KOMİSYON KONUŞMASI

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) - Şimdi, bazı romanları okumaya başlarken, hepimizin aklında bir klişe vardır, "Aslında her şey çok güzel başlamıştı." diye başlar. Bu tasarı görüşülürken de aslında her şey çok güzel başlamıştı. Biz Komisyonda görüşmeden alt komisyona bunu sevk ettik. Bu geçici maddeye...

BAŞKAN - Ama Komisyon görüşme hakkını askıya aldı, sonra tekrar...

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) - İzin verirseniz Sayın Başkan.

Alt komisyonda dediniz ki: "11 Aralığa bizim bunu yetiştirmemiz lazım Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra." Çok büyük bir anlayış gösterdik, 50 maddelik bu kanunu bu salonda Hakkı Bey Başkanlığında çoğu maddeyi de tartışmadan geçirdik yarım günde. Üst komisyonda, ya ne oluyoruz Yenikapı ruhu Adalet Komisyonuna yeni geldi herhâlde dedirtecek bir gelişme yaşandı, bizim, muhalefetin 4 önergesini kabul ettiniz. Orada konuşuldu mu bu geçici maddeye eklenen cinsel istismar? Konuşulmadı. Sonra Genel Kurula geldik. Genel Kurulda daha da garip bir şey oldu, bu sefer Cumhuriyet Halk Partisinin 6 tane, Milliyetçi Hareket Partisinin 2 tane yani toplamda görüşmelerin başından beri muhalefetin 12 tane önergesini kabul ettiniz ve her biri ayrı ayrı çok önemliydi. Ben bunu Adalet Komisyonunun bir başarısı, bir uzlaşma "Gerçekten de Yenikapı ruhu iyi bir şeymiş yahu." diyebileceğim bir noktaya geldim ve çıktım, Meclis kürsüsünden 3 defa hem bizim önergelerimize oy veren AKP'nin milletvekillerine hem Komisyon Başkanımıza hem Adalet Bakanımıza teşekkür ettim ama hani biliyorsunuz ben çok fazla iğnelemeyi, siyasi eleştiri yapmayı sevmiyorum ama son dakikada Şark kurnazlığıyla bu yasayı getirmeniz gerçekten bizim muhalefet olarak güvenimizi tamamen sarstı. Ben bundan sonraki Adalet Komisyonu toplantılarında buradaki üyelerin, Sayın Bakanın, Sayın Komisyon Başkanının bize verdiği sözlere uyup uymayacağıyla ilgili ileride gerçekten çok büyük tereddüt içerisindeyim.

Bu değişiklik önergesi geldiğinde ben 86'ya göre kanunun aleyhine yapacağım konuşmaya "Çok üzgünüm" diye başlamıştım. Önerge geri çekildi ama ben hâlâ çok üzgünüm. Dönüp vatandaşa söyleyecek hiçbir sözümüz kalmadı. Vatandaş bize "Ya, siz böyle mi kanun yapıyorsunuz? Memleketi bu şekilde mi yönetiyorsunuz?" dediği zaman verecek cevabımız kalmadı. Bundan beş gün önce bu önerge yoktu, şimdi bu Komisyon toplantısının sonunda bu önerge gene yok olacak ama bu beş günde Türkiye Büyük Millet Meclisine çok zarar verdiniz. Bakın, ben Adalet ve Kalkınma Partili hem de yetkililerin beş günden beri yaptığı birtakım cümleler ile açıklamalarını okuyacağım. Sayın Bakanım, bu önergeyi ilk getirdiğinizde ben sizin yanınıza geldim "Sayın Bakanım, yapmayın, bunun altında kalırsınız; bunun siyasi ve vicdani sorumluluğunu kaldıramazsınız." dedim, bunu kürsüde de söyledim, hepiniz de oradaydınız. Sonra, siz bunu geçirdiniz, kıyamet koptu, ne oldu ondan sonra? Mustafa Elitaş ne dedi hemen sonra, biz "Bu önergeyi çekin." derken. "Biz önergenin doğru olduğuna inanıyoruz, mevcut düzenlemenin geri çekilmesi söz konusu değil." CHP "Önergeyi çekin." dedi. Akabinde Numan Kurtulmuş açıklama yaptı "Bu düzenleme bir ihtiyaca yöneliktir. Yeni bir şey konuşulması için yeni bir teklif verilmesi gerekir. Aynen geçireceğiz." dedi. Biz "Önergeyi geri çekin." dedik. Önergede imzası bulunan Ramazan Can önce "Biz önergemizin doğru olduğuna inanıyoruz." dedi. Biz gene "Önergeyi geri çekin." dedik. Sonra da "Gerekirse düzenleme yaptırırız ama geçireceğiz." dedi, biz gene "Geri çekin." dedik. Aile Bakanı Sayın Fatma Betül Sayan "Düzenlemeyi toplumsal mutabakatla hayata geçireceğiz." dedi. Biz gene "Önergeyi geri çekin." dedik. Ondan sonra hani, parlamenterler böyle konuştu, geri çekilme sağlanmadı. Bir gece saat on ikide Sayın Cumhurbaşkanı Anadolu Ajansını çağırdı, tasarıya tepkisini dile getirdi, gece saat on birde "Biz bunu düzeltip tekrar getireceğiz." diyen Sayın Başbakan sabahleyin çıktı, "Biz önergeyi geri çekiyoruz." dedi. Arkadaşlar, biz hepimiz, Adalet ve Kalkınma Partili üyeler dâhil, milletvekilleri dâhil, kendi iradesine sahip, hür iradesiyle karar verme yeteneğine sahip insanlarız. Beş gün toplumsal muhalefet, milletvekilleri açıklama üstüne açıklama yaptı, bir geri adım atmadınız, 10'dan fazla "Geri çekmeyeceğiz." açıklaması yaptınız, bir gece yarısı saraydan talimat geldi, sabahleyin geri çektiniz. Biz milletin iradesini nasıl temsil ettiğimizi iddia edeceğiz? AKP'ye oy verenler de dâhil, bütün millet ayaktayken onların tepkilerine kulak tıkayıp da sadece bir kişinin iradesine uygun iş yapmak ne kadar doğru? Biz yasal düzenlemeleri milletin isteklerine göre nasıl düzenleyeceğiz? Bak, biz şunu gördük, işin içine de gireceğim biraz ama: Sayın Bakan açıklama yaptı, dedi ki: "4 bin kişiyi ilgilendiren toplumsal bir sorunu çözmek istiyoruz." Eyvallah. Peki, 4 bin kişi 80 milyon Türkiye nüfusunun yüzde 5 mi? Değil. Binde 5 mi? Değil. On binde 5 mi? Değil. Yüz binde 5'i. Yüz binde 5, nasıl bir toplumsal bir sorun olur?

