| Komisyon Adı | : | PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU |
| Konu | : | Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1585) |
| Dönemi | : | 26 |
| Yasama Yılı | : | 2 |
| Tarih | : | 14 .02.2017 |
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Önce Cemal Öztürk kardeşime başsağlığı diliyorum, El Bab şehitlerinden Teğmen Furkan Yayla yeğeniydi, bütün şehitlere Allah'tan rahmet diliyorum.
Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; bu olup bitenlere, bugün de burada yasa yapma tekniğimize, aceleciliğimize baktığım zaman karamsarlığa kapılıyorum, Türkiye'nin geleceğiyle ilgili karamsarlığa kapılıyorum. İşte soruyoruz "Sayın Bakan, etki değerlendirme var mı, yapıldı mı?" filan. İşte "Yapılacak mapılacak..." arkaya dönüyor, "Arkadaşlar burada." filan, alelacele, ayaküstü...
MALİYE BAKANI NACİ AĞBAL (Bayburt) - Değil, değil Sayın Bekaroğlu.
MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - Öyle değil bak Sayın Bakanım, gördük, izledik, ayaküstü iki tane rakam veriliyor, diğerleri es geçiliyor. Yani niye böyle yapılıyor bunu anlamakta gerçekten zorlanıyorum, gerçekten hani Türkiye Büyük Millet Meclisini görev yapmaz, işe yaramaz bir organ, bu kadar millî iradeyi yücelten, millet diyen bir siyasi ekip, bir siyasi parti, Hükûmet nasıl oluyor da Türkiye Büyük Millet Meclisini, millî iradenin bu tecelligâhını bu şekilde küçük düşürür gerçekten anlamakta zorlanıyorum.
Sayın Bakanım, yani ben psikiyatri uzmanıyım, sosyal psikoloji, politik psikoloji, birçok şeylerle uğraştım, ekonomiyi de yavaş yavaş öğreniyorum hepinizden ama şöyle bir şey fark ediyorum son beş altı aydan beri, belki de bir senedir: Bir taraftan dövizle filan uğraşıyorsunuz, döviz baskısıyla karşı karşıyasınız, dövizin yükselmesi, bununla ilgili tedbirler alıyorsunuz, aslında faizler 3-4 puan çoktan yükseldi ama sanki faizler yükselmiyor gibi göstererek para arzını, Türk lirası arzını kısarak talebi artırıyorsunuz, böyle bir şey yapıyorsunuz, bu reel sektörde yani gerçek sektörde ciddi bir para sıkıntısı, nakit sıkıntısı oluşturuyor. Nereye gidersek işte "Para yok." diyor. Bütün bunları şey yapmak için de alelacele torba... İşte bugün yapılanlara bakalım, cuma günü elimize bir teklif geldi, niyedir, nedir filan diye anlarken bugün alelacele bir o tekliften bazı maddeler çıkarılmış, bazı maddeler eklenmiş bir tasarı geldi. Sonra burada bir ayaküstü görüşmelerle filan o tasarı tekrar çekildi. Bütün bunlar yani bu işin gerçekten ciddi bir şekilde ele alınmadığı yani ciddi bir şekilde ele alınmaması yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin ciddiye alınmaması anlamına geliyor, böyle alelacele işler yapılıyor. Torbalarla ilgili defalarca arkadaşlarımız konuştu, hiçbir şey söylemeyeceğim.
Şimdi, Sayın Bakan, geçenlerde Varlık Fonu'na bazı şirketlerin, kamu iştiraklerinin devredilmesiyle ilgili yaptığınız açıklamada, yanılmıyorsam, dediniz ki: "Biz komisyonlarda muhalefetin katkısını alarak bunları yapıyoruz." Yine, hiç yanıldığımı sanmıyorum, kanun hükmünde kararnameyle düzenlenen -Sayın Bakanım söz ettiler, Sayın Temizel- bir düzenleme aslında Varlık Fonu değil, af diyelim, kamu alacaklarının affıyla ilgili konu görüşülürken şey yapıldı, bankaların yapacakları birtakım eksikliklerde zimmet olup olmayacakla ilgili konu, madde burada görüşüldü. Bir şekilde arkadaşlarımızın yapmış olduğu itirazlarla da düzeltildi, değiştirildi ama on gün sonra ya da on beş gün sonra OHAL kanun hükmünde kararnamesiyle beraber yeniden geldi. Yani OHAL kanun hükmünde kararnamesiyle beraber yeniden gelenlere bakıyoruz, 23/7/2016'dan bu yana çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerde neredeyse OHAL'e sebep olan durumla ilgili çıkarılanlardan çok daha fazla, hiç bu konuyla ilgisi olmayan kanunlarda yapılan değişiklikler gündeme geliyor. Bu zaten son derece çoğunluğunuzu bence aşırı bir şekilde zorlayarak usule, yasalara, Anayasa'ya uygun olmayacak şekilde davranıyorsunuz, öyleydi zaten, bu yetmemiş gibi 15 Temmuz müdahalesinden sonra OHAL ilan edilmesinden sonra olağanüstü hâli -tırnak içinde söylüyorum, alınmayın lütfen- istismar ederek, aşırı bir şekilde zorlayarak Meclisi devre dışı bıraktınız Sayın Bakan. Yani Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa değişikliğinin, şu anda görüşülen, referanduma sunulan Anayasa değişikliğinin reddedilmesi, "hayır"ın önemi giderek artıyor, "hayır" demenin önemi artıyor. Daha bu geçmeden fiilî durum oluşturarak Türkiye Büyük Millet Meclisi yok sayılıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinde iktidar partisi çoğunluğu, Plan Bütçe Komisyonunda bulunan iktidar partisi milletvekili arkadaşlarım bunu nasıl taşıyorlar, buna nasıl ses çıkarmıyorlar, nasıl itiraz etmiyorlar gerçekten anlamakta zorlanıyorum. Arkadaşlar, yani tamam, şöyle ya da böyle partiniz sizi aday göstermiş olabilir ama siz on binlerce insanı temsilen burada bulunuyorsunuz ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin öneminden her vesileyle söz ediyorsunuz. Nasıl oluyor da bu kadar bu yanlışlıklara alet oluyorsunuz -başka kelimeler bulamıyorum- ya da bu yanlışlıkları görmezden geliyorsunuz -bu da yumuşak bir kelime oluyor- anlamakta gerçekten zorlanıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu sizin ekibiniz kadar bu konularda devlet olma ciddiyetini, kurum olma disiplinini asgari ölçüleri, kuralları, teamülleri tanımayan, çiğneyen bir başka siyasi ekip, Hükûmet gelmemiştir diye düşünüyorum. Bunlar yanlıştır arkadaşlar, bütün bunlar gerçekten Türkiye'de demokrasinin nereye gittiği, demokrasi nereye gidiyor derken aslında ekonomi de nereye gidiyor, işte Türkiye'deki büyüme nereye gidiyor, gelir dağılımı nereye gidiyor, Türkiye'nin uluslararası prestiji nedir, ne oluyor, nereye gidiyor? Bütün bunların sorusuna da cevaptır demokrasi nereye gidiyor sorusuna vereceğimiz cevap.
Şimdi, önümüze konulan bu torba yasayla da birbiriyle bağlantısı olmayan, değişik kanunlarda değişiklik yapılıyor ve önümüze böyle bir metin kondu. Sayın Bakanımız çok genel şeyleriyle bir açıklama yaptı, bilmiyorum, ne yapılmaya çalışılıyor, bu açıklama yeterli oldu mu, hepimiz anladık mı bilmiyorum. Umarım maddeler geldiği zaman bu konu üzerinde tekrar konuşacağız, bu konu, bu maddelerin tek tek ne anlama geldiğini tekrar konuşacağız ama birkaç madde üzerinde durmak istiyorum. Bunlardan bir tanesi, bu yabancılar yani bunu... Şu gerekçe yeterli değil Sayın Bakanım, yani "Türkiye'nin döviz ihtiyacı var, dolayısıyla, döviz gelmesi için böyle bir şey yapıyoruz." Yani Anayasa'nın en temel ilkelerinden bir tanesi, maddelerinden bir tanesi eşitlik ilkesidir. Eğer bir anayasa, toplumsal sözleşme, eşitlik ilkesini gözetmiyorsa o toplumsal sözleşmenin gerçekten toplumsal sözleşme olup olmadığı tartışma konusudur. Şimdi, siz yabancılara yapılan konut satışlarını KDV'den muaf hâle getiriyorsunuz ve bunun makul bir gerekçesini de maalesef, ortaya koymuyorsunuz. Efendim, "Memleket satılıyor, değerlerimiz gidiyor." filan bunlar ayrı konular ama en azından eşitlik ilkesi açısından yaptığınız bu işin doğru olmadığını ifade etmek isterim.
Değerli arkadaşlar, Hükûmet -öyle anlaşılıyor ki- Nisan ayında yapılacak referanduma gidene kadar bütün 2017 bütçesini bütünüyle harcayacak. Sanıyorum, önümüzdeki günlerde -umarım Plan Bütçe Komisyonuna gitmez, başka ilgili komisyonlara gider- çiftçi borçlarıyla ilgili de bir düzenleme yapılacak. Kim kaldı başka, yani bütün toplum kesimleriyle ilgili alacaklarından vazgeçiyor ama şimdi iyi bir şey de yaptınız, daha evvel vergi ve prim alacaklarından vazgeçerken ya da yapılandırırken bütün muhalefet gruplarından arkadaşlarımız "Peki, peşin bu vergileri düzenli şekilde ödeyenlerin durumu ne olacak, bunlarla ilgili bir şey yapmayı, bir indirim yapmayı düşünür müsünüz?" diye sormuştu, o zaman pek cevap verilmemişti, şimdi böyle bir düzenleme getiriliyor. Bu hiç kuşku yok ki olumlu bir düzenlemedir hem yani peşin vergilerini ödeyen insanların hakkını teslim etme açısından hem eşitlik ilkesi açısından da doğru bir düzenlemedir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, Türkiye iki ay sonra belki de Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en önemli dönüm noktalarından birisi 16 Nisan referandumuna gidiyor. Buraya giderken şöyle bir hava seziyorum -konumuzla ilgili değildir denilebilir ama konumuzla ilgilidir bu- Hükûmet bu 16 Nisanda yapılmaya çalışılanın ne olduğu konusunda insanların önünü kapatıyor, ne olduğu konusunu anlamamaları için önünü kapatıyor. Aslında böylesine önemli bir konu, 18 maddelik bir Anayasa değişikliği gibi gözüküyor ama belki de Anayasa'nın 100'e yakın maddesinde değişiklik yapıyor. Bize göre rejim değişikliği, iktidar partisi ve ortağı Milliyetçi Hareket Partisine göre hükûmet şekli değişikliği. Çok önemli bir değişikliktir. Türkiye'nin siyasetini, Türkiye Cumhuriyeti devletinin yapısını, işleyişini bütünüyle değiştirecek bir değişiklik. Böylesine bir değişikliğin konuşulmadan, vatandaş ne anlama geldiğini bütünüyle anlamadan, "Filanlar böyle söylediğine göre biz şöyle davranıyoruz, işte filanlar 'hayır' diyorsa biz 'evet' diyoruz; bizim liderimiz 'evet' diyorsa siz de 'evet' deyin." tazındaki bir propagandayla bunun geçiştirilmesi gerçekten üzücüdür. Benim önerim Hükûmete ve hepinize değerli arkadaşlarım, hepinize benim önerim çok şeylere girmeden, tırnak içinde söylüyorum, en iyi ifade bu terimle ifade edildiği için söylüyorum, belden aşağı çalışmadan, bu maddelerin tek tek ve bir araya geldiğinde ne anlama geldiğini millete anlatalım. Gerçekten millet bunu istiyorsa elbette olacak, istemiyorsa da olmayacak ama milletin ne istediğine karar verebilmesi için bu maddeleri tek tek anlatalım, milletin gözünü boyamayalım. Milleti, millî iradeyi bu kadar yücelten, bu konuyu ağzından düşürmeyen bir siyasi ekibin bunu yapmaması gerekiyor değerli arkadaşlarım. Bakın, bütün karşı çıkışlara rağmen Adalet ve Kalkınma Partisi içindeki -tırnak içinde- makul seslerin "Böyle değildir, 'Evet' verenler de, 'hayır' verenler de kıymetlidir." gibi mahcup açıklamalar yapmış olmalarına rağmen maalesef Sayın Cumhurbaşkanı da, Sayın Başbakan da ısrarla ve inatla hayır diyenleri, bir şekilde bu Anayasa değişikliğine karşı çıkanları, bunun yanlış olduğunu söyleyenleri terörle ilişkilendirmek konusunda ellerinden geleni yapıyorlar. Bunu kınıyorum değerli arkadaşlar, bu yanlış bir şeydir, bunu engelleyin, bunu önleyin. Bu şekilde yapılacak bir kampanyayla... Şimdi, Başkanım bana müdahale edecek diyecek ki: "Yeter, konuyla ilgili değil." Bu şekilde yapılacak bir kampanya sonucunda "evet" de çıksa "hayır" da çıksa bu milleti bir arada tutmakta zorlanırız değerli arkadaşlarım, bütün kamuoyu araştırmalarında, yapılan anketlerde şu anda evet ve hayır baş başa gidiyor, bir grup yurttaşımız henüz karar vermemiş ya da kararını açıklamıyor, dolayısıyla 50 artı 1'le "evet" ya da "hayır", 50 artı 2'yle "evet" ya da "hayır" çıkacak. Buradan "evet" ya da "hayır" çıkabilir, zaten yurttaş, seçmen kararı verecektir, millet kararı verecektir, bunun için yapılacak başka bir şey kalmamıştır, artık milletin önüne gidiyor ama bunun sonrasında "evet" de çıksa bu ülkeyi yönetme imkânı bırakalım, "hayır" da çıksa bu ülkeyi yönetme imkânı bırakalım diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.