KOMİSYON KONUŞMASI

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, Komisyonun değerli üyeleri, değerli bürokrat ve katılımcılar, basın mensupları; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, görüşmekte olduğumuz, görüşeceğimiz tasarıya ilişkin birtakım görüşlerimizi başlangıçta, geneli açısıyla ifade etmeye çalışacağım. Öncelikle tebrik ediyorum Sayın Bakan, gerçekten ülkemizin -genel gerekçesinde ifade etmişsiniz- rekabet gücü ile refahını artırmak ve sürekli kılmak için teknoloji yönetiminin tek elden planlanması gerektiğini ortaya koyuyorsunuz. Bu doğru bir yaklaşım ama bunun yönetilmesi ve izlenmesi de gerekli, bu da var. AR-GE teknolojisi ve inovasyon ekosisteminin ihtiyaçlar doğrultusunda da iyileştirilmesinden bahsediyorsunuz. "Bunun da daha etkin bir yapıya kavuşturulması gerekli. Bunun için de teknoloji üretme kabiliyetinin artırılması amacıyla mevcut sistemin yeniden yapılandırılmasına ihtiyaç hasıl oldu." diyorsunuz. Demek ki bu gereklilik. Gerekli olan bir şeyi yapmamız için -zaten gerekçenin sonuç bölümünde de söylemişsiniz- ne yapmamız lazım? Bilim, Teknoloji ve Sanayi İcra Kurulu, Ar-Ge ve Teknoloji Özel Hesabı'yla getirilen yeni bir yapı ifade ediyorsunuz. Bu doğrultuda düzenlemelerle Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının birimlerini, sanayi politikaları ve uygulamalarıyla uyumlu bir hâle getiriyorsunuz.

Esasen sanayiyle ilgili bir tespit yapmak lazım. Dönem olarak baktığınız zaman, on beş senelik bir döneme baktığınız zaman, şu elimdeki AKP iktidarının 2012 Yılı Programı... Bunun iki üç sene öncesinde ve sonrasında buraya sanayiyle ilgili birtakım notlar düşülmüş. Bu, malumunuz, Bakanlar Kurulu kararı eki. Haddizatında burada önemli şeyleri söylüyor, yapısal problemlerin ne olduğunu da ifade ediyor. Mesela, sanayinin kredi maliyetlerinin yüksekliği, kayıt dışı ekonomi ve düşük fiyattan kaynaklanan haksız rekabet, bürokrasinin fazlalığı, kamunun sağladığı bazı girdilerin fiyatlarının uluslararası fiyatlara göre yüksekliği, vergi oranlarındaki yükseklik gibi temel sorunların devam ettiğini zaten Hükûmet beyan etmiş. Bu uzun süre de yer aldı, biz fazla söyleyince Hükûmet biraz bundan rahatsız oldu, bu metni çıkardılar üst üste yayınlanmasına rağmen ama şimdi, yine devam ediyor. Ayrıca teknoloji üretiminde yetersizlik, ileri teknoloji kullanımının hızlı yaygınlaştırılamaması, nitelikli iş gücünün eksikliği, yüksek katma değerli ürünlerde sınırlı üretim kabiliyeti, tesislerin üretim ve yönetim yapılarında modernizasyon ihtiyacı, sanayinin kapasitesi ve potansiyeli konusunda yatırımcıların bilgiye erişimindeki zorluklar gibi, genellikle yapısal nitelikte sorunların çözülmesi gerektiğini zaten Hükûmet beyan ediyordu. Önemli olan husus, bu tasarının, bu mevcut, ifade ettiğimiz, daha önceki programlarda, Hükûmet programlarında yer alan hususları karşılayıp karşılayamadığı; bu birincisi. Demek ki böyle bir ihtiyaç hasıl olmuş.

2017 Yılı Programı'na baktım, gerçekten imalat sanayiyle ilgili hususlar burada çok dikkatli ve özenle kaleme alınmış, hakikaten Planlama geçmişi olan bir arkadaşınız olarak da o arkadaşları tebrik etmek istiyorum, bayağı güzel kaleme alınmış. Burada da şunu söylüyor, tartışmalara bir altlık olsun diye ifade ediyorum: Sanayi mallarının rekabetinde imalat dışı faaliyetlerin etkisinin arttığı dikkate alındığında imalat, tarım ve hizmetler sektörleri arasında iş birliği bakımından etkinliğin artırılması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, sektörlerin üretim kapasitelerinden azami oranda yararlanabilmek ve yaratılan toplam değer içerisinde yerli üretimin payını artırmak için imalat sanayi sektörleri arasında iş birliklerinin ve kümelenmelerin güçlendirilmesi gerektiği ifade ediliyor ve böyle gidiyor. Şimdi, baktığımız zaman, gerçekten sanayinin bir reforma tabi tutulma ihtiyacı kesinlikle ortada. Bu getirdiğimizin bunu karşılaması gerekiyor. Bunun için, özellikle, mevcut durumu yine biraz daha analiz edip ortaya koyduktan sonra neler yapılabilir, onu karşılıyor mu karşılamıyor mu, maddeler bazında o görüşmelerde onu dikkate alacağız.

