KOMİSYON KONUŞMASI

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, değerli milletvekili arkadaşlarım, Bakanlığımızın ve diğer kamu kurumlarının kıymetli bürokratları, değerli basın mensubu meslektaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum ve ben Sayın Bakanımızın sunumunda ifade ettiği temennilerine, hem dünyaya ilişkin hem Türkiye'ye ilişkin temennilere katılıyorum. Hakikaten sosyal adalet, kalıcı huzur temennilerine ben de katılarak, umarım hem dünyada hem ülkemizde yerine gelir diye sözlerime başlamak istiyorum.

Diğer değerli milletvekillerimiz de söyledi, Fırat Kalkanı Operasyonu sırasında biri Eskişehir'den uzman çavuş kardeşimiz olmak üzere verdiğimiz şehitler için ben de Allah'tan rahmet diliyorum, kederli ailelerine, ulusumuza başsağlığı diliyorum. Adana'da da valiliği hedef alan ve yurttaşlarımızın şehit olmasına neden olan terör saldırısını da şiddetle kınıyor, lanetliyorum. Kaybettiğimiz yurttaşlarımız için başsağlığı diliyorum, Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı, sabır ve yine ulusumuza başsağlığı dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Sayın Bakan sunumunda devletin mali imkânlarının çiftçimiz için seferber edildiğini ifade etti. Tabii, yetmiyor, yetmediğini de Türkiye'nin dört bir yanından haberlere de konu olan gelişmelerle hepimiz izliyoruz. Bakın, Antalya'da çiftçiler neler diyor gördünüz. Çiftçilerin sözlerini aktarıyorum: "On yıl önce gübreyi 25 liraya alıyorken domatesin kilosu 1 lira, 1,5 liraydı; bugün gübre 125 lira ama domatesin fiyatı 80 kuruş. Bana pazar bulsun ülkem, pazar bulsun ben satayım fiyat öyle artsın." diyor, ancak pazar bulunamıyor. Mesela, Rusya iyi bir pazardı hem domates için hem diğer sebze, meyve için. "Özür diledik, barıştık." denildi, açıklamalar yapıldı ama görebildiğimiz kadarıyla Rusya pazarı henüz tüm ürünlere açılmış değil. Asıl ağırlıklı örneğin, domates, üzüm gibi ürünlerde yasağın da henüz kalkmadığı bize gelen bilgiler arasında. Sanırım siz de bu nedenle bir çaba içindeydiniz geçtiğimiz günlerde Soçi ziyaretinizde ama bilebildiğimiz kadarıyla, bize ulaşan hâlâ bu pazarın tam olarak açılamadığı şeklinde.

Fındık çok konuşuldu; temmuz ayında yanılmıyorsam açıklama yaptınız "Bu yıl rekolte yüzde 30 daha az olacak, fiyatlar artacak." diye. O zaman fiyat yaklaşık 15 liraydı şimdi ise 8, 9, 10 lira. Yani siz, doğru analiz yaptığınız kanaatinde misiniz ya da nerede hata yapıyoruz? Çünkü üretici bir şekilde mağdur oluyor. Kuru yemiş olarak evlerimize, sofralarımıza giren fındık ise son derece pahalı.

Mazotta tüketimin yarısının karşılanacağını hem Sayın Başbakan açıkladı hem siz ifade ettiniz ancak henüz bunun ne zaman itibarıyla başlayacağı, bütçesinin ne kadar konulduğu konulmadığı şeklinde bir bilgi yansımış değil. Kendi seçim bölgem Eskişehir'de gezdiğim çiftçiler arasında da bu konuda henüz kendilerine ulaşan, hayatlarını kolaylaştıracak bir adımın atılmadığını söylüyorlar. Biz atılmasından yanayız, zaten uzun süre bizden başka da mazotun fiyatının düşürülmesi, çiftçinin kullandığı mazotun fiyatının düşürülmesinin gerektiğini söyleyen başka kimse yoktu. Bu uyarılarımıza kulak verilmiş olmasından memnuniyet duyuyoruz ama bir an önce gerçeğe geçmesini istiyoruz.

