| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 29 .12.2016 |
MURAT EMİR (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Olağanüstü koşullarda 2017'ye girerken olağanüstü önemli bir anayasa değişiklik teklifini olağanüstü bir aceleyle görüşüyoruz maalesef. Dün görüşmeler... Biz çıkarken buradan saat dördü geçiyordu, sonrasında kar dolayısıyla araçlarımızı çıkartma olanağı da bulamadık ve geceyi maalesef Mecliste geçirme durumunda kaldık. Tabii, bu hem buradaki milletvekillerinin ne kadar gayriinsani koşullarda tutulduğunu ve bu Anayasa değişikliğinde aslında bu Komisyona ne kadar değer atfedildiğini de ortaya koyması açısından bence çarpıcı ve bunu da kayıtlara geçmek istedim.
Değerli arkadaşlar, biz çok çalışkan milletvekilleriyiz. Çok kritik bir dönemde görev yapıyoruz ve ülkemiz bizden gerçekten sorunlarına çare bulmamızı, derman olmamızı istiyor, buna şüphe yok. Komisyon çalışmalarına başlanılan ilk andan itibaren biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak acele edilmemesi gerektiğini, konunun çok önemli olduğunu, en azından İç Tüzük'ün gerektirdiği kadar bu konunun görüşülmesi gerektiğini ve bu konu görüşülürken de gereksiz bir aceleye kapılınmaması gerektiğini ifade ediyoruz.
Değerli arkadaşlar, biz bu yasa tasarısını, değişiklik teklifini dokuz günde, on günde bitirmek zorunda değiliz. Cumartesi-pazar çalışabiliriz, üç gün daha, beş gün daha fazla çalışsak hiçbir şey olmaz ama bir komisyonun bir günde on beş saat on altı saat çalışması çok ciddi hatalara yol açıyor. Dün Sayın Başkan, Sayın Divan kaç defa usul hatası yaptı. Bunların hepsi tutanaklara geçiyor. Bunların hepsi, bu oturumların tarihî olduğunu düşünürseniz ileride araştırmacıların, genç araştırmacıların araştırma konusu olacak. Buradan baktığımızda, biz, ciddiyetle yaklaşmak zorundayız ve emeğimizi bu teklife yoğunlaştırırken insani koşullarda çalışmamızın mutlaka sağlanması gerektiğinin altını bir kez daha çiziyorum. Bu bizim yorulmamızla, yorulmamamızla ilgili bir konu olmaktan öte, bu değişiklik teklifinin doğru dürüst tartışılması, olgunlaştırılması ve ülkemizin geleceğine dönük olarak bir umut verecek bir hâlde geri çekilmesini teminen anlatıyorum çünkü değerli arkadaşlar, bu teklife baktığımız zaman, her yerinden tel tel dökülen, neresinden tutsanız elinize gelen, yamalı bohçaya dönmüş, hangi maddesinin ne zaman çekileceği belli olmayan, var olan Anayasa sistematiğini zaten bozan ve bu değişikliklerle de gittikçe içinden çıkılmaz bir hâle gelen bir teklife dönüşüyor.
Değerli arkadaşlar, öncelikle, ben, bir önceki maddeyle ilgili görüşlerimi paylaşmak isterim. Orada söz alma fırsatım olamamıştı acelenizden dolayı. Şimdi, Cumhurbaşkanı yardımcısı veya bakan seçilirken o kişilerin en azından milletvekili seçilme yeterliliği noktasında bir kriter aranıyor olması bizim ilk baştaki eleştirilerimizden birisiydi ama değerli arkadaşlar, orada da yine çok büyük yanlışlar yaptınız, çok büyük hatalar yaptınız, Örneğin, bunlardan birisi, şimdi, diyorsunuz ki "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakan olarak atanırlarsa üyelikleri sona erer." Peki, üyeliği sona eren bir milletvekili...
Sayın Başkan, bu konu çok önemli, dikkatinizi çekerim.
Üyeliği bitmiş bir milletvekili altı ay, bir yıl sonra Cumhurbaşkanlığı yardımcılığından veya bakanlıktan azledilirse ne olacak?
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, uğultuyu keselim lütfen.
MURAT EMİR (Ankara) - Şimdi bu önemli bir hukuki tartışmadır çünkü bu kişi daha kısa bir süre öncesinde millete gitmiştir, genel seçimlerde millî iradeyi temsilen oy almıştır, bir temsil görevi vardır ve anayasal hakkı vardır. Üstelik de bu hak öyle bir haktır ki kişinin kendi tasarruf alanının bile ötesindedir. Biliyorsunuz, bir milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesi sadece "Ben milletvekili görevi yapmak istemiyorum." demesiyle sınırlı bir şey değil, Genel Kurulun bu konuda karar almasıyla ilgili. Peki, o kişi milletvekili sıfatını kaybetti, bakan oldu ama sonra da bakanlık sıfatını kaybetti. Ondan sonra, Anayasa Mahkemesine kişisel başvuru yaptığı zaman Anayasa Mahkemesi nasıl bir karar verecek? Bakın, bunları hiç düşünmediğinizi biliyorum çünkü alelacele çalışılıyor. Alelacele bir takvime göre, nereden geldiği belli olmayan bir gizli mutfağa göre bir çalışma yürütüyoruz burada. Yamalı bohçaya dönmüş, sistematiği bozulmuş, içeriği bozulmuş bir Anayasa değişiklik teklifi.
