| Komisyon Adı | : | ANAYASA KOMİSYONU |
| Konu | : | Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1504) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 29 .12.2016 |
DİDEM ENGİN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemiz içte ve dışta tarihinin en zor dönemini yaşıyor. Dış politikada cumhuriyet tarihinin en başarısız dönemine tanıklık ediyoruz. Şehitlerimizin ateşi her gün bir başka ilimize düşüyor. Ekonomik göstergelerimiz alarm işaretleri veriyor. Yatırımlar durmuş vaziyette, işsizlik hızla artıyor, vatandaşlarımızın borçları katlanarak büyüyor. Basın susturulmuş; eleştirel görüş ifade edenler hapse atılıyor, vergi denetimi tehdidiyle susturuluyor ya da işlerini kaybediyorlar. Halkımız karamsarlık ve umutsuzluk içinde bir korku çemberine hapsedilmiş durumda. AKP'nin on dört yıllık tek başına kesintisiz iktidarının sonucunda bugün "Ne istediniz de vermedik." denilen bir cemaatin darbe girişiminde bulunduğu, Meclis Başkanının "Yeni Anayasa'da laiklik tarifi olmamalıdır, dindar bir Anayasa yapmalıyız." dediği, Başbakanın "Başkanlık gelmezse Türkiye'nin bölünme riski var." dediği, Cumhurbaşkanının Sevr riskinden bahsettiği bir noktaya gelmiş durumdayız. Ülkemiz bu vaziyetteyken yüce Meclisimiz, ne terörün ülkemizde nasıl bitirileceğini ne dış politika hatalarının nasıl telafi edileceğini ne ekonomik darboğazdan nasıl çıkacağımızı ne de toplumsal ve sosyal sorunlarımıza nasıl çözüm üretebileceğimizi tartışmıyor. Bu konular üzerine muhalefet milletvekilleri olarak Meclise çalışmak için sunmuş olduğumuz önergeler ya gündeme alınmıyor ya da gündeme alınsa bile AKP tarafından reddediliyor. Ülkemiz böylesine önemli sorunlarla karşı karşıyayken...
BAŞKAN - Arkadaşlar...
DİDEM ENGİN (İstanbul) - ...Anayasa Komisyonunda Cumhurbaşkanının yetkilerinin artırılması, kuvvetlerin tek elde toplanması suretiyle aksayarak da olsa yürüyen demokrasimize nokta koymayı amaçlayan ve Anayasa'mıza aykırı düzenlemeler içeren, rejim değişikliği öneren bu teklifi konuşmak mecburiyetinde kalmış olmaktan ve ülkemize bu suni gündemle vakit kaybettiriliyor olmasından dolayı duyduğum derin üzüntüyü öncelikle ifade etmek istiyorum.
Söz konusu Anayasa değişiklik teklifini bugün Mecliste görüşüyor olmamızın temel sebebi, Cumhurbaşkanının yetkilerini yetersiz görüyor olması ve daha fazla yetki, daha az denetim istiyor olmasıdır. Bugün ülkemizde yürütmenin başındaki kişi Başbakandır ve aynı zamanda da iktidar partisinin Genel Başkanıdır fakat Sayın Cumhurbaşkanının, ne kendisi dışında bir Başbakana ne de kendisinin dışında partisinin Genel Başkanı olacak birisine tahammülü yoktur. Bu nedenledir ki önceki Başbakan Ahmet Davutoğlu istifa etmek mecburiyetinde bırakılmıştı.
Sayın Davutoğlu'nun, bugünkü Başbakan Sayın Binali Yıldırım'ın ve sayın bakanlarımızın bu kanun teklifini imzalamış olmaları trajikomiktir. Bu teklifi imzalayarak ve savunarak Sayın Başbakan ve bakanlar, görevlerini yerine getirmekte yetersiz kaldıklarını bir nevi itiraf etmektedirler ve "Siz bizden daha iyi yönetirsiniz." diyerek yetkilerini Cumhurbaşkanına devretmeyi kabul etmektedirler. Dünya demokrasi tarihinin kara mizah sayfalarında yerini alacak bir girişimdir bu teklif.
