu yıl ısrarla yapıyorlar. Önceki yıllarda bu kadar vurgu yoktu ama son iki yıldır geri gidiş noktasında ve sonunda geldiğimiz yer... Bizim bu üyelik sürecinin askıya alınması en son 1980 askerî darbesinden sonra yaşandı. Şimdi yıllar sonra bir kez daha aynı noktaya geldik.

Ben inanıyorum ki siz de ama hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ülkemizin doğrultusunun, Mustafa Kemal Atatürk'ün bize gösterdiği muasır medeniyet, bugünkü kavramıyla evrensel insan hakları, Avrupa Birliği standartları olduğunda hemfikiriz ama bu askıya alma kararı çıkarsa eğer bu bizim bu hedefimize ya da bu doğrultumuza çok büyük ket vuracaktır. Nedeni bunun, gazeteciler hapiste, bir dönem azalmıştı, hep birlikte Mecliste çıkarılan reformlar vardı, kanunlar vardı ama 20'lere kadar inmiş olan rakam yine yaklaşık 200'ü bulmuş durumda. Tam rakam sizin elinizde.

Bu insanlar, baktığınızda, eline silah alıp darbe yapmamış, eline silah alıp vatandaşını öldürmemiş. Aykırı görüşte olabilir, farklı görüşleri olabilir ama en nihayetinde gazeteciler. İşte, Musa Kart bir karikatürist -isimlere baktığınızda- Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan, bir diğer tarafta Nazlı Ilıcak, diğer tarafta Cumhuriyet gazetesinin yazarları, 10 yazarı, yöneticisi hepsi cezaevinde. Baktığınızda, terör örgütüne üye olmak ya da üye olmadan destek olmak suçlamasıyla, ağır bir suçlamayla müebbet hapis cezası istemiyle yargılanıyorlar.

Tabii, bunu, dünyaya, Batı'ya anlatmak mümkün değil. Avrupa Birliğinin askıya alma gerekçelerinden bir tanesi de bu.

Yargının durumu... Sizler sunumunuzda, HSYK'nın 2010 yılındaki düzenlemesine "İyi niyetle yapılan düzenleme maalesef, hedeflenen sonuçları arzu edildiği biçimde doğurmamıştır." diyorsunuz. Biz o dönem söylemiştik bunun iyi niyetli olmadığını, bunun iyi sonuçlar doğurmayacağını ama işte bu noktaya gelindi.

Şimdi söylemek istediğim, geçen bütçelerde de ifade etmiştik, değişik vesilelerle sizinle paylaşmıştım, FETÖ davasında yargılanan, FETÖ'cü olduğu söylenen hâkimler, yargıçlar, savcıların yargıladığı yüzlerce, binlerce insan var. Örneğin bunlardan bir tanesi, sizin de tanıdığınız, Erkin Kocaman; bir üniversite öğrencisi, yıllardır içeride, annesi gidiyor geliyor, Mecliste hepimizle görüşüyor tek tek ve en son bize söylediği Erkin'i yargılayan heyetin hem ilk derece mahkemesinin hem Yargıtayda onaylayan heyetin şimdi FETÖ'cü oldukları gerekçesiyle görevlerinden alındığı, kimilerinin içeride olduğu. Bu tür yüzlerce isim var. Bunların yargılamalarının yeniden yapılması gerekiyor Sayın Bakanım.

Son kararname, dünkü kararname... Arkadaşlarım bahsetmiş olabilir, bir bölümünü dinleme fırsatım olmadı. KHK'larla yapılan ihraç kararları son derece adaletsiz uygulamalara da neden olmakta. Bunlardan bir tanesi, bakın, Veli Saçılık. Veli Saçılık'ı tanıyorsunuz. Veli Saçılık 2000 yılında Burdur Cezaevinde yapılan operasyon sırasında kepçenin kolunu kopardığı yurttaşımız. Daha sonra Çankaya Nüfus Müdürlüğünde, ondan sonra da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığında çalışırken dün gece KHK'yla görevinden ihraç edildi. 3 bin lira bankadaki hesabına el kondu. Bu insanın tek günahı solcu olmak belki de ama FETÖ'cülükle ya da başka bir terör üyeliğiyle alakası yok, beraat etti, kamuda çalışıyor. Bu tür yüzlerce örnek var.

O yüzden, bunları tek tek alt alta koyduğumuzda, üzerine bir de getirmek istediğiniz idam cezasını koyduğunuzda, doğal olarak, biz hedeflediğimiz ve Sayın Zekeriya Temizel'in sadece siyaset anlamında değil ama ekonomiyi, Türkiye'nin geleceğini nasıl etkilediğini söyledi. Avrupa Konseyiyle, Avrupa kurumlarıyla ilişkilerimizin idam cezasının geri gelmesi sonrasında nasıl etkileneceğini herkes görüyor.

