KOMİSYON KONUŞMASI

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) - Ben zaten çok uzun konuşmayacağım.

Sayın Başkanım, Ali Rıza Bey'in ifade ettiği, Sayın Bakanın, Faruk Bal'ın ifade ettiği düşünceler var. Ben de birkaç hatırlatmada bulunarak aslında Komisyonun çalışmalarının, yasa yapma tekniğinin bundan sonrası en azından sorgulanarak yani Türkiye Cumhuriyetine yakışan ve evrensel hukuka yakışan bir şekilde gelişmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani, şimdi, bakın, arkadaşlar, 17 ve 25 Aralıkta bir süreç yaşadık. 17 ve 25 Aralıktan sonra işte bir paralel devlet savıyla ciddi bir yasa değişikliğine gittik. Yani, Emniyette, efendim, yargıda birtakım tasfiyeler oldu, arkasından birtakım yasal düzenlemeler gündeme geldi. İşte, o güne kadar savunulan telefon dinlemeleri, hani "Efendim, korkacak bir şeyiniz varsa telefon konuşması yapmayın." diyen bakanlar birdenbire telefon dinlemelerini 3 ağır ceza reisinin oy birliğiyle vermesi şeklinde bir düzenlemeyi, bir yasa teklifini, bir Bakanlar Kurulu tasarısını Adalet Komisyonu gündemine gönderdiler. Ama ben sizin birazcık insaf ve vicdanınıza sığınıyorum ki bundan sonra hakikaten Türkiye'de adalet ve yargıyla ilgili söz söylerken, düşünce beyan ederken veya yasa yaparken...

BAŞKAN - İhtiyatlı davranmak lazım.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) - ...yani sadece konjonktürel ve sadece kendimize göre değil de evrensel hukuka ve bütün insanlara göre düşünerek karar verelim ve ona göre hareket edelim.

Bakın, biz Silivri yargılamalarına mütemadiyen ve düzenli olarak gittik. Bizler özellikle her duruşmaya hemen hemen katılmaya çalıştık buradaki Adalet Komisyonu üyeleri olarak ve oradaki duruşmalardan sonra geldik, duruşmalarda yaşanan dramları ve dramların ötesinde trajikomik olayları Adalet Komisyonu gündeminde paylaşarak hakikaten bunların hukuka yakışmadığını, adalet duygusunu ağır bir şekilde örselediğini, oradaki insanların konuşturulmadıkları yani delil sayılamayacak, düzmece soru veya işte, efendim, iddialarla, hayali tanıklıklarla, gizli tanıklıklarla yani yaşamlarının ellerinden alındığını yani hayatlarının mahvedildiğini buralarda defalarca söyledik. Hatta ben çok iyi hatırlıyorum, bir duruşmada o kadar böyle yani absürt şeyler olmuştu ki buraya gelip bunları anlattığımızda arkadaşlarımız şunu söylediler bize -bakın, ben üzülerek söylüyorum, buradaki Adalet Komisyonundaki arkadaşlarımı da birazcık belleklerini tazelemeye davet ediyorum- her bunları söylediğimizde biz darbeci olduk, orducu olduk, efendim, nedir, teröristleri savunan Adalet Komisyonu üyeleri olduk, Anayasa'nın 138'inci maddesine aykırı burada konuşma yapan insanlar olduk. "Efendim, biz bu konuları burada tartışamayız çünkü Anayasa'nın 138'inci maddesi buna engel." şeklinde bize arkadaşlarımız eleştiriler yönelttiler. Hiçbir tane arkadaşımız, Adalet ve Kalkınma Partisinin bir tek üyesi dahi... Orada yaşananları, oradaki hukuk ihlallerini, orada hukuka yapılan ihanetleri, orada insanların yaşamına yapılan katliamları görmezlikten geldiler, duymazlıktan geldiler ve bize de...

ŞUAY ALPAY (Elâzığ) - Hiç öyle değil, burada defalarca açıklamalar yapıldı, oradaki yanlış uygulamalar...

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Tutanaklara bakarsak görürüz.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) - Bakın, kesinlikle arkadaşlar, biz ne zaman Ergenekon ve Balyoz duruşmalarındaki hukuk ihlallerini gündeme getirdiysek kafadan orducu, darbeci, işte teröristleri savunan milletvekili olarak suçlandık. Şimdi, hâlbuki biz bunları hiç kimse veya kurum adına yapmadık, sadece insanlık adına, adalet adına, hukuk adına yaptık. Gerçekten çok üzüldük, yaşadık bunları. Şimdi, arkadaşlar, bir 17 ve 25 Aralığı yaşadınız yani bence 17 ve 25 Aralık ile Silivri ve Ergenekon'u da birbiriyle kıyaslamak mümkün değil, ben ikisini aynı kefeye koymuyorum. Yani, bakın, 17 ve 25 Aralık gerçekten Türk siyasal tarihinde asırlar boyu unutulmayacak bir yolsuzluk sürecidir, bunu açıkça söylüyorum. Yani, alınanlar alınabilir ama siz 17 ve 25 Aralıktaki bu kadar açık yolsuzluklar karşısında bile yeniden o gözlerini kapattığınız o kurallarını, hukuk ihlallerini, o karineleri birdenbire hatırlar hâle geldiniz, bu sefer evrensel hukukla bağdaşmayacak bir şekilde ağırlaştırdınız. Şimdi, değerli arkadaşlar, o dosyalarda hâkim kararıyla yapılan dinlemeler vardı ama arkasından ne yaptınız? "3 hâkimli ağır ceza mahkemesi üyelerince dinleme kararları verilsin." diye bir düzenleme getirdiniz, lehe olan kanunun geçmişe yürümesi ilkesi gereğince tek hâkimle verilen dinleme kararları kadük hâle geldi, delilleri imha ettiniz. Buna benzer pek çok yasa maddesini değiştirdiniz, 17 ve 25 Aralık soruşturmalarında işinizi gördünüz, şimdi tekrar makul hâle dönmeye çalışıyorsunuz veya işte başka bir hâle dönmeye çalışıyorsunuz. Bu, Adalet Komisyonuna gerçekten yakışmıyor.

Ali Rıza Bey bir şey söyledi, "Artık yasa yapma ciddiyetini kaybettik." dedi. Sayın Bakan Faruk Bal "Ben artık adalet duygusunun örselendiğini ve bu düzenlemelerin artık kişilerin hukukunu ve haklarını koruyamayacağına inanıyorum." diye söyledi. Ben de Sayın Bakanın, Ali Rıza Bey'in düşüncelerine katılıyorum, gerçekten bizim en azından Adalet Komisyonu olarak, önümüzdeki süreçte biz oluruz olmayız ama bu çalışma yöntemini konjonktürel, kişiye özel çalışma yöntemini bırakarak gerçekten evrensel hukuka uygun, vicdana uygun, adalet duygularını örselemeyen genel bir hukuk düzeni kurmak için çaba göstermemiz lazım.

(Oturum Başkanlığına Başkan Ahmet İyimaya geçti)

BAŞKAN - Peki, teşekkür ediyorum.