KOMİSYON KONUŞMASI

ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tabii, aslında 103'üncü maddeyle ilgili şöyle başlamak lazım: 2004 yılında Türk Ceza Kanunu kabul edildi. O zaman Mecliste 2 tane siyasal parti vardı. Hem Türk Ceza Kanunu hem Ceza Muhakemeleri Kanunu hem İnfaz Yasası hemen hemen sanıyorum bir haftada Meclisten geçti. Kuşkusuz yeni bir anlayış sergilendi ceza hukukunda Ceza Kanunu düzenlenirken. Süreç içerisinde de değişiklikler yapılmaya başlandı ama şunu görüyorum ki sıkça yapılan konjonktürel değişiklikler Türk Ceza Kanunu'nun sistematiğini bugün bozmuş durumdadır ve Türk Ceza Kanunu'ndaki suç ve ceza dengesi bazı suçlar açısından aşırı derecede bozulmuştur. Bunun bir örneği de bu 103'üncü madde, özellikle cinsel saldırı suçları. Aslında eski Ceza Yasası bu konuda kolay bir formüle sahipti, ırza geçme, ırza tasaddi ve sarkıntılık. Sarkıntılığı da ikiye ayırıyordu, sözle sarkıntılık, elle sarkıntılık ve bu sistem belki altmış yıl boyunca öyle ya da böyle eksiği gediğine rağmen uygulandı. Yerleşmiş bir durum arz ediyordu. Bir ırza geçme ya da ırza tasaddi eylemi sırasında kişinin ruhsal durumunda, fiziksel durumunda bozulma olursa, ölüm olayı husule gelirse o da cezayı ağırlaştırıcı bir neden olarak yanlış hatırlamıyorsam eski Ceza Kanunu'nun 418'inci maddesinde düzenlenmişti.

Şimdi, tabii, çok farklı aktörlerin rol almasıyla bu yeni cinsel saldırı ya da cinsel istismar suçları düzenlemeye tabi tutulmaya çalışıldı. Bir yandan farklı sivil toplum örgütleri işin içine girdi bir yandan ahlaki değerler bir yandan çocuklarımız üzerinde doğal olarak olması gereken duygusal bakış açısı bu kanunun düzenlemesinde maddeleri ortaya çıkardı ama bir süre sonra anlaşıldı ki bir uyumsuzluk var. Bunu düzeltelim derken daha beterini yaptık yani şunu kabul edemedik: Doğal olarak, zorla ırzına geçilen bir insanın ister çocuk ister yetişkin olsun ne olursa olsun bir kere ruhsal durumu bozulur, bir de bu ruhsal durumunun bozulup bozulmadığını bilirkişiye tevdi etmek kadar saçma bir iş olamazdı, onu yaptık. Bu sefer onu düzeltelim derken, ha, ondaki ceza miktarını bütün bu cinsel istismar ve saldırı suçlarına teşmil etmeye kalktık, sonuçta sıkışıp kaldık. Bugün böyle bir tablo yaşıyoruz. Bir kere Anayasa Mahkemesinin iptal kararına rağmen aynı hükmü tekrar getiriyoruz. Anayasa Mahkemesi bu ikinci fıkrayla ilgili olarak, mesela "Ceza on sekiz yıldan aşağı olamaz." sözcüğünün ya "Sen hâkime takdir yetkisi tanımıyorsun; bu, Anayasa'nın 2'nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine aykırıdır." diye maddeyi iptal etti. Şimdi, biz ne yapıyoruz? Aynı maddeyi aynı ceza süresiyle tekrar getirmeye çalışıyoruz Mecliste. Şimdi, bu yine bir Anayasa Mahkemesine gidecek. Anayasa Mahkemesi tükürdüğünü yalayacak bir kurum değil, daha dün verdiği bir düzenleme var, iptal kararı var. Ha, değişen 2 üyeden de bir şey değişir mi onu bilemem tabii ama bir işin bir gerçek boyutu var, siz hâkime o takdir yetkisini tanımak zorundasınız. Yani 12 yaşını... Mesela ırza geçme hadiselerinde 16 yaş sınırı belirlenmiş çocuk için, 12 yaşından küçükler için ise on sekiz yıl belirlemesi yapılmış. Anayasa Mahkemesi bu konuda yine aynı şeyi söyleyecek, diyecek ki: "Hâkime alt sınırı belirleme konusunda bir takdir hakkı yaratın." Ama nasıl sıkıştık? Şöyle sıkıştık: Çünkü birinci fıkraya ceza sekiz yıldan on beş yıla kadar dediğimiz an bunun ırza geçme aşamasına geçmesi hâlinde de bir yıl fazlasından başlayan bir cezayı vermek durumunda kaldık. Ben bu açıdan çok rica ediyorum... Bu madde bir de şöyle bir çelişki yaratmaya başladı: 105'inci maddesindeki taciz suçu son derece hafif sayılabilecek bir cezayı mı isterdim, 105 cinsel taciz. Bu da büyük bir çelişki, mesela sözle sarkıntılık yaparsanız cezanız üç yıldan sekiz yıla kadar.