Anayasa değişiklik teklifi yürütme yetkisini tamamen Cumhurbaşkanına vermeyi amaçlamaktadır. Teklife göre, Başbakanlık kaldırılacak ve yetkileri Cumhurbaşkanına verilecek; Cumhurbaşkanı, yardımcılarını, bakanları, üst düzey tüm kamu yöneticilerini istediği gibi atayıp istediği zaman görevden alabilecek. Bunun için bir neden olmasına gerek yok, canının istemesi yeterli olacak. Partisinin milletvekilleri listelerini belirleyecek ve partisinin Genel Başkanı olarak yasamanın da başında olacak, kararname ve yönetmelikler çıkarabilecek, bir nevi fermanlarla ülkeyi yönetecek, Cumhurbaşkanlığı için defalarca aday olabilecek. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Bakanlar Kurulu işlevselliğini yitirecek, şeklen var olacak, milletvekillerinin gensoru önergesi ve sözlü soru imkânı tamamen kaldırılacak, milletvekilleri Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlara yalnızca yazılı soru sorabilecekler, yanıt gelirse ne âlâ.
Anayasa değişikliği teklifinin asıl amacı, kuvvetlerin Cumhurbaşkanında birleştiği bir kuvvetler birliği sistemini ülkemizde kurmaktır, yasama ve yürütme organları arasında tam bir birlik hedeflenmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin aynı gün yapılmasının önerilmesi bu sebeptendir. Amaçlanan, Cumhurbaşkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi çoğunluğunun aynı siyasi partiden olmasıdır. (Gürültüler)
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar...
DİDEM ENGİN (İstanbul) - Kuvvetler birliğinin oluşması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Cumhurbaşkanlığının kontrolü altına girmesi ve bağımsızlığını kaybetmesi anlamına gelir.
BAŞKAN - Sayın Engin...
DİDEM ENGİN (İstanbul) - Kuvvetler kimin elinde birleşirse birleşsin kuvvetler birliğine karşı olduğumuzu tekrar ifade etmek isterim. (Gürültüler)
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar...
DİDEM ENGİN (İstanbul) - Teklife göre, Cumhurbaşkanı aynı zamanda Hâkimler ve Savcılar Kurulunun üyelerinin de yarısını atayacak, diğer yarısını da kontrolündeki Türkiye Büyük Millet Meclisi seçecek, böylece yargı kontrol altında olurken denetim de kısıtlanmış olacak.
Bu değişiklik teklifi AKP ve MHP tarafından ortaklaşa Meclise sunulan bir teklif. Basına yansıyan haberlerden de anlıyoruz ki Anayasa değişiklik teklifi Meclis Başkanlığına sunulmadan önce her iki partinin milletvekilleriyle de paylaşılmamış. Teklif Meclis Başkanlığına sunulup kamuoyuyla paylaşıldıktan sonra teklifi imzalamış ama içeriğini görmemiş olan milletvekillerinin, içeriğini okuyunca yedek milletvekilliği konusu gibi birkaç maddeye sıcak bakmadıklarını basında okumuştuk. Önceki gün, yedek milletvekilliğiyle ilgili madde tekliften çıkartıldı ve Komisyon Başkanı bunun siyasi bir stratejinin bir parçası olduğunu ifade etti. Anlıyoruz ki Anayasa değişiklik teklifinin temel sebebi yani tüm yetkileri tek elde toplamayla ilgili olmayan bazı maddeler, çıkartılmak üzere teklif paketine yazılmış. Böylece, AKP ve MHP milletvekillerinin menfaatlerine olacak düzenlemeler yapılıyor algısını oluşturmak ve 330 milletvekilinin desteğini bu sayede almayı güçlendirmek amaçlanıyor. Sürecin bu şekilde ilerliyor olması, ülkemiz ve gelecek nesillerimiz açısından böylesine olumsuz değişiklikler içeren bir Anayasa değişiklik teklifinin, toplumsal sözleşme niteliğinden uzak, nasıl kapalı kapılar ardında dar bir kadro tarafından hazırlandığının bir göstergesidir. Kapalı kapılar ardında hangi pazarlıkların yapıldığı elbet bir gün ortaya çıkacaktır.