Tabii ki öncelikle kendi yurttaşımız için bunları söylüyoruz, öncelikle kendi yurttaşımızın daha iyi, daha üstün insan hakları, demokratik standartlara kavuşması için ama bunun, Avrupa'yla ilişkilerin kesilmesinin, inanın, daha büyük, insanımızı can damarından vuracak ekonomik sonuçları olabilir. Bu konuda bütün herkes ayakta. O yüzden, bir an önce bizim insan hakları karnemizi, demokrasi, hukuk devleti standartlarımızı pekiştirmemiz gerekiyor, daha iyi noktaya götürmemiz gerekiyor.

Avrupa Konseyinin... Siz, yine, sunumunuzda "Büyük önem vermekteyiz Konsey çalışmalarına." diyorsunuz. Avrupa Konseyi bütçesine en çok katkı sağlayan 6 ülke içinde olmamızla övünüyorsunuz yani "grand payeur" Türkiye olmasından. Ama biz Türkiye'nin sadece "büyük ödeyen" değil, "büyük demokrasi" olmasını istiyoruz. "Grand demokrasi" olsun, sadece "grand payeur" olmasın. Paramızla, bütçemizle tabii ki zenginsek övünelim ama asıl övünmemiz gereken gazetecimiz, aydınımız cezaevinde olmasın.

Aslı Erdoğan'ın durumunu... Bizler ziyaret ettik. Size sağlık durumunu da aktarma fırsatımız oldu. Gerçekten zor koşullarda, sağlık koşulları gerçekten kötü. Yaptıklarına baktığınızda, 4 yazısı nedeniyle ve hiç toplanmayan bir danışma kurulu üyeliği nedeniyle cezaevinde dört aydır yatıyor Sayın Bakanım.

Necmiye Alpay aynı şekilde. Onun yazısı da yok bildiğim kadarıyla, sadece bir gazeteye danışma kurulu üyeliği nedeniyle o da dört aydır yatıyor.

Bunlar Türkiye'nin aydınları. Bunlar terörist değil. Aykırı görüşleri olabilir, beğenmeyebilirsiniz ama görüşlere karşılık vermenin yolu insanları hapsetmek değildir. İfadeye ifadeyle, düşünceye düşünceyle karşılık vermemiz gerekir.

Benzer şekilde birçok gazeteci şu anda özgürlüklerinden mahrum bırakılmış durumda. Bunların biliyorsunuz sonunda, Anayasa Mahkemesinden geçse dahi -ki ben Anayasa Mahkemesinden de dönebileceğini düşünüyorum ama- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden yüzde 99'u, çok büyük bir oranı dönecektir.

O yüzden, lütfen, ülkemizin tekrar o özlediğimiz özgürlük ortamına, temel hak ve özgürlükler ortamına dönmesine sizler de yardımcı olun. Bu görüntü, hele hele perşembe günü ilişkiler askıya alınırsa, üyelik sürecimiz askıya alınırsa... İşte 1980 darbesinden sonra yanılmıyorsam yaklaşık en az bir on yıl sürdü, Özal Hükûmetinin ilk hamleleriyle canlandı ama müzakerelerin tekrar sıcak bir şekilde devam edebilmesi daha da, on yılı da aşarak, rahmetli Bülent Ecevit'in döneminde tekrar adaylık konusuna dönebildik. Çünkü bir kere kesilince bunun geri dönüşü gerçekten çok zor oluyor. Bunun ülkemize, insanımıza demokrasi ve insan hakları açısından kaybettireceklerinin yanı sıra gerçekten geleceğimiz, servetimiz, millî servetimiz yakından etkilenecektir. Bundan her birimiz, hangi partiden olursak olalım, iktidar da olsa muhalefet de olsak etkileniriz.

Bizim ticaretimizin yaklaşık yüzde 50'sinden fazlası Avrupa Birliğiyle yapılmakta. İnsanlar uzun süredir -siz de gözlemliyorsunuz- Türkiye'ye yatırım kararlarını bizim çıpalarımıza yani Avrupa Birliği gibi, Avrupa Konseyi gibi, Batı kurumlarına olan çıpalarımıza bakarak, bu çıpaların sağlamlığına bakarak karar vermekte. O yüzden, tekrar ülkemizin demokrasi, insan hakları, hukuk devleti yönelimine girmesi gerekmekte, bu konuda da Adalet Bakanlığına çok büyük görev düşmekte.

Bu sözlerimle bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.