BAŞKAN - Yok, sözde sarkıntılık yok zaten burada.

ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) - Yok yani cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması diyelim. Şimdi, o kavram da tartışılır da şimdi üç yıldan sekiz yıla. E, peki, 105'inci maddede cinsel tacizde bulunursanız üç aydan iki yıla kadar... Şimdi, yani gerçekten çok büyük bir tezat var. Şunu yapalım derim ben, bir öneri benimki yani şunu unutmayalım: Yarın öyle bir şey olur ki bir sınıfta 3-4 velinin öğütlemesiyle -bu olabilir- bir öğretmen böyle bir durumda şeyle yüz yüze gelebilir -birkaç çocuk- kamuoyu baskısıyla o insana sekiz yıldan başlayan bir cezayı vermek durumunda kalır hâkimler.

Bir de şöyle de bir durum vardır: Yargı mensupları fazla ceza verme eğiliminden her zaman kaçınırlar. Onun için de gözleri berattadır hep yani bu kadar fazla cezayı vermektense beraat ettirelim yoluna gitmeye başlarlar. Yüksek cezanın en önemli handikabı budur. Yüksek cezanın bir özelliği de bir çocuğa bu kadar iğrenç şeyleri yapabilecek bir kişinin zaten sağlık durumu da gözden geçirilmelidir. Buna ne ceza verirseniz verin bu toplumda, 80 milyonluk bir ülkede mutlaka böyle değişik sapıklar her zaman var olacaktır. Cezanın yüksekliği caydırıcılık etkisi yaratmaz. Bence 102'nci madde olsun, 103'üncü madde olsun, 104 ve 105'i toptan bir çalıştay yapalım, bütün sivil toplum örgütleri de gelsin, hukukçular gelsin, hâkim ve savcılar da gelsin bir arada baştan aşağıya yeniden düzenlemek zorundayız. Yani hepsini bir anda ele alırsak bu sefer maddeler arasındaki bu tenakuzdan kurtuluruz. Cinsel tacizi yap en fazla iki yılla kurtar, sarkıntılık yap sekiz yıl ye yani bu büyük bir çelişkidir diyorum.

Birinci aşamasında dediğim gibi, Anayasa Mahkemesinin iptaline rağmen aynı hükmü bir daha koyuyoruz ikinci fıkrayla. Birinci fıkrada tabii ki bir kademelendirme yapmış arkadaşlar, çok ince bir çalışma yapmışlar, tebrik ederim Bakanlık görevlilerini. Yani 18 yaş, 15-18 arası, 12-15 arası ve 12 yaşından küçüklere ilişkin bir kademe kendiliğinden oluşmuş bu dediğim handikaplara rağmen ama burada kadın derneklerinin, sivil toplum örgütlerinin üzerinde durduğu bir konu da bu failin çocuk olması durumu. Kuşkusuz Yılmaz Bey'in dediği gibi, çocuk kişi hakkında, fail hakkında zaten bir cezai indirim var ama suçta şöyle bir kavram var, "suça itilen çocuk" kavramı var. Suça itilen çocuk kavramında bu çocuğun cezası ne kadar yaştan düşürülecekse düşürülsün şimdi öyle bir tablo ortaya çıkacak ki mesela on sekiz yıllık bir hapis cezasıyla bir çocuk fail karşı karşıya kalabilecek. Bunun da bir dengesini kendi içinde bu maddeleri yeniden düzenlemek kaydıyla yapabiliriz diyoruz.

Ben teşekkür ediyorum.