| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Fiziki şartların elverişsizliği nedeniyle Komisyon çalışmalarının sağlıklı yürütülemeyeceği, toplantıya kimlerin katılabileceği ve görsel basının görüşmeleri takip etmesi hakkında görüşmeler |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 20 .12.2016 |
BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar; şimdi, siz de konuşmanın başında önemli bir şey söylediniz: "Kurucu iktidar yetkisini kullanma bir anlamda." diye. O tartışılır, o başka bir şey ama en azından Anayasa Komisyonu bu noktada son dönemlerin en ciddi tartışılacak değişikliğini konuşacak. Bu, Anayasa'da basit bir, herhangi bir maddenin değişikliği problemi değil. Bugün konuşacağımız şey Anayasa'da sıradan bir kamu kurumunun nasıl düzenleneceğine ilişkin bir maddesinin görüşülmesi değil. Herkes farklı pencereden bakıyor olabilir ama günlerden bu yana bu konu tartışılırken biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu meseleyi bir rejim tartışması meselesi olarak görüyoruz. Biz Türkiye'de 1923'ten bu yana Türkiye'nin hattının, rotasının, geminin yönünün demokratik cumhuriyet yönünde eksikleriyle, kusurlarıyla, kazalarıyla, hatalarıyla çizildiğini ve sorunun bu eksikleri gidermek olduğunu ama bu değişiklikle ilk defa darbe dönemleri dışında yani apoletli darbecilerin darbe yaptığı dönemlerin dışında rotanın başka bir yöne çevrildiğini görüyoruz. Bu, bizim iddiamız, buna herkes katılmak zorunda değil, herkes aynı şeyi düşünmek zorunda değil ama bunu tartışacağız. Yani Türkiye'de demokratik cumhuriyeti güçlendirerek yolumuza mı gideceğiz, yoksa bir temel tercih değişikliğinde mi bulunacağız? Başka bir ifadeyle Türkiye Büyük Millet Meclisini tabuta koyup üzerine çivi çakacak mıyız, Türkiye Büyük Millet Meclisini güçlendirecek miyiz? Demokrasiyi mezara koyup üstüne toprak örtecek miyiz, demokrasiyi güçlendirecek miyiz? Bizim için tartışma budur. Saatlerce teknik tartışma yapabiliriz. "Meclisin yetkileri budur. Cumhurbaşkanının yetkileri budur. Yargı şöyle oluyor." Bunların tamamını akademik düzeyde saatlerce tartışabiliriz ama ne söylersek söyleyelim bu işin özü, milletin egemenliği devam edecek mi, yoksa milletin egemenliği tek bir iktidar odağına, tek bir kişinin eline verilecek mi? Kişinin kimliğiyle meşgul değiliz, kim olacağıyla meşgul değiliz. Yarın ben de olsam, bir başkası da olsa Türkiye'de demokrasi ile diktatörlük arasında tercihin yapılabileceği bir tartışma bu tartışma. Ben esasa girmiyorum, sadece çerçeveyi çiziyorum.
Şimdi, bu tartışmada çok sayıda söz söylemek isteyen milletvekilimiz var çünkü bu öneri görüşmelere başladığımızda göreceğiz ki milletvekillerini tamamen yetkisiz, etkisiz sadece ve sadece gelip burada maaş alan figürler durumuna düşürecek. Milletin temsilini Türkiye Büyük Millet Meclisinden alacak ve başka bir egemenlik tarif edecek. Bizim bakış açımız bu. Tekrar söylüyorum: Buna herkes katılmak zorunda değil ama burada tartışacağız ve biz, böyle düşünen milletvekilleri -sadece Komisyon üyeleri değil- böyle düşünmeyenleri ikna etmeye çalışacağız. Onun için, burada her zaman bu tartışmayı yaşıyoruz.
Daha önce dokunulmazlık meselesinde burada bir salon tartışması yaşadık. Sayın Başkanım, "Bundan daha büyük bir salon yok." dediniz. Bütçe Komisyonu salonu var, KİT Komisyonu da -zannediyorum- bundan daha büyük bir salon çalışma ortamı itibarıyla ya da Mecliste başka salon bulunur. Yani şimdi bu meseleyi sadece bir basit, "Önümüze gelen işi görüverelim." toplantısı gibi kabul etmiyoruz. Saatlerce görüşeceksek görüşeceğiz, günlerce sürecekse sürecek ama milletvekilleri milletin ve kendi pozisyonlarının geleceğiyle ilgili böyle bir konu görüşülürken bakın bir Komisyon üyemiz yer bulamadı, ayakta, grup başkan vekillerimize yer veriyoruz ama milletvekillerimiz ayakta ve bu çerçevede bizim bu görüşmeleri bu tabloda yürütebilmemiz mümkün değil. Bunu yapabilirsiniz, zor bir şey değil yani Meclis Başkanlığıyla görüşün, uygun bir salon temin edilsin ve beraber orada görüşelim. Yani bu böyle çok lüks bir ihtiyaç değil, zaruri bir ihtiyaç. Bu sebeple bakın sayın grup başkan vekilimiz bile komisyon heyetinin içinde oturmak zorunda kalıyor bu sebeple.
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Ben Tanal'a yer vermek istiyorum.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Hayır, hayır yani ben itiraz ettiğim için değil, sizin rahatsız olduğunuzu gördüğüm için söylüyorum bunu. O yüzden daha geniş ve daha uygun bir salonda bunun yapılması şarttır diye düşünüyorum. En azından görüşmeler başlarken bu çerçevede başlarsa daha sağlıklı çalışırız Başkanım.
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - Görsel basını da söyleyin.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Adana) - Sayın Başkan... Sayın Başkan, biz de HDP adına söz istiyoruz.
BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Ha, bu arada, pardon, son cümle müsaade ederseniz.
Görsel basınla ilgili konuda da mutlaka çalışmalar devam ederken yazılı basın burada duracak, onlar, daha önceki usul de böyledir, haber alıyorlar ama basının haber alma hakkı açısından en azından tümüyle ilgili görüşmeler yapılırken yani tümü hakkında görüşmeler yapılırken partilerin birer temsilcisinin konuşması sırasında görsel basının bulunmasında fayda var. Bunu daha önce de konuştuk. Yani görüntü alınması ve bu görüntü üzerinden kamuoyunun aydınlatılması önemli çünkü bu mesele sadece bu çatı altında kapalı, kapılar arkasında görüşülecek bir mesele değil. Bu mesele, sadece Türkiye Büyük Millet Meclisini ilgilendiren ya da milletvekillerini ilgilendiren bir mesele değil. Bu mesele sokaktaki simitçiyi de ilgilendiren bir mesele. Bu mesele musluk tamircisini de ilgilendiren bir mesele. Bu mesele 78 milyonun egemenliği elinde bulundurup bulundurmayacağı meselesi. Bunu tartışacağız. O yüzden görsel basının da en azından siyasi partilerin birer temsilcisi konuşurken burada kalmasında yarar var diye düşünüyoruz. Bu konuda bir uygulama yapılırsa sağlıklı olur düşüncesindeyiz.
Teşekkür ederim.