Komisyonda, ne yazık ki, Anayasa konusunda uzmanlaşmış akademisyenleri, hukukçuları ve sivil toplum kuruluşlarının görüşlerini dinleyemiyoruz çünkü teklif hızlı bir şekilde Komisyondan geçirilip Genel Kurula getirilmeye çalışılıyor. Bu nedenle de her maddede, AKP ve MHP tarafından, Komisyondaki konuşmaların kafi olduğuna dair "kifayeti müzakere" önergeleri veriliyor.
Görüşmeler milletvekillerinin oturacak yer bulamadıkları bu salonda yapılıyor, bu nedenle çoğu milletvekilimiz konuşmaları ayakta takip etmek mecburiyetinde bırakılıyorlar.
Halkımızın buradaki konuşmaları izleyebilmesi için, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, görüşmelerin TRT 3'te canlı olarak yayınlanması için önerge sunduk, AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Oylama esnasında "Bir milletvekili olarak bu önergenin neden reddedildiğinin gerekçesini öğrenmek istiyorum." dediğimde ise soruma hiçbir yanıt verilmedi. Hâlbuki, buradaki konuşmaları izlemek ve dinlemek halkımızın en doğal hakkıdır. Mademki bu tasarıyı referanduma götürmeyi amaçlıyorsunuz, o hâlde halkımızın bu tasarı üzerindeki görüş ve eleştirileri canlı olarak dinlemesinden korkmamalısınız ve halkımıza güvenmelisiniz. Anayasa hepimizin anayasasıdır, toplumsal bir sözleşmedir ve toplumumuzun geniş kesimlerinde konuşularak nihayete erdirilmesi gereken toplumsal bir uzlaşı metni olmalıdır. Aylardır devam eden olağanüstü hâl sürecinden istifade ederek ve tüm devlet imkânları kullanılarak propaganda yapmayı, teklifin içeriği konusunda sağlıklı bilgi alma imkanlarını kısıtlayarak halkımızı yönlendirmeyi amaçlıyorsanız, yanıldığınızı referandum sonunda göreceksiniz.
Bu teklifle ilgili halkımızın yanıtlanmasını beklediği çok sayıda soru var:
1)Bu tasarının hazırlanmasında sorumluluk üstlenen hukukçu bazı AKP milletvekilleri, getirilmek istenen sistemde iki parti olacağını ve bu partilerin de AKP ve CHP olacağını televizyon programlarında anlatıyorlar. Milliyetçi Hareket Partisi bu teklifi desteklediğine göre, eğer iki partili sistem hedefleniyorsa -ki öyle anlaşılıyor- Milliyetçi Hareket Partisi yılların ülkücü geleneğine son verip, kapısına kilit vurup AKP'ye mi katılacak?
2)Bu teklifi destekleyen ve "evet" oyu veren milletvekilleri, gelecek seçimde partili Cumhurbaşkanı tarafından milletvekili listesinde aday gösterilmediklerinde, "evet" oyu vererek Cumhurbaşkanına sınırsız ve kontrolsüz yetki verdikleri için pişmanlık duyacaklar mı ya da kendilerini kandırılmış hissedecekler mi?