Sayın Bakanım, tarım topraklarının korunması üzerine sunumuzdaki vurguya katılıyoruz, destekliyoruz. Hakikaten üretilebilir topraklar çok kıymetli ama bir de Türkiye'de işte, tarımsal arazilerin imara, inşaata, vesaireye açılması gibi bir sorun var. Bir; bu sorunla mücadele anlamında ne yapacağınızı merak ediyorum. Bir de, basına yansımıştı, çok fazla bugünlerde çıkmıyor ama ülkeler artık başka ülkelerde toprak kiralıyorlar tarım yapılsın diye, kendi tarımsal taleplerini de karşılamak için. Sudan'da yanılmıyorsam kiralanmış toprakları vardı Türkiye'nin 99 yıllığına. Orada bir üretim yapılıyor mu? Ne üretiliyor, ne tür bir katkısı var? Ayrıca, yine basına yansıyan, bunun tam tersine Bahreyn'in Türkiye'den toprak kiralama talebinde olduğu yönünde haberler vardı. Doğrusu nedir? Yani biz yurt dışına mı kiralıyoruz, kendi topraklarımızı mı kiralatıyoruz? Bu konuda stratejik bir bakış açısına Hükûmetimiz, devletimiz sahip mi? Geleceğimizi belirleyecek bir konu çünkü bu.

Millî Tarım Projesi'ni geçtiğimiz günlerde Sayın Başbakan açıkladı; Sayın Cumhurbaşkanı oradaydı, siz oradaydınız. Sizin de sunumunuzda yine ağırlıklı bir yer aldı ancak siz, bürokratlarınız, yani tarımla yakından ilgilenen herkes biliyor ki ne zaman... Hani burada her bütçede, ben son iki yılında varım ama önceki yıllara da bakılsa, tüm tutanaklar okunsa hep bir reform yapılıyor. Yani yıllardır, on beş yıldır iktidarınız döneminde hep tarım reformu yapılıyor ama gelinen nokta da... İşte, çıkın yani ben en azından gittiğimde Eskişehir'in köylerine, siz gezdiğinizde üretici memnun değil, üretici hak ettiğini kazanamıyor, sistemi regüle etmesi gereken devlet, Hükûmetse sürekli artan fiyatlardan şikâyet ediyor; benzer sizin de açıklamalarınız olmuştu hayvancılıkta olsun, tarımda olsun.

Bu Millî Tarım Projesi'nin iki ana başlığı var. Biri, havza bazlı üretim konusu; her ilçenin bir havza olması meselesi, 941 tarım havzası. Şimdi, bu konuda bence ciddi sıkıntı var ve iki noktada toplanıyor. Birincisi, her ilçeyi havza yaparken, anladığım kadarıyla -Eskişehir'deki gözlemlerimi aktarıyorum- mesela, Eskişehir'de ziraat odalarının hiçbiri bu toplantılara davet edilmemiş, onlara bir bildirim yapılmış "Biz şunları seçtik." diye tarım il müdürlüğü tarafından anladığım kadarıyla ve üreticinin görüşlerinin alınmaması hususu gerçekten önemli. Örneğin, daha geçen hafta İnönü'deydim ve İnönü ilçemiz bizim şeker pancarı ağırlıklı üretim yapar. Onlara -işte, burada listesi de var- alternatif ürün olarak mısır mesela önerilmiş ama diyor ki çiftçi, yani gittiğinde yanına "Burada mısır bitmez; buranın havası buna müsait değil. Yani bunu Ankara'dan yazan ya da nereden, Eskişehir'den yazan tamamen atmış." diyor. Mesela, bizim Mihalgazi ve Sarıcakaya Antalya gibidir yani Antalya'da ne üretiyorsanız aynısını üretirsiniz ama işte, önerilenlere bakıyorum buğday, mısır, yem bitkileri ve bir tek zeytin eklenmiş ama orada gidin, en güzel, en tatlı domatesi yersiniz, en güzel meyveyi yersiniz. Yani şunu demek istiyorum: Mesela, Günyüzü'nün kavunu meşhurdur. Gidin yolda, Eskişehir'e giderken hep kenardaki kavunlar Günyüzü kavunudur. Günyüzü'ne arpa, buğday, mısır verilmiş, yem bitkilerinden yulaf verilmiş. O yüzden, bu havza belirlemesinde mutlaka üreticiyle, onların odalarıyla temas kurulması lazım. Bunun yapılmadığı anlaşılıyor, onların da bize bildirimi bu şekilde. Belki de bu daha önce, yanılmıyorsam 2009'larda yine bir havza uygulaması vardı ama bölgeseldi yani ilçe ilçe değildi, daha az sayıda havza söz konusuydu. Belki böyle bir şeye mi dönülebilir bilemiyorum ama Eskişehir'deki uygulamasında ciddi sıkıntı olduğu görülüyor.