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Bu mantık doğru değil Cemal Bey, 1 kişi de olsa mağdur, mağdurdur.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) - Hakancığım, söz keseceksek ben de ona göre bundan sonra konuşayım.

Şu doğru, Hakan Bey'in söylediği çok doğru: 1 kişi bile mağdur olacaksa bu konudan, doğrudur, bir düzenleme değil ama başka bir şekilde bu yapılabilir. Neyse onu da geçtik.

Şunu söylediniz: "Bir defalık getiriyoruz." Ya, vallahi öyle değil, vallahi öyle değil. Genel af da bir defalık diye çıktı ilk çıkışında. Onlarca genel af oldu. Vergi affı da bir defalık diye çıkıyor, son defa diye çıkıyor. Onlarca vergi affı oluyor. Bedelli askerlik bir defaya mahsus diye çıkıyor, üstüne üstüne yapılıyor.

Şimdi, tasarıda geri çekmek çok isabetli tabii ama getirirken önergeyi şuna bakmadınız: Biz bunu AKP'li milletvekilleriyle tartıştık, onlar bile dillerini ısırdı. Önerge şunu getiriyordu: "16/11/2016 tarihinden önce cinsel istismarda bulunmuş olma koşuluyla kanunun kabul tarihinden sonra herhangi bir tarihte..." Yani, 2017'de, 2020'de, 2025'te mağdurla evlenirsen cezan erteleniyor. Yok böyle dünya. Yani bu şu demekti: Yurt dışında kaçak olan ya da cezaevinde olan 12 yaşında, 10 yaşında çocuğa tecavüz etmiş olan adam, çocuk evlilik yaşına geldiğinde cebirle, hileyle, ailesine baskı ve tehditle ya da para vererek evliliğe ikna ederse ceza almayacak. Yok böyle bir dünya, yok böyle bir dünya.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Bu düzenleme de onu getirmiyor kesinlikle.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) - Sayın Bakanım, ben önergeyi aynen okuyayım.

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Tartışmaya gerek yok.

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) - Hayır yani ben şimdi okuduğunu anlamaktan aciz olduğumu düşünmüyorum. Şöyle diyor, anlatıyor: "16/11/2016 tarihine kadar işlenen cinsel istismar suçunda mağdur ile failin evlenmesi durumunda..." Evlilik için tarih yok. Zaten Sayın Başbakan da bunu gördü ve dedi ki: "Evlilik için de bir tarih getirebiliriz."

ADALET BAKANI BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) - Cebir, şiddet, hile, tehdit, irade etkilemek...

CEMAL OKAN YÜKSEL (Eskişehir) - Peki, onu da söyleyeyim efendim. Sayın Ahmet İyimaya'nın bize dağıttırdığı bu kitapları ben daha önceden almıştım. Şimdi, "Tecavüz yok." diyorsunuz ya, cinsel istismar ile cinsel saldırıyı ayıran yani sadece hani böyle ufak tefek -hiçbiri hoş görülemez ama- basit, dokunmak, sözle taciz falan gibi anlıyorsunuz, değil. Vücuda organ sokmak suretiyle dahi olan tecavüzler eğer 15 yaşın altında çocuğa yapıldıysa bunun adı cinsel istismardır ve kanununuzda cinsel istismardan bahsediyor. Bir de diyor ki: "Cebir, tehdit, hile, irade etkileyen başka bir nedenden olmaksızın..." Ya, 15 yaşın altındaki çocuğa zaten bunlar hukuki geçerlilik sağlamıyor. Bakın, burada bu kitap, müellif diyor ki: "Cinsel saldırı değil de 'cinsel istismar' denilmesinin nedeni saldırının aksine 'istismar' teriminin rıza ve rıza dışı kavramlarını kapsamamasıdır çünkü bir cinsel birliktelikte eğer 18 yaşından yüksekse mağdur denilen rızası varsa onun adı cinsel birliktelik, rızası yoksa adı tecavüz." 15 yaşın altındaki çocuğun rızasından bahsedilmediğine göre demek ki bu tecavüz, rıza olmasa dahi. Bir de şunu söylediniz: "Her şeyi biz getiriyoruz." Yani, "Bu 15 yaş sınırını biz düzenledik." Bu Lanzarote Anlaşması dediğimiz Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunma Sözleşmesi'ni biz 2010 yılında bu Mecliste onayladık. Anayasa'nın 90'ıncı maddesine göre, usulüne uygun onaylanan uluslararası sözleşmeler Anayasa'ya aykırılığı dahi iddia edilemeyen bir iç hukuk kurulu hâline gelmiştir yani Adalet ve Kalkınma Partisi durduk yerde "Ya, biz bu 15 yaşı da rıza yaşına çekelim." demedi. İmzaladığınız sözleşmede bu yazıyor zaten. Şimdi, onu da geçtik.

Çok isabetli bir iş yapıyorsunuz bunu geri çekerek. Biz bunu alt komisyonda konuşmuş olsaydık, üst komisyonda konuşmuş olsaydık, ya onu da bırakın, kanun görüşülmeye başlanmadan defalarca Meclis Başkanın odasında Sayın Bakan, Sayın Başkan, Adalet Komisyonu üyeleri, grup başkan vekilleri ve bürokratlarla toplantı yaptık. O toplantılarda vakitlice yani değişiklik önergesi verilmeden bir saat önce değil de vakitlice bize gelmiş olsaydı, belki oturup konuşurduk çünkü toplumsal yara var. 14 yaşında olan kız ve erkek çocuğu birlikte olurlarsa eğer, şu anda yasaya göre, her ikisi de hem mağdur hem fail. Her ikisi de yasada öngörülen hapis cezalarıyla yargılanıyor. Örneğin, buna bir çözüm bulsaydık. Ya da kızın 13, 14 yaşında olduğu, gencin de çocuk yaşta sayılabilecek 16, 17 yaşında olduğu ve hapishanelerde şu anda yatan meseleleri konuşabilseydik, konuşamadık. Çünkü, güç yetenlik yapmaya kalktınız. Ben gerçekten çok üzgünüm yani bundan sonraki Adalet Komisyonu toplantılarında biz neye, nasıl inanacağız? Genel Kurulda biz Sayın Bakanın ricası, Adalet Komisyonu Başkanımızın ricası, grup başkan vekillerinin teatisiyle 50 maddelik değişiklik önergelerimizin 42 tanesini geri çektik bir an önce yasa geçsin diye, bir an önce Hükûmet 11 Aralığa bunu yetiştirsin diye. Bundan sonra bize gelip de "Şu önergenizi geri çekin de hadi acele yapalım." dediğiniz zaman biz size nasıl güveneceğiz? Güvenin yüzde 99'u falan olmaz. Güven yüzde 100 olmak zorunda. O yüzde 1'lik güvensizlik geri kalan tüm doğruları alır.

Ben yine de Sayın Bakanı ve Hükûmetimizi, hangi saikle olursa olsun yanlıştan döndüğü için tebrik ediyorum. Adalet Komisyonunun da bundan sonraki çalışmalarında en azından muhalefet partisinin şu güvensizliği giderecek bir icraat sergileyeceğine inanıyorum, teşekkür ediyorum.