3)İleride seçilecek bir Cumhurbaşkanı doğru olduğuna inandığı ama ülkemizin menfaatlerinin aleyhine kararlar alırsa, Cumhurbaşkanının kararlarını hangi kurum, hangi kapsamda, nasıl denetleyebilecek? Ülkemizin menfaatlerine kararlar alacağını kim, nasıl garantileyecek?
4)AKP ve MHP'nin istediği değişiklikler onaylanır ve halkımız Cumhuriyet Halk Partisinin adayını Cumhurbaşkanı olarak seçerse, sınırsız yetki sahibi olacak ve denetlenemeyecek Cumhuriyet Halk Partili Cumhurbaşkanını AKP ve MHP milletvekilleri kayıtsız ve şartsız kabul mü edecekler, yoksa yetkilerini sorgulamaya mı başlayacaklar?
5)Cumhurbaşkanının partisi Parlamento seçimlerinde çoğunluğu kaybederse, partili Cumhurbaşkanı aynı zamanda muhalefet partisi genel başkanı mı olacak?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sayın Engin, bir saniye...
Devam edin ve toparlayın lütfen.
DİDEM ENGİN (İstanbul) - 6) Ekonomik olarak çok ciddi bir darboğazda ülkemiz. Bugün ekonomik güven endeksinin aralık ayında yüzde 18,5 azaldığı açıklandı. Hükûmetin söylemleri uzun zamandır yatırımcılara güven vermiyor. Bu nedenle de ne yerli ne de yabancı yatırımcı ülkemizde yatırım yapmayı tercih etmiyor. Hâlbuki ülkemizde istihdam artışı sağlayacak ve teknolojik altyapımızı geliştirecek doğrudan yatırımlara ihtiyacımız var. Bu Anayasa değişiklik teklifi yatırımcılara güven verecek değişiklikler mi içeriyor, yoksa onların Türkiye'nin geleceği konusundaki endişelerini derinleştirecek ve yatırımlarını başka ülkelere kaydırmalarına sebep olacak değişiklikleri mi kapsıyor? Bağımsızlığı zaten tartışılmakta olan Merkez Bankası gibi ekonomimiz için önemli bağımsız kurumların durumları ne olacak?
7)Ülkemiz ciddi bir toplumsal ayrışma ve kutuplaşma kaosu yaşamaktadır. Partili bir Cumhurbaşkanı toplumsal uzlaşıyı nasıl sağlayacak, bu kutuplaşmayı nasıl sona erdirecek ve bir parti genel başkanı olarak tüm halkımızı nasıl kucaklayacak, ayrıştırmak yerine bizleri nasıl birleştirecek? Bu tasarıda cevabını aradığımız en hayati soru budur.
Bu sorular gibi, yanıtlamamız gereken daha pek çok soru var. İnanıyorum ki Gazi Meclisin vatansever üyeleri, her türlü baskıya rağmen, oy kullanırken vicdanlarıyla baş başa kaldıklarında, Anayasa'mıza aykırı bir şekilde, Meclisin kendi işlevselliğine ve demokrasimize son verecek bahtsız bir sonuca imza atmayacak, daha fazla demokrasi için mücadeleye devam edecek ve bu teklifi Parlamento tarihimizin çöp sepetine atacaklardır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk "Cumhuriyet, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister." demişti. Aklı, vicdanı ve ülkemizin kaderini kontrolsüz ve denetimsiz olarak tek bir kişiye emanet etmek için hazırlanan bu teklif Meclisten referandum onayı alırsa, halkımızın, tüm baskılara rağmen, bu topraklarda yatanlara ve gelecek nesillerimize olan borçlarını hatırlayarak oy kullanacağına, cumhuriyetimize sahip çıkacağına ve bu teklife geçit vermeyeceğine yürekten inanıyorum. Halkımıza ve halkımızın her zaman doğruyu bulan sağduyusuna sonuna kadar güveniyor, bu teklifi kendilerine reva görenleri asla affetmeyeceklerine yürekten inanıyorum.
Teşekkür ederim.