Hayvancılıkta yani ikinci ayağı da millî tarımın hayvancılık olarak aktarılıyor, yerli üretimin desteklenmesi. Bu konuda atılan adımlar, sizin çabalarınızı biliyoruz, işte açıklamalarınızı. "Türkiye, bir hayvancılık ülkesi, tarım ülkesi." diyoruz ama geldiğimiz noktada hem dünyanın en pahalı etini yiyoruz hem de sürekli olarak başka ülkelerden hayvan getiriyoruz. "Millî tarım" deniliyor, diyoruz ama geçen yıl da çok tesadüfen böyleydi, ben hatırlıyorum bütçeyi ya o gün ya bir gün öncesinde yine Resmî Gazete'de bir kararla yıl sonuna kadar alınacak büyükbaş ithal yetkisi artırılmıştı. Yine bugün de aynen, bu sabah 100 bin büyükbaş ithal yetkisi daha verildi. Böylece toplam işte, önce 400 bin verilmişti, şimdi 500 bine çıkmış oldu. On dört yıllık işte iktidar sonunda hâlâ et fiyatlarını düşürebilmek için ithalat yapılıyor yani strateji anlamında yeni bir strateji olduğunu söyleyemiyoruz maalesef. Acaba sizin düşünceniz yani bu konuda hem fiyatların düşmesi anlamında hem ithalatın engellenmesi ya da ihtiyaç kalmaması anlamında daha farklı bir model, daha radikal bir adım atma gibi bir fikriniz var mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan....

(Oturum Başkanlığına Sözcü Abdullah Nejat Koçer geçti)

BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız?

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Şimdi, IPARD, IPARD'lar 42 ilde var. İşte, 1 milyar liradan fazla fon ayrılmış, ikinci kapsamda da 1 milyar 45 milyon. Bunun kapsamında Eskişehir yok, neye göre seçiliyor bilemiyorum. Yine, damızlık düve yetiştiriciliği desteklemesine ilişkin esaslar, işte, tebliği elimde; burada da yine 32 il belirlenmiş, orada da Eskişehir yok. Bu tür şeyleri yani belirlerken neye göre seçiliyor?

IPARD projelerine de, genel anlamda bu yapılırken de duyduğumuz, en azından odalardan aldığımız bilgiler paraların iade edildiği şeklinde; bu doğru mu? Yani IPARD kapsamında Avrupa Birliğinden alınan fonların önemli bir bölümünün proje olmadığı için iade edildiği şeklindeki bilgiler doğru mu; doğruysa ne kadarı iade edildi? Bu konuda bizi bilgilendirirseniz sevinirim.

Evet, bir de üreticiler, İnönü'deyken özellikle sordular ama sanırım İnönü'ye has değil. Geçtiğimiz günlerde Sayın Başbakan pancar fiyatı açıkladı. Geçtiğimiz yıl biliyorsunuz 190 kuruştu, şimdi bu yıl için, daha doğrusu "210" diye açıkladı rakamı ancak işte, bu, 2016 diye algılandı ama arkasından yeni bir açıklama yapıldı ve bunun 2017 rakamı olduğu söylendi resmî olarak resmî ağızlardan. Bu durumda 2016 için bir artış gözükmüyor, çiftçiler bu kanaate kapılmış durumdalar. Eğer bir yanlış anlama varsa bunu burada düzeltelim ve biz de çiftçilerimize iletelim. Yani bu rakam, bu yılın fiyatımı, gelecek yılın fiyatımı ve onlara bunu aktarabilirsek yani sizin aracılığınızla ki sadece Eskişehir için değil tahminim pancar üreten her yerde geçerlidir. Az önce söylemiştim, işte kendilerine alternatif olarak mısır önerilmiş ama örneğin İnönü'ndeki çiftçiler iklimi uymadığı için oraya ayçiçeği ya da haşhaş ekimine izin verilmesini istiyorlar iletmişler dilekçeleriyle. Bu duruma da, bu taleplere de sıcak bakılmasını istiyoruz.

Benzer şekilde, az önce değerli milletvekili arkadaşımız dile getirmişti, veterinerlerin, veteriner hekimlerin, işsiz veteriner hekimlerin talepleri var; iş talepleri. Bu konuda da yine geçtiğimiz yıl içinde analiz laboratuvarlarında çalışan uzmanlar da işsiz kalmıştı. O konuda yani hem işten çıkarılan analiz laboratuvar uzmanları hem de atanamayan veteriner hekimler konusunda neler yapılacak o konuda da bilgilendirirseniz sevinirim.

Bütçenizin hayırlı olmasını diliyorum.