Peki, bir başka şey daha, yani konu önemli olduğu için üzerinde düşünmeye, tartışmaya ihtiyaç var diye söylüyorum. Cumhurbaşkanı milletvekilini bakan atadığı zaman o milletvekilinin milletvekilliği görevi sona eriyor. Peki, Cumhurbaşkanına biz aynı zamanda Meclis aritmetiği üzerinde oynama olanağı vermiş olmuyor muyuz? Şimdi, Sayın Bakan bu kanun teklifini ortaya koyarken dedi ki "Aslında, bu, eskilerde kalmış, bizim tarihimizde çirkin sayfaları olan o milletvekili transferlerini bitiriyor." Ben daha ileri gideyim, mesela Güneş Motel meselesi var, herkese bakanlık verilerek hükûmet kurulmuş durumlar var tarihimizde. Tabii, burada, transfer olanlar, mecbur kalanlar... O günkü koşullara girmeye yok, girebilir ama bugünün konusu değil bu ama şunu biliyoruz değil mi: Yani, birileri bakan yapılarak Meclis aritmetiği üzerinde oynanabilir. Peki, bunun ne önemi var? Şöyle bir önemi var arkadaşlar: Siz burada aynı zamanda Cumhurbaşkanına dilediği kadar bakanlık tahsis etme hakkı da veriyorsunuz.
BAŞKAN - Sayın Emir, toparlar mısınız lütfen.
MURAT EMİR (Ankara) - Ya çok önemli bir konu, bakın, bu konuya dikkatinizi çekerim.
Şimdi, Cumhurbaşkanı dilediği kadar bakan atayabiliyor, ondan sonra, isterse Meclisten, isterse muhalefet grubundan 10-20 milletvekilini çekip bakan yapabiliyor. Şimdi, "Olur mu öyle şey?" demeyin. Bu ülke daha kısa süre önce, sadece resmî arabaya binebilen, onun ötesinde hiçbir etkinliği olmayan bakanları görmedi mi, görmedik mi böyle bakanları? Ha, Başbakanlar da gördük elbette. Saraya çağırılıp "Artık sen Başbakan değilsin, istifa et." denilen, daha seçimlerden dört ay olmuş olmasına rağmen görevden el çektirilen Başbakanları bile gördük. E, şimdi, Cumhurbaşkanına böyle bir yetkiyi vermek uygun mudur? Başından beri söylüyoruz, Cumhurbaşkanına olağanüstü yetkiler veriyorsunuz; yürütmeyi veriyorsunuz, yasamayı veriyorsunuz, yargıyı neredeyse bire bir bağlamışsınız, ondan sonra diyorsunuz ki "kuvvetler ayrılığı", ondan sonra diyorsunuz ki "Bizim hayalimizdeki başkanlık sistemi." Değerli arkadaşlar, bu bir diktatörlük sistemidir. Bunun ötesinde, hiçbir şey ifade etmeyen bu teklifin bir an evvel geri çekilmesi gerekiyor.
Tabii, burada Cumhurbaşkanının dokunulmazlık dağıtması da önemli bir sorun. Neden, nereden geliyor bu ihtiyaç? Şimdi, bakan dokunulmaz olacak, niye? Onun aslında şu sisteme göre herhangi bir üst düzey bürokrattan ne farkı var, niye dokunulmaz olsun, üstelik de bu göreviyle ilgili dokunulmazlığı niye ömür boyu sürsün? Bunun anlamını, mantığını bir kişi çıksın anlatsın. Yani, atıyorum, örnek veriyorum, bir İçişleri Bakanlığı müsteşarının dokunulmazlığı olmayacak ama İçişleri Bakanının; yine atanmış, yine seçilmemiş, yine Meclise karşı sorumlu olmayan, mesela Mecliste kendisiyle ilgili genel görüşme yapılırken gelip dinleme zahmetinde bile bulunmayan, bakanlığını sadece Cumhurbaşkanının iki dudağının arasından alan ve veren bir kişinin dokunulmaz olmasını nasıl açıklayabiliyorsunuz? Dolayısıyla değerli arkadaşlar, bu teklif, her yerinden dökülen, artık dikiş tutmayacak ve ne size ne bize yakışmayacak bir tekliftir. Bu nedenle de bu teklifin bir an evvel geri çekilmesi ve Türkiye'nin hak etmediği bu tartışmaların bir an evvel sonlandırılması ve ülkeye bu ağır koşullarda, bu zor koşullarda umut verecek bir demokratikleşme paketinin buralarda tartışılması gerektiğini söylüyorum.
Sabrınız için teşekkür ediyorum.