Yalnız burada özellikle ifade etmek istediğim bir şey, millî gelirin yüzde 20'lerinden 15'ine düşen bir imalat sanayinin payı var, bu sıkıntılı bir hâl. Sizle daha önceki görüşmelerimizde de ifade ettik. "Dâhilde İşleme Rejimi bu sistemi öldürüyor." dedik. Yapısal teşvikler bu sistemi yanlış yönlendiriyor, bu sistemin önünü açmıyor, tıkıyor, bunu ifade ettik. Ama genel olarak baktığımızda küresel gelişmeler de zaten son dönemlerde ülke ekonomisini olumsuz etkiledi. Enflasyon, kur ve istihdam da negatif etkiledi. İhracat iki yıl üst üste geriledi. Yatırımlar ve büyüme durdu, hatta negatife geçti. Bunun nedeni, maalesef, düşük katma değerli, ithalata dayalı üretim yapısıydı. Bu yapı Türkiye'yi vurdu. Öyle ki kur yüzde 30-40 arttı, ancak ihracat buna rağmen önemli bir artış, ivme göstermedi. Neredeyse, tarihimizde iki yıl üst üste ihracatımızda gerileme yaşadık. Daha önceki kriz dönemlerinde bile bu yoktu. Bunun sebepleri var, sizin geçen günkü sunumunuzda da bunun neden olduğunu ifade eden slaytlar vardı. On beş yıldır, inşaat, ithalat ve düşük katma değere dayalı, sıcak para ve kaynağı belirsiz paralara dayanan bir büyüme modeliyle olay götürüldüğü için bugün sıkıntıya girdik, hatta "Deniz bitti." diye ifade etmek de mümkün.

Önümüzdeki dönem reform dönemi, yapısal dönüşüm dönemi olması gerekiyor. Böyle gittiğimiz takdirde 500 milyar dolarlık ihracata ve hedef koyduğumuz millî gelire falan bu "2023 hedefleri" denilen şeylere ulaşmak zaten mümkün değil ama bundan sonra doğru politikalarla en azından bir kısım gelişmeleri telafi etmek mümkün.

Şimdi, üretimin, ihracatın teknoloji yoğunluğu düşük. Katma değer üretimi maalesef istenilen seviyede değil. Kişi başına katma değer üretiminde 56'ncı sıradayız. Dünyanın 17'nci büyük ekonomisiyiz, 16'ncı büyük imalatçısıyız ancak sanayi üretimimizin yüzde 70'i düşük ve orta düşük teknolojili, keza ihracatta da yüzde 62, düşük ve orta düşük teknolojili ürünler hâkim. TÜİK rakamlarına göre yüksek teknolojinin payı sadece 2,7. Bu manzara on beş yıldır maalesef değişmedi, hatta kötüleşti ama AKP hükûmetleri ihracatta rekorlar üzerine rekorlar açıkladı. Son zamanlarda bu açıklamalar da durdu. AR-GE'de de durum pek iç açıcı değil. AR-GE harcamalarının millî gelir seviyesi yüzde 1 seviyesinde, OECD ortalaması yüzde 2,3. Aslında sorunun, harcama ve destekte olduğunu düşünmüyoruz. Ülkemizde AR-GE ve inovasyonda harcamalar düşük, ancak, verimlilik de düşük. Çıktı yok, destek çok, veren de çok ama bir karmaşa var. Zaten tasarıyı getirme nedenlerinizden bir tanesi de bu. AR-GE özel sektör harcamalarında kamu desteği oranı ülkemizde yüzde 8.9. Bu pek çok AB ve OECD ülkelerinin üzerinde. Mesela Japonya'da yüzde 1, Kanada'da yüzde 4.2, Çin'de yüzde 4. Bu kadar destek veriliyor; ileri teknoloji ürünleri, sanayi üretiminin yüzde 3,4'ü, ihracatın da yüzde 2,7'sine ulaşabilmiş. Bilimsel yayın sayısı son derece sıkıntılı, patent sayısı keza öyle yani AR-GE ve inovasyon değer zincirinde maalesef bir tıkanma var. Bunu sadece destek vererek çözmek mümkün gibi görünmüyor. Destek mekanizmaları birbirini tamamlamıyor, kopuk yani değer zinciriyle ilişkilendirilmemiş. Bu tespitleri zaten siz de yapıyorsunuz, yapmışsınız, onları da gördük. Destek mekanizmalarıyla sorun çözülmüyor, esasen, sistem karışık. Her bakanlık, her kurum destek verir hâle gelmiş. Destekten yararlananlar, danışmanlık hizmeti almadan teşvikten yararlanamaz hâle gelmiş.

Yatırım teşvik sisteminde de durum aynı. İlgili bakanlık, neredeyse her ay değişiklik yapıyor. Bu zaten ekonominin iyi gitmediğini gösteren önemli bir gösterge. Bazı sektörlerde de aynı şekilde. Artık, mesela konutta on beş güne bir tedbir farklılaşmaya başladı. Bu, sektörün iyi gitmediğine işaret.

Teşvikli yatırımların yüzde 65'i hâlâ 1'inci, 2'nci, 3'üncü bölgede. Yatırımlara adamına göre teşvik, adamına göre vergi, adamına göre imar, adamına göre istisna uygulanıyor. Ancak, getirilen tasarıda bu sorunlara çözüm geliyor mu, bunu hep beraber tartışacağız görüşmeler esnasında. Eski yapının sıkıntılarının devam etmemesi lazım. Burada da karar alıcının çok pratik ve olayı hızlı götürmesi ve kontrol etmesi lazım.

Mesela geçen hafta burada Uzay Ajansı Kanun Tasarısı'nı görüştük. Her yerde bir "ileri teknoloji", "stratejik yatırım" lafı var ama kim neyi, nasıl yapacak, bu iş biraz karışık. Pek çok bakanlığın yetki alanına giren hususlar farklı. Tasarılarda yetkiler birbiriyle çakışacak şekilde sıralanmış.

Netice itibarıyla, bilim, teknoloji ve AR-GE'nin sanayi ve üretim yapısına yansıtılacağı bir model gerekiyor. Aynı zamanda, dâhilde işleme rejimini ne yapacağız? İhracatın yüzde 50'si dâhilde işleme kapsamında gümrüksüz ithal girdiye dayanıyor. İmalat sanayisi, iç üretim için de dışarıya bağımlı. Yüksek katma değerli ve teknolojili sektörlerde bu oran yüzde 70'lere kadar yükseliyor. Bu soruna çözüm bulunmadan ülkemizde yüksek katma değerli

üretimin yapısı nasıl sağlanacak? Dolayısıyla, bugün tartışacağımız reformların başka alanlarda yapısal dönüşüm önlemleriyle desteklenmesi gerekiyor.

Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli arkadaşlar; teklif edilen yeni yapı, şu ya da bu şekilde işlevsiz hâle getirilen TÜBİTAK'ın, deyim yerindeyse, lağvedilip yerine Yüksek Teknolojiler Araştırma Merkezi kurulmasını öngörüyor, Bilim ve Sanayi Bakanlığı Teşkilat Kanunu'nda değişiklik yapılmasını öngörüyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası nezdinde, bütçe içi AR-GE ve teknoloji fonu kurulması, bir de icra kurulu oluşturulması öngörülüyor. Bu kurumu ve kurulu kapatıp yetkileri bir başka kurula devretmenin bu saydığım sıkıntıları, eğer mekanizmayı iyi çalıştırmazsak, çözeceği kanaatinde değilim.

Son olarak Sayın Başkan, Komisyonu da bir hususta bilgilendirmek arzusundayım. Malumunuz, Komisyona gelen tasanlar, son dönemde AKP'li üyelerin önergeleriyle son dakikada kapsamlı değişikliklere uğratılıyor. Burada Serbest Bölgeler Kanunu'nu görüştük. 26 maddelik tasarı, 15 maddeye indirildi. AKP'li üyeler 23 önerge verdi. Uzay kanunu tasarısı da keza öyle. AKP grubunun 18 önergesiyle 17 maddede değişiklik yapıldı. Daha şubat ayında Bakanlar Kurulundan çıkmış tasarıdan bahsediyorum. Bu neden böyle oluyor? Bürokrasinin hatası mı, Hükûmetin kararsızlığı mı, yoksa AKP Grubunun uyumsuzluğumu?

Bu durum, maalesef Komisyonun çalışmalarında negatif algı yaratıyor. Bu tasarı inşallah böyle hazırlanmaz diyorum. Biraz daha iyi çalışılmış olduğunu düşünüyorum.

Ben yüce heyete saygılar sunuyorum.

Bu arada -belki konuşmamın başında söylemedim, ihmal ettim- Kadınlar Günü'nü tebrik ediyorum. Kaza geçiren hanımefendilere rahmet diliyorum, kurumsal olarak da kurumlarına ve bütün topluma da baş sağlığı diliyorum.

Teşekkür